Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Ahlakın verdiği adalet duygusu


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 10 Şubat 2019
Geçerli Tarih: 26 Nisan 2024, 00:53
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=26854


Hz. Ömer, Kuran ahlâkının bütün özelliklerinin yanı sıra,yüksek adalet anlayışı ile de kendinden sonra gelecek olanlara örnek olmuş İslam halifelerinden biridir. Hz. Ömer'in halifeliği zamanında tarihinin en adaletli ve en huzurlu dönemlerinden birini yaşamış olan Müslümanlar, bugün neden huzursuz, niye adalet duygusundan uzak,acı, yokluk ve sefalet içinde yaşıyor her Müslümanın düşünmesi gerekir. Ve ayrıca, adaletin olmadığı yerde, huzurlu ve mutlu insanlara rastlamanın da mümkün olup olamayacağını da düşünmeleri gerekir. Hz. Ömer, adalet uygularken herkese eşit davranmış, soyluluk, zenginlik, akrabalık, makam ve mevki gibi unsurlara bakmamış, idaresi altındaki topraklarda adaletin katıksız bir biçimde uygulanması için her türlü önlemi almıştır. Her zaman büyük bir sorumluluk içinde hareket etmesini de bilmiştir. Tarihi kaynaklara göre bu konuda, "Fırat kıyısında bir deve helak olsa, bundan kendimi sorumlu bilirim" sözü meşhurdur. 

Adalet konusundaki bu hassasiyeti nedeniyle, herkese adaletli ve eşitlikle davranılmasını yazılı olarak da yöneticilere bildirmiştir. Yine tarihi kaynaklara göre, dönemin kadılarına gönderdiği mektup,kendinden sonra gelen tüm yöneticiler için de bir rehber olmuştur. "Davalara bakarken telaşa, çığırtkanlığa ve tarafların haysiyetini kırıcı davranışlara asla müsaade etme. Çünkü adaletin yerine gelmesi için sükûnet ve ciddiyet şarttır. Hakkın tecelli etmesi ise İlâhi adaletin itibar kazanmasına sebep olur. Bir Müslümanın niyeti ise Allah, onun insanlarla olan münasebetlerini ıslah eder, ama içi başka dışı başka olursa, Allah ona musibet verir. Bu durumda hakimin görevi Allah'ın rızk ve rahmet hazinelerinin kulları arasında adaletle dağıtılmasını sağlamaktır" 

Başta yöneticiler olmak üzere, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan adaletle hükmetmek, hakkını ve hukukunu korumak, eziyet ve zulme asla rıza göstermemek, zalime karşı mazlumdan yana tavır almak, her Müslümanın uyması gereken en önemli kuraldır.Fakat bu önemli kurala rağmen, acaba bugün buna uyan veya uygulayan Müslüman ülke var mıdır?Ayrıca Hz. Ömer şunu da söylemiştir: "Ömrüm oldukça halkın durumunu yakından görmek için seyahat edeceğim. Biliyorum ki, onların bana ulaştıramadıkları çeşitli dertleri vardır. Bu dilek ve dertleri yöneticiler bana duyurmazlar. Halk ise yanıma gelemez. Ben bizzat Şam'a kadar gidip orada iki ay kalacağım..."

Bu bakımdan Allah'ın bir lütfu olarak Hz. Ömer'in bu konuda gösterdiği akıl ve feraset, günümüzde de örnek alınması gereken en önemli özelliklerinden birisidir. Hz. Ömer on yıl süren halifeliği boyunca, sahip olduğu Kuran ahlâkı ve bu ahlâkın gerektirdiği adalet anlayışı ile idaresindeki tüm İslâm toplumunun gönlünü kazanacak bir yönetim uygulamış ve İslâm ahlâkının yayılmasına büyük katkılarda bulunmuştur. 

Hz. Ömer, istişare etmeye de çok önem vermiş bir Halifedir. Bir konuda istişare ederek karara varmak, Yüce Allah'ın Kuran'da bildirdiği önemli bir mümin özelliğidir. Gerçekten mümin olan birisinin, başkalarının da  fikrini almak; onların görüş ve önerilerini dinlemek, konulara başka açılardan bakmalarını, farklı çözümler üretmelerini ve en doğru karara  varmalarını sağlar ve "doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" misalinde olduğu gibi davranmaz. Hz. Ömer, bir mesele ortaya çıktığı zaman Allah'ın ona verdiği bu ahlâkı göstererek,karar vermeden önce Müslümanların görüşüne müracaat eder,konuyu onlarla istişare ederdi. Böylece en doğru fikir ortaya çıkar ve ona göre davranırdı.İşte bütün Müslümanları yüceltecek olan ilahi düşünce ve görüş! "Ahlâkın verdiği adalet duygusu"dur. 

Hz. Ömer, Filistin'i de feth etmiş bir halifedir. Hz. Ömer, Filistin'i fethettikten sonra, Kudüs'e ve tüm Filistin'e "medeniyet" gelmiştir. Birbirlerinin kutsal değerlerine saygı göstermeyen, farklı inançlara sahip olanlara zulüm yapan ve hatta katliam uygulayan vahşi ve barbar inançların yerine, İslamın adil, hoşgörülü ve itidalli kültürü Filistin'e hakim olmuştu. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler asırlar boyu barış ve huzur içinde yaşamışlardır. Devletin, gerek Müslümanlarla, gerekse gayrimüslimlerle ilgili olmak üzere ortaya çıkan muhtelif mesele ve ihtiyaçlarını gören Hz. Ömer, bu konuların halledilmesi yolunda çeşitli düzenlemelere teşebbüs etmiş ve birçok yeni müessesenin kuruluşunu gerçekleştirmeye çalışmıştır.

Hz. Ömer'in Kudüs'e girdikten sonra, buradaki farklı inançlara karşı gösterdiği olağanüstü hoşgörü, olgunluk ve nezaket, başlayacak güzel dönemin habercisi olmuştur. Kısacası Hz. Ömer, Filistin'i fethinden sonra Kudüs ve tüm Filistin'e "medeniyet" gelmiştir. Ayrıca, Sasani ve Bizans İmparatorluklarına karşı askeri ve siyasi zaferler kazanılması, Suriye, Irak, İran, Filistin, Cezayir ve Mısır'ın İslam ülkelerine katılması hep Hz. Ömer devrinde olmuştur. 

Zamanında Osmanlı'ya başkaldırıp ihanet eden Filistin,bugün ne halde ve ne yaşıyor bütün dünya görüyorken,bu ihanetini canıyla ve malıyla ödeyip ödemediğini kendilerine soruyorlar mı acaba? Koskoca imparatorluk o dönem başta olan yöneticilerin basiretsizliği yüzünden sürekli olarak küçülmekteydi. Lübnan'ın ayrılması ise o dönemin yöneticileri tarafından kaçınılmaz diye değerlendirilirken acaba kimin değirmenine su taşıdıklarının farkındamıydılar?Dünyanın gelmiş geçmiş en geniş topraklara sahip Osmanlı İmparatorluğu, idarecilerin basiretsiz yönetimleri sebebiyle günden güne küçülmüş ve Osmanlı'nın varisi olan bugünkü Türkiye'nin toprakları 783.562 kilometre kareye nasıl geriledi diye de düşünülmesi gerekir. Türkiyeyi yönetenler ve diplomatlar, üzerlerine yüklenen tarihi misyonu dış güçler karşısında bilmeleri ve o doğrultuda kararlar almalıdırlar. Dış güçler karşısında her Türk aydını ve düşünürleri, dünya siyasetini ve tarihini de çok iyi bilirlerse başarılı sonuçlar almaya adeta yükümlüdürler. Eğer bu yükümlülüklerini bilmiyor veya bilmeleri gerektiğini de düşünmüyorlarsa ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine nasıl ulaşabilir diye sormak, herkesin hakkıdır. (*)

 Allah'ın kendisine lütfettiği kabiliyetlerin yanı sıra, gelişmeleri hassasiyetle takip eden sorumluluk duygusuna ve Kur-an ahlâkına sahip olması,Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ahlâkını rehber
edinmesi,Hz. Ömer'in başarısına vesile olmuştur. Eğer bu günkü Müslümanlar da başarılı olmak istiyorlarsa, her şeyden önce, Hz. Ömer'i örnek almaları, tüm kişisel duygu ve düşüncelerini bir tarafa bırakmaları,hak ve adaletten ayrılmadan, kendinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni suçlamadan, tüm insanlığa faydalı olacak işler yapmalı ve örnek davranışlar sergilemelidir.

(*) Recep Akın/ Diriliş

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster