Çam limanında bir akşam üstü
Nezih'in yanında, üstü muşamba örtülü ,eğri duran,tahta ayaklı, tahta oğlu tahta masa, iki ayağı suda, ikisi çakıl taşlarının üzerinde,,etrafta 4-5 kişi, çakılların üzerinde bir torba midye, bir kaç deniz salyangozu, çalı çırpıyı tutuşturup yakmış birisi, duman bembeyaz,tenekenin üzerine yavaş yavaş dizilen midyeler,kavun bir yandan kesiliyor, çekirdekleri özenle çöpe, biraz karpuz, bak bu çok iyi, kıyır kıyır, bir de tatlımı tatlı..kabuklar da çöpe, Agop'un atlarına verecekmiş Nezih..
Deniz çarşaf gibi, güneş birazdan kaybolacak, ayaklar çıplak, herkes şortlu, tişörtlü ,karayağız hafif göbekli..
Masaya dizilmeye başladı bardaklar, çifter çifter, birine su diğerine aslan sütü.. beyaz peynir dağıtılıyor tabaklara,birer birer, patlıcan çıkacak birazdan közden,sabah yakalanmış üç beş istavrit,iskorpit, ki o kedilerin hakkı, payı,ve birazdan tabaklar dolacak midye, domates, közde patlıcan ,domates, tuzlu hıyar,kavun ,ayrı tabakta karpuz...
Hafif esen rüzgar gündüzün sıcaklığını alıp Çamlimanı dışına taşırken birazdan yükselecek mehtabın izini kerterizleyeceğimiz kırmızı, beyaz yeşil yan yana duran sandallar... sanki bizi seyrediyor uzaktan.
Koy bakalım bir Müzeyyen, ardından Zeki Müren plağı,....
Benzemez kimse sana......
Biz Heybelide......
kaldır kadehleri... şerefe....
Bunu görüp,yaşayıp, ,bunları bize yaşatan yüce kuvvete ,var edene dua etmeyeceğiz de, kime edeceğiz...
Buyurun .....
Bu yazı 867 defa okunmuştur.