Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Kaf Dağının Sarı Çıyanları


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 13 Eylül 2017
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 15:57
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=24549


Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıllarda, yeryüzünde Türklerin kurduğu iki devlet vardı. Bunlar Osmanlı Devleti ile İran topraklarında hüküm süren Kacar Hanedanlığı idi. Diğer topraklarda yaşayan Türkler, Rus Çarlığı ve Çin yönetimi altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Birinci Dünya Savaşı'nda Batılı emperyalist devletlerin hedefinde ise, Doğu medeniyetinin ( Türk İslam dünyasının) öncüsü olan Osmanlı Devleti vardı. İşgalci ve sömürgeci emperyalist ülkeler, bu Türk Devletinin yıkılması ve paylaşılmasına dair planlar yapıyorlardı. Bölmek, parçalamak, yutmak ve zulüm yapmak olan planlarının gereğidir ki, Rus Bolşevikler, Ermeniler ve İngilizler,1918 yılında, Kafkaslarda yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimizin, topraklarını işgal ederek, genç, yaşlı, çocuk, kadın demeden katletmiş ve evlere doldurup yakmışlardır. Soydaşlarımızın bu çığlıklarına koşan Osmanlı,Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Paşa komutasında,Türk Kafkas İslam Ordusu'nu bölgeye göndermiştir. İşte bu yazı, kahraman Türk askerlerinin, hikayesinden sadece kısa bir bölümdür. 

Sözlerime başlamadan önce, bölge hakkındaki bazı bilgilere göz atalım: Dağıstan, Kafkas Dağlarının güneydoğu bölgesi ile Hazar Denizi arasında kalan bölgede yer alır. Azerbaycan adının ise, Büyük İskender'in hizmetine giren İranlı bir memurun isminden geldiği rivayet edilmektedir. Kafkas sıra dağları ise, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında kuzeybatı-güneydoğu hattında uzanır. Karadeniz'in doğu kıyılarında, Rusya Federasyonu'nun yönetiminde bulunan topraklardan başlayıp, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün kuzey bölgelerinde Hazar Denizi'ne kadar ulaşır. Kafkas Dağları'nın genişliği yaklaşık iki yüz kilometredir. Ayrıca bu bölge, "Kaf Dağı" ismiylede anılır. Kafkas Dağlarında, nüfus bakımından fazla bir yekûn tutmayan pek çok Müslüman Türk grubu vardır. Kafkas Türkleri arasında Kıpçaklar, Karaçaylar, Karabulaklar, Kumuklar, Balkarlar ve Avarlar önemli yer tutar. Çerkezler, Çeçenler, Gabardinler, Osetinler, Aphazlar (Abazalar) ve nüfusları az olan pek çok Müslüman grup, Kafkasların yerli halklarını oluştururlar. 

Geçmiş dönemlerde de, Çarlık Rusya,Türk ve Müslüman halkın yaşadığı toprakları işgal etmiş, halka zulm yapmış, işkencelerden geçirmiş ve kendi dillerini dahi konuşamaz duruma getirmiştir. Çarlık Rusya, 1556 yılında, Hazar Denizi'nin kuzeybatı kıyısında bulunan ve bir Türk şehri olan Astrahan'ı işgal etmiş. 1784'de de Kafkasları kuzeyden güneye bağlayan Dar-lâl geçidini ele geçirmiştir. Rus askerleri, Kuzey Kafkaslarda hakimiyetlerini pekiştirdikten sonra, 1810 yılından itibaren güney ve doğu bölgelerine yönelik saldırılarını artırınca, Kuzey Kafkaslardaki Rus istilasına karşı Türk ve Müslüman halklar birleşerek, vatanlarını savunmaya başlamışlardır.

