Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Suyun Boşa Aktığını Söylemek Gülünçtür...
03 Mart 2013, 00:19

Suyun Boşa Aktığını Söylemek Gülünçtür...

Yakup Okumuşoğlu ile HES röportajı

"Suyun Boşa Aktığını Söylemek Gülünçtür"


 

Yargı ‘Dur’ Diyor,HES’ler Çoğalıyor

Yenilenebilir enerji kaynakları içinde en eski ve yaygın olanı nehir tipi hidroelektrik santralleri.Nehir tipi HES sayısında adeta bir patlama yaşanıyor; işletmede olan 14 bin 916 MW (megavat) kapasiteli HES’e karşılık 200 civarında inşaatı devam eden proje var.DSİ’ye yapılan başvuruların sayısı 1.500’ü buluyor. Orta ve mikro ölçekteki HES’lerin projelerin toplam sayısı 2500 civarında ifade ediliyor.Özellikle Doğu Karadeniz’de yoğunlaşan HES projeleri için akarsu ve dereler üzerinde onlarca inşaat dikkat çekiyor.

Trabzon,Rize,Giresun ve Artvin’de 341 firma,hidroelektrik santrali yapımı için kurumlara müracaat etti. 2010 yılı itibariyle bunların 73’üne izin verilirken,17’sinin inşaatı ise mahkeme kararıyla durduruldu. Trabzon’da 76 HES projesi geliştirilmişti.Bunlardan 27’sinde halen çalışmalar devam ediyor.Rize’de geliştirilen 67 HES projesinden 8’inin inşaatı fiilen başladı.HES’lerden 17’si hakkında ÇED olumlu raporu alınırken,kalan 42 proje henüz fizibilite aşamasında bulunuyor.Giresun’da 82 HES projesi için müracaat yapılmıştı.Bunlardan uygun görülen 12’sinin çalışmaları halen devam ediyor.Yağlıdere ve Çanakçı ilçesinde tamamlanan 2 HES ise faaliyete geçti.Doğu Karadeniz yöresinde 116 projeyle en çok HES başvurusu yapılan il Artvin.Bu ilde 25 HES projesine başlandı,53 proje ise fizibilite aşamasında.

Bu santraller finansman bulma konusunda avantajlı olmaları nedeniyle yatırımcılar tarafından tercih ediliyor.Ancak diğer yandan ekolojik dengeye zarar verdikleri gerekçesiyle da çevreci gruplar ve yöre halkı tarafından tepkiyle karşılanıyor.Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporları tartışma konusu yapılıyor.Bir yandan akarsular ve nehirler üzerinde santral inşaatları devam ederken,bir taraftan da bu santraller aleyhine açılmış davalar birbirini takip ediyor.Projeler genelde yöre halkının ve çevreci grupların tepkisini çekiyor.Birçok proje hakkında açılan davalar sürerken,pek çok lisans da Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından iptal edilmiş durumda.

HES’lere karşı açılan davalara ve yürütülen kampanyalara birçok sivil toplum kuruluşları öncülük ediyor.Bunların en aktif olanları Türkiye Su Meclisi,Derelerin Kardeşliği ve Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu gibi kuruluşlar.

Türkiye Su Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu,tüm bu süreci takip eden ve bizzat davaların açılmasına öncülük eden bir isim.

Okumuşoğlu,öncelikle son dönemde HES yatırımlarının en kuvvetli gerekçesi olarak dile getirilen “su boşa akıyor” ifadesine şiddetle karşı çıkıyor.

Okumuşoğlu,bu ifadeyi saçma olarak niteliyor.Ve “Bu damarlarımızdaki kanın boşa aktığı,güneşin boşa doğduğunu söylemek gibi bir şey” diyor.

Okumuşoğlu,HES projeleriyle ilgili çevreci tepkileri,ÇED raporlarıyla ilgili sıkıntıyı ve dünyadaki örnekleri Yeşil Ekonomi’ye anlattı.

*Nehir tipi HES’lerde boşa akan suyun değerlendirildiği söyleniyor.Buna neden karşı çıkıyorsunuz?

Son rakamlara göre, Türkiye'de yaklaşık 2000 adet HES projesi bulunuyor.Bu damarlarımızdaki kanın boşa aktığı,güneşin boşa doğduğunu söylemek gibi bir şey.Çiçeğin boşuna koktuğunu,arının boşuna uçtuğunu kim söyleyebilir.Doğanın dilini anlamayan,ekolojik zincirin ne olduğunu bilmeyen bir zihniyetin milletin diline doladığı saçma bir söylemdir.Gülünçtür.Bunu görmenin en basit yolu herhangi bir suyun başına gitmektir.Akarsu akarak kendisini var eder ve aktığı için adı akarsudur.Göl başkadır, deniz başkadır.Bu yüzden farklı isimlerle tanımlarız.Her biri farklı bir ekosistem var eder.Bu yüzden örneğin gölde yaşayan balık akarsuda olmaz,akarsuda var olan denizde olmaz.Ne göl boşuna orda duruyordur,ne deniz boşuna dalgalanıyordur,ne de akarsu boşuna akar.

*Peki ÇED raporları alınıyor.Bu zaten çevreyi korumuyor mu?

Türkiye'de hemen her dere üzerinde en az bir adet nehir tipi hidroelektrik santrali planlanmıştır.Söz konusu hidroelektrik santrallerinin pek çoğu için 17.7.2008 tarihli ÇED Yönetmeliği’nden önce başvuru yapıldığından 10 MW ve altı kurulu güçteki santraller ÇED raporu yada ön ÇED denilen Proje Tanıtım Dosyası hazırlama yükümlüğünden muaf tutulmuşlardır.Yüzlerce projenin ise hemen tümü belli ÇED firmaları tarafından hazırlanıyor.Birbirinin benzeri farklı yatırımcılara ait yüzlerce ÇED raporu ile kontrolsüz bir inşaat var.

*Yani bu ne anlama geliyor?

Projenin ÇED raporu almış olmasının çok fazla anlamı yoktur.Çünkü Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED sürecini sadece prosedür olarak görüyor.Kendisine yüklenmiş olan çevre koruma görevini adeta bir kenara bırakıp,yatırımcıların hazırlattığı ÇED raporlarını formatsal olarak inceleyip hemen her ÇED sürecine “olumlu” yada “gerekli değildir” kararı veriyor.

*Şu anda Türkiye genelinde HES projeleri aleyhine,kaç dava açılmış durumda,kaç tanesi sonuçlandı?

Şu anda açılan davaların sayısı net olarak bilinmemekle birlikte açılan davaların yüzde 99'unun HES şirketlerin aleyhine sonuçlandığını söyleyebiliriz.Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde 1 proje dışında (Ne yazık ki tamamlanmış bir projeydi) halkın açtığı davaların hepsi kazanıldı.Türkiye genelinde halkın büyük bir bölümü HES'lere karşı.Yüzlerce yıldır yaşadığı vadinin yok edilmesi,suyunun birilerine satılarak elinden alınması ve bütün bunların yapılırken kendisine fikrinin sorulmaması zaten bütün iletişim kanallarının tıkanması anlamına geliyor.Şu anda da zaten halk istemediği için birçok proje durmuş durumda.

*Peki burada eksik nedir.Yani dünyada yapılırken bizde niye karşı çıkılıyor?

Türkiye’deki birçok HES projesi havza planlarına uygun değil.Kaldı ki,havza planlarının yapılması HES'lerin yapılabileceği anlamına da gelmez.İstediğinizi istediğiniz gibi planlayabilirsiniz,bu sizin doğayı yok etmenizin yasal temeli olmaz.Bizce esas olarak her bir vadinin bir bütün olarak ekolojik anlamda değerlendirilmesinin yapılması gerekir.Yargı bu projelere izin vermiyor zaten.

Yakup Okumuşoğlu
Türkiye Su Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi

Yeşilenerji

Giresun enerjide büyümek istiyor!

Giresun enerjide büyümek istiyor

Karadeniz'in en zengin akarsu kaynaklarına sahip illerinden Giresun,kurulacak toplam 96 hidroelektrik santrali (HES) ile Türkiye'nin enerji ihtiyacının yüzde 3'ünü karşılamak istiyor.

Türkiye'nin artan enerji ihtiyacını karşılamak ve yerli kaynakların kullanımını artırma yolunda geliştirilen projeler kapsamında akarsu kaynakları ve dereler enerji kaynağı olarak kullanılıyor.Bu kapsamda zengin akarsu kaynaklarına sahip Giresun'da bir kısmı tamamlanan ve bir kısmı da yapım aşamasında bulunan 96 HES'ten toplam 1600 megavat elektrik elde edilmesi planlanıyor.

Giresun Valisi Dursun Ali Şahin,bölgede kurulacak 96 HES'in tamamlanmasıyla Giresun'un bir enerji havzasına dönüşeceğini söyledi.

Bu durumun kendisi açısından mutluluk verici olduğunu belirten Şahin,HES'lerin mevcudiyetinin bir ülkenin kaynakları açısından son derece önemli olduğunu anlattı.

