Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


İllüzyon


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 03 Aralık 2011
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 20:14
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=7222


İllüzyon - RIDVAN TURAN

 

 

AKP, 2002’den bu yana, siyasetini “değişim”, “dönüşüm”, “ilerleme” kavramları ekseninde kurdu. Bu kavramlar adeta var olan sistemden hoşnutsuz olan yığınların fikir ve özlemlerinin siyasete tercüme edilmesiydi. Bu özlemlerin siyasete tercüme edildiğinin hissedildiği ölçüde AKP de ciddi bir oy potansiyeline erişti.

Birbiri ardına açılan paketler, çıkarılan AB uyum yasaları pek çok kesimin AKP’nin değişimciliğine hatta devrimciliğine kanaat getirmelerine neden oldu. Öyle ki AKP anaforu soldan da çok sayıda insanı kendine çekti.
Bu değişimcilik özünde bir illüzyondu ve halkçı, demokratik bir içeriğe hiçbir zaman sahip olmadı.

Değişim adı altında toplumsal ve siyasal düzen yeni liberal politikalar üzerinden yeniden düzenlendi. Bu politikaların geniş kesimlerce kabul görebilmesi için dini inançlar hoyratça sömürüldü.

Değişimciliğin itici gücü geniş halk kitleleri değil, ABD’nin Ortadoğu politikalarına eklemlenmek konusunda son derece hevesli, yeni palazlanmakta olan yeşil sermayeydi. Palazlandığı ölçüde iştahı kabardı ve o ölçüde taşeronlaştı.

Geniş halk kitleleri kısa zamanda, gerek kandırılarak, gerekse yoksullaştırılarak makarna bulgurla, bu siyasal mühendislik projesinin destek kıtaları haline dönüştürüldü.

Geniş kesimler AKP’nin bu sahte değişimciliğine inandıkları oranda gerçek bir demokratik değişim ve dönüşüm ihtiyacı ötelendi.

Böylece, sağlığın, eğitimin paralı hale getirilmesi, çalışma koşullarının ağırlaştırılması, sosyal hakların budanması, artan işsizlik, gelir dağılımı uçurumunun büyümesi ve daha pek çok şey sessiz sedasız yaşandı.

AKP yarattığı demokratik değişim illüzyonunu, konuşulması, tartışılması tabu olan Kürt, Ermeni meseleleri gibi konuların açılım adı ile gündemleştirilmesiyle güçlendirdi. Hiçbir pratik sonuç elde edilememiş olsa da bu hal AKP’nin "tabu deviren", "değişimci" yanına kanıt olarak sunuldu.

Aradan geçen onca yıla ve pek çok konuda AKP’nin ipliğinin pazara çıkmasına karşın AKP kalemşörü kimi yazarlar, bu değişim illüzyonuna insanlar inanmaya devam etsin istiyorlar. Başbakanın pek çok yersiz çıkışını "devrimcilik" olarak niteliyorlar.

Mesela şu Dersim meselesini ele alalım. Başbakan geçen gün, Kılıçdaroğlu ile giriştiği Dersim polemiğinde 8 Ağustos 1939 tarihli Jandarma Komutanlığı’ndan başvekâlet yüksek makamına gönderilmiş bir belge açıkladı. Şöyle dedi başbakan:

“Dersim’e yapılan müdahalenin bilançosu veriliyor. Baskınların devam edileceği bildiriliyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü diri teslim olanların rakamları. 1936-37-38-39’da toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu resmi belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum. Öldürülenlerden bahsediyorum. Belgenin altındaki imza çok ilginç. Faik Öztrak, Dahiliye Vekili, yani İçişleri Bakanı."

Ardından devam etti:

"Sayın Kılıçdaroğlu nereye kaçıyorsun? Bunlardan nasıl sıyrılacaksın. Ben mi özür dileyeceğim, sen mi dileyeceksin? Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum.” dedi.

Ustalıkla kurulmuş, özünde ise bir Hacivat Karagöz atışmasını geçemeyen polemiğin hemen ardından pek çok köşe yazarı, Dersim'in artık bir tabu olmadığını, başbakanın özrünün tarihsel önemde olduğunu, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını vurgulayan yazılar döşendiler. Oysa daha birkaç yıl önce başbakan Kürt meselesinde benzer bir söylemde bulunmuş, özürler dilemiş, Kürtlerin tarih boyu çektiği acılardan bahsetmişti. Yine o zaman da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, bir tabu yok olmuştu. Oysa o günden bu güne cezaevleri Kürt siyasetçilerle doldu taştı. Çatışmalarda kimyasal silahlar kullanıldı.

Başbakan düne ait eleştirdiği her şeyi bir bir kendisi yaptı.

Başbakan bu söylemiyle bir taşla birden çok kuş vurmayı denedi ancak kendini ayağından vurdu.

Kendini tabu deviren ilan ederken, katliamın sorumlusu olarak CHP’yi göstererek devrilmiş tabunun altında Kılıçdaroğlu’nun kalmasını sağlamaya çalıştı. Fakat katliam yıllarında, AKP’nin kendi kökeni olarak gördüğü Demokrat Parti henüz CHP’den tomurcuklanmamıştı.

Yani DP’lisi de CHP’lisi de bu katliamda suç ortağıdır. Kaldı ki sorun çözme yöntemleri arasında bu iki parti arasında bir farktan bahsedilemez. Dün iktidar olan CHP Dersim meselesini nasıl çözmeye çalıştı ise, bugünün AKP’si de Kürt sorununu aynı yöntemlerle çözmeye çalışıyor.

Daha önemlisi başbakanın terörle mücadele adı altında verdiği direktiflerin, aldığı kararların öz itibarıyla yukarda gösterdiği belgeden bir farkı da yoktur.

Dönemin başbakanı Bayar, Dersim ahalisinin devlete baş kaldırdığını söylemekteydi, şimdiki başbakan da şu anki Kürtlerin devlete başkaldırdığını söylüyor. Dün ne tedbirler alınmış ise şimdi benzerleri alınıyor. Üstelik verdiği 13.806 rakamından çok daha fazla kayıp var ortada.

Yani kim ne derse desin AKP’nin dönüşümcülük illüzyonunun buradan ileri işleme şansı yok.

Başbakan dikkatli olmalı. Değişimcilik illüzyonunu devam ettirmek isterken, askeri ve siyasi operasyonlara, sınır ötesi operasyonlara izin belgelerinin gelecekte “katliamın belgesi” olarak sunulması olasıdır. Bizden söylemesi.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster