Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Hırs, Kibir ve Para


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 04 Ocak 2021
Geçerli Tarih: 08 Mayıs 2024, 19:39
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=26914


Bütün din kitapları insanların iyi, ahlaklı ve dürüst, adaletli, bilgili ve bilinçli olmalarını söyler. Bu özelliklere sahip olabilmek için de çaba sarf edilmesi gerektiğini belirtir. Bazı insanlar konuşurken doğru ve dürüstlükten bahsederler. Bazıları malını mülkünü yoksula, fakir fukaraya dağıtırken çok yardım sever olduğunu göstermek için yanında kamera ile dolaşır, bazıları ise alışverişlerinde hakkaniyetli davrandıklarını, harama el uzatmadıklarını, kimseyi kandırmadıklarını söylerler. Dillerinden Allah kelamını düşürmediklerini, yaratandan ötürü yaratılanı sevdiklerini söylerler, ama kendi gibi olmayana, kendi görüş ve düşüncesinde olmayana selam bile vermezken, ağaca, yeşil örtüye, toprağa düşmanca saldırıp, talan ederler. 

Lafa gelince her şey güzel ve düzgün. Ayrıca dünyanın en sıcakkanlı milletlerinden biriyiz. düşenin elinden tutarız, iyilik severiz. Peki o zaman, toplumda şiddetin bu denli artması, hayvanlara kötü davranılması, kadınların katledilmesi sonra da yakılmasının sebebi nedir? Eğer bir toplumda saygı yok olursa, nezaket ve hoşgörü yoksa, vicdanlar körelmişse, kısaca insani değerler ortadan kalkarsa, o toplumda kargaşa yaşanmaması kavga ve şiddet olmaması imkansız hale gelecektir. Herkesin dini inancına, yaşayış biçimine, kültürüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne, hak ve hukukuna saygı gösterilmeli, inancına ve siyasi görüşüne de saygılı olunmalıdır. Fakat hakarete varan konuşmalar her gün yazılı ve görsel basında karşımıza çıkıyor, insanları ötekileştirip ve ayrıştırıp farklı kalıplara koymak bir türlü terk edilmiyor.

Bu türlü konuşmalar ve davranışlar ise, toplumun bazı kesimi tarafından itibar görüp alkışlanmaktadır. Milletin karşısında ahkâm kesip, din-i imanı kimselere bırakmayan, geçmiş hikayelerle millete yön tayin edenler,  konuşurken kin ve nefret kusanlara, milleti aldatıp kandıranlara söyleyecek sözleri, soru soracak cesaretleri nedense yoktur. Fakat bunlara göre zaten sorgulamak yasak,soru sormak yasak, sükût ile dinlemek var, konuşmak, şakalaşmak yasak, camdan dışarıya bakmak yasak, saçını başını açmak yasak, eğlenmek, oynamak, gülmek, dans etmek yasak, hamama gitmek, denize girmek yasak değil mi? Ama, insanların yaşayış biçimlerine karışmak, onlara iftira atmak, her türlü hakareti etmek, dinsizlikle, imansızlıkla suçlamak serbest, öğle mi?   

Her sözü yalan ve iftira olan, hırsızlık yapan, yetim malına el uzatıp yiyenlere saygı gösterilirken, doğru söyleyeni dokuz köyden kovdukları gibi, iftiracı ve yalancı ilan edip toplum nezninde itibarsızlaştırıp etkisiz hale getirmeye uğraşıyorlar. Bu da toplumun ruhi dengesinin bozulmasına sinir kat sayısının artmasına sebep olmaktadır.

Konuştuklarıyla yaptıkları, birbirini tutmayan, renklerini ve şekillerini anlamakta güçlük çekeceğiniz insan tipleriyle toplum içinde içiçe yaşadığımızı da unutmayalım. İnsan karakterini yakından ilgilendiren bu türlü davranışlar, dürüst, karakter sahibi, ahlaklı ve namuslu insanlar tarafından kaygıyla ve üzüntüyle izlenmektedir.   

Bazı insanlar ise ne olursa olsunlar hangi makam ve mevkide bulunursa bulunsun her türlü zalimliği, hileyi, her türlü yalanı, iftira atmayı, aldatma ve kandırmayı yapsalar da bırakın toplumda saygı ve hürmet  görmelerini, yaptıkları her işte alkış almalarını kimse onların yanında konuşamaz bile. Bu da o toplumun ne kadar çürümüşlük içinde debelendiğini göstermez mi? Eğer bir toplum, doğru ve dürüst olanların değil de ikiyüzlü yalan ve iftiracıların sözleriyle hareket edip istikamet belirlemeye başlarsa, işte o toplumun milli ve manevi değerleri de bir zaman sonra ortadan kalkmış olur. 

Bakınız Peygamber efendimiz (S.A.V) ne diyor: Sadakaların en kıymetlisi, zalim hükümet adamları yanında söylenen doğru sözdür. Ümmetim, zalime zalim demekten çekinecek bir hale gelirse, Allahu teâla onlara yardım etmez. 

İnsanlar mutlu bir yaşam sürdürebilmek isteği ile yaşarlar. Günümüz dünyasında, mutlu bir hayat sürdürebilmek için de paranın en önemli araç olduğu bir gerçektir. Bu gerçeklik insan hayatında öyle bir yere sahiptir ki, adeta tanrısallaşmıştır. 

Eğer para, herkesi kapsadığına inanılan ve değişmez kuralları olan bir din haline getirilirse, çile çektiren, hak hukuk tanımayıp kendi dediğini yapan ve olması için her türlü yola başvuran insanların bir zaman sonra ilâhına dönüşür. Ondan sonra da her kim parayı ele geçirirse, gücü de ele geçirmiş olur ki, bu da o gücün verdiği kuvvetle her şeyi elde etmeye çalışır, her şey benim olsun ister. Bazı insanlar için para, çok büyük anlamlar içerir, onu ele geçirmek için hırsından gözü bir şey görmez ve ormanları talan eder, derelerin suyunu kurutur, deniz ve göl kenarlarından rant elde etmek için  gerekirse her şeyi yapmaktan geri durmazlar. Bu tür insanlar, inandığı değerleri bile paraya satmaktan çekinmeyeceklerdir. Çünkü onların ilahı olmuştur artık para. Bazı insanlar için ise herhangi bir kağıt parçasından ibarettir.

Lidya kralı Krezüs (Karun) zenginliği mitolojilere konu olmuştur. Antik çağın bilinen en zengin kralı olan Krezüs mitolojiye göre, her tuttuğunun altın olması için ilahlara yalvarır; bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral, acı içinde kıvranarak ölür. (*) 

İnsanoğlu, bazen rahmani bazen şeytani düşüncelerin peşine düşer ve böylelikle kendine istikamet belirlemeye çalışır. Ama belirlediği istikamet, kendisine büyük zararlar mı verir yararlar mı verir diye düşünemez. Fakat hangi düşüncede, hangi görüşte ve inanışta olursa olsun, ona en büyük zararı para hırsı dolayısıyla kibri verir.
Bu türlü insanların kibrinden yanlarına yaklaşılması dahi zordur hatta imkansızdır.
Hak ve adalet diyerek öne çıkan insanlar az olsa da önemli olan haksızlık ve zulüm karşısında susmamaktır. Gücünü makamdan, maddi servetinden alan ve insanlara tepeden bakanlar, kibrinden dolayı Hz. Ademe secde etmeyen İblise benzediklerini göremeyecek kadar da gözlerini hırs bürümüştür. 
    
(*) Bilim Çağında Dinlerin Analizi/ Muzaffer Atıcı











Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster