Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu (STHP)’nun düzenlediği,
“Mücadeleler Birleşiyor / Yaşam Alanlarını, Yaşamı Savunanlar Buluşuyor” forumuna hoş geldiniz....
SEVGİLİ DOSTLAR,
Çok açık bir saldırı altındayız.Kapitalist-emperyalist sistem,yalnızca alınterimizi,emeğimizi sömürmekle kalmıyor.Artık tüm yaşam alanlarımızı,temel hayat kaynağımız olan suyu kendi sömürü sistemlerinin bir parçası haline,birer meta haline getirmeye çalışıyor.Kendi sistemlerinin girdiği krizi böyle aşmayı planlıyorlar.Bunu kolaylıkla yapacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar.Karşılarında ezilen,sömürülen,yok sayılan ama zincirlerinden başka kaybedeceği bir şeyleri olmayan bu dünyanın yoksulları,açları var.Yani milyarlar,yani koskoca bir dünya var. Sermayedarların dışında kalan %99 la büyük çoğunluk yani halk var!
Bizler;bu dünyanın,direnenlerin safındayız.Ülkemizde ve dünyada kapitalizmin hayatın her alanında olduğu gibi yaşamımız için temel unsur olan suyu da kapitalist birikimine,değerlemenin içine çekiyorlar. STHP bileşenleri olarak tüm canlıların kullanma hakkına sahip olduğu suyun,su/enerji şirketleri tarafından gasp edilmesine karşı bir aradayız. Mücadelemiz suyu,doğayı ve yaşamı kapitalizmin ve emperyalizmin kıskacından kurtarmak içindir.
Yaşamın kaynağı olan suyu,alınıp satılabilen ticarileştirenlere,metalaştıranlara;
Sulama kanallarına,evlerimize,okullarımıza,hastanelerimize kontörlü sayaç takmaya kalkışanlara;
Akarsularımızı satışa çıkaranlara,yeraltı ve yerüstü sularımıza el koyanlara;sularımızı,su havzalarımızı kirletenlere;
Halkın sağlık hakkını yok sayanlara karşı mücadelede,su hakkına,yaşam hakkına sahip çıkmak için bir araya geldik.
STHP olarak çıktığımız bu yolda direnmenin meşru, aynı zamanda da haklı olduğumuzun bilinciyle hareket ederek,kendimizi sistemin çizdiği sınırlara hapsetmeden yürüdük.
Hapsetmedik,çünkü egemenler bize yönelttikleri saldırılarında sınır tanımıyorlar.Bizlere de susmamızı, hiç ses çıkarmamamızı,kendi çizdikleri “kaderlerimize” razı gelmemizi vaaz ediyorlar.
Hayır! Bin kere,milyon kere hayır! Susmayacak,haklarımıza,suyumuza,doğamıza,her tür bedeli ödemeyi göze alarak direneceğiz,direniyoruz ve direnmeye de devam edeceğiz.
İnsanlığın,tüm canlıların yaşam ortamı talan ediliyor.Doğusundan batısına kuzeyinden güneyine her toprak parçası AKP’nin eliyle,yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekiliyor.Yer altı ve yerüstü;ormanı,suyu, toprağı,merası,deresi ile bir bir elimizden gidiyor.
Son birkaç yıla bakmamız bile bu söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuzu göstermektedir…
- Türkiye’nin enerji ihtiyacı bahaneleriyle Hidroelektirik santral projelerini yaşama geçirmek için AKP iktidarının 2003 yılında uygulamaya geçirdiği “su kullanım hakkı anlaşmaları” yoluyla akarsularımız sermayeye satıldı.
- Termik santraller,nükleer santraller,maden şirketleri eliyle toprağımız,suyumuz,havamız kirletildi.
- Doğal varlıkların ticarileştirilmesi için ormanlar,tarım alanları,meralar kamulaştırılarak şirketlere satıldı.
- Anadolu’nun her yerinde yapılmakta olan HES’ler nedeniyle Ormanlar ve doğa tahrip edildi.Fındık, Çay,Kivi yetiştiren ve organik arıcılık ile gelir elde edilen bu yörelerde gelir kaynakları zarar görmektedir,üretim giderek azalmaktadır.
- Dersimin 85 km uzunluğundaki Munzur Vadisi ile çevresi; sekiz adet baraj ve hidroelektrik santral projesi nedeniyle yok olmakla karşı karşıya kalmıştır.Munzur Vadisi ile çevresinin ekolojik dengesini bozan bu girişim Vadi ile çevresindeki insanları göçe zorlayarak yaşam kültürünün temellerini yok etmektedir.
- Mezopotamya uygarlığının yaratıcı kollarından biri olan Fırat;Peri Suyu ve Murat'ın Keban Gölünde buluşmasıyla oluşmaktadır.
- Peri Suyu'nun aktığı yerden başlanarak üzerinde çoğu güvenlik amaçlı yapılan onlarca baraj (Pembelik-Özlüce vs) ormanları ve doğayı tahrip etmektedir.Merkezden sistemli olarak yürütülen bu politikalar sonucunda,Peri Suyunda yaşayan muhalif Kürt Alevi ve Suni vatandaşlara,koruculuk dayatılarak zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır.
- İzmir Bergama da,Kaz dağlarında,Giresun,Ordu Fatsa da, Artvin de şirketler maden arama girişimleri ile doğayı tahrip etmektedirler.
- Tarımsal biyo-teknoloji şirketleri ve endüstriyel tarımın dayattığı GDO’lu ürün ve tohumlar,yerel tohumlarımızı ve canlı çeşitliliğimizi tehdit etmektedir.
- AKP,emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin çıkarları doğrultusunda idareyi yeniden düzenleyen KHK’ler (kanun hükmünde kararnameler) ile yaşamımıza,doğamıza,haklarımıza saldırmaktadır.KHK’ le devlet daha fazla yağma ve talanı hedeflenmektedir.Ormanlar özelleştirilirken su ticarileşitirilmektedir.Özellikle kıyı şeridindeki köy yerleşim alanları ve çevreleri tarım arazilerinin özellikleri dikkate alınmaksızın tümüyle ranta açılmaktadır.
- Nitelikli tarım arazilerinin üzerine lüks konutların, turistik tesislerin,sanayilerin,termik santrallerin, atık yakma tesislerinin serbestçe kurulmasının önü açılmaktadır.
- Tarihi ve doğal sit alanları, milli parklar,sulak alanlar,üniversite kampüsleri,okullar,hastaneler vb. yapılaşmaya açılarak talan ve sömürünün nesnesi haline getirilmektedir.
- Doğu Anadolu’da,Karadenizde olduğu gibi yaşamın ekonomik ve kültürel altyapısı; “su”,“dağ” ve “tarım” olan heryerde susuz kalmış vadiler ile “su vermeyen” dağların ekolojik dengesi alt-üst olur, bitki ve hayvan türleri yok olur,yörenin geçim kaynağı olan hayvancılık,arıcılık yapılamaz,meyve-sebze yetiştirilemez duruma gelir,halk ve doğa giderek “yoksul”laşır.Kısaca; suların,vadilerin, dağların doğal ve “efsanevi” çekiciliği biter... bu; “hayat”ın yok olmasıdır.
- Kapitalistlerin kasalarını dolduran karbon ticareti,bizim soluduğumuz temiz hava üzerinden yapılan ticarettir,karbon kazançları bizim ormansız,soluksuz ve susuz kalmamız demektir.
- İstanbul’da yaşama geçirilmesi planlanan 3.Köprü gibi kentsel rant projeleriyle ormanlarımızın,su havzalarımızın yok edilmesi demektir.Kentsel dönüşüm projeleriyle emekçilerin barınma hakkının ellerinden alınmaktadır/ alınmak istenmektedir.
