Karakter boyutu :
Görman HeslerDevrimci Bir İşçi Hareketinin Gerekliliği Üzerine17 Kasım 2014, 03:46
Devrimci Bir İşçi Hareketinin Gerekliliği Üzerine İş cinayetleri durmaksızın sürüyor. Günde 4 işçinin öldürüldüğü bu ülkede işçiler için çalışmak adeta yaşam kavgasına dönüşmüş durumda. Hayat pahalılığı, yoksulluk çoğalarak sürüyor. İşsizlik öncelikle gençlerin ve çalışanlar da dahil herkesin kabusu. Savaş bir adım ötemizde, yanı başımızda. Suriye, Irak kaynıyor. Bizim de, insanım diyen herkesin de yüreğini yakan, gericilerin katliamlarına tanıklık ediyoruz. Antidemokratik uygulamalar, baskılar, esnek ve güvencesiz çalışma koşulları, örgütlenme önündeki engeller, eğitimin gericileşmesi gibi saymakla bitmeyecek sorunlar... İşçi sınıfının ve toplumun önündeki ayrı ayrı her sorun aynı ihtiyacı gündeme getiriyor, dayatıyor: Örgütlenmek, sınıf mücadelesini yükseltmek. Sermaye, gücünü, bu derece pervasızca saldırma cüretini işçi sınıfının örgütsüzlüğünden alıyor. İşçi sınıfının mücadelesinin yükselmesi, partisine ve politik işçi hareketine sahip olarak ileri atılması, bütün toplumsal mücadeleleri ileri çekmesi demektir. Sınıf mücadelesi Kadınların kurtuluş mücadelesinden ulusal mücadelelere, insan hakları mücadelelerinden, sosyal hakların, kazanımlarının korunmasına, özgürlüklerin genişletilmesine kadar bütün mücadelelerin daha fazla geliştirilmesini sağlayacak olandır. Bu mücadeleler sonucu elde edilen kazanımları kalıcılaştıracak gerçek güç, tek güç, tarihsel olarak kendisiyle birlikte bütün insanlığı kurtarmak göreviyle yükümlü olan işçi sınıfıdır. Toplumsal mücadelelere öncülük, önderlik etmek, daha da önemlisi sosyalizm mücadelesini yürüten, kendisiyle birlikte bütün sınıfları ortadan kaldırarak insanlığın kurtuluşunu sağlayacak olan işçi sınıfının mücadelesi; iktidarı, proletarya diktatörlüğünü hedeflemelidir. Bu hedefi gerçekleştirebilmek için amacı devrim ve sosyalizm olan politik işçi hareketine sahip olmak gereklidir. Bu açıdan devrim ve sosyalizm doğrultusundaki politik çizgimizin bütünlüklü olarak öne sürülmesi ve sosyalist politikamızın işçi sınıfına yol göstermesi belirleyici önemdedir. ‘Sınıfsal öfke ve kin birikiyor’ Ağır saldırı altında örgütsüz, savunmasız olan işçi sınıfı ve toplumsal yapı, bütün olumsuz koşullara rağmen farklı alanlarda değişik direniş biçimlerinden örnekler göstermekte, kendisine dayatılan kötü koşullar işçileri ve toplumu (işgaller, direnişler, boykotlar, gezi olayı vb.) kendiliğinden eyleme sürüklemektedir. İşçiler yaşadıkları iş koşullarından dolayı görüyorlar ve anlıyorlar ki, sermayenin istekleri, yönelimleri ile hükümetlerin yaptıkları ve yönelimleri aynıdır, birdir. Bu anlamıyla da esnek ve güvencesiz çalışma sadece üretime biçim vermek için seçilmiş ekonomik bir tercih değil, aynı zamanda sermaye ve onun işbirlikçisi hükümet için siyasi bir tercihtir. Bu tercihin sonucu yılda bin iki yüze yakın işçi ölürken, resmi rakamlarla otuz bine yaklaşan iş kazası, ağır ve yoğun çalışma koşulları, vahşi sömürü, ucuz emek uygulamaları ve çalışanlar için cehennem koşulları dayatılmaktadır. Bu koşullar nedeniyle ki önümüzdeki süreç çoğalan, büyüyen işçi hareketlerine sahne olacaktır. Bugün bir işçi cehennemine dönüşen madenlerde, inşaat sahalarında, tersanelerde, 249 organize sanayi bölgesinde, işçi sınıfı açısından stratejik illerde ve işçi havzalarında vahşi sömürü ve yok edici çalışma koşullarına karşı önlenemez bir sınıfsal öfke ve kin birikiyor. Bundan sonra sınıf tarafından daha sert ve yaygın eylemlerin gerçekleştirilmesi yüksek bir olasılıktır. ‘İşçi hareketinin militanlaşması’ Son bir yıl içerisinde yaşananlar bile işçi sınıfının devrimci, militan bir sokak hareketine olan ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. İşçiler, sermaye karşısında neredeyse savunmasız hale getirilmiştir. İşçi cinayetleri hız kesmeden sürerken, devletin çözüm önerileri göstermelik kalmakta ve iş cinayetlerini engellemek bir yana, artarak devam etmesini sağlamaktadır. Patronlar, Soma ve Torunlar Center örneğinde olduğu gibi tamamen soruşturma dışında tutulmakta, sorumluluk ya ustabaşılar ve iş güvenlik uzmanlarına ya da taşerona ve yan şirketlere yüklenmektedir. Taşeronlaşma tüm hızıyla sürmekte, sadece özel sektörde değil kamuda ve özellikle belediyelerde de yaygın bir çalışma biçimi haline getirilmektedir Esnek çalışma ve onun getirdiği güvencesiz, kuralsız iş ilişkileri, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını katlanılmaz hele getirmekte, sendikal örgütlenme neredeyse imkansız kılınmaktadır. Tüm bu saldırılar karşısında işçi sınıfı kelimenin gerçek anlamıyla savunmasızdır. Devletin göz boyayan ve aslında vahşi saldırının üstünü örterek bu saldırılara vicdani kılıflar giydirerek rıza yaratmaya yönelen uygulama ve açıklamaları, örgütsüz ve çaresiz işçileri artık etkilemekten uzak hale gelmiştir. Ne yazık ki, sadece hükümetin değil, sendikalar ve sosyalist hareketin önemlice bir kısmının soruna yüzeysel yaklaşımı da çözüm olmak bir kenara umut olmaktan bile uzak önermelere ve günü kurtaran çıkışlara yol açmakta, bu durum işçileri daha büyük bir yalnızlığa itmektedir. Meselenin açığa çıktığı yerlerden birisi iş cinayetleri karşısında takınılan tavırdır. Farklı açılardan görünse de hükümet, sendikalar ve sol, büyük oranda benzer davranış kalıplarını ortaya koymaktadır. Günde 4 işçinin öldürüldüğü coğrafyada ancak toplu katliamlar olduğunda konuşulmakta, onun dışındaki ölümler görmezden gelinmektedir. Aynı şekilde kendisine akademisyen diyen pek çok kişi iş cinayetleri söz konusu olduğunda meseleyi salt işçi güvenliği, bilinci ve önlemleriyle izah ederek ölümlerin işten atılmaların örgütsüzlüğün ve kötü koşullarda çalışmanın gerçek sebeplerinin üstünü örtmektedir. “Gerçeklerin yüzeyinde kalmak tehlikelidir.” (Lenin) İşçi sınıfı küresel ölçekte tarihinin en ağır saldırı dalgasıyla yüz yüzedir. Emperyalist kapitalist sistemin birbiriyle örtüşen krizi, sınıfa yönelen saldırı dalgasının esas sebebidir. Krizin bir ayağını, kapitalist üretimin 70'lerden beri içinde kıvrandığı “kar oranlarında düşme eğilimi” olarak adlandırılan sorun oluşturmaktadır. Teknolojinin üretime yoğun olarak girmesi sabit sermayeye ayrılan payın giderek artması, artan rekabet koşulları karlarda çok büyük düşüşlere yol açmıştır. Kapitalizm üretimin yapısal sorunlarının çözümü için yapısal değişiklikleri gerekli kılmış, bu değişim fordist üretimin büyük ölçekli kitlesel, standart üretim tarzından vazgeçilmesine yol açmıştır. Kapitalizm; çözümü, üretimin, işçinin ve işin parçalanması demek olan ve esnek çalışma olarak da adlandırılan postfordist üretimde bulmuştur. Üretimde yapılacak her yapısal değişiklik kaçınılmaz bir şekilde iş ilişkilerinde bir değişikliğe yol açacağı için işçilerin hayatını ve çalışma koşullarını da değiştirmiştir. Üretimdeki değişikliklerin temel amacı, maliyetlerin düşürülmesi yani emek gücü fiyatının düşürülmesidir. Tam bu sürece denk gelen bir başka gelişme ise, Asya ekonomilerinde özellikle de Çin’deki hızlı büyümedir. Asya ekonomilerindeki gelişmenin itici gücü, düşük emek gücü maliyetidir. Asya ülkelerinde işçiler neredeyse köle koşullarında çalışmaktadır. Bu nedenle Batı sermayeleri hızla sanayi üretimlerini Asya’ya doğru kaydırmaya başlamıştır. Bu durum bir yanıyla batıda işsizliğe yol açarken, öte yandan artan rekabet işçi sınıfının mücadelelerle kazanılmış tüm haklarına topyekûn saldırıya yol açmıştır. İşçilerin ücretlerinin düşürülmesi çeşitli yöntemler yoluyla gündeme getirilmektedir. Reel ücretlerde indirime gitmenin kitlesel tepkilere yol açma riski, beraberinde ücretleri düşürmek için başka yöntemlerin devreye girmesini getirmiştir. Çalışma süreleri uzatılmış, mesai hakkı gasp edilmiş, sosyal haklar ortadan kaldırılmaya başlanmıştır. Tüm bunlar ancak örgütsüz bir sınıfa yapılabileceği için işçilerin örgütlenme hakkı da fiilen ortadan kaldırılmaya başlanmıştır. Geldiğimiz noktada işçi hareketi, 200 yıllık kazanımlarının ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanacak kapsamlı bir saldırıyla yüz yüze kalmıştır. Sendikalar daralmış, 23 milyon çalışanın olduğu ülkemizde sendikaların toplam üye sayısı 700 bine gerilemiştir. Kamuda gündeme sokulan özelleştirme politikaları, kamuda örgütlenme kolaycılığına sahip olan sendikal hareketi felç etmiştir. Sendika yöneticiliği kazançlı bir meslek haline gelmiş ve kastlaşmış, bürokratlaşmıştır. Hem kitlesel hem de örgütsel olarak zayıf düşen ve yönetimleri bürokratlaşan sendikalar, bir iki istisna dışında sarı sendikalar haline gelmiştir. Sosyalist hareketin sınıfla kurduğu bağların kopmuş olması ve sendikaların içine düştüğü durum, işçi sınıfını bir bütün olarak savunmasız bırakmıştır. Sınıf örgütlenmesinden sendikal örgütlenmeyi anlayan sosyalist hareket, bu duruma çözüm üretememektedir. Kadın, Erkek, Genç İşçiler! Sonuç olarak, ağır saldırı altında savunmasız kalan tüm işçiler, bütün bu olumsuz koşullara rağmen farklı alanlarda gündeme gelen direniş hareketlerinden örnekler çıkarmakta, kendisine dayatılan kötü koşullar, hemşeri, akraba, cemaat gibi hegomonik yapıların parçalanmasına yol açmakta ve işçileri kendiliğinden eyleme sürüklemektedir. İşçiler hem geçmişlerinden hem yaşanan mücadele deneyimlerinden örnek alarak fabrika işgalleri, boykotlar ve toplu yürüyüşler gibi eylem tarzlarıyla öne çıkmaya başlamıştır. Taşeron uygulaması, iş cinayetleri ve hak gaspları yaygın bir öfkenin oluşmasına sebep olmaktadır. Tüm sorunların altında sokakta taşeron diye tarif edilen ve onu da besleyen esnek çalışma ilişkileri yatmaktadır. Güvencesizlik beraberinde sosyal, toplumsal ve psikolojik pek çok gerilimi getirmektedir. Bu noktada sokakta iş cinayeti, taşeron ve işten atılma şeklinde kristalize olan mücadele, aslında kapitalizmin kendisine karşı bir mücadeledir. Bu mücadeleyi sırtlayacak neredeyse tamamına yakını sendikasız işçileri kucaklayacak, tek tek iş kollarında gündeme gelen sorunları direniş ve hak alma mücadelelerini, politik bir mücadeleye evirecek bir işçi hareketi ve onun öz örgütlenmesi ‘İşçi Meclisi’ elzem duruma gelmiştir. İşçi Meclisi, söz konusu devrimci, militan işçi hareketini oluşturmak, sırtlamak ve onun örgütsel yapısı olmak iddiasıyla ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki süreç artan oranda büyüyen işçi hareketlerine gebedir. Gezi’de cisimleşen halk ayaklanması, önümüzdeki süreçte sınıfsal kimliğini