Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 11 Ekim 2018
Geçerli Tarih: 19 Mayıs 2024, 17:29
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=26849
Sınırları Büyük Sahra'ya, İran körfezine, Avusturya
sınırına ve Hind denizine kadar uzanan ve dünyanın hemen hemen bütün köşesinde
sözü geçen, itibarı yüksek, korkulan ve gücünden çekinilen bir milletin
evlatları...
Dün Türküm deyip Türk olmakla övünüyorlardı, bugün
Türk'ü ve Türklüğü aşağılayıp hatta Türk olmadığını dahi söyleyebiliyorlar.
Türklüğe hakaret ederek, Türklüğü aşağılayarak başka ırklara yelken
açanlar,Arapçılık oyunu oynayıp Arapa hayran olduğunu söylerken aslında kendini
de inkar etmiyor mu?Bir başka ülke ve insanlarına övgüler düzülebilir,
hayranlık da duyulabilir, ama bunlar yapılırken kendi soyuna ve kendi
insanlarına hakarete varan sözler söylenebilir mi? Bu insanların neden bu hale
geldiği veya nasıl kendi soyundan ve ırkından olan insanları aşağılayıcı sözler
kullanacak duruma geldiler veya getirildiler anlamak mümkün değildir.
Ayrıca,hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun, kendi ırkını bu denli
kötüleyerek, aşağılayarak ve soyunu inkar ederek başka bir ırka ve insanlarına
hayranlık duyması, onlardan övgüyle söz etmesi gerçekten insanı
düşündürmektedir.
Kendi ırkını ve kendi değerlerini başka değerlerle
değiştirenler, gün gelir kişiliklerini de değiştirir, hatta kaybedecek duruma
da geleceklerini umarım hesaba katıyorlar dır.
Türklüğü kötülemek, aşağılamak, moda haline gelmiş
gibi bazı insan tipleri bir yerlerden emir almışcasına hep bir ağızdan Türkleri
kötü göstermeye, aşağılayıcı cümlelerle hakaret etmelerinin sebebi ne ola
ki?Gerçi maddiyata, makam ve mevkiye tamah edenlerin, kendi ırkını ve hatta
dinini bile değiştirebileceği de insanın aklına gelmiyor değil.Bazı ırklara,
bazı milletlere hayranlık duyulması, övgüler yağdırılması normaldir. Ancak
kendi ırkını ve milletini kötülemesi, aşağılaması, ırkından utandığını
söylemesi normal olabilir mi?
Bazı ırklara da Araplara da hayran olunabilir,
onlardan övgüyle de söz edilebilir. Ama bir Türk nasıl Araplaşabilir ki? Kimse
benim ırkçılık falan yaptığımı da zannetmesin. Kim hangi ırktan ve soydan olursa
olsun hepsine de saygı duyarım.Fakat saygıyı da hak etmek gerekir. Araplaşan Türkler, keşke hayran oldukları,övgüler yağdırıp methiyeler
düzdükleri Arapların Osmanlıya yaptıklarına bir baksalar da tarihi gerçeklerle
yüz yüze gelmiş olsalardı demekten de kendimi alamam.
1916 yılında İngilizlerin kışkırtmasıyla, kendilerini
koruyan Osmanlı kuvvetlerine karşı ayaklanan ve Türkleri arkadan vuran Araplara
hayranlık duymak ve Türklüğü aşağılamak nasıl bir duygu ve düşüncenin insan
üzerinde yaptığı tahribattır acaba? Bu ayaklanmadan sonra Mekke Emiri Şerif
Hüseyin, bağımsızlığını ilan ediyor. Yüzbinlerce Türk askerinin arkadan
vurulmasından sorumlu olan Şerif Hüseyindir. Ayaklanmanın bastırılması için 4.
Ordu'dan bir kısım birlikler Hicaz'a gönderilir. Ordunun geri kalan kısmıysa,
Gazze-Şeria-Birüsseba hattında savunmaya çekilir. 1917 Baharında İngilizler,
Gazze’ye saldırır...24 Ekim 1917'de 138.000 askerle taarruza başlayan
İngilizler,Birüsseba-Gazze Savaşı'nı kazandılar. 9 Kasım 1917'de Kudüs düştü.
Yığınaklarını artıran ve askeri mevcudunu 460.000'e yükselten İngiliz ordusunun
19 Eylül 1918'de Filistin'de başlattığı taarruz hızla gelişti ve Filistin
tamamen İngilizlerin eline geçti. (1)
Bugün Filistin topraklarında akan kan ve gözyaşı dan
Araplar sorumlu değilmiş gibi... "Tarihin beş devresinin ikisini açan,
fikrin terakkisine ve dolayısıyla hürriyete ve medeniyet-i kâzibeye (yalancı
medeniyete) değil, medeniyet-i hakikiye hizmet eden, mazlum milletlere yeni ruh
üfleyen" Tükler, (2) ne oldu da veya nasıl bu hale getirildi de,
Araplaşmaktadır. Yoksa ruhlarını yitirdiler de başka ruhların arkasına mı
takıldılar? Bu ve bu gibi düşünen sözüm ona ruhsuzlar,1917'de esir düşen
Mehmetçiklere su bile vermeyen Arapın ruhu, İngiliz ruhu ile ruhlanmış olduğunu
eğer biraz tarih okurlarsa öğreneceklerdir.
Doğu Türkistan’da, Karabağ’da ve dünyanın diğer
ülkelerinde yaşayan Türkler,zulümlere uğrarken, katledilip acılar içinde göz
yaşları dökerken seslerini çıkarmayan, görmezden ve duymazdan gelenler zaten
Türklüklerini ve insanlıklarını yitirmemiş olsalardı yalnız Filistin’deki zulmü
değil, dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan zulümleri de görüp tepki
gösterirlerdi. Yemen’de ve bazı Arap ülkelerinde yaşanan açlık ve sefaletten,
zulüm ve katliamdan da sorumlu olanların Araplar olduğunu da unutmamak gerekir.
Türk milleti, dünyanın geleceğinde etkin roller
üstlenmiş, tarih sayfaları açıp kapayarak yeni çağlar açmış bir büyük millet
değil mi?Batılılar, bu asil milleti 1096 tarihinden, Haçlı Seferlerinden beri
tanımaktadır ve onun eşsiz cesaretini, zekasını, gücünü elbette bilmektedir.
Atatürk’ün önderliğinde kazanılan Türk Kurtuluş Savaşında yedikleri köteğin
acısını da bilmekte ve hiç unutmamaktadırlar.Türkün bu gücünü kıskanan,
çekemeyen ve gücünü kırmaya, yok etmeye uğraşan Türk düşmanları, Türk'ün dinine
ve diline öteden beri hep saldırmışlar, hep nasıl bozarız,ne şekilde yıkarız
diye plan ve projeler geliştirmekten bir an bile geri durmamışlardır.
Bu dev cüsseyi zayıflatmak, onu güçten düşürmek, o
vücudu yıpratmak ve dayanma gücü bırakmamak için de Türk düşmanlarıyla
işbirliği yapmaktan çekinmemişlerdir. Kanındaki asaleti, ruhundaki soyluluğu,
cesaret ve sahip olduğu üstün vasıfları bir tarafa bırakıp veya inkâr ederek,
başka kapılara kul ve köle olmak isteyenlerin kanları zaten Türk kanı olamaz.
Eğitimsiz ve cahil, Tarihini bilmeyen insan yığınları, başka milletlere kul ve
köle olmaktan kendilerini kurtaramayacak duruma geleceklerini de bilmeleri
gerekir.
Cahil daima cehaletini bilir. Ama bu cahilleri çeşitli
imkansız vaatlerle kandırırlar ve işleri bittiğinde de çöp kutusuna atarlar.
Kendi ırkını, milletini kötüleyerek, aşağılayarak başka mecralara yelken
açanlar ya hüsrana uğramış ya da özen duyduğu milletlerin kölesi haline
gelmekten kurtulamamıştır. Çünkü, kendi ırkına ve milletine ihanet edenler,
sonradan hayran olduğu milletlere de ihanet edebileceği düşünülür ve kendisine
köle muamelesi yapılır.
Gözlerimizi yumup hayallerimizde biraz tarihi
canlandıralım; "Türkün Türk’den başka dostu yoktur" Tarihin sayfaları
bu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmektedir. Ama gerçeklerden bi haber
olan, doğruları ve yanlışları sormayan ya da sorgulamaktan korkan veya
korkutulan, vicdanını köreltmiş, maddi imkanlara kişiliğini satmış olanlar ne
tarihini bilir, ne gerçekleri ne de kendinden haberi olur.
(1) Tarihe yön veren olaylar
(2) Avram Galanti