''Toplamda 1600 megavat kurulu güce ulaşacak bu HES'ler tamamlandığında Keban Barajı'ndan fazla enerji üretecek'' diyen Şahin,bu bağlamda üretilen enerjinin ülkedeki elektrik ihtiyacına önemli katkılarının bulunacağını vurguladı.

Türkiye'de toplamda kurulu bulunan bin 600 HES'ten 350 kadarının bölgede bulunduğu bilgisini veren Vali Şahin,inşaatı tamamlanan 8 HES'ten 600 megavat civarında elektrik üretildiğini,sadece Kolin firmasının kurduğu HES'in Giresun,Gümüşhane ve Ordu illerinin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede olduğunu kaydetti.

Vali Şahin, ''Bu HES'ler keşke 30-40 sene önce olsaydı.Demek ki enerji sektöründe bu kadar masraf eden bir ülke daha önceleri bu elektrik için HES'ler kurularak üretim sağlasaydı bugün Türkiye yılda 400 milyar dolar kazanım sağlayacaktı'' diye konuştu.

Şahin,HES'lerle ilgili zaman zaman toplumun farklı kesimlerinden tepkiler yükseldiğine işaret ederek, projenin yasalara uygunluğu ve çevreye etkilerinin sürekli denetim altında olduğunu vurguladı.

Vatandaşlardan gelen şikayetler ve rutin kontrollerle yasal mevzuatın dışına çıkılmasına kesinlikle müsaade etmediklerini ve bundan sonra da aynı kararlılıkla bu çalışmaları yürüteceklerini belirten Vali Şahin, ''HES'ler üzerinde kurulan düzenleyici aletlerle derelere yüzde 10 can suyu bırakılmaktadır.Her şey kontrolümüz altındadır.Uygunsuz davrananlara da gereken idari yaptırımları uyguluyoruz'' dedi.

Yargı ‘Dur’ Diyor,HES’ler Çoğalıyor

‘Yürütmeyi Durdurma ve İptal’ Kararlarına Karşın Çalışmalar Devam Ediyor!

 

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde geliştirilen Hidroelektrik Santral (HES) Projelerine karşı başlatılan tepki ve protestolarla ülke gündemine gelerek tartışılmaya başlanan HES’ler, ülke genelindeki vadilerde bulunan dere ve akarsular üzerindeki projelere karşı verilen mücadelelerle yeni boyutlara taşınıyor.

Yöre halklarının verdiği tepkiler ile çeşitli protesto eylemlerinin yanında HES’lere karşı başlatılan hukuk mücadelesinde verilen yargı kararları, bilirkişi raporları ve oluşturulan bilimsel raporlar HES’ler için yeni tartışmalara neden olurken; bir yandan da yeni projeler yapılmaya devam ediyor.

‘Yürütmeyi Durdurma ve İptal’ Kararlarına Karşın Çalışmalar Devam Ediyor!

Aynı vadi üzerinde onlarca HES projesi geliştirilmesi, vadilerde akan derelerin dev tünellere alınarak taşınması, proje çalışmaları sırasında doğal yaşam alanlarına geri dönüşümsüz zararlar verilmesi, doğal zenginliklerin, fauna ve floranın yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi gibi endişelerle yöre halkı ve çevreciler HES projelerine karşı amansız bir mücadele başlattı. Önceleri bölgesel olarak başlayan tepkiler, protesto eylemlerine dönüşürken yayılarak tüm yurt geneline yayıldı ve beraberinde hukuksal süreçlerde başladı.

Bugün ülke genelinde kamu ve özel sektör girişimcileri tarafından 2009 itibarıyla işletme halinde 187, inşaat halinde 138 HES projesi, proje aşamasında da bin 600 civarında daha HES projesi bulunuyor. DSİ verilerine göre, inşa halindeki 138 HES’ten 41’i Trabzon’da, 23’ü ise Rize’de bulunuyor. Diğerleri ise Artvin, Giresun, Gümüşhane, Samsun, Kayseri, Antalya, Bursa, Mersin, Ordu, Tunceli, Muğla, Zonguldak, Sinop, Eskişehir, Sakarya, Şırnak, Denizli gibi illerde yapım aşamasında.

HES’lere karşı yürütülen hukuksal süreçte bu güne kadar toplam 25 HES projesi için ‘yürütmeyi durdurma’ veya ‘iptal’ kararı verildi. Yargı, son olarak Muğla Yuvarlakçay ile Artvin Yusufeli ve Maçahel’deki HES projelerine ‘dur’ dedi.

HES’lerin Bölgeye Gelişi ve Çamlıhemşin Süreci

Hidroelektrik Santralleri ile ilgili tartışmalar ilk olarak Çamlıhemşin Fırtına Vadisi üzerinde kurulması planlanan ve BM Holding tarafından geliştirilen Dilek-Güroluk Regülatörleri ve HES projesi ile başladı.

1990’lı yılların başında başlayan bu süreç aslında daha da eskilere dayanıyor. DSİ tarafından 1965 yılında, tüm havza genelinde 6 adet Regülatör, 5 adet baraj ve 10 adet HES olmak üzere çeşitli büyüklüklerde toplam 21 adet enerji üretim amaçlı yapının inşasını öngören “Fırtına Havzası Hidroelektrik Potansiyeli Mastır Planı” hazırlanması ile başlar süreç.

Ancak, bu tarihten 24 Haziran 1986’ya kadar herhangi bir çalışma yapılmaz. Bu tarihte ilk olarak BM Mühendislik ve İnşaat Ltd. Şti., bu sistemin parçalarından Dilek-Güroluk HES projesini Fırtına Deresi’nin kollarından Hala ve Hemşin dereleri üzerinde Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirmek amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na (ETKB) başvurur. Bu başvuru sonrasında 14 Ağustos 1989’da BM ile ETKB arasında ilk Tesis Sözleşmesi imzalanır. 7 Aralık 1995 tarihinde ise Bakanlar Kurulu’nun 95/7598 sayılı kararnamesi ile BM Mühendislik şirketinin Çamlıhemşin’de Dilek-Güroluk santralini inşa etmesi ve üreteceği elektriğin TEAŞ/TEDAŞ tarafından satın alınması karar altına alınır. Bu doğrultuda 17 Ocak 1996’da DSİ ile Su Kullanım Sözleşmesi yapılır. Kasım 1995-Şubat 1996 tarihleri arasında hazırlanan ÇED Raporu Çevre Bakanlığı’na sunulur. ÇED Raporu, eksiklikleri nedeniyle İnceleme-Değerlendirme sürecine alınmadan Mayıs 1996’da BM’ye iade edilir. Şirket, yeni bir ÇED çalışması yaptırdı, Çevre Bakanlığı bu çalışmayı da çeşitli eksiklikler nedeniyle Mayıs 1997’de geri çevirdi. ÇED Raporuna bir Ek Rapor hazırlanıp Şubat 1998’de yeniden sunulur. Santral temelinin atılması için çalışmalar başlatılır ve 1998 yılının Nisan ve Mayıs aylarında iki kez programa alınmasına karşın yükselen tepkiler ve ÇED raporlarının onaylanmamış olması nedeniyle iptal edilir. 19 Mayıs 1998 tarihinde Trabzon Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kurulu’nun 3148 sayılı kararı ile Fırtına Deresi ve kolları (Palovit ve Hala dereleri dahil), I., II., III. derece Doğal SİT; Zilkale ve Kale-i Bala çevresi I. derece Arkeolojik SİT ilan edilir. Bu karara karşın Haziran 1998’de BM tarafından, "Telafi Suyu Raporu" adı altında, ÇED raporuna ek bir rapor daha hazırlatıldı.

Bu süreçte BM Holding tarafından projelendirilen Dilek-Güroluk HES’in temel atma çalışmaları hızlandırılır ve yöre halkının bütün tepki, protesto ve karşı çıkışlarıyla SİT kararlarına karşın 25 Haziran 1998’de politik baskılarla Çevre Bakanlığı projenin ÇED Raporu’na “ÇED Olumlu” belgesi verdi. Bu belgenin verilmesinin hemen ertesi gününde, 26 Haziran 1998’de Dilek-Güroluk HES’in temel atma töreni düzenlendi ve protesto gösterileri altında dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer tarafından temeli atıldı. Bu törenin hemen ardından projenin iptali için başlatılan hukuk sürecine katkı sağlamak amacıyla imza kampanyası başlatıldı ve bu süreç içerisinde WWF International Genel Müdürü Claude Martin Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Yılmaz ve Çevre Bakanı İmren Aykut’a mektup gönderdi.

21 Ağustos 1998 tarihinde ise Çamlıhemşin Hemşin Vakfı, Şenyuva Köyü Tüzel Kişiliği, Ortan Köyü Tüzel Kişiliği, Çamlıhemşin Konaklar Mahallesi Muhtarlığı (toplam 305 kişi), Trabzon İdare Mahkemesi’nde, Çevre Bakanlığı’nın "ÇED Olumlu" kararı aleyhine, yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı. Orman Bakanlığı ise 'Çalışma İzni ve Saha Teslimi Oluru'nu, 18 Eylül 1998'de BM Holding'e teslim etti.