bularak işçi sınıfı mücadelesinde yeniden canlanma imkanlarına sahiptir. Yeni bir eylem dalgası doğrudan sınıf hareketinden gelecektir. İşçilerin direnmekten başka hiçbir seçeneğinin olmadığı bu koşullarda, işçi sınıfının mücadelesinin doğrultusunu saptayan, nihai hedefi gösteren İşçi Meclisinde örgütlenmiş ve politikleşmiş devrimci bir işçi hareketi, tek tek mücadelelerin aynı yönde ve hedefte birleştirilmesinin ve sınıf mücadelesinin yükseltilmesinin de güvencesidir. Ayni zamanda, bu mücadelenin militanlaşmasının da garantisidir. Eğer, örgütlenmeye hazır, direnen, direnmeyi düşünen ve direnişe çıkan bütün işçilerin ilgi odağı, adresi olmayı düşünüyorsak ve toplumsal bir seçenek olmak istiyorsak, sınıfın ve toplumun tüm sorunlarına kendi cephemizden cevabımızı vermek zorundayız. Her sorunda işçi sınıfının bağımsız politik tutumunu ortaya koymak durumundayız. İşçi Meclisi: Örgütlenmesi ve Çalışma Tarzı Çalışma tarzı işçi sınıfının örgütlenmesi için verilen bütün çabaların en verimli şekilde gerçekleştirilmesi için kullanılacak yöntem ve araçların belirlenmesidir, yol haritasıdır. İşçi sınıfı içerisinde örgütlenme İşçi Meclisinin önüne koyduğu en temel görevdir. Bu görevin hayatın içerisinde ete kemiğe bürünmesi için İşçi Meclisinin belirlenmiş bir çalışma tarzı olmalıdır. İşçi sınıfı mücadelesinin ve dünya komünist hareketinin kazanımları değerlendirilerek bugün ihtiyacımız olan örgütlenme tarzımızı yaratabiliriz. En genel anlamıyla işçi meclislerinin örgütlenme şeması şöyle olmalıdır: Fabrika ve iş yeri meclisleri İlçe Meclislerini, ilçe Meclisleri İl Meclislerini, İl Meclisleri de Türkiye (Genel) İşçi Meclisinde birleşerek örgütlenmelidir. Ülkenin her yerinde örgütlenme çalışması yürüten İşçi Meclisi üyeleri aynı çalışma hedefleri ve örgütlenme tarzıyla hareket etmelidir. İşçi Meclisi örgütlenme çalışmasında bir bütün olarak sınıfa ve üretim sürecindeki en küçük birimdeki işçilere ulaşmayı hedeflemelidir. Bu yönüyle çalışma içerisinde elbette sınıfın geneline propaganda ve ajitasyon çalışması yapılmalıdır. Ancak örgütlenmenin esası yine işyerleri ve fabrika meclisleri üzerine inşa edilmelidir. İşçi Meclisleri içerisinde organlı faaliyet esas olmalıdır. İşçi Meclisi tüzüğünün belirttiği organlara sahip olan meclisler yine bu tüzükte belirtilen kurallara göre faaliyet yürütmelidir. Bu organlar işçi faaliyetinin en demokratik, katılıma açık olduğu organlar olmalıdır. İşçi Meclisinde seçilen temsilcilerin gerektiğinde onu seçen organ tarafından geri çağrılma süreci işletilmelidir. Bütün organlar tüzükte belirlenen süre aralıklarıyla düzenli ve disiplinli bir şekilde toplanmalıdır. Belli bir olgunluğa ulaşan tüm meclisler kendi içlerinde görev bölüşümü ve organlaşmaya gitmelidir. (yürütme, sekreterlik, mali vb.) İşçi Meclislerinin genel faaliyet ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir. Sorunlar organlarda konuşulmalı, genel olarak çalışmalarda konsensüs aranmalı tartışmalar uzlaşmadığı noktada oylama yapılmalıdır. İlke olarak azınlık çoğunluğa tabiidir. Meclisler içerisinde yürütülecek bütün kararlar organlar üzerinden alınmalıdır. Kararlar aşağıdan yukarıya doğru alınır, yukarıdan aşağıya doğru uygulanır. İşçi Meclislerinin içyapısı biçimsiz bir yığın değil, işbölümü temelinde görev, yetki ve sorumluluk sınırları netçe çizilmiş biçimde oluşmalıdır. Faaliyeti ise kendiliğinden ve amatörce değil planlanmış hedefler doğrultusunda, programlı olarak, her gün düzenli gerçekleştirilen, profesyonelce olmalıdır. İşçi meclislerinin örgüt sınırları belli olmalı, (her ne kadar işçi kitle örgütü olmayı hedeflesekte kendiliğindenciliğin önüne geçmek ve denetim açısından sınırları bilmek şarttır.) kendisini yine kendi iradesi ile genişletmeli, ( herhangi bir yerde işçi meclisinin kurulmasına iradi olarak karar verilmeli) belirli nesnel ölçütler uygulayarak kendisine yeni üye kabul etmelidir.( meclislerin sınırlarının belirlenmesi açısından, oylamaların sahiciliği açısından, üye ve ilişki ayrımı olmalı bu bağlamda üyelik kriterleri belirlenmelidir) İşçi Meclisi faaliyetlerinde disiplinli bir çalışma esas alınmalıdır. Burjuvazi üretim sürecini katı bir disiplinle inşa etmektedir. İşçi Meclisi ise işçi sınıfının üretim sürecindeki disiplinini kendisine örnek alır ancak bu disiplin kapitalist üretim sürecinde olduğu gibi baskıcı bir disiplin değil özgürleştirici bir disiplindir. İşçi sınıfının örgütlenmesinin bütün aşamasında proleter disiplin esas olmalıdır. Tüzük kuralları ve yaptırımları tüm İşçi Meclisi bileşenleri için geçerlidir. İşçi Meclisi örgütlenmesi işçi sınıfı kitlesi içerisinde örgütlenme hedefini gerçekleştirmek için bütün olanak ve imkânları en doğru şekilde değerlendirmelidir. Sendikalar işçi sınıfının temelde ekonomik mücadele örgütüdür ancak içinde bulunduğumuz tarihsel dönemde mevcut sendikacılığın büyük bir kriz içerisinde olduğunu ve bunu bile yerine getiremediğini görmek gerekmektedir. İşçi sınıfının ekonomik de olsa mücadele örgütü olmaktan uzaklaşmış sendikalar işçi sınıfı içerisinde örgütlenme açısından halen gerekli ve önemli bir mevzidir. İşçi Meclisi tarafından bürokratik, uzlaşmacı hatta tasfiyeci sendikal anlayışın açmazlarını görerek bu açmazlara da yanıt veren perspektifle sendikalara müdahale edilmelidir. İşçi Meclisleri üyeleri, sendikalarda belirlenmiş sendikal anlayışa göre faaliyet yürütmeli ve sendikaları sınıf sendikacılığı çizgisine çekmek için mücadele etmelidir. İşçi Meclisleri sınıfın örgütlenmesi faaliyetinde bütün yazılı, görsel ve teknolojik araçları, olanakları kullanmalıdır. Bu araçlar İşçi Meclisi'nin geniş işçi kitlesine ulaşması için önemli olanaklardır. İşçi Meclisi kendi çalışmasını ve örgütlenmesini inşa edecek bir işçi gazetesini de çıkartabilmeyi önüne hedef olarak koymalıdır. Genel olarak İşçi Meclisi örgütlenmesinin bir işçi gazetesi projesiyle desteklenmesinin ayrı bir anlamı ve önemi vardır. İşçi sınıfıyla ilişkilenmede tüm araçlar önemlidir ama örgütlenmede vazgeçilmez olan birebir kurulan ilişkidir. Birebir ilişkinin temelinde işyeri ve fabrikada kurulacak olan İşçi Meclisi hedeflenmelidir. Bu temelde inşa edilmiş örgütlenme geleceğe dönük olarak inşa edilecek olan sınıfın iradesinin ve örgütlenmesinin de (partisinin) içinden çıkacağı zemindir. İşçi sınıfının örgütlenme sürecinde teorik-politik eğitimin ayrı bir önemi vardır. İşçi Meclisi en genel anlamıyla üyelerinin, bileşenlerinin ve işçi sınıfının, sınıf bilinci ve komünist siyasetin ilkelerini kavramasını sağlayacak bir eğitim faaliyetini önüne görev olarak koymalıdır. Sınıf bilincinin yaratılması beraberinde işçi sınıfının ileri, öncü sınıf bilinçli işçilerinin de oluşması demektir. Sosyalist hareketimizle işçi sınıfı hareketinin çakışmasının en önemli bağı olan öncü işçiler İşçi Meclisi'nin işçi hareketiyle buluşmasının ve ona yön verebilmesinin de tek yoludur. Eğitim İşçi Meclisleri'nde bir yöntem olarak belirlenmeli ve bu yöntemle ilişkiye geçilen her işçiye eğitim verilmelidir. İşçi meclisleri işçi sınıfına dair tüm sorunlara cevap veren, çözüm üreten ve mücadelenin nasıl olması gerektiğini pratikte yaparak gösteren bir örgütlenme olmalıdır. Sınıfın genel sorunlarının yanında özel sorunlarına da (bir fabrikada bir sorun gibi) müdahil olabilmelidir. İşçiler tüm sorunlarında İşçi Meclisi'nin bir biçimiyle yanlarında olacağını ve onları sorunlarında yalnız bırakmayacağını pratik olarak görebilmelidir. İşçilere dışarıdan seslenen, akıl veren, emir veren bir tarzı mahkum edip dilimizi, sınıfsal vurguları anlaşılır bir şekilde öne çıkararak oluşturmalıyız. İşçi Meclisleri arasında raporlu çalışma esas alınmalıdır. İşçi Meclisi çalışmaları sırasında, çalışmanın genel güvenliğini tehdit etmeyecek düzeyde bir rapor alışverişi olmalıdır. Bilgilerin merkezileşebilmesi ve mücadelenin daha etkin ve verimli olabilmesi için de rapor alışverişi gereklidir. Ayni zamanda çalışmaların denetlenebilir olması açısından da rapor alışverişi gereklidir. İşçi Kadın Meclisi Kadınların Kurtuluş Mücadelesi Adına “ Bütün kurtuluş hareketlerinin deneyimlerinden biliyoruz ki, bir devrimin başarısı, kadınların ona hangi ölçüde katıldığına bağlıdır.” Tarihsel süreçler içerisinde, üretim ilişkilerinin değişime uğramasıyla toplumun yarısını oluşturan kadınların toplumsal statülerinde ciddi değişimler yaşanmıştır. Üretim ilişkilerinde yaşanan bu değişim sürecinde kadınların üretimdeki rolünün etkisi azalırken erkekler üretim ilişkilerinde daha aktif roller üstlenmişlerdir. Sınıflı toplumların ortaya çıkışıyla birlikte (kölelik-feodalite-kapitalizm) kadınlar toplumsal yaşamın her alanında talileşmiş, kadınların toplumsal üretimdeki oluşmaya başlayan ikincil hali derinleşerek günümüze değin sürmüştür. Tarih kapitalizm için çanlarını çaldığında kapitalistler erkek egemenliği kendinden önceki sınıflı toplumlardan miras alarak derinleştirmiş ve kadın bedeni, kimliği ve emeğine yönelik denetim mekanizması oluşturarak çok yönlü bir sömürü düzeni kurmuştur. Kapitalist düzen miras aldığı erkek egemen sistemde kadını yok sayarak kadın susmalı, kadın beklemeli, kadın irade koymamalı, kabul etmeli, diyerek atıl, ikincil bir kadın karakteri yaratma çabasındadır. Ayrıca kadının ev içinde harcadığı onun doğal bir parçası olmayıp aksine toplumsal ve ekonomik bir olgu ve yeniden üretim sürecinin önemli bir parçası olan görünmeyen emeği, kamusal alandaki emeğinin üretim piyasasındaki rolü ve işçi kadınların üretim süreçlerinde karşılaştığı ikincilleştirme durumları ile ilgili tespitlere dair açıklık getirmek de gerekmektedir. Kapitalizmin özel ve kamusal alan ayrımında kadın özel alana hapsedilmiş kamusal alan kullanım özgürlüğü de erkeklere bırakılmıştır. Kadınların evde tüm gün saati belirsiz bir şekilde harcadıkları emekleri adeta görünmezlik perdesi ardında saklanmaya çalışılır. Ev-içi emeğini harcama noktasında kadınların kaçınılmaz olarak görevli olduğu düşüncesi, kadın erkek tüm işçilerin genel emek piyasasında üç kuruşa çalışacak kadar önemsiz bir emek harcama sürecinde olduklarını iddia etmek gibi bir aymazlıktır. Bilmeliyiz ki kadın emeğinin ev içi emek koşullarında silikleştirilmesi özel mülkiyetin doğmaya başlaması kadar eski bir döneme uzanmakta ve bugün halen iş piyasasında kadınların ev-içi emek benzeri işlerde daha fazla çalışıyor olması da bu gerçekliği yaratan koşulların bir yansıması olarak tezahür etmektedir. Burada doğalında