24 Ocak Eylemine Dair,

Yıllardır suyumuzu,toprağımızı kısacası hayatımızı savunmak için bir mücadele içerisindeyiz.Bir yandan vadilerimize HES şirketlerini sokmamaya çalışırken,diğer yandan da hukuk alanındaki çalışmaları sonuna kadar zorlamaya devam ediyoruz.

Her türlü hukuksuzluğa,akıl dışılığa adaletin ve bilimin ışığı ile halkla birlikte karşı koymaya çalışıyoruz.Bu alanda da onlarca başarı elde ettik.Gördük ki bilim ve hukuk ile birlikte halkın yaşam mücadelesi pek çok engeli aşabiliyor.

Ancak yine gördük ve yaşıyoruz ki;biz kazandıkça,biz büyüdükçe karşımıza daha başka oyunlar,yeni zorluklar ve engellemeler çıkıyor veya çıkarıyorlar.

Biz yaşam alanlarımızı,yaşamımızı sonuna kadar savunacağız derken,onlar bize kanun değişiklikleri dayatıyor.Hukuki kazanımlarımızı yok saymayı amaçlıyorlar.Sermayenin,halkın kazanımlarını yok etme veya engelleme dayatmaları kuşkusuz önlerine çıkan halkın muhalefetini yok etme veya durdurma uğraşı iken,diğer yandan da ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etme’ oyunudur.

28 Aralık 2010 Tarihinde,TBMM’de onaylanan 6094 sayılı “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kullanımı Yasası”nda ve Mecliste bekleyen “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” böyle bir ‘arkadan dolanma’ hikâyesinden başka bir şey değildir.

Ancak,Derelerin Kardeşliği Platformu olarak mücadele alanlarında şunu ifade etmiştik: “Hukuk,bilim ve yerel halktan meydana gelen muhalefet güçlerinin meşru mücadele ile hak savunması yapması gerekir.Doğal yaşam alanlarının yok edilmesini amaçlayan uygulamaları durduran veya engelleyen hukuksal mücadele ile gidilebilecek en son noktaya kadar gitmeliyiz.Bununla birlikte halkın doğrudan örgütlü mücadelesini yerellerde örmekle yaşam alanlarını koruma uğraşında başarıya ulaşabiliriz.”Bunu ayrıca defalarca da kamuoyuna deklere etmiştik.

Değerli arkadaşlar

Yerli ve yabancı sermaye kuruluşları,Anadolu topraklarında ‘hayat’ olarak akan her suya saldırıyor.Sadece su değil,meralarımıza, ormanlarımıza,madenlerimize,kıyılarımıza,topraklarımıza dahası tüm yaşam alanlarımıza yok edecek şekilde saldırıyor.Bu gelişmelerin tamamı yaşamı koruyanlar olarak bizler için sürpriz değil.Sermaye,asla bu kaynakları doğanın seyrine terk etmek istemeyecekti.Ve tüm bu yeni yasa hazırlama,halkın gözünden yasa kaçırmalar bundandır.Bu değişen yasalar ne üzerinden atlayabileceğimiz ne de teslim olacağımız gelişmelerdir.

Bir yandan elimizi kolumuzu bağlamaya çalışan yasalara karşı mücadele ederken diğer yandan da vadilerimizi birer direniş odağına çevirmek zorundayız.Daha çok kar ve güç elde etmek için bu coğrafyaya hayat veren sulara göz dikenlere karşı biz,yaşamı ve hayatı savunanlar da top yekûn bir direnişi ortaya koymak zorundayız.

Vadilerde,hayatı savunanlar olarak bu yasalarla boşuna uğraştıklarını herkese göstermenin zamanıdır.İster değişsin ister değişmesin,halkın yaşamını yok sayan her tür olumsuz değişimin kâğıt üzerinde kalacağını dosta düşmana gösterme zamanıdır.Bu yasalar vadilerimizde asla hayat bulamayacaktır.Halkımız,bu yasaları vadilerinde direnerek uygulatmayacaktır.

Derelerin Kardeşliği olarak diyoruz ki;

• Söz ve eylemim tutarlılığı içerisinde bir yürüyüş eylemek zorundayız.                

• Sözümüzün ağırlığı vadilerde yanan birer meşaleye dönüşmeli.

• Enerjimizi çeşitli yapıların sembolik eylemlerinin arkasına katılarak tüketemeyiz.

• Sözümüzü ve eylemimizi vadilerden büyüterek geliştirmeliyiz.