Ekim 1998'de ise şantiye kuruldu. Tünel yaklaşım ve ulaşım yolları ile çalışma yollarının kazı işleri tamamlandı. Bu sırada vadiye toplam 4,5 kilometre yol inşa edildi. 16 Kasım 1998’de Trabzon İdare Mahkemesi, Davacıların "yürütmeyi durdurma" istemleri hakkında karar verilmesini bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmasından sonraya bıraktığına dair karar verdi.

BM Holding davaya 18 Kasım 1998’de itiraz etti. 29 Ocak 1999’da Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 186/3380 sayılı kararıyla, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar Fırtına Vadisi’nde her türlü faaliyetin durdurulması gerektiğine karar verdi. Buna rağmen, şirketin yol yapımına ve ağaç kesimine devam etmesi üzerine, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun yukarıdaki kararına istinaden Çamlıhemşin Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur ve Şubat 1999’da şirketin çalışmaları durduruldu. 10 Mart 1999’da Trabzon İdare Mahkeme’since yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu 60 sayfalık Bilirkişi Raporu mahkemeye sunulur. Bilirkişi Raporu, BM Holding’in hazırlattığı ÇED Raporu’nun yetersiz olduğunu, çevre korumacı olmadığını, keşfin ve incelemenin ÇED raporundaki taahhütlerine bile aykırı olarak yapılmış olduğunu, bu faaliyet sonucunda 68 bin ağacın kesileceğini, deredeki canlı yaşamın devamı için bırakılacağı ifade edilen %16 su ile sağlanmasının mümkün olmadığı tespitini yaptıklarını ifade eder.

3 Mayıs 1999’da Bilirkişilerin, 68 bin ağaç kesileceği ve orman işletmesinin görevini yapmadığı tespiti karşısında, Pazar Orman İşletmesi, 23.238 m2’lik bir alanda hafriyat dökülmesi sonucu 600 civarında ağacın zarar gördüğünü tespit ederek, bu miktar ağacın bedeli olarak toplam 8.401.226.000.-TL’yi BM Holding’e ödettirir. Çevre Bakanlığı ve BM Holding, Bilirkişi Raporu’na itiraz eder. Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, sit alanları içerisinde çalışma yapıldığı tespiti ile sit alanları içerisinde bütün çalışmaların durdurulmasına karar verir. BM Holding, Kurulun bu kararına karşı Trabzon Bölge İdare Mahkemesine dava açar.

27 Mayıs 1999’da Trabzon Bölge İdare Mahkemesi proje hakkında "yürütmeyi durdurma" kararı verir. BM kararın temyiz edilmesi için Trabzon Bölge İdare Mahkemesine başvurur. Mahkeme, yürütmeyi durdurma kararını kaldırır. Bunun üzerine davacılar da temyize gider ve 23.09.1999 tarihinde Trabzon Bölge İdare Mahkemesi yeniden yürütmenin durdurulmasına karar verir.

Trabzon İdare Mahkemesinin ikinci kez yürütmeyi durdurma kararı vermesi üzerine bu kez BM Holding, Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yeniden bu kararın kaldırılması için Bölge İdare Mahkemesine itiraz eder. Bölge İdare Mahkemesi yeniden yürütmeyi durdurma kararını kaldırır.

9 Kasım 1999’da Trabzon İdare Mahkemesinde yapılan duruşmada, "üstün kamu yararı"nın Fırtına Vadisi’nde bulunan ve gerekçeli kararında ayrıntılı olarak açıklanan doğal çevrenin korunmasında olduğuna karar vererek, Çevre Bakanlığı’nın "Olur" verdiği ÇED raporunu iptal eder. BM Holding, Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, kararı temyiz eder ve Trabzon İdare Mahkemesinin ÇED Raporunu iptal eden kararının yürütülmesinin durdurulmasını ve kararın bozulmasını talep eder.

27 Mart 2000’de Davalıların temyiz dilekçeleri, Davacı Çamlıhemşinlilere Danıştay 6. Dairesi tarafından tebliğ edilince, Çamlıhemşinliler, Trabzon Bölge İdare Mahkemesine ÇED Raporu’nu iptal eden kararın onanmasını isteyen ve davalıların temyiz dilekçelerine cevap olan dilekçelerini Danıştay’a sunar. Temyiz incelemesinin yapıldığı Danıştay 6. Dairesi ise davalıların yürütmeyi durdurma taleplerini "yürütmeyi durdurmayı gerektirecek bir sebep olmadığı" gerekçesi ile reddeder. Danıştay, üç gün sonra Bilirkişi raporunu Çamlıhemşinlilere tebliğ eder.

Trabzon Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay arasında gidip gelen "yürütmeyi durdurma" kararının taraflarca temyizi 4 yıl boyunca sürer. Ancak son olarak Danıştay 6. Dairesi Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin verdiği "ÇED raporunu iptal eden" kararını onaylayarak, yörelerinde santral kurulmasını istemeyen 305 Çamlıhemşinliyi haklı bularak 2001’de davayı bitirir. Ancak bu süreçten sonra bölgede ve Fırtına Vadisinde HES projeleri yine devam eder ve 26 Mayıs 2005’te Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, aynı havzada yer alan Duygulu Köyü yakınlarındaki Dikkaya mevkiinde başka bir regülatör ve HES projesi için ARK Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin başvurusunu reddeder. Gerekçe: Yüksek Kurulun 14 Kasım 2002 gün ve 689 sayılı ilke kararıdır.

Bu süreç bununla da kalmaz ve 16 Mart 2006’da Duygulu Köyü yakınlarındaki Dikkaya mevkiinde yapımı planlanan regülatör ve HES projesi için ARK Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. üretim lisansı için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na (EPDK) başvurur. Süreç devam etmektedir.

Senoz’daki Süreç Nasıl Başladı ve Neler Oldu

Vadide yapım çalışmaları devam eden ve başlangıçta 43,68 MW’lık kurulu güç öngörülen Uzundere-1 Regülatörü ve HES projesi için, 03.02.2006 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. (Onay tarihinde ÇED yönetmenliği gereği 50 MW’ın üzerindeki güçler için ÇED zorunluluğu vardır) Senoz Derneğince yargıya götürülen bu işlem için Rize İdare Mahkemesi, 31.12.2008 Tarih ve 2007/400 Esas Nolu kararı ile yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Söz konusu kararın yerine getirilmesine ilişkin yazı, Rize İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından 17.02.2009 tarihinde Çayeli Kaymakamlığına bildirildi.

Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü, mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararından sonra ‘çevre emniyetinin alınması, can ve mal güvenliğinin sağlanması ve çevre sorunlarına yol açacak durumların ortadan kaldırılmasına yönelik ilgili firmalara makul süreler verilmesine’ yönelik 13.02.2009 tarihinde bir genelge yayımladı. Bu genelgeye istinaden, söz konusu enerji firması tarafından Rize Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’ne, 03.03.2009 tarihinde, ‘mevsimden dolayı telafisi imkânsız çevresel risklerin önlenmesi ve çalışmanın toparlanabilmesi’ amaçlı bir dilekçe verildi. Bunun üzerine Genel Müdürlükten istenen görüşe gelen 19.03.2009 tarih ve 1625 sayılı yanıt yazısı ile Valilikçe bir komisyon kurularak proje alanının tetkik edilmesi ve ilgili firmanın başvuru dilekçesindeki hususların değerlendirilmesine karar verildi. Valilik komisyonu ise 12.03.2009 tarihli inceleme raporu ile ‘can ve mal kaybı açısından alınması zorunlu görülen tedbirlerin acilen alınması, bunun dışında herhangi bir inşai faaliyette bulunulmaması’ konusunda ilgili şirkete 19.03.2009 tarih ve 470 sayılı bir yazı gönderdi.

Rize İdare Mahkemesi, 24.03.2009 tarihinde, 2007/400 Esas ve 2009/140 Nolu kararı ile daha önce ‘yürütmenin durdurulması’ kararını verdiği, İdarenin ‘ÇED gerekli değildir’ kararı için ‘iptal’ kararını da verdi.

Ancak, Rize İdare Mahkemesinin almış olduğu ‘yürütmenin durdurulması’ kararından önce HES yapımcı firması olan Karadeniz Elektrik Üretim San.A.Ş., söz konusu proje için 20 MW’lık kapasite artırımına giderek yeni bir ‘proje tanıtım dosyası’ ile 28.11.2008 tarihinde Bakanlığa başvuruda bulundu, söz konusu artış miktarı için bu kez Rize İl Çevre ve Orman Müdürlüğü 27.01.2009 tarihinde ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verdi.

Söz konusu proje alanında aynı komisyonca 28.04.2009 tarihinde yapılan incelemede, bir önceki 12.02.2009 tarihli rapora aykırı olarak, HES inşaatını bitirmeye yönelik çalışmalar yapıldığı belirlendi ve bu yönde yapılan çalışmaların durdurulması için Çayeli Kaymakamlığı’na 15.05.2009 tarih ve 402-764 sayılı bir yazı yazdı. Çayeli İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan Rize Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’ne gönderilen, 20.05.2009 tarihli bir yazı ile ise söz konusu çalışmaların 15.05.2009 günü saat 17.10 itibarı ile tamamen durdurulduğu bildirildi.