- Kentsel dönüşüm uygulamaları “deprem kılıfı geçilerek meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Tüm bu olanlara karşı bizler,
Hopadan,Gerzeye,Giresun'dan,Tortumdan,Dersime,Solaklıdan Ergeneye, suyumuza doğamıza toprağımıza yönelik saldırılara karşı direndik. Yaşamımızı,yaşam alanlarımızı korumak için bedenlerimizi barikat yaptık. Alanlarda,mitinglerde,sokaklarda,derelerimizin,akarsularımızın başında nöbet tuttuk.
Gaz bombalarıyla,polisiyle jandarmasıyla saldırılarına karşı sesimizi birlikte daha fazla haykırdık.Genç –yaşlı,çoluk- çoçuk, kadın- erkek demeden copladılar dövdüler yerlerde sürüklediler. Gözaltına aldılar, tutukladılar.
Ölesiye dövdüler…Ve öldürdüler..
Mücadele arkadaşımızı,Metin Lokumcu’yu bu yolda kaybettik.Metin Öğretmen toprağına suyuna sahip çıkmak için mücadele etti. Bedelini canını vererek ödedi…
Yılmadık,
Ve
Yılmayacağız......................
Tüm bu saldırılara rağmen haklılığımız ve meşruluğumuzdan aldığımız güçle direndik ve direnmeye de devam edeceğiz…Çünkü bizler biliyoruz ki ancak direnerek örgütlü mücadele ederek kazanabiliriz…
Sevgili Dostlar;
Dünya’da gücü elde tutmaya çalışanların yeni hedefi “Su” dur.Su üzerinde oynanan oyunların sonucunda “ülkeler arası” savaşların yerini “suya erişenler ile suya erişemeyenler arasında”yaşanacak sınıf savaşlarının alacağı açıkça görülmektedir.Bugün doğayı,suyu,yaşamı kapitalistlerin elinden kurtarmak için Anadolu’nun heryerinde verdiğimiz,Bolivya’da,Nijer’de,Güney Afrika’da suya erişemeyen yoksulların verdiği mücadeleler sınıf mücadelesidir.
Bizleri ve dünya haklarını bir damla suya muhtaç etmek isteyenler ise
Kapitalist mantık içinde yeniden biçimlenen kamu-özel ortaklıkları;
Su şirketleri,
Enerji Şirketleri,
Tohum Tekelleri,
İnşaat ve Finans Şirketleri,
Garanti Bankası, Akbank vb Finansör Bankalar
Sermaye yanlısı hükümetler ve yerel yönetimler
Dünya Su Konseyi (WWC),
Dünya Su Forumu (WWF),
Dünya Ticaret Örgütü (WTO),
Dünya Bankası,
G7 ve G8.G20 Hükümetleri,
Birleşmiş Milletler (BM)
Ve
Çevre mücadelesi görünümünde olup,ama olmayan Sivil Toplum Kuruluşları(STK)’lar
TEMA,GREENPEACE,Doğa Derneği vd
Kendilerini çevre dostu olarak göstermeye çalışan,STK diye tanımlayan,şirketlerin sosyal projeleri ve fonlarıyla oluşan yan şirketlerdir.
TEMA
92 yılında 40 tekel tarafından kuruldu. Bazı isimleri verirsek TEMA'nın işlevi daha iyi anlaşılacaktır. Rahmi Koç,Vehbi Koç, Halis Komili,Sakıp Sabancı,Semehat Arsel,Sevgi Gönül,Eczacıbaşı,Aydın Doğan ve Cem Boyner...isimlerdende anlaşılacağı üzere TEMA halkın yararına değil tekellerin çıkarına hizmet eden bir yapılanmadır.Ayrıca Kastamonu Loç Vadisinde yapılan HES'i yapan ORAL enerjinini sahibi Orhan Yavuz TEMA mütevelli heyetinde.