gerçekleşen sonuç ise kadının ev içi emek üretmek zorunda bırakılışı ve ev dışındaki işlerde çalışma noktasında işverenler tarafından her an vazgeçilebilir emeğe sahip oluşudur. Aynı zamanda işçi kadınlar patronlar tarafından ucuz emek gücü olarak görülmektedir. Kadın emeğinin ucuz emek olarak kullanılması, işverenler tarafından tercih edilirliğini arttırmakta bunun yanı sıra ekonomik zorluklar ve yoksulluk karşında kadınların kazandığı gelir tali görülmekte,hane halkı gelirlerine katkıda bulunmak amacıyla ev içi emek benzeri işleri bir yaşam stratejisi olarak benimsemesi, kadınların formel işgücü piyasalarının aradığı niteliklere sahip olma imkanlarından sistemli bir şekilde uzakta tutulmaya çalışılması yani kadınlara karşı uygulanan ayrımcılık, çalışmak zorunda olan kadınların, enformel sektör kapsamında ev eksenli işleri bir anlamda zorunlu olarak seçtiğini ortaya koymaktadır. Buna paralel olarak esnek işgücü piyasasının doğrultusunda, kadınların düşük ücretli, güvencesiz ve düzensiz işlerde, kötü çalışma koşullarına sahip olan ev eksenli çalışmayı da kapsayacak şekilde enformel sektör alanlarında yer almaları tüm yakıcılığıyla karşımızdadır. Enformel sektörde ev eksenli çalışan kadınların ücretlerinin, benzer işleri yapan erkeklere göre düşük olduğunu, daha uzun çalıştıklarını ve toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü çerçevesinde hem üretim hem de yeniden üretim faaliyetlerinden kaynaklı sorumlulukların yıpratıcı etkisi altında bulunduklarını belirtmek de tespitlerimiz noktasında bir gerekliliktir. Kadınlar yine ekonomik kriz ve savaş gibi durumlarda yedek işgücü olarak kabul görüldüklerinden ucuz işgücü olarak çalışma yaşamına dahil edilebilmişlerdir. Sistem ekonomik krizi atlattığında ya da savaş süreçleri sonlandığında yapılan ilk hamle kadınları evlerine geri gönderme girişimi olmuştur. Ancak belli dönemlerde kadın direnişleriyle karşılaşan sistemin bunu başaramadığı gerçekliği bugün gelinen noktadaki kısmi kazanımları yaratmıştır. Kapitalizm kadınları sadece emekleri oranında sömürmekle yetinmemiştir beden ve kimlik politikalarıyla da sömürü çarkı döndürülmeye çalışılmıştır. Kadına yönelik kadın emeği, bedeni ve kimliği üzerinden oluşturulan tüm sömürü biçimleri birbirini beslemiş kapitalist sistemin kar odaklı oluşumuna hizmet eder biçimde hayatlarımızı belirleyebilmiştir. Öte yanda kadın kimliğine ve bedenine yapılan her türlü erkek egemen saldırı tacize, psikolojik ve cinsel şiddete karşı kadın işçiler savunmasız bırakılmış yaşanan saldırıların sorumlusu erkek egemen sitem öğretisi düşünüş biçimleriyle yine kadınlar olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Kadınlar çalıştıkları iş yerlerinde emek sömürüsüne paralel olarak erk-erkek egemen saldırılara maruz kalmaktadır ve eklemek gerekir ki kadın mücadele perspektifimiz bu alanlardaki tüm algılara ve yaptırımlara karşı da direnişle biçimlenmelidir. Kadınların işyerlerinde yaşadığı bir başka saldırı da mobingdir. Yönetici kadroların alt kadrolara uyguladığı her türlü fiziksel, psikolojik baskı olarak tanımlanmakla beraber kadınların çalışma yaşamında idari ve yönetici kadrolarda istihdam edilme oranlarının düşüklüğü göz önüne alındığında ve bu durum toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitsizliğiyle yan yana getirildiğinde kadınlar çok daha fazla mobing uygulamasıyla karşılaşmaktadır. Yaşadığımız topraklarda işçi sınıfının sendikalarda örgütlenme oranı çok düşüktür. Adeta belli kastlarla yönetilebilen bürokratik bir işleyişi olan sendikalar kadın işçilerin taleplerini gündeme getirme noktasında da yetersiz kalmaktadır. Bir de kadın işçilerin çalıştıkları sektörler genelde kayıt dışı alanlarda faaliyet gösteren tarım, tekstil, gıda, hizmet vb. sektörler olduğu için kolay sirkülâsyona uğratılabilir bu sektörlerde zaten genel olarak sınırlı bir işçi kitlesi arasında örgütlü olan sendikalar kadın işçilere yeterli düzeyde ulaşamamıştır. Bu durum sendika ve kadın işçiler arasındaki temassızlığa sebep olmuştur. Sendikaların kendi iç işleyişindeki erk, erkek egemen tarz yönetim organlarında çok sınırlı sayıda kadın çalışan olması durumu da sendikaların mahkum edilmesi gereken bir başka iç dinamiğidir. Tüm tespitlerin ışığında mücadele her alandadır. Kadını ikincilleştiren, silikleştiren yaklaşımları, yaptırımları, bakış açılarını ortadan kaldırmak yine kadının kendi eliyle yürüteceği bir mücadele sonucunda olacaktır. Kapitalizm sonrasında dahi devam edecek olan kadın kurtuluş mücadelesi yaşamsal bir ihtiyaçtır ve kadınlar bu mücadelede varlıklarını ancak kendi iradeleriyle, ısrarlarıyla biçimlendirecek toplumsal alanda sahip olmaları gereken yeri kendi elleriyle alacaktır. Sistemin kendi üretim süreçlerinde ihtiyaç duyduğu üzere biçimlendirdiği kadın kimliğine yönelik her türlü dayatmaya karşı kadınların kendi mücadele araçlarını yaratması elzem bir ihtiyaçtır. İşçi Kadın Meclisi kadına dayatılan eşitsiz yaşamın karşısında durabilmemizi sağlayacak bir örgütlenme aracıdır. İşçi Kadın Meclisi olarak militan bir mücadele perspektifiyle tüm hayat ilmek ilmek örülecektir. Sonuç olarak İşçi Meclisi bileşenleri sınıfın yarısını oluşturan işçi kadınlar arasında örgütlenmeyi