Aynı tarihte ise söz konusu firma yine Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’ne bir yazı yazarak, 27.01.2009 tarihli ‘kapasite artışına dair ÇED gerekli değildir’ kararı kapsamında çalışma yapacaklarına ilişkin başvuruda bulundu. Bu başvuru üzerine ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü’nden alınan görüşle ilgili firmanın 20 MW’lık kapasite artışı kapsamında çalışmaya devam edilebileceği belirtildi.

Çalışmaların devam ettirildiği görülüp, bunun hukuki gerekleri sorulduğunda; Rize İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, her iki ‘ÇED gerekli değildir’ kararlarındaki faaliyetlerin bir bütün olduğu ve teknik olarak ayrılması olanağı olmadığı kararına vardı. Ayrıca aynı yazıda, ilgili faaliyet için Valilikçe verilen durdurma kararının devam ettiği, firmaya çalışma yapabileceğine dair bilgi ve izin verilmediği kaydedildi. Ancak tüm bu yazışmalara rağmen ilgili firmaca çalışmalar kesintisiz devam ettirildi ve proje tamamlanma aşamasına getirildi.

Bu süreçte adı geçen firma 06.10.2009 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü’ne aynı proje için toplam 63,68 MW’lık Kurulu güç öngörüp ÇED Raporu hazırlayarak idareye sundu. ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğünün 22.01.2010 tarih 664 sayılı yazısı ile "Uzundere-I Regülatörü ve HES" projesi ile ilgili olarak hazırlanan ÇED Raporunun, İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından ÇED Yönetmeliğinin 12. maddesi gereğince incelenip değerlendirilerek, inceleme değerlendirme sürecinin sona erdirildiği, İnceleme Değerlendirme Komisyonunca raporun yeterli bulunduğu ve Nihai ÇED Raporu olarak kabul edildiği ifade edildi.

Öte yandan yine aynı bölgede yapımı devam eden, Çataldere 1-2-3 diye isimlendirilmiş 3 adet HES içeren toplam 20.36 MW kurulu güçte Uzundere-2 Regülatörü ve HES projesi için de Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen 13.07.2006 tarihli ‘ÇED gerekli değildir’ kararı için yine Rize İdare Mahkemesi, 26.02.2009 Tarih ve 2007/391 Esas Nolu kararı ile ‘yürütmenin durdurulmasına’ karar verdi ve bu konuda Rize Çevre ve Orman Müdürlüğü, ancak 31.03.2009 tarihinde Çayeli Kaymakamlığına söz konusu çalışmaların durdurulması için yazı yazabildi.

Söz konusu kararın ardından HES yapımcı firması Atabey Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş., ‘Bölgenin oldukça yağışlı oluşu ve içerisinde bulunulan mevsim itibarıyla eriyen kar sularının etkisiyle heyelan olabileceği’ gerekçesi ile çalışma izni istedi. Bunun üzerine, Rize Valiliği de, oluşturulan komisyon tarafından belirtilen konuların dışında herhangi bir çalışmada bulunulmaması ve çalışmaların kolluk kuvvetlerince denetlenmesi koşulu ile 02.06.2009 tarihinde gerekli izini verdi.

Rize İdare mahkemesi 19.11.2009 tarihli 2007/ 391 Esas ve 2009/ 662 Karar No sayılı kararı ile daha önce ‘yürütmenin durdurulması’ kararını verdiği, idarenin ‘ÇED gerekli değildir’ kararı için ‘iptal’ kararını da verdi.

Bu süreçte ilgili firma, söz konusu ‘yürütmenin durdurulması’ ve ‘iptal’ kararlarının gerekçelerinin düzeltilmesi amacıyla yeni bir ‘Proje Tanıtım Dosyası’ hazırlayarak Rize İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne gönderdi. Yeniden tanzim edilen Proje ve Tanıtım Dosyası için bu kez Rize İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından 30.07.2009 tarih ve 8 Nolu kararı ile ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. Bu karar doğrultusunda ilgili firma yeniden çalışmalarını başlattı. İdarenin vermiş olduğu bu kararda yeniden yargıya götürüldü ve Rize İdare Mahkemesi 23.02.2010 tarihinde bir kez daha ‘yürütmenin durdurulması’ kararını verdi. Mahkeme Kararı, 10.03.2010 tarihinde Çayeli İlçe Jandarma Komutanlığınca ilgili firmaya tebliğ edilip çalışması sonlandırıldı.

Yine aynı bölgede İyon Enerji Üretim ve Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından oluşturulup Çevre ve Orman Bakanlığının 26.11.2007 tarihinde vermiş olduğu “ÇED gerekli değildir” kararı ile inşaat aşamasına gelen ve iki adet HES içeren toplam 34,8 MW kurulu güce haiz, Kayalar Regülatörü ve HES projesi yargıya götürülmüş ve Rize İdare Mahkemesi 11.12.2009 tarih ve 2008/362 Esas Nolu kararı ile ‘yürütmesinin durdurulmasına’ karar vermiştir. Bu proje için henüz herhangi bir inşai çalışma yapılmamıştır.

Yukarda süreçleri ifade edilen 3 HES projesinin dışında vadi üzerinde 10.64 MW Kurulu güçte Melikom Regülatörü ve HES ve 21.84 MW güçteki Gürpınar Regülatörü ve HES projeleri için ÇED süreci yürütülmekte olup her iki proje için ÇED süreci kapsamında vatandaşı bilgilendirme toplantıları yapıldı. Bunlardan 19.11.2009 tarihinde yapılan Melikom Regülatörü ve HES’in ÇED toplantısına bölge halkı katılarak; Çevre Bakanlığının kuruluş yasası ve ortada olan Mahkeme kararları gereği vadinin bir bütün olarak değerlendirilip, bütüncül bir havza planlaması yapılması gerektiğini, tek tek projeler için yürütülmek istenen ÇED süreçlerine onay vermeyeceklerini sözlü ve yazılı olarak ilgili komisyona ifade ettiler. Gürpınar Regülatörü ve HES projesi için 22.02.2010 tarihinde yapılan ÇED toplantısına ise yöre halkı katılmayarak, toplantı salonunun dışında yapılan basın açıklaması ile projeler protesto edildi.

Geçen süreçte Senoz’da devam eden HES çalışmaları ve taşocaklarına ilişkin çalışmalar bölgede adeta tam anlamıyla bir doğa ve dere katliamı yaşatırken; bölgedeki 12 köyden 11’inin muhtarı, bölgenin ‘Doğal SİT Alanı’ ilan edilmesi için 25.06.2008 tarihinde Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvuruda bulundu. Vadilerinin, ‘bitki çeşitliği, yaban hayatı, görselliği, coğrafyası, sosyal ve kültürel yapısı’ gibi özellikleriyle Doğal SİT Alanı olarak tescil edilmesini isteyen köy muhtarlarının bu istemini görevlendirilen bilirkişi heyetleri ile bölgede çeşitli incelemeler yaptı. Kurul, değerlendirmelerin ardından, "Senoz Vadisinde halen faaliyet gösteren taş ocakları ile yapımı devam eden HES projelerinin vadiyi olumsuz etkilediğinden, söz konusu alan doğal SİT özelliklerini yitirmiştir" şeklinde karar vererek; HES projelerinin Vadinin doğal özelliklerini bozduğunu belgeledi.

Verilen iptal ve yürütmeyi durdurma kararları ile yapılan bütün başvurulara rağmen bölgedeki HES çalışmalarının durdurulmadığı ve inşaat çalışmalarının devam ettiğini ileri süren Senoz Derneği yöneticileri ile Senoz Vadisinde bulunan 12 köy muhtarı ve yurttaşlar, yetkili ve ilgililer hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulundu. Yöre halkı, HES’lere karşı eylemlerini sürdürürken; Rize Valiliği de iddiaları araştırmak üzere inceleme başlattı.

İkizdere Vadisi Üzerindeki HES Projeleri ve Süreç

Bölgedeki en eski HES projesinin bulunduğu İkizdere Vadisi üzerinde 1955 yılında yapımına başlandı. İller Bankası tarafından yaptırılan ve 1961 yılında faaliyete geçen 18 megavatlık santral, 1971 yılında TEK’e devredildi. Özelleştirme kapsamına alınan ve yılda ortalama 120 milyon kw/saat elektrik üreten İkizdere HES, daha sonra ADÜAŞ (Ankara Doğal Elektrik Üretim AŞ.) bünyesinde çalışma yaparken; ADÜAŞ’ın bünyesindeki 9 HES ile birlikte, Mart 2008’de, 510 milyon dolarlık teklifle 30 yıllık işletme hakkına karşılık Zorlu Holding’e satıldı.

İkizdere, Rize’nin toprak bakımından en büyük ilçesidir. Rize’deki akarsuların en uzun olan İkizdere deresinin uzunluğu 78,4 km, akarsuyun havza genişliği ise 1.047,4 km2’dir.