• Bize yapılan saldırının kaynağının net olarak ortaya konulması gerekiyor.Bize göre saldırının kaynağı daha çok kar isteyen ve onlara yardım edenlerdir.Bu durumun açık ve net olarak ifade edilmediği her çaba,süreci daha da belirsiz hale getirecektir.

• Kanunu yapanlar,HES inşaatı için başvuranlar ve uluslararası tekelleri ile Su Konferansları düzenleyenler aynı yolun yolcularıdır.

• O yüzden yapacağımız etkinliklerde iç tutarlılığımızı korumak zorundayız.

• Şimdi inatla ve ısrarla vadilerdeki yaşamı sermaye sahiplerine karşı koruma zamanıdır.

• Lafı dolandırmadan söyleme zamanıdır.Sanal merkezler kurma değil,mücadelenin yol göstericiliğine inanma zamanıdır.

          Derelerin Kardeşliği olarak hukuk alanında yaşanan gelişmelere asla kulak tıkamayacağız.Ama kendimizi de o alanda yaşanacak gelişmelere teslim etmeyeceğiz.Biz biliyoruz ki basit bir yasal değişiklikle halledilecek bir mesele ile karşı karşıya değiliz.
         Ne hükümetlerle ne de HES şirketleri ile masaya oturmak gibi bir derdimiz yok.Derdimiz hayatın akışına kelepçe vurulması ve suyun bir ticari mal olarak algılanmasıdır.Mücadelemiz suyun ticari bir meta olmadığını ortaya koymak ve özgürce akmasının devam etmesini sağlamaktır.Mücadelemiz,bu taleplerimiz karşılık bulana kadar devam edecek.

         Bu mücadelede,her türlü sermaye gurubundan ve lobilerden bağımsız olarak mücadele eden dostlarımızla yolumuz kesiştikçe hep bir arada olacağız.Dayanışmayı artıracağız.Sesimizin mücadele alanlarından daha çok çıkması için çaba harcayacağız.Alınan her etkinlik kararının vadilerin bilincinden çıkarak sokaklara yayılmasına inatla sahip çıkacağız.Bu özelliğimizin bizi hayatla buluşturan,dinamik kılan gerçekliğimiz olduğunu unutmayacağız.

         Bu nedenle;Su Meclisi’nin 24 Ocak tarihli eylem çağrısı ile benzeri çağrılara vereceğimiz yanıt,yukarıda anlatmaya çalıştığımız gerçeklikten bağımsız ele alınamaz.

        Ortak eylemlerin kararları her aşamada ortak alınır ve hedefleri birlikte belirlenir.Soyut ve her yöne çekilebilir bir yaklaşımla dayanışma talebi olmaz ve olmamalıdır.Ancak,bundan sonra birlikte,yolu,yöntemi ve hedefleri belli olan ortak süreçler,ilkeleri olan birliktelikler halkın mücadelesine güç katar.

       Doğal yaşam ile su ilişkisini dikkate alan,suyun hayat olduğunu bilenler,HES’lere,havza planlamalarına,can suyu kavramına, sponsorlara karşı olan,Mecliste uzlaşma aramayan ve yerel halkın güçlerini gören,su ve yaşam hakkını savunan dostlarla ‘SU YAŞAMDIR’ saflarında bir arada sesimizi daha gür çıkarabiliriz.

        Bu nedenledir ki;Derelerin Kardeşliğinin büyük kentteki bileşenlerinin,yerel halk mücadelesine destek olması için bu karalılığını sürdürmesini önemsiyoruz.Yerel yapıların büyük kentlerdeki bileşenleri ve yürütmelerinin,bu sürecimize acil olarak dâhil olmaları ve kendi tavırlarının yöre halkının talep ve mücadele anlayışlarını destekleyen bir tutumda olmasını istiyoruz.

Sonuç olarak,yerel mücadelelerle paylaşılmadan,hedef orta yere konmadan alınan 24 Ocak eylemine katılmayı doğru bulmuyoruz.

Biz buralardayız.

Vadilerde, subaşlarındayız.

‘Su Haktır Satılamaz’ ve ‘Dereler Özgürdür Özgür Akacak’ diyoruz.
Vadilerde akan suyun aslında kanımız olduğunu biliyoruz ve hayatımızı savunuyoruz.

Hepimize sağlık ve mutluluklarla kolaylıklar diliyoruz.

DERELERİN KARDEŞLİĞİ PLATFORMU

Su Hayattır,Satılamaz!
Dereler Özgürdür, Özgür Akacak!..
 
...:::DERELERİN KARDEŞLİĞİ PLATFORMU:::...