birincil görevi olarak görmektedir. İşçi sınıfı içerisinde ve tüm toplumsal mücadelelerde kadınların örgütlenmesini mücadelenin olmazsa olmazı olarak görür. Kadınların örgütlenmesine dair tüm olanaklarını seferber eder. Kadınların örgütlenmediği, öznesi olmadığı hiçbir mücadele alanının nihai hedefine ulaşamayacağını bilince çıkartır. İşçi meclisi bileşeni kadınlar: *Kadın kimliğinin, emeğinin ve bedeninin sömürüsüne karşı aktif ve militan bir mücadele hattı oluşturur. Sistemin kadına yönelik dayattığı her türlü sömürü ilişkisini red eder ve militan mücadele hattıyla sistemi teşhir eder. *Kadının ucuz emek gücü olarak güvencesiz, örgütsüz olarak çalıştırılmasını kabul edilemez olarak görür ve bu perspektifle tüm mücadele alanlarında varlık gösterir *Güvencesiz kölece çalışma anlamına gelen taşeron sistemine karşı mücadeleyi birincil görev olarak görür. *Sistem tarafından yok sayılan, görünmez kılınan kadın emeğinin görünürlüğü için tüm mücadele kanallarını meşru görür. *Kadına dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini ve çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet rollerine göre planlanmış iş bölümünü red eder. *Toplumsal yaşamın her alanında, özelde ise çalışma yaşamında cinsiyet kimliği, cinsel yönelimlere yönelik ayrımcılığı red eder. Nefret suçlarına karşı amansız ve “amasız” mücadele verir. *Pozitif ayrımcılığı” ve “kota” uygulamasını kadına, yönelik her türlü ayrımcılığa karşı sigorta olarak görür ve pozitif ayrımcılığı ve kadın kotasını işçi meclisinin tüm birimlerinde tavizsiz uygular. *İşçi meclisi başta olmak üzere tüm toplumsal mücadele araçlarında( parti, dernek, sendika vb.) kadın varlığının irade ve karar mekanizmalarında olmasını koşulsuz destekler *Kadınlara sistem tarafından dayatılan çifte sömürüyü teşhir eder, kadını köleleştiren toplumsal üretimin değil yeniden üretimin parçası yapan edilgenleştiren ev içi hizmet dayatmasını red eder kadını köleleştiren ev içi işlerinin toplumsallaşması ve eşit paylaşımı için mücadele eder. *İşçi meclisi bileşeni kadınlar verdikleri mücadelede tüm kadınları mücadele yoldaşı olarak görür ve tüm kadınlarla dayanışma içinde mücadeleyi ortaklaştırır. * Kadına yönelik her türlü erk-erkek egemen saldırılara karşı (taciz, psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet) amansız ve “amasız” mücadele eder, kadına yönelik taciz, psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet durumlarında kadının beyanını “amasız” olarak esas kabul eder. *Kadın cinayetlerinin münferit değil politik olduğunun kabulüyle kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi tavizsiz sürdürür. *Yaşanan iş cinayetlerinin sermayenin kar hırsından kaynaklandığının bilinciyle iş cinayetlerine karşı verilecek her türlü mücadele yöntemini meşru görür. İç işleyişte Özerk Olan İşçi Kadın Meclisi Örgütlenme ve Çalışma Tarzı Kadınların, kadın olmaktan kaynaklanan ortak ezilmişliği, tüm kadınları kadın ezilmişliğine karşı, sadece kadınlardan oluşan bir mücadelenin ve kadın hareketinin doğal bileşeni haline getirir. İşçi Kadın Meclisleri kadın örgütlülüğünü yaratırken, İl İşçi Kadın Meclisi, İlçe İşçi Kadın Meclisi ve Merkezi Kadın Meclisi biçiminde birimlerini kurar ve bu birimlerde görev alan gönüllü kadınlardan oluşturulur. Kadın üyeler öncelikle işyerlerinde kadın komiteleri oluşturur. Bu komiteler İlçe İşçi Kadın Meclislerini oluşturur. İlçe İşçi Kadın Meclisleri gönüllü kadınlar üzerinden İl İşçi Kadın Meclislerini oluşturur. İl İşçi Kadın Meclisleri yine gönüllülük temelinde oluşturulan en az beş kişilik Merkezi İşçi Kadın Meclisi'ne bağlıdır. Oluşturulan birimler meclis içinde kadın dayanışmasının hayat bulması, kadınların politikada özne haline gelmesi, pozitif ayrımcılık çerçevesinde kota gibi önlemlerin geliştirilmesi ve meclisin tüm politikalarının cinsiyetçilikten arındırılması için çalışır. İşçi Meclisi içindeki kadın birimleri aşağıdan yukarıya örgütlenir. Bu birimler meclis içinde hiçbir yönetim organının (ilçe, il, merkezi) ataması ve görevlendirmesi ile oluşturulamaz ve çalışmaz. Ancak, ilk kadın meclisleri (çağrıcı koordinasyonlar yoksa) ilgili organlardaki yönetici kadınların çağrısıyla toplanır. İŞÇİ MECLİSİ TÜZÜĞÜ Madde: 1 İşçi Meclisi’nin Temel İlkeleri İşçi sınıfının ve tüm insanlığın gerçek kurtuluşu ve özgür bir toplumun yaratılması ancak işçi sınıfının kendi mücadelesinin sonucu olabilir. Dünyada, insanın insana köleliğinin, savaş, sömürü, yoksulluk, çevresel yıkım ve toplumsal çürümenin temelinde, üretim araçlarını kullanarak hayatı yaratan ve buna karşın üretim araçlarının sahibi olan sermayeye bağımlılık ilişkisi içinde olan işçilerin durumu yatar. İşçilerin en temel hedefi üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet olgusuna son vermek; bunun için de kendi ekonomik, demokratik, sendikal ve sosyal çıkarları için ülkemizdeki ve dünyadaki diğer tüm işçi ve emekçilerle bir araya gelmek ve mücadele etmektir. İşçi Meclisi, kendisini enternasyonal sınıf mücadelesinin bir bileşeni ve parçası sayar. İşçiler için yeryüzü bir bütündür, bölünemez ilkesine inanır. Bu nedenle sınıf mücadelesinin yürütüldüğü uluslararası sınıf örgütleri ile dayanışma içerisinde olur. İşçi Meclisi, kadın mücadelesinin devrime giden yolda en önemli yapı taşlarından biri olduğunu tespit eder, meclisin kadınların kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları özgün sorunlarına karşı kurduğu özerk organlarıyla var olabileceğini belirtir ve her türlü cinsiyetçi yaklaşıma karşı olduğunu ilan eder. Madde: 2 İşçi Meclisi’nin Amacı İşçi Meclisleri tüm işçilerin fiili ve meşru demokratik kitle örgütüdür. İşçi Meclisi; din, dil, ülke, bölge, milliyet, işkolu, meslek, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı yapmaksızın tüm işçilerin birliği ve hakları için mücadele eder. İşçi Meclisi; üretim süreci yapısındaki parçalanma olgusundan hareketle sendikal örgütlülüğün olduğu ve olmadığı tüm sektörlerdeki işçileri bünyesinde örgütlenmeye çağırır. İşçi Meclisi, işsizliğe ve bu nedenle mutlak yoksulluk ve umutsuzluğa mahkum edilmiş yedek işçi ordusunu-işsiz işçileri iş ve çalışma hakkı, insanca bir yaşam için İşçi Meclislerinde örgütlenmeye mücadeleye çağırır. İşçi Meclisi; özel alan sınırlarında yaşam dayatılan, ev içi emeği görmezden gelinmeye çalışılan, özellikle parça başı işler, ev işleri ve hizmet sektöründe yasal hakları gasp edilmeye çalışılan; iş güvenliği ve güvencesi olmadan çalıştırılma dayatılan, erkek egemen sistemin sömürü mekanizmalarında varlığı ikincilleştirilmeye çalışılan tüm kadınları birlikte kurtuluş için örgütlenmeye ve mücadeleye çağırır. İşçi Meclisi, liselerde, yüksek okul ve üniversitelerde staj adı altında ücretsiz ve kölece çalışma koşullarına mahkum edilen, eğitimini sürdürebilmek için tam gün veya yarım zamanlı ve düşük ücretlerle, hiçbir sosyal hak tanınmadan çalışmak zorunda bırakılan tüm öğrenci işçileri; diplomalı işsizleri ve emek gücü sömürüsünü en ağır şekilde yaşayan genç işçileri eşit ve özgür bir gelecek için örgütlenmeye çağırır. İşçi Meclisi, ırkçılığa, milliyetçiliğe, faşizme; cinsel, ulusal ve sınıfsal her türlü ayrımcılığa karşı işçi sınıfının uluslararası birliğinin ve özgürlüğünün sağlanması için mücadele eder. İşçi Meclisi, bu nedenle kendisini uluslararası sınıf mücadelesinin bir bileşeni kabul eder, aynı ilke ve amaçlara sahip enternasyonal örgütlerin üyesi olur. İşçi Meclisi, işbirlikçi, bürokratik, işçiye ve mücadeleye yabancılaşmış, sarı sendikacılığın, mafya sendikacılığının, şirket tipi sendikacılığın tasfiye edilmesi, sendikaların demokratikleştirilmesi ve gerçek anlamda işçilerin kendi öz örgütleri olması için mücadele eder. İşçi Meclisi, burjuva yasalarının setlerle sarmaladığı bir alanda sıkışıp kalınarak devrimci bir sınıf hareketinin yaratılmasının mümkün olmadığını tespit eder. İşçi Meclisi; işkolu esası, örgütlenme barajı, yasal grev prosedürü vb. engeller karşısında eli kolu bağlı kalmaya mahkûm bir kurumsallığı reddeden, yatay ve mücadeleci bir işçi hareketi inşa etme perspektifiyle çalışmalarını yürütür. İşçi Meclisi amaçları doğrultusunda, toplantı, panel, seminer, eylem ve etkinlikler düzenler; basılı ve görsel çalışmalar, raporlar hazırlar. İşçilerin tüm hak alma mücadelesinde onlara destek verir, bu mücadeleleri örgütler. İşçilerin yaşadığı sorunlarla ilgili hukuksal süreçleri takip eder ve destek verir. Özellikle iş cinayetleri sonucu katledilen işçilerin ailelerine destek verir, iş kazası ve iş cinayetleri davalarının takipçisi olur. İşçi Meclisi, yukarıdaki amaç ve ilkeler doğrultusunda ücretli kölelik düzenine karşı üretenlerin söz sahibi olduğu bir ülke ve dünya için tüm işçileri İşçi Meclisleri'nde örgütlenmeye çağırır. Madde: 3 İşçi Meclisi’nin Üyelik, Yapısı, İşleyişi 3.1 Fabrika veya işyerinde İşçi Meclisi en az üç işçinin katılımı ile kurulur. İşçi Meclisi üyelerinden birini meclis sekreteri olarak seçer. Olağanüstü durum veya zorunluluk olmadığı takdirde her sekreter üçer aylık dönemler halinde görev yapar ve sekreterlik dönüşümlü olarak üstlenilir. 3.2 İşçi meclisi üyesi, işçi meclisinin ilkelerini, amaçlarını benimseyen, düzenli aidat veren, meclis organlarından birisinde kuralların öngördüğü biçimde faaliyet sürdüren kişidir. Bu niteliklere sahip her işçi bir üyenin önermesi, önerilen meclisin yürütmesinin 2/3’ünün onayı ile üye olarak kabul edilir. Üst meclis üyeliğe üç ay içinde itiraz edebilir. Üyenin gerekli görülen hallerde görevleri, kendisine bu statüyü veren meclis tarafından alınır, diğer hakları saklıdır. Üyelikten çıkarma yetkisi o meclisin kongresinindir. Her İşçi Meclisi üyesinin sorumluluğu, alınan kararlara uymak, üstüne düşen görevleri yerine getirmek ve her türlü koşullarda İşçi Meclisi'ni savunmak ve çıkarlarını korumaktır. 3.3 Fabrika ve işyeri meclisleri, İşçi Meclisi'nin temel örgütlenmesidir. Fabrika meclisi, fabrikanın yönetici organıdır; üye almaya, gerekli organları kurmaya yetkilidir. Fabrikada ve gerekli durumlarda çevre fabrikalarda ve semtte İşçi Meclisi'nin faaliyetlerini sürdürür. Fabrika ve işyeri işçi Meclisi toplantıları faaliyetçi tüm işçilerin katılımıyla toplanır. Toplantılar en az iki haftada bir yapılmalıdır. Fabrika meclisi genel toplantısı yılda bir yapılır ve fabrika meclisi yürütmesini, ilçe işçi meclisi delege(sini)lerini seçer. 3.4 İlçe İşçi Meclisi, o ilçe alanındaki tüm fabrika ve işyeri işçi meclislerinden oluşur. İlçe meclisleri bölgelerindeki örgütsel faaliyeti sürdürürler; gerekli organları, fabrika meclislerini ve uzmanlık gruplarını kurarlar; üye kabul ederler. İlçe İşçi Meclisi kongresi, yerel meclisin en yüksek organıdır. Fabrika ve işyeri meclisleri delegelerinden, uzmanlık organları üyelerinden oluşur; Delege oranını ilçe meclisi yürütmesi saptar. İlçe İşçi Meclisi kongresi yılda bir toplanır ve İlçe İşçi Meclisi yürütme üyelerini, İl İşçi Meclisi konferans, kongre delegelerini seçer. 3.5 İl İşçi Meclisi, İlçe İşçi Meclisi delegelerinden oluşur ve o ildeki tüm pratik faaliyetlerin koordinasyonundan ve yönlendirilmesinden sorumludur. İl işçi Meclisi faaliyetinin olduğu tüm illerde, en az ayda bir olmak üzere düzenli toplanır. İl işçi meclisi kendi içinde gerekli organları ve uzmanlık gruplarını kurar, faaliyetlerini yönlendirir. İl İşçi Meclisleri'nde disiplin organları seçilir. Bu organlar tüzüğe, amaç ve ilkelere, devrimci etiğe dikkat ederek kendisine gelen sorunları sonuca bağlar. Tüzüğe, amaç ve ilkelere, devrimci etiğe sığmayan davranışlara, tutumlara, eylemlere, İşçi Meclisi'nden çıkarılmak, uzaklaştırılmak, uyarılmak gibi yaptırımlar uygulanır. İl İşçi Meclisleri kongrelerini yılda bir toplar, genel işçi meclisi delegelerini saptar. 3.6 Genel İşçi Meclisi İl İşçi Meclisi delegelerinden oluşur ve tüm ülkedeki işçi meclislerinin faaliyetlerinden, koordinasyonundan ve yönlendirilmesinden sorumludur. İşçi Meclisi'nin politikasının oluşturulmasından, geliştirilmesinden ve uygulanmasından sorumludur. Faaliyetlerini yürütmek için gerekli işbölümünü yapar, yürütme seçer. Aidat oranlarını saptar, meclis muhasebesini tutar. Konferans ve kongre toplanmasına karar verir ve örgütlenmesini yapar. Meclisler arası veya meclis içi uzlaşmazlıkları çözümler. Yazı kurulunu oluşturur, yayın politikası çerçevesinde işçi meclisinin ihtiyacı tüm yayınların çıkartılmasını sağlar. Genel İşçi Meclisi genel kongreyi yılda bir toplar. ( kongre farklı bir karar almadığı sürece) 3.7 Genel İşçi Meclisi yürütmesinin oluşturduğu Yazı Kurulu, belirlenen amaç ve faaliyetler doğrultusunda düzenli yayın ve medya faaliyeti yürütür. Genel veya yerel, gazete, dergi, broşür ve bildiriler çıkarır; görsel film, belgesel vb. çalışmalar hazırlar. İşçi Meclisi, amaç ve ilkeleri doğrultusunda işçi sınıfının bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi faaliyeti çerçevesinde düzenli bildiri ve broşürler çıkarır, ülkede, bölgede ve enternasyonal alanlardaki sınıf mücadelesi ve hareketleri ile ilgili basın metinleri yayınlar. 3.8 Tüm işçi meclisleri, üst işçi meclisine faaliyetleri ve üye yapıları konusunda düzenli bilgi vermekle yükümlüdürler. Karşılıklı rapor alışverişi işçi meclisinin örgütsel işleyişinin temelidir. 3.9 Bütün İşçi Meclisi organlarında üyelerin seçimi için, kadınların aday olmaları halinde kadın adaylara organ tam sayısının en az % 50 oranında lehte ayrımcılık uygulanır. 3.10 Kararlar tartışılarak eğer faklı görüşler varsa oylanarak alınır. İlke olarak azınlık çoğunluğa tabiidir. 3.11 Bütün üyeler ve meclisler, görüşlerinin yazılı olarak, genel işçi meclisi yürütmesi aracılığı ile tüm meclislere iletilmesi hakkına sahiptir. 3.12 Bütün üyeler ve meclisler, üst meclislere, konferans ve kongreye başvurma hakkına sahiptirler. 3.13 İşçi Meclisi sekreterlerinin görevleri; İşçi Meclisi’nin amaç ve ilkelerinin yaşama geçirilmesi ve görevlerinin yerine getirilmesi için gerekli tüm verileri derlemek, yazışmaları yapmak, meclis toplantılarını düzenlemek ve toplantı çağrılarını yapmak, bir üst İşçi Meclisi oluşumu ve Genel İşçi Meclisi ile yerel faaliyetler arasındaki eşgüdümü sağlamak İşçi Meclisi sekreterlerinin temel görevidir. 3.14 Konferans, Merkez Yürütme’nin 2/3 oyu ile veya üyelerin veya kongrelerini yapmış yerel meclislerin 1/3’ünün isteği ile toplanır. Merkez Yürütme, yazı kurulu, merkezi uzmanlık organları ve kongrelerini yapmış il işçi meclisi delegelerinden oluşur. Diğer üyeler yalnızca söz hakkına sahip olarak isterlerse konferansa katılabilirler. Konferans, gerekli gördüğü takdirde, tavsiye kararları ve merkez organları seçme kararı alabilir. 3.15 Genel Kongre, işçi meclislerinin en yetkili organıdır. En geç iki yılda bir toplanır. Merkez yürütmenin 2/3 oyu ile veya üyelerin veya kongrelerini yapmış yerel meclislerin 1/3’ünün isteği ile toplanır. Kongre, Merkez Yürütme, yazı kurulu, merkezi uzmanlık grupları ve kongrelerini yapmış yerel meclis delegelerinden oluşur. Delege oranları Merkez Yürütme tarafından saptanır. 3.16 Kongrelerini yapmış yerel meclisler, konferans ya da kongre talebinde bulundukları takdirde Merkez Yürütme talepte bulunan yerel meclisin bir örgütlenme bürosu kurmasına ve diğer yerel meclislerle ilişki kurmasına olanak sağlar. Örgütlenme bürosu, üyelerin veya kongrelerini yapmış yerel meclislerin 1/3’ünün desteğini sağladığı takdirde en geç üç ay içinde kongre toplanır. Merkez Yürütme bu görevi yerine getirmezse örgütlenme bürosu kongreyi toplar. İşçi Meclisi - Taha Aslan aslan.taha@gmail.com
Bu yazı 814 defa okunmuştur.
|
YAZARLAR
VİDEO GALERİ
GÖRELE ' DE HAVA DURUMUARŞİVLEN HABERLERArama |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz
|