İkizdere Vadisi üzerinde DSİ tarafından EPDK çatısı altında Su Kullanım Hakkı Kanunu çerçevesinde su rejimini değiştirerek bir dizi Regülatör ve Hidroelektrik santralı yapılması planlanmaktadır. Önceleri 16 olan bu proje sayısı 2009 yılında 21’e çıkmıştır.

Vadi üzerinde hiçbir bilimsel araştırma ve havza planlaması yapılmadan Cevizlik HES ve Yokuşlu HES ile birlikte, DSİ ve Elektrik Etüt İdaresince planlanan, Demirkapı-Dereköy, Rüzgarlı, Tozköy, Tozköy II REG ve HES'ler ve tüzel kişiler tarafından geliştirilen Cimildere üzerinde Selin I REG ve HES, Selin II REG ve HES, Arı REG ve HES, Yayladere üzerinde Şimşirli REG ve HES, İkizdere üzerinde Saray HES, Başbuğ HES, Çamlıkdere üzerinde Deligör REG ve HES, Gelintaşı HES, Çaterli ve Uyranderesi üzerinde Ceyhun HES, Çokcordere üzerinde Sarmakol HES projeleri bulunmaktadır. Bunlara daha sonra 5 ayrı yeni proje daha eklenmiştir.

Cevizlik HES için 2006 yılının Şubat ayında Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan (EPDK) üretim lisansı alan Sanko, ÇED raporunun ardından HES çalışmalarını başlattı. Endemik bitki ve canlı çeşidi açısından dünyanın en önemli 200 vadisinden biri olan İkizdere Vadisi’nde yapımına başlanan HES inşaatları ile birlikte yöre halkı da hukuk mücadelesi başlattı. Yapımına başlanan Cevizlik HES inşaatının durdurulması talebiyle İkizdere Derneği öncülüğünde 2007 yılının Mart ayında Rize İdare Mahkemesi'ne dava açıldı.

Mahkeme sürecinde 31.07.2007 tarihinde hazırlanan Bilirkişi raporuna İkizdere Derneği tarafından itiraz edildi. Yapılan itirazların ardından Rize İdare Mahkemesi, 23.12.2008 gün ve 2007/440 E ve 2008/914 K sayılı kararı ile Cevizlik Regülâtörü ve HES projesi ÇED Raporunun iptaline karar verdi. Ardından İkizdere Derneği, bu iptal kararının uygulanması için Çevre ve Orman Bakanlığı’na başvurdu. Aynı yıl içerisinde İkizdere Derneği, İkizdere Vadisi’nin SİT Alanı ilan edilmesi için çalışma başlattı.

Rize İdare Mahkemesine Açılan Dereköy Regülatörü ve Demirkapı HES’in iptali için açılan diğer bir davada ise Şubat 2010’da gerekçeli durdurma kararını yayımlayarak, herkesin yaşama ve varlığını koruma hakkına sahip olduğuna vurgu yaptı.

Bu kararın ardından Rize İdare Mahkemesi, İkizdere Vadisi'nde yapımı bitmek üzere olan 95 megavat gücündeki Cevizlik HES için verilen ikinci “ÇED olumlu” kararı ve yürütmenin durdurulması için açılan davanın reddine karar verdi. Mahkeme, karara gerekçe olarak enerji şirketinin dereye bırakacağı can suyunu bilirkişi raporlarında ön görülen seviyeye çıkarmayı taahhüt etmesini gösterdi.

Cevizlik 1 ve 2 HES için mahkeme süreci devam ederken, projenin uzantısı olan Kalkandere Soğuksu Köyündeki Şalt Sahası için Rize İdare Mahkemesinde 31.07.2009’da açılan davada Mahkeme, 10.02.2010 tarihinde yürütmeyi durdurma’ kararı verdi ve bölgede Bilirkişi incelemesi başlattı.

Salarha Vadisindeki HES Projeleri ve Süreç

Vadinin Ambarlık ve Küçükçayır köyleri ile civar köylerini de içerisinde alan kısmında Redaş enerji şirketi tarafından projelendirilen Ambarlık 1 ve 2 Regülatör ve HES yapımı planlanmaktadır.

Söz konusu proje için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 15.10.2009 tarihinde ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verilmiş olup, Küçükçayır Köyü sakinlerinin başvurusu ile Rize İdare Mahkemesinde ‘yürütmenin durdurulması ve iptali’ yönünde dava açıldı.

Bu projenin dışında, Çalık Enerji Grubu tarafından Güneysu-Adacami bölgesinde geliştirilen başka bir HES projesi kapsamında ise yine Salarha Vadisi üzerinde bulunan Salarha Deresi’nin Çaykent Beldesi ile Yiğitler Köyü arasında kalan kısımdan derenin suyunun alınarak, tünellerle birlikte bir başka vadi olan Güneysu Vadisi’ne aktarılması planlanırken; tünel çalışmaları başlatıldı. Çalık Enerji tarafından yapımı planlanan 28,80 MW’lık Adacami HES için 03.10.2007 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ‘ÇED Olumlu’ raporu verildi ancak projede bir vadinin suyunun bir başka vadiye aktarılıyor olması dikkate alınmadı.

Güneysu Vadisindeki HES Projeleri ve Süreç

Güneysu Vadisi boyunca Asa Anerji, Çalık Enerji, Baro Enerji, Gürgen Enerji gibi üretim firmaları tarafından 12 ayrı proje geliştirildiği bilinmektedir. Asa Enerji tarafından Güneysu ilçe merkezinde Gürgen Deresi üzerinde yapımı planlanan 9,7 MW gücündeki HES ve Regülatörlerin yapım çalışması 2008’de başlatıldı. Devam eden HES için yaklaşık 3,5 km’lik su iletim tüneli yapılırken, 4 km’lik yol çalışması yapıldığı kaydediliyor. Vadi üzerinde Çalık Enerji tarafından Adacami HES projesinin yanında Güneysu ve Dumankaya Regülatörleri için de çalışmalar başlatılmış, söz konusu projelerin inşaatları fiili olarak devam ediyor.

Vadi üzerinde ayrıca Baro Enerji firması tarafından Alicik 1 ve 2 projeleri, Gürgen Enerji tarafından ise Han Gürgen Regülatörü ve HES projesi geliştirilirken, bu projelerin ÇED süreci de başlatıldı.

Fındıklı Vadileri Üzerindeki HES Projeleri ve Süreç

Fındıklı’daki vadiler üzerinde geliştirilen birçok HES projesi, diğer vadiler ve derelerinden farklı olarak, Fındıklı halkının örnek mücadelesi ve dirençli duruşu ile bu güne kadar herhangi bir şekilde başlatılamamış ve birçoğu yargı kararları ile iptal edilerek, ‘yürütmeyi durdurma’ kararları verildi.

Çağlayan Deresi üzerinde Ayen Enerji tarafından yapımı planlanan Paşalar Regülatörü ve HES projesi için başlatılan hukuk sürecinde Rize İdare Mahkemesi, Aralık 2008’de, Çevre ve Orman Bakanlığının 4.4.2008’de verdiği ‘ÇED Olumlu’ raporu için ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi.

Çağlayan Vadisinin Doğal SİT Alanı olması için başlatılan çalışmalar doğrultusunda Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Vadiyi 1. Derece SİT Alanı olarak ilan etti.

Fındıklı’nın Arılı Vadisi üzerinde yapılması Turhan Enerji, Rizbaş Enerji ve STY Enerji tarafından planlanan Başköy Regülatörü ve HES projesi ile Turhan HES ve Regülatörü ve Çatak Regülatörü ve HES projelerinin iptali ve yürütmenin durdurulması için de çalışmalar başlatıldı.

Bunun yanında Arılı Vadisinin de Doğal SİT Alanı olarak ilan edilmesi için yine Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna başvuruda bulunuldu ve kurul bu vadiyi de SİT Alanı olarak ilan etti.

Hemşin’deki HES Projeleri ve Süreç

Rize’nin Hemşin ilçesi, ilçeye bağlı Kantarlı Köyü bölgesinde, Hemşin Dersi üzerinde Şaraksel Enerji firması tarafından yapımı planlanan 10 MW’lık Ortaköy HES ve Regülatörleri projesi ile gündeme geldi.

Hemşin Deresi üzerine 10 megavatlık bir santral ve iki regülatör kurmak isteyen Şaraksel Elektrik A.Ş., 2006 yılında projesiyle Çevre Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık aynı yıl projeyi onayladı, “ÇED gerekli değil” raporu verdi.

Bunun üzerine bir grup Hemşinli, Çamlıhemşin Hemşin Vakfı, Çamlıtepe Köyü Derneği ve Hemşinliler Kültür, Gelişme, Doğal Çevre Koruma Derneği Rize İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme; İTÜ Çevre Mühendisliği’nden bilirkişi heyeti atadı. Heyet 2007’de hazırladığı raporda, bıyıklı balık ve deniz alabalığının yaşadığı derede, ekolojik hayatın sürmesi için dereye saniyede 500 litre su bırakılması gerektiği sonucuna vardı. Projede ise saniyede 150 litre deniyordu. Projede balıkların regülatörlerden nasıl geçeceği de belirtilmemişti!

Bu rapora da itiraz edildi. Rize Üniversitesi’nin raporunda alabalık türlerinin yaşaması için saniyede 500 litrenin de yetmeyeceğini dereye saniyede 800 litre su bırakılması gerektiği belirledi. Rize İdare Mahkemesi bunun üzerine 31 Aralık 2008’de Çevre Bakanlığı kararını iptal etti.

Artvin’deki HES Projeleri ve Süreç

Artvin’de yapımı planlanan 104 HES projesinden 24’ü Yusufeli’nde, 21’i Borçka’da, 20’si Şavşat’ta, 15’i Murgul’da, 14’ü Arhavi’de, 8’i Merkez ilçede ve 5’i de Ardanuç’ta bulunuyor.

Artvin’in Borçka ilçesi Aralık Köyü sınırları içerisinde TG Enerji şirketi tarafından yapımı planlanan Taşköprü Regülatörü ve HES projesi için Çevre ve Orman Bakanlığınca 4.4.2008 tarihinde verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı, Rize İdare Mahkemesinin 18.8.2009 tarihli kararı ile iptal edilerek, ‘yürütmesinin durdurulmasın’a karar verildi.

Şavşat’ın Meydancık Beldesinde bulunan Papart Deresi üzerinde Ebara Enerji firması tarafından yapılması planlanan Cüneyt 1-2-3 ve 4 Regülâtörleri ve HES projeleri için de yine Rize İdare Mahkemesi tarafından ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verildi. Söz konusu projeler için Çevre ve Orman Bakanlığı 17.09.2008 tarihinde ‘ÇED Olumlu’ raporu vermişti.

Aynı şekilde Yusufeli’nin Demirdöven köyünde Eran Enerji şirketi tarafından yapımı planlanan Damla Regülatörü ve HES projesi için, “ilgili mevzuat gereği işletilmesi gerekli sürecin usulüne uygun olarak işletilmediği ve vadideki doğal yaşamın sona ereceği” vurgusu yapılarak açılan davada, Rize İdare Mahkemesi, 19.03.2010 tarih ve 2010/88 sayılı kararı ile ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi.

Yine Artvin’in Borçka ilçesine bağlı Maçahel Vadisi üzerinde yapımı planlanan Düzenli Regülatörü ve HES projesi için de Rize İdare Mahkemesi aynı tarihlerde ‘yürütmeyi durdurma’ kararı vererek; Bilirkişi incelemesi başlattı.

Muğla Yuvarlakçay HES Projesi ve Süreç

Muğla’da yapılması planlanan 18 HES projesinden birisi olan Yuvarlakçay HES için de mahkemeden ‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıktı. Muğla’nın Eşen Çayı üzerinde 10 ayrı proje geliştirilirken; Kargı Çayı, Yukarıçay (2 adet), Kargıcık Deresi, Kargı Çayı, Eşen Çayı, Kızıldere, Çayhisar Deresi, Yukarıçay, Eşen Çayı, Seki Çayı, Delikpınar Ulaşdere, Karaçay Çayı, Çal Dere, Derin Deresi, Dikilitaş Deresi, Sarhoş Çayı üzerinde de farklı projeler geliştirilmiş.

Muğla’nın Köyceğiz ilçesi Yuvarlakçay ırmağı üzerinde Akfen enerji firması tarafından kurulması planlanan Yuvarlakçak Regülatörü ve HES projesi için yöre halkı aylardır bölgede nöbet tutarak HES çalışmalarının önüne geçmek istiyordu. Yuvarlakçay Koruma Platformu tarafından Muğla 1. İdare Mahkemesine yapılan başvuruda Mahkeme, 30 Mart 2010 tarihinde oybirliğiyle aldığı kararla yürütmeyi durdurdu. Kararda, “Dava konusu işlemin niteliği ve uygulanması halinde telafisi güç zarar doğurabilecek nitelikte bulunması nedeniyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar, dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir” ifadelerine yer verildi. Bölgedeki HES projeleri için 10 ayrı davanın daha mahkeme süreci devam ediyor.

Antalya ve Isparta’daki Projeler

DSİ verilerine göre 19 Ocak 2010 tarihi itibariyle Akdeniz bölgesinde hazırlanan HES projelerinin uygulanacağı su kaynaklarından bazıları şöyle: Antalya, “Dim Çayı, Balıkçayı, Gönendere, Alakır Çayı (2 adet), Manavgat Çayı (3 adet), Boğa Çayı, Gevne Çayı (2 adet), Aksu Çayı, Finike Çayı, Gömbe Çayı, Akçay Deresi, Aykırtça Deresi, İtice Deresi, Taşatan Dere, Kuru Dere, Çürüş Çayı, Karaman Çayı, Kıbrıs Deresi, Karpuz Dere, Çenger Dere, Koca Dere, Ağva Çayı, Kocaçay, Kargı Çayı, Cerle Dere, Köprüçay, Aksu Deresi, Küçük Çay, Kargı Çayı, Alara Çayı, Alara Çayı, Doyran Çayı, Demre Çayı.”

Isparta, “Kartoz Çayı, Isparta Çayı, Ağlasun Çayı, Çukur Çayı, Gökpınar, Gelen Çayı, Kovada Çayı, Küçüksu Deresi, Aksu Çayı, Köprü Irmağı, Elsazı Çayı.”

 

Kapak Fotoğrafı

 

Ömer ŞAN

Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü

 

KARADENİZ BÖLGESİNDE HES PROJELERİNE GEÇİT VERMEYECEĞİZ...

 

 

KARADENİZ HES PROJELERİ...

Doğu Karadeniz'de hidroelektrik santral için 341 firma başvurdu.73 projeye izin çıktı.17'sinde inşaatı mahkeme durdurdu.

Doğu Karadeniz’de Trabzon,Rize,Giresun ve Artvin’de toplam 341 firma hidroelektrik santralı (HES) yapımı için müracaat etti.73 HES’in yapımına izin verilirken,17 HES inşaatını mahkeme durdurdu.Doğu Karadeniz’deki HES projeleri ve son durumları şöyle:

Trabzon: 76 HES projesi geliştirildi.27 HES’te çalışma devam ediyor.

Rize: 67 HES projesi geliştirildi. Sekizinde inşaat başladı.17’si için ‘ÇED olumlu’ raporu alındı. 42 proje henüz fizibilite aşamasında.

Giresun: 82 HES projesi müracaatı yapıldı.Uygun görülen 12’sinin çalışmaları sürüyor. Yağlıdere ve Çanakçı'da tamamlanan iki HES faaliyete geçti.

Artvin: Doğu Karadeniz’de 116 projeyle en çok HES başvurusu yapılan il Artvin.25 HES projesine başlandı,53 proje halen fizibilite aşamasında.Şavşat-Meydancık ve Borçka-Camili yöresinde sekiz HES inşaatını mahkeme durdurdu.Yapımı biten üç HES faaliyet halinde.

Kaç liralık balık var ki orada’ diye düşünülüyor...

(Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi,TEMA Vakfı Temsilcisi Yrd.Doç.Dr.Coşkun Erüz): Karadeniz’deki HES’lerin hiçbiri küçük bentlerle yapılmıyor.10 metreye kadar çıkan büyük baraj gövdeleri var.Binlerce metreküp suyu depolayacak göller oluşturulmuş.‘Kaç liralık balık var orada’ deniyor.Oradaki balığın değeri belli,ancak bu parayla ölçülemez.Milyonlarca yıllık organizma yok ediliyor.

HES’ler yapılmamalı demek doğru değil, ancak akarsularımızın belli potansiyeli var. Yol yapılırken binlerce ağaç yok ediliyor.‘Ağaç yeniden büyür’ deniyor.Evet ağaç büyür,ancak ekosistem değişiyor.Sekiz metre yol açılıyor,aşağıya doğru yuvarlanan taş ve toprak,yüzlerce metrekarelik alanı tahrip ediyor.

Bir yasa çıkarıldığında bir an önce önü açılması için hızla çalışılıyor.Denetlemeye sıra gelince yönetmelik yok! Bunun için de cezai işlem uygulanamıyor.

Şirketlere suyla birlikte alan da tahsis ediliyor.49-99 yıllığına tüm hakkını veriyorsunuz.Yarın bu suya ihtiyaç olduğu zaman ancak firmanın istediği fiyatı verirseniz alırsınız.Uluslararası bir firma almışsa uluslararası tahkim giriyor devreye.Küresel ısınma gibi çeşitli nedenlerle yarın oradaki suya ihtiyacımız olsa,alan kişiler isterse o alandaki yerleşim yerlerini dahi boşaltabilirler.

Karadeniz’deki akarsulardan elde edilecek enerji Türkiye ihtiyacının yüzde 2’sini karşılar. Yani abartıldığı gibi potansiyel yok.Halkı kimse adam yerine koymuyor.Halbuki o dereler oradaki köylerin adıyla anılır.O dereyi ticarileştirdiğiniz zaman insanları,kültürü ticarileştiriyorsunuz.Cansuyu dereleri öldürmez,ancak yaşatmaz da.Yaşamak demek,nefes almak değildir; gelişmek,üremektir.