Rus istilasına karşı Şeyh Mansur ve İmam Hadis ile başlayan mücadele, Tayni Beybulat ile devam etmiştir. 1829'dan 1859 yılına kadar süren İmamlar Dönemi, Rus işgaline karşı direnmenin en önemli halkasını meydana getirmiştir. Dağıstan'da Gazi Muhammed ile başlayan İmamlar Dönemi, İmam Hamzat'ın ardından İmam Şamil ile en şanlı devrini yaşamıştır. Şeyh Şamil'in Rus kuvvetleri tarafından tutsak edilmesinden sonra Kafkaslar tamamen Rusya'nın kontrolüne girer. 1860'lardan itibaren, bir yandan Güney Kafkaslar ile Kuzey ve Güney Azerbaycan'da işgali sürdürürler, bir yandan da hakimiyetlerini pekiştirdiler. Ruslar, Türkler ve Müslüman halklara her türlü baskı, şiddet, işkence ve sürgün politikası uygulayarak, onları sindirmeye çalıştılar. Bölgeden yapılan sürgünler o derece ileri boyutlara varmıştı ki, bazen bir köy, kasaba ya da şehir halkının tamamı zorla başka yerlere göç etmek zorunda bırakılıyorlardı. 

Doğup büyüdükleri evlerinden, yurtlarından sürülen Türklerin yerine ise Ruz Kazakları yerleştiriliyordu. Rus Çarlığı'nın baskı ve şiddet politikasına rağmen, Sovyetler Birliği kuruluncaya kadar, Kafkaslarda ortak lisan Türkçe idi. Kafkasların büyüklü küçüklü pek çok halkı arasında herkes Türkçeyi bilir ve konuşurdu. Dağıstan'da yaklaşık 100 ayrı halk topluluğu yaşamaktaydı. Kalmuklar, Avarlar, Darginler, Kumuklar, Nogaylar, Azeriler, Laklar, Tabasaranlar, Lezgiler, Çeçenler, Rutullar, Agullar, Tatlar ve Ruslar, nüfus bakımından bölgedeki en kalabalık gruplar arasında yer alıyordu. Kuzey Kafkaslarda yaşayan halkın büyük çoğunluğu Türk asıllıdır. Dağıstan Türkleri,1877 yılındaki Osmanlı-Rus harbinde ayaklanmışlar ve bölgeden Rusları çıkarmışlardır. Fakat savaşın sonucu Rusların lehine dönünce, Dağıstan'daki ayaklanma da kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Dağıstan ve Kafkaslarda yaşayan Türkler, 1905 yılında Çarlık Rusyası emperyalizmine karşı bir kere daha isyan edip ayaklanmışlar, ancak bu da sonuçsuz kalmıştır. 

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kuzey Kafkaslarda yaşayan Türk ve Müslüman kavimler, Rus Çarları tarafından Terek Irmağı boyuna yerleştirilmişler, fakat burada da Rus Kazakları ile Kızıl Bolşeviklerin baskıları ve saldırılarına maruz kalmışlardır. Dağıstan'da Rus Kazakları ve Rus göçmenlerinin nüfusu 500 bin civarındaydı. Bunların dışında 5 milyon da Türk ve Müslüman ile bazı yerli halk yaşıyordu, ancak Rus ve Rus kazakların sahip olduğu araziler hem verimli yerlerdi hem de Türklerinkinden iki kat fazlaydı. 

Birinci Dünya Savaşı'nda Rus Çarlığı yıkılınca, KafkaslardakiTürk ve Müslüman halklar, bir yandan İngiliz ajanlarının kışkırtması ve birbirine düşürmeleri, bir yandan Çarlık taraftarlarının baskı ve tehditleri, bir yandan da Bolşeviklerin saldırıları arasında kalmışlardı. Azerbaycan'da ise Bolşeviklerin yönetimi ele geçirmeleri ve önemli sayılabilecek bir ordu kurmaları, endişelerini daha da artırıyordu. Bu durum karşısında birlik olma yollarını arayan Kafkas halkları, bağımsız bir devlet kurabilmek için harekete geçerler, ancak askeri müştereklerde bile bir uzlaşmaya varamıyorlardı. Bölgