Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Bir Sosyal Demokratın Kendini Devrimci/Sosyalist Sanması


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 09 Şubat 2011
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 19:00
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=2951


Bir Sosyal Demokratın Kendini Devrimci/Sosyalist Sanması

Yusuf Ziya Kesken

Yazıya bir yerden başlamak lazım. Elbette ki lafım kendine sosyal demokratım diyenlere değil. Çünkü sadece bunu söyleyebilen bir insan ile tartışırken temel argümanlar bellidir. Lafım kendine hem sosyal demokrat, ama bununla beraber sosyalist ya da devrimciyim diyenlere… Akşamüstü televizyonda yaşlı, saçları beyazlamış, nur yüzlü bir adamın da, sosyal demokrat bir yapının kuvvetli bir yöneticisi olmasına rağmen (en azından düne kadar) ikide bir devrim ve devrimcilik ahkamı kesmesi sanırım doğru olanı yanlıştan ayırmak gerektiğini biraz daha net vurgulamayı zorunlu kıldı. Görünen durum, genel kabuller, ve mevcut siyasi konjonktüre bakarak artık bu yanlış hatta daha da ileri giderek sapkın anlayışın mümkün olmadığını belki de haykırarak söylemek lazım. Her ne kadar ülkemiz toprakları üzerinde yaşayan insanlara garip gelmeyen hatta kanıksanmış bir anlayış olsa dahi maalesef böyle bir durum yani bir sosyal demokratın ya da sosyal demokrasinin, gerçek anlamda veya sosyal demokratların hitap ettiği kitle dikkate alındığında ‘’devrimci’’ olması ne teoride ne de (ve haliyle) pratikte mümkün değil. Eğer anlaşılmadı ya da yanlış anlamaya müsait ise daha da net söyleyelim. Çoğu insanın bildiği gibi sosyal demokratların, mevcut hallerine rağmen sosyalist literatüre dayanarak kendilerini sosyalist/devrimci olarak tanımlamaları hafif bir ifade ile sadece gülünçtür.

Bu tespiti yaptıktan sonra hem literatüre hem de tarihe göz atmakta fayda var. Tanım olarak özetle Sosyal Demokrasi, kapitalizmin yarattığı eşitsizlik ve adaletsizlikleri demokratik sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlayan siyasi ideolojidir (wikipedia). Bu temel tanım bile sosyal demokrasinin sınıfı ilgilendiren sorunların çözümünün yine zaten sorunun kaynağı olan mevcut düzen içerisinde ancak daha tolere edilebilir bir şekilde çözülmesini amaçladığını bariz şekilde gözümüzün önüne koymaktadır. Bu istek her ne kadar sıcak yüzlü görünse dahi emekçilerin taleplerini karşılamaktan çok ama çok uzaktadır. Çünkü soruna neden olan sistemin zaten kendisidir. Fazla detaya girmeden vurucu bir örnekle durumu daha anlaşılır kılmak belki mümkün olur. Sosyal demokrasiye göre sırtına günde 20 kırbaç vurulan bir insana 5, hadi daha iyi niyetli olalım 1 kırbaç vurmak hem daha hakkaniyetli hem de daha tolere edilebilirdir. Çünkü sosyal demokrasi özü itibarı ile kurulu düzenle barışıktır. Ancak, belki de adında geçen “sosyal’’ kelimesinden kaynaklı olarak ezilen sınıflara da çok uzak değildir. Mevcut düzen içerisinde çözüm arayan sosyal demokrasi 20 kırbaca hayır derken 1 kırbaca da işçinin ses çıkarmamasını ister.

Fakat olaya sosyalistlerin gözünden bakıldığında çözüm mevcut düzen içerisinde mümkün değildir. Çözüm ancak o kırbacı tutan elin sahibinden iktidarın alınması ve kırbacın yok edilmesi ile mümkündür. Sadece böyle bir durumda sınıfların ortadan kaldırılması ve “tam demokrasi’’nin teşekkülü mümkün olabilecektir.

Olaya tarihsel açıdan bakmakta da fayda var. Zira ve hatta eminim ki bazıları şunu soracaklardır. Sen böyle yazmışsın ama Lenin’de enternasyonalde sosyal demokratlarla birlikte hareket etmemiş miydi? Evet güzel bir soru. Ancak, bu soruyu sormayı düşünenin cahilliğini ortaya koymak açısından. Enternasyonalin oluşum ve gelişim sürecine tarihte tekrar göz atarsak böyle bir durumun var olduğunu tespit etmek mümkündür. Ama ikinci Enternasyonal’den sonra Lenin bu anlayışın devrimci bir öz barındırmayıp mevcut düzen içerisinde evrimci bir anlayışa sahip olduğunu görmüş ve basit bir ifade ile ilişiğini kesmiştir. Daha sonraki süreçte sosyalist devrimin önündeki en tehlikeli engel olarak sosyal demokratları işaret etmesi durumun anlaşılabilirliğini pekiştirebilir.

Peki durum sosyal demokrasi için bakıldığında bu kadar kötü müdür? Dünya ölçeğinde durum ele alınırsa belki değildir. Zira her ne kadar düzen içinde çözüm arayarak sosyalistlerin talepleri ile uzlaşılması mümkün olmayan zıtlıklar barındırsa da kökeni itibari ile enternasyonalden doğmuştur. Yani sınıf sorunları üzerinden hareket ettiği iddiası ile yola çıkmıştır.

Ancak ülkemiz açısından durum, şu an itibarı ile daha iç karartıcı vaziyettedir. Çünkü burada, ülkemizde sosyal demokratlar sınıfı hatta sınıf kelimesini tamamen yok saymışlar ve kuru bir ulusalcılık üzerinden ve omurilikten siyasetle kendilerine yol bulmaya çalışmaktadırlar. Ama bu bile bakış açısı itibarı ile ‘’sakat’’ bir durumdur. Çünkü kendini emekten yana ve enternasyonalist olarak tanımlayan sol, belirli sınırlar altından hapsedilmeye çalışılmaktadır. Bu da mümkündür, hem solcu hem ulusalcı olunur denebilir belki. Evet bu durum tarihte mümkün olmuştur.  NSDAP (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei), Türkçesi ile Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi tarihte var olmuştur. Şimdi yukarıdaki iddiayı delicesine savunanların bu örneğe tekrar bakmalarını özellikle rica ederim. Bahsi geçen partinin insanlığa yaptıklarını hatırlamak için bile olsa…

Yazıyı bitirmek de lazım. Bu kadar yazdık. Ama hala bazı sosyal demokratlar çıkıp “ben sosyalistim, ben devrimciyim’’ diye bağırıyorlarsa benim de herhalde bir soru sormaya hakkım vardır. Soru da gayet net ve anlaşılırdır… Kaç dubleden sonra, arkadaşım???

 


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster