Paket sonrası kadınları daha büyük bir tehlike bekliyor
10 Ekim 2013, 06:01
Paket sonrası kadınları daha büyük bir tehlike bekliyor
Laik devlet yerine İslamcı devlet kurmak isteyen iktidar son olarak sözde “demokrasi” paketiyle bu amacını iyice ortaya koydu. Dini özgürlük adı altında İslamcı anlayışı yerleştirmek isteyen iktidar yeni paketleri müjdeliyor bize. Sanırım bunlar iyi günlerimiz.
AKP hükümeti öteki tüm totaliter rejimler gibi değişimi kadın bedeni üzerinden başlatıyor. Kaç çocuk doğuracağından, çalışıp çalışmayacağına, kürtaja, sezaryen mi, normal doğum mu olacağına kadar karışan iktidar kadını daha da rahat bırakmayacağa benziyor. Son olarak Anayasa Mahkemesi (AYM) kamuoyunda “Sezaryen yasası” olarak bilinen, sezaryenle doğumu “tıbbi zorunluluk” şartına bağlayan düzenlemenin iptali istemini reddetti. Eğer tıbbi gereklilik yoksa kadın istese de sezaryen uygulanamayacak. Ataerkil toplumların başlıca özelliği olan kadın bedeni üzerinde egemenlik kurma isteği, dinselleştirme ile birleştiğinde kadını daha büyük bir tehlike bekliyor.
En az üç çocuk isteyen Erdoğan bu isteğini en son dört çocuğa çıkardı. Ucuz iş gücüne ve savaşta feda edilecek gencecik canlara gereksinimi var iktidarın. Kadın İstihdam politikaları da kadını eve hapsederek üremeye zorluyor. Kürtaja karşı çalışmaların yanısıra ertesi gün hapı olarak bilinen gebeliği önleme haplarının doktor reçetesine bağlanması da bu durumu destekliyor.
Feodal toplumun kadının üzerine getirdiği baskıyı henüz kıramamışken, bir yandan da iktidarın kadını ortaçağ düzlemine götürme çabalarıyla kadının işi gittikçe zorlaşıyor. Kadının en önemli haklarından biri olan ekonomik bağımsızlığı elinden alınmaya çalışılıyor. Esnek çalışma ile kadının iş yaşamında yerini durağanlık ve en az ücret politikası yer alıyor. Israrla esnek çalışmaya “istihdam artırıcı” düzenleme denmesi tam bir aldatmacadır.
Başbakan Erdoğan’ın, her fırsatta yinelediği “kadınla erkek eşit değildir” söylemi toplumda daha fazla yer ediniyor. Kadına karşı artan şiddet de bu durumun getirdiklerinden. Erdoğan en son, Ekonomik Kalkınma ve İşbiriliği Örgütü (OECD) Eğitim Bakanları Gayriresmi Toplantısı’nda söyledikleri kadın istihdamından duyduğu rahatsızlığı gözler önüne seriyordu.
Erdoğan konuşmasında;
“Çocukların sadece mesleğe değil, geleceğin anne ve babaları olarak hayata da hazırlayacak bir eğitim modeline ihtiyaç var. Şehirleşme, kadının iş hayatında giderek daha fazla yer alması, sosyal ilişkilerdeki ve teknolojideki gelişme gibi hususlar, çocuk eğitiminde önemli boşluklar doğurdu” diyor.
Kadını iş yaşamından koparmaya çalışan iktidar kadını yalnızca eve hapsetmeye değil aynı zamanda türbana da hapsetme peşinde. Son olarak yine sözde demokratikleşme paketinde yer alan kamuda türbana izin verilmesi bu durumun göstergesi. Kamu kuruluşlarında çalışan türbanlı sayısı türbansızları geçtiğinde, türbansız kadınlar üzerinde mahalle baskısı oluşur mu oluşmaz mı?
Kamudaki türban yasağının kalkmasının daha tehlikeli sonuçları da olacak. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, türban uygulamasının düzenlenmesi ile türbanın ilkokul düzeyine kadar inebileceğini söylemesi bu tehlikeyi açıkça ortaya koyuyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ise, bakanlığında bir süredir türbanlı memur alımını zaten yaptığını belirtip, “Bu işler aheste aheste olsun. Bugün memurlar, yarın hakimler ve savcılar olur” diyor. Başı açık olmak yakında suç olur mu olur, gidişat bunu gösteriyor!
Batı’da kadınlar son yüzyılda toplumsal, ekonomik, siyasi ve hukuki hakları için çok mücadele verdiler. Türk kadının ise, Cumhuriyetin kazanımları sayesinde haklar için Batı’daki kadınlar kadar mücadele vermelerine gerek kalmadı. Bu durumu bir kazanç olarak yaşan Türk kadının durumu iktidarın İslamcı uygulamaları ile geriye doğru gitmekte. Yine bu duruma dur diyecek olan biz kadınlardır.
Rana Ulaş
Odatv.com
Türkler başörtüsü yasağının kaldırılmasını destekliyor ama...
Türkiye’de kamudaki başörtüsü yasağının hafifletilmesinin Türkler tarafından “alkışlandığı” belirtilirken pakete ilişkin sorunların olduğuna, Alevilerin eşitlik talebinin karşılanmamasından yakındıklarına, Kürt liderlerinin paketi eleştirdiklerine, bazı laik Türklerin de toplumun “daha İslami bir yöne” doğru götürüldüğü suçlamasında bulunmaya devam ettiğine dikkat çekiliyor.
Financial Times gazetesi, “Türkler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başörtüsü yasağını hafifletmesini alkışlıyor” başlığını kullandığı İstanbul kaynaklı haberinde başörtüsü yasağının kaldırılması ile başörtü kullanan kadınların kamu sektöründe çalışma hakkını elde ettiklerine işaret etti.
Başbakan Erdoğan’ın gelecek yıldaki yerel seçimlerinde başörtülü kadınları aday göstereceklerini açıkladığını da anlatan gazete, “İstanbul’un en laik yerlerinden biri olan Beşiktaş’ta soru sorulan hiç kimse, yasağı gevşetme kararı konusunda bir tek eleştirisel kelimeyi söylemezken birçok kişi, Sayın Erdoğan’ı geri kalan sınırlamaları kaldırmaya çağırdı” diye yazdı.
Ancak İngiliz gazetesi, “Demokratikleşme Paketi”ne ilişkin “daha geniş” meselelerin olduğunu belirttiği haberinde Alevilerin Sünniler ile eşitlik taleplerinin karşılanmamasından yakındıklarını, Kürt liderlerinin paketin Erdoğan’ı destekleyenleri “ödüllendirdiğini” söylediklerini, muhalefet politikacılarının ise yüzde 10’luk seçim barajına ilişkin önerilerin ise “AK Parti’nin temsilini artırmaya yönelik bir komplo” olduğunu savunduklarını kaydetti.
“Bazı laik Türkler ise, Erdoğan’ı, toplumu daha İslami bir yöne doğru götürmekle suçlamaya devam ediyor” diyen gazete, bunun bu yıl İstanbul ve diğer bazı yerlerde yapılan kitlesel protestolarda dile getirilen başlıca şikayetlerden biri olduğunu anımsattıktan sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in bir TV sunucusunun kıyafetine ilişkin şikayetine ve buna takiben söz konusu sunucunun görevinden alındığı haberlerine dikkat çekti.