En temiz enerji budur’

SANKO Holding CEO ’su Süleyman İlden: HES çalışmalarında yasalara büyük özen gösteriyoruz. Gürültü kirliliği ve toz ölçümlerini düzenli olarak yapıyoruz. İnşaattan çıkan hafriyat ise yapılan anlaşmalarla yol yapım çalışmalarında kullanılmak üzere belediyelere veya ilgili firmalara veriliyor. SANKO olarak yasaların dışında hareket etmemiz söz konusu olamaz. Hidroelektrik santrallar en temiz ve geri dönüşümü en kolay enerji kaynağıdır. Hazırlanan ÇED raporlarında dereye bırakılacak can suyu miktarı belirleniyor. Doğal yaşamın bozulmaması için elimizden gelen özeni hazırlanan raporlar dışında da gösteriyoruz. Projeler doğal dengeye kesinlikle zarar vermeyecek düzeyde. Bölge halkının herhangi bir endişesi olmasın.

‘Türkiye kayıp-kaçağını halletse dereler kurtulur’

(TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Nevzat Özer): Yenilenebilir doğal kaynaklardan olan su potansiyelinin elektrik enerjisine dönüştürülmesini anlayışla karşılıyoruz. Yılda 50 milyar dolar enerji ithalatına harcayan bir ülkede su gibi yenilenebilir kaynakları kullanmak önemli. Ancak bölgede geliştirilen HES projeleri kontrolsüz bir şekilde ve hızla artıyor. Şu anda Rize’de 67 adet HES projesi geliştirilmiş durumda. Ancak bu projelerle kaç santral kurulacağı belli değil. Çünkü bir proje adı altında iki, üç hatta daha fazla santral olabilmektedir. Ayrıca her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor.

Bölgedeki en küçük dereler üzerinde bile HES kurulması için çalışmalar yapılıyor. Rize’de planlanan HES projeleri İkizdere, Salarha-Güneysu, Çayeli Senoz, Pazar-Hemşin, Ardeşen-Çamlıhemşin-Fırtına Vadisi ile Fındıklı Çağlayan-Arılı vadileri olmak üzere altı vadide akmakta olan dereler üzerinde yoğunlaştı. 2 bin 460 türle Doğu Karadeniz, pek çok ülkenin sahip olduğu toplam bitki türünden fazlasına sahip. Biyolojik çeşitlilik bakımından korunmada öncelikli 200 ekolojik alandan biri. Dünyanın önemli ekosistemleri arasında yer alan Doğu Karadeniz vadileri, sadece su potansiyeli bakımından değerlendirilmekte, turizm hedefi unutulmakta.

Rize’de üretilecek enerji 2007 verilerine göre Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 1.84’ünü karşılamakta. Tüm projeler tamamlandığı tarihte elektrik ihtiyacının her yıl yüzde 7 arttığı düşünüldüğünde, Türkiye ’nin elektrik ihtiyacının yüzde 1’ini karşılayacak. Oysa ülkemizde kayıp kaçak elektrik kullanım oranı 2006 verilerine göre yüzde 15.1. OECD ortalaması ise yüzde 6 ’dır. Yani kayıp-kaçak elektrik oranı sadece yüzde 13.2 ’ye indirilebilirse Rize’den elde edilecek elektrik karşılanmış olur.

G.DOĞUDA %70-80 KAÇAK ELEKTİRİK KULLANILIYORSA BUNUN FATURASINI BİZMİ ÖDEYECEGİZ.ARTVİN,RİZE,TRABZON,GİRESUN DERELERİMİ KURTARACAK ?

EKO SİSTEMİ BOZUP BİTKİLERİ BÖLGEDE YAŞAYAN CANLILARI KATLEDEREK Mİ ÇÖZÜLECEK

HESLERE HAYIR,SONUNA KADAR KARŞIYIZ.....

HESLERE HAAAAYYYYIIIRRRRR DİYORUZ....

TUNCAY ÖZCAN

Ekoloji demokrasisi

 

Röportaj : Ayşen Eren-Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Yazar, belgeselci, gazeteci, sinemacı, işçi, avukat, seyyah… O kendini ‘sokağın çocuğu’ ve ‘devrimci’ olarak tanımlıyor. Dünyanın dört bir köşesinde şahit olduğu sokak öykülerini ve devrim efsanelerini bize aktaran Metin Yeğin ile, kurulmasına öncü olduğu Viranşehir Komünü’nden yola çıkarak Ekoloji Demokrasisi ile kentleşmeyi konuştuk.

* Ekoloji demokrasisini tanımlar mısınız?

Metin Yeğin: Ekolojik demokrasi, radikal katılımcı bir demokrasi biçimi. Her dönemin bazı kutsal kelimeleri var. Bunlardan biri ‘Demokrasi’. Kendisinde demokrasi olmadığını söyleyen bir ülke bile yok. Bu yüzden sürekli olarak bir daha, bir daha tanımlanması gerekmektedir. Mesela bizde genel seçimlerle tanımlanan ‘demokrasi’ ne kadar demokrasidir? 4-5 yılda bir gidiyorsunuz seçim sandığının başına. Elinize bir oy kâğıdı alıp bir yere mühür basıyorsunuz. Televizyon seyrediyorsunuz kim kazandı diye. Sonra gelecek 4-5 yıl da televizyon seyrediyorsunuz. Bu mu demokrasi? Yani 80 yaşınıza kadar yaşarsanız, eğer darbeleri filan saymazsanız en fazla 8-10 kere oy kullanırsınız. Bu mu demokrasi? Demokrasi dediğinizde bana göre toprağın paylaşımında demokrasi, iletişimde demokrasi, eğitimde demokrasi, zenginliğin paylaşmasında demokrasi olması gerekir. Tam bu noktada bir başka kutsal kelime “ekoloji” devreye giriyor. Bir şeyi herkes seviyorsa kuşkulanmak gerekir. Herkes “Ben de ekolojistim” diye başlıyor. Bir toplantıda ekolojist belediye olduklarını anlatmak isteyen belediye başkanı “biz ilkokul öğrencileriyle gittik etraftaki bütün çöpleri topladık” diye anlatıyordu. Mıntıka temizliği ile ekolojiyi karıştırıyordu. Ekolojik demokrasi çok radikal bir taleptir. Hiçbir biçimde yönetme hakkını başkasına devretmeyeceğiniz, yaşamınızın her anında bu haktan vazgeçemeyeceğiniz bir şey.

* Bu tanım Murray Bookchin’in ‘Ekolojik Kent’ kavramıyla parallelik taşıyor mu?

Yeğin: Murray Bookchin’in ekolojik kentiyle özellikle kapitalizmin ve endüstriyel toplumun eleştirel bakışı ile birçok paralellik taşır ama ben bu ‘Ekolojik Kent’ tanımına da kuşkuyla bakıyorum. Kentin ortaya çıkışı bana göre bir temerküz- iktidar meselesidir. Bu yüzden ekolojik kent dediğimizde gerçekte yine de bir otorite merkezi etrafında yaşamı tanımlamıyor muyuz? Yani aslında şu paradoksal duruma vurgu yapmak istiyorum. Bir kentin hangi malzemelerden inşa edilmiş olması aslına bakarsanız ‘ekolojik’ olmasının en son ölçütü olmalıdır. Organik materyallerden inşa edilmiş bir kent olabilir ama onun ekolojik olması demek karar verme sürecinden, inşa sürecine, bunda harcanan enerjiden, yapı bittiğinde tüketeceği enerjiye kadar bir bütünsel durumdur. Bu yüzden ben yazılarımda sermaye ekolojik bir kent inşa edemez diyorum ısrarla.

* ‘Gecekondu hakkı’ ve ‘Barınma hakkı’nı anlatır mısınız?

Yeğin: Dünyanın hiçbir yerinde barınma hakkı radikal inşaat tekelleriyle ve bu inşaat biçimiyle çözülemedi, çözülemez. Bu dünyada yaşayan her ailenin ev hakkı, barınma hakkı vardır. Bu yüzden ‘gecekondu hakkı’nı savunuyorum ve özellikle de buna gecekondu diyorum. Yıllardır sanki bal peteğine yapışmış olarak tanımlanan gecekonducular kenti inşa edenlerdir, her türlü engele rağmen. Yani sanılanın aksine kente yapışmış gecekondular değil gecekondunun sırtına çıkmış kentler vardır. O gecekonduda kalan amelelerin inşa ettiği, sokaklarını süpürdüğü, yemeğini pişirdiği bir kent. Bu yüzden kutsal vatan için canları feda olan yoksullara bir evlek ‘gecekondu’ toprağını çok mu görüyorsunuz?

* Yazılarınızda ‘Yeşil Alan’ tanımını kapitalist kent tanımı olarak sınıflandırmışsınız. Bunu açar mısınız?

