Sermaye ne istediğini biliyor.Ya biz? – E. Ahmet Tonak
Önce sermayenin ne istediği üzerinde duralım. İstenenin kod adı “istikrar”dır. Kastedilenin ne olduğunu kavramak ise bu kelimenin arkasına geçmeyi gerektirir. O zaman ilkin bir durum tespiti yapalım:
•Başta sermaye olmak üzere, memleketin neredeyse yarısı uzunca bir süre AKP’den oldukça memnundu. Ekonomik başarı haberleri hergün gazeteleri dolduruyor, hatta AKP iktidarında 3,5 kat büyüdüğümüz palavrası bile manşetlere taşınıyordu (Mehmet Şimşek-Dani Rodrik tartışmasını hatırlayalım). Ekonomi aslında 3.5 kat büyümemişti; borsacı Şimşek hisse senedi performansını ölçme ile ülke ekonomisinin reel büyümesini hesaplamayı karıştırmıştı! 2002-2014 arası Türkiye ekonomisi %75 büyümüştür. Yani 2 kat bile değil, 1.75 kat büyümüştür. Abart abartabildiğin kadar!
•Geçen hafta dostum Mustafa Sönmez’in de hatırlattığı üzere aynı dönem boyunca özel sektörün dış borçlanması da büyümüştür (http://bit.ly/1f0h84w). Aşağıdaki şekilden de izleyebileceğiniz üzere özel sektörün borçlanma performansı oldukça “başarılıdır”: 2002-2014 arası yaklaşık 6 kat büyümüştür! 2002’de 29 milyar dolar olan borç 2015’in Mart ayı itibariyle 166 milyar dolara erişmiştir.
•Durum, maalesef “borç yiğidin kamçısıdır”a uygun değil. Çünkü, bu arada AKP hükümetinin bir süre kullanabildiği bir başka palavraya, o herkesin sevgilisi piyasalar “dur” demiştir: 2005 Şubat’ında dolar 1.27 TL iken seçim sonrasında 2.75 TL’ye yerleşmiştir. Borçlu sermayedar panik içindedir. 2005’te 1 milyar dolar borcunu ödemek için 1.27 milyar TL kazanması gerekirken, şimdi 1 milyar dolar borcunu ödemek için 2.75 milyar TL (yani 2005’e göre 2 misli daha fazla) kazanması gerekmektedir. Nerede? Türkiye’de, 12 yılda sadece 1.75 misli büyüyebilen bir ekonomide!
O zaman, durumu düzeltmek gerekir. Seçim öncesinden başlayarak ideolojik hazırlık, ilişkilere tahkimat yapılmıştır. Mikrofonu Güler Sabancı’ya uzatalım:
“2015 yılının daha sonraki seçimsiz bir dönemin geçiş yılı olacağı görülüyor. Bu bağlamda, düşük gitmesi beklenen petrol fiyatları ve hedeflenen uzun vadeli reformların hayata geçirilmesi yönünde atılacak adımlarla, bu geçiş yılı önümüze fırsatlar sunuyor. Hükümetin uzun vadeli bakış açısı ile açıklanan eylem planlarının önceliklendirilerek, en kısa zamanda uygulamaya geçilmesini ve 2015 yılının yeni bir kalkınma hamlesinin ilk basamağı olmasını bekliyoruz.” (http://bit.ly/1MkXkmV)
Sizi bilmem, ben buna vizyon derim: “seçimsiz dönem”, “geçiş yılı” “fırsatlar sunul(ması)”, “yeni bir kalkınma hamlesi”, kısacası yok yok. İşte bu vizyonun seçim sonrasına tercümesi coşkulu bir biçimde “istikrar” talebidir. İstikrar ise ancak ve ancak çıbanbaşı olacakları pasifize etmekle sağlanır.
Artık başlıktaki “Ya biz?” sorusuna cevap verebiliriz:
Biz çıbanbaşı olmaya devam ederek bu vizyonu boşa çıkarmalı, oyunu emekten yana bozmalıyız.
Bu yazı 666 defa okunmuştur.