GREENPEACE
Tek başına gelir miktarına bakıldığında servetlerin sıradan bireylerin karşılamayacağı kadar büyük olduğu görülür.2008 yılındaki curosu 196.6 milyon eurodur.Bu rakam bile Greenpeace'nin çevre mücadelesi vermediği açıktır.
Biz “onlar”ı tanıyoruz…
“Onlar”ı çocuklarımıza da tanıtacağız
Ahmet Arifin şiirinde dediği gibi : “tanıda tanıda büyü”…
Bizler,halka yönelik böylesi kapsamlı topyekün saldırıya karşı tüm gücümüzle karşı duruyoruz.
Yaşamın en önemli kaynağı suyun üzerinde oynanan kapitalist oyunlara karşı bizler;
- Türkiye’nin enerji gereksinimine çözüm üretiyoruz bahaneleri ile Hopa’da,Giresun'da,Munzur, Yuvarlakçay’da,Saklıkent’te,Tortum’da,Loç’da,Çağlayan Deresi,Uzungöl,İkizdere,Çamlıhemşin, Papart’ta,Fındıklı’da,Arılı’da doğayı tahrip edecek ve doğal kaynakları özelleştirecek girişimlere;
- Ordu Fatsa’da,Giresun Bulancak ve Espiye'de,Artvin de olduğu gibi, Çanakkele’de maden arama ruhsatı alan şirketlerin,ormanları,tarım alanlarını tahrip etmesine,
-Bergama'dan Uşak'a,Gökçeada'dan Eşme'ye,Kütahya Gümüşköy'e ve Manisa Çaldağı'na kadar siyanürle altın,gümüş ve Nikel madeni,çıkarılarak,işlenerek yaşamın, doğanın yok edilişine,
-Mersin'den Sinop'a,İğne ada'ya ve Malatya'ya kadar yapımı planlanan nükleer santrallere,nükleer silahlara,füze kalkanlarına,
-Samandağ’da,Çine'de rüzgar santralleri kurmak amacıyla,Uludağ'da,İstanbul Belgrad'da,Munzur'da yeraltı ve kaynak sularını ticarileştirmek amacıyla,Belgrad ormanlarından Trakya'daki meralara kadar tehlikeli atık yakma ve depolamaya ve bu amaçla ormanların talan edilmesine,tarım topraklarının yok edilişine
-Sivaslılar Köyü'nden Çorlu'ya,Giresun Tirebolu Harşıt'a,Ergene’ye,Ünye'den Çanakkale'ye Gerze'ye kadar dağlarda,kıyılarda, vadilerde,tarım arazileri üzerinde,termik santraller,çimento fabrikaları,taşocakları,organize sanayi bölgeleri ve liman-tersaneler kurulmasına,yaşam alanlarının ve vadilerin sermaye birikimi için ortak kullanılmasına
izin vermeyeceğiz.
- Hasankeyf, Allianoi’de olduğu gibi tarihi ve kültürel mirasımızı yok edecek olan girişimlerin uygulanmasına (baraj yapımına) engel olacağız.Bütün su havzalarının koruma altına alınması ve mevcut havza işgallerine son verilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
- Yaşamlarını geçimlik tarım yaparak sürdüren küçük çiftçilerin,sulama kanallarına takılan kontör bedelleri altında bir kez daha ezilmesine seyirci kalmayacağız.Akarsuları,gölleri,göletleri şirketlere teslim ederek,sadece parası olan çiftçilerin suya erişimine neden olacak olan su özelleştirmelerine göz yummayacağız.
- Emekçi sınıfların ücretlerinde yeni bir indirim anlamına gelen,çalışan ve işsiz yoksulların sayısını hızla arttıracak olan ve dolayısıyla emeği daha da güvencesiz ve örgütsüz bırakacak olan suyun metalaşması girişimlerine izin vermeyeceğiz.
- Görevi halkın sağlıklı suya erişimini sağlamak olan yerel idarelerin görevlerini şirketlere devretmelerine ve suyun ticaretleştirilmesi sonucunda halkın sömürülmesine ve sağlıksız koşullarda yaşamasına göz yummayacağız.
Bu girişimin içinde olan başta işbirlikçi AKP olmak üzere DSİ,İSKİ,İBB,Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı,tüm resmi kurumların ve Dünya Su Konseyi’nin temsilcileri bilmelidir ki;
- Sularımız meta (mal) değildir.Kullanım hakkı şirketlere devredilemez.
- Derelerimizi,göllerimizi,sularımızı sattırmayacağız.Su kaynaklarımızı ve onları besleyen havzalarımızı kirletemeyeceksiniz,tüketemeyeceksiniz.
- Derelerimizi,göllerimizi,yer altı sularımızı,denizlerimizi ve sulak alanlarımızın oluşturduğu tarihi, kültürel ve doğal dokumuzu;“Dünya Su Ailesi” olarak kendini tanımlayanların,Suez,RWE,Viole gibi su şirketlerinin ve onların ülkemizdeki sermayedar işbirlikçilerinin yok etmelerine göz yummayacağız.
Bizler suyun; doğanın hakkı olduğunu,canlı ve cansız sistemin gereksinimi olduğunu savunuyoruz. Kapitalist perspektifte üretilen çevre yönetim stratejileri,sürdürülebilir kalkınma stratejilerini reddediyoruz.
Bizler,yukarıda belirttiğimiz nedenlerden ötürü artık “haklar’ı ve “kamusal” olanı değil,emeğimizden, sağlığımıza,eğitimimizden,toprağımıza,barınmamızdan,gıdamıza ve suyumuza kadar yaşama değen bütün alanlarda yalnızca kullanım değerlerinin üretimlerini savunuyoruz.
Parasız eğitim;
Parasız sağlık;
Parasız barınma;
Parasız beslenme;
Parasız SU talebimizi ete kemiğe büründürüyoruz...Ve bunları kazanmak için sonuna kadar savaşmaya da hazırız.
Sevgili dostlar;
Saldırı büyük ve acımasız.Bu derece büyük bir saldırı karşısında ayakta durabilmenin ve sonunda da bu saldırıyı bertaraf etmenin tek yolu örgütlenmek ve örgütlü mücadele vermektir.
Suyun ticarileştirilmesine karşı verilecek mücadele,demokratik ve siyasal haklar için verilecek mücadeleden ayrı düşünülemez.Bu mücadelede sömürünün,ezen ve ezilenin olmadığı,bağımsız demokratik bir Türkiye’ nin yaratılmasına hizmet etmelidir.
Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu (STHP) suyun ticarileştirilmesine karşı antiemperyalist, antikapitalist sınıfsal bir zeminde mücadelesine programlı,kararlı,kesintisiz ve örgütlü olarak devam edecektir.
Tek başımıza değil,haklarına sahip çıkan tüm güçlerle birlikte mücadeleye kararlıyız! Adına su savaşı denilen ve özünde ezen ve ezilen sınıfların savaşı olan bu kavgada,zafere kadar savaş diyoruz!
Çünkü biz halkız,meşruyuz ve KAZANACAĞIZ! ..
Bu meşru birliktelikte,mücadeleyi daha da büyütmek,dayanışmamızı daha da güçlendirmek için bir aradayız.
Bu Forum bizim
Bu forum yaşamını ve yaşam alanlarını sermayeye karşı koruyanların,mücadele edenlerin.
Mücadelelerimizi,kendi hukukumuzu konuşacağımız,gelecek için dayanışmamızı öreceğimiz Forumumuz’a başlamadan önce
Platformumuz adına tekrar hoş geldiniz diyor;sizleri saygıyla selamlıyorum…
SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU - Yeter Gönül
Bu yazı 992 defa okunmuştur.