Yeğin: ‘Yeşil alan’ da yine kutsal bir kelime. Her belediye şu kadar yeşil alan yaptık diyor. Ben de panellerde, sempozyumlarda filan bir küçük kâğıda kalınca bir yeşil bir çizgi çizerek size yeşil alan dağıtıyorum diyorum. Yeşil alan dedikleri peyzaj müteahitlerine emanet edilmiş parkların 10. kattan ve hatta 20-30. kattan görülmesi ki o çizgiden daha da incedir. Yani zaten bu tanımlama tam olarak kapitalist bir kent tanımıdır. Çünkü toprağa, ağaca ne biliyim elmaya, armuda ve yaban otuna bile yabancılaşmış bir tanımdır yeşil alan. Bir ağacın ömrü vardır. Bir elma ağacının ömrünün 300-400 yıl, zeytinin 400 yıl bir kayının ömrünün 1000 yıl olduğunu biliyor musunuz? Bırakın bunu etrafınızda 10 yıldır yaşayabilen bir ağaç kaldı mı? Bu yüzden yeşil alan dedikleri kapitalist kentin yabancılaşmasını çok iyi anlatan bir tanım aslında.

* ‘Gecekondu’lu kent hayalinizi açıklar mısınız? Nasıl bir kenttir ve onu bugünkü kentlerden farklı kılan fiziksel özellikleri midir? Yoksa yönetimsel ve örgütsel olarak da farklı mıdır?

Yeğin: Öncelikle şunu söylemeliyim gecekondulu kent benim hayalim değil. Bugün için ileri sürdüğüm reformist bir öneri. Ben kentsel dönüşüm diye adlandırılan bütün dünyada devam eden neoliberal kent inşasını durdurabilmek için kent toprağının kamulaştırılmasını yani aynı zamanda toplumsallaştırılmasını gerçekleştirecek bir kent reformu öneriyorum. Yeni bir gecekondu hareketi öneriyorum. Bu aynı zamanda barınma hakkının da metalaşmasını önemli ölçüde azaltacaktır. Aynı zamanda orta sınıfı da hacizlerden kurtaracaktır. Çünkü küçük bir krizde şu an için 20 yıllık borçlanmalara girmiş orta sınıf, bu satın aldığı evlerden sokaklara atılacak, akabinde evlerinden atıldıkları için iş bulma olanaklarını da tamamen yitirerek her şeyini kaybedecektir. Bunu, sadece 14-15 yıl ödedikten sonra taksidini ödeyemeyerek dışarı atılan, bu yüzden kentin içinden akan nehrin-kanalizasyonun yanına çadırlarını kurarak protesto ederek yaşayan Şili’lerden biliyorum. Geçen ay ABD’de 10 banka 4.5 milyon ailenin evlerini usulsüz haciz yaptığını kabul edip tazminat ödemeyi kabul etti. Benim hayalim bir Kent Reformu. Aynı toprak reformu gibi düşünün. Bunda da kent toprağı yoksullara dağıtılacak, inşaat tekellerine ihtiyaçlarına duymadan evlerini yapacaklar, engellenmelerini bir tarafa bırakın bilgi ve hatta kredi ile desteklendikleri zaman şu an ki her türlü engellemeye rağmen TOKİ konutlarından daha güzel olan gecekonduların, paylaşılan bilgi, desteklenen inşaat biçimiyle çok daha harika bir kent yaratacağı kesindir.

* Kentleşmenin kapitalizmi beslediği ve neo-liberal politikaların ürünü olduğu fikrini destekler misiniz? Neden?

Yeğin: Son yıllarda yeni kent inşası-neoliberal kent inşası kapitalizmin tek temel dinamiği oldu. Yani radikal inşaat tekelleri açısından hem de bunun finanse edilmesi açısından kapitalizmin bir başka dinamiği yok. Yani İstanbul üzerinden anlatırsak mesela 1. Köprü otomobil sanayinin doğrudan bir zaferidir. 2. Köprü metanın sınırların ötesine ulaştırılmasını, ulus ötesi pazara entegre edilmesi en önemli unsurudur. Fakat 3. Köprü, yeni İstanbul, kanal İstanbul tam anlamıyla kendisi için bir projedir. Yani hiçbir taşıt geçmeyecekte olsa bu köprünün inşa edilmesi gerekmektedir. Kendisi için inşaattır. Her inşa edilen dev projeler, her zerresinde kapitalizmi, neoliberalizmi yeniden inşa etme ya da sürdürebilme girişimidir.

* Bu bağlamda ekoloji demokrasisi kentleşme karşıtlığını mı yoksa farklı bir kentleşme anlayışını mı yani ‘gecekondu hakkı’nı gözeterek kentleşmeyi mi savunur?

Yeğin: Bana göre ekolojik demokrasi kenti yukarda anlattığım biçimiyle ‘Kent’ karşıtıdır. Daha doğrusu her şeyin tek elde toplanmasına karşıdır. Çünkü nerede ve nasıl bir temerküz varsa orada bunun dağılmasında bir sorun olacaktır. Bu yüzden sermayenin ve kent anlayışının aksine çok katlı binalara ihtiyacımız olmadığını söylüyoruz. Çarpıcı bir örnek olarak sadece 27 km’lik bir şerit üzerinde Türkiye’nin bir ucundan diğerine 1500 km bir şerit üzerine ev yapsak Türkiye de herkesin evi olur diyoruz. Bir de ülkenin diğer tarafları da bomboştur bu durumda. Benim savunduğum ‘ekokent’ böyle bir şey aslında.

* Kentleşme, ranta dayalı arazi ve mülk edinme eğilimi doğurdu. Eski gecekondu semtleri bunun sonucunda ya yerlerini çok katlı binalara bıraktılar veya ‘Kentsel Dönüşüm’ projelerinin hedefi oldular. ‘Gecekondu hakkı’ gözetilse bile mülkiyete dayalı haklar çarpık kentleşmeyi beslemeye devam etmez mi?

Yeğin: Burada da gecekondu yine bana göre haksız bir biçimde suçlanıyor. Şimdi dağın tepesinde yan yana iki arsa düşünün bunlardan birisinin sadece 100 liraya diğerinin ise işgal edildiğini varsayalım. Sonra burası 10 milyar liraya çıkınca 100 liraya satın alan, akıllı iş adamı, işgal eden gecekonducu, bedavadan konmuş sayılıyor. Aslında aralarındaki fark sadece 100 lira! Yani eğer ranta karşı çıkıyorsanız sadece işgalciye değil, 100 liraya alıp 10 milyar liraya satana da karşı çıkmanız gerekir. Bu yüzden ‘çarpık kentleşme’ ki bana burada bu konuda da yazma fikri verdiniz, nedir çarpık kentleşme? Mesela TOKİ konutları çarpık kentleşme olmuyor mu?

* Günümüzde başta İstanbul olmak üzere büyükşehir belediyelerince, şehirin açık alanlarının hızlıca AVM’leşmesi sürüyor. En son gelen haber, Kadıköy Salı Pazarı’nın yerine bir AVM kurulacağı yönünde. ‘Ekolojik Demokrasi’ AVM’leri nasıl değerlendirir?

Yeğin: AVM’ler dehşet verici neoliberal kentlerin, ibadet tapınaklarıdır çünkü neoliberal tüketici dünyası bütünüyle burada yeni bir satın alan ve tüketen insan durumunu yaratmaktadır. Mesela bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler özetle enerji emicidir.

Cumhuriyet Sürdürülebilir Yaşam Eki

HES Mücadelesinin neresindeyiz?

Öyle yazılıp çizilenlere fazla aldanmayın.

HES'lere karşı verdiğimiz mücadele çok ağır gidiyor ancak HES projeleri tıkır mıkır yapılıyor.

Toplumun refleksleri çok ağır işliyor.

Bu HES projelerinin bir yıkım projesi olduğunu eğer anlayabilen olur ise bir araya geliyorlar ve bu seferde kendi aralarında anlaşma sürecine giriyorlar ki,bu süreç çok uzun süren bir süreç oluyor.

Bizler bir araya gelip anlaşana kadar at'ı alan Üsküdar'ı çoktan geçiyor.

Aslında yapılacak şey o kadar basit ki,anlaşılır gibi değil,

Olayları çetrefilli hale getiren gene bizleriz.

Herkes kendi kapısını süpürse bütün sorun ortada kalkacak.

Bu HES projelerine karşı yürütülecek en etkili eylem herkesin kendi deresine sahip çıkması olacaktır.

Giresun derelerinde planlanan 94 HES projesi var ve bunlardaan 43 tanesi inşaat aşamasındadır.

Biz,Giresun Derelerin Kardeşliği Platformu olarak;Bulancak Pazarsuyu havzasındaki bütün HES Projelerini(8),Dereli Aksu vadisinde 1 HES Projesini,Keşap Deresinde 2 HES Projesi ve Çanakçı vadisinde 1 HES Projesi olmak üzere Giresun toplamında 12 HES Projesini yargıya taşıdık.

Bunun yanı sıra,Yağlıdere ve Çanakçı'da dava açma aşamasına geldiğimiz çalışmalarımız sürmektedir.

Şebinkarahisar,Alucra,Doğankent ve Gelevara vadilerinde ise hiç bir ilerleme kaydedemedik.

Giresun'un bütün vadilerinde sürmekte olan HES Projelerini en azından yargıya taşıma gayretimiz sürüyor.

GİRESUN DERELERİ ÖZGÜR AKACAK

HES'LERE HAYIR

Ali Dursun'a Çevre Ödülü

Ali Dursun

Giresun Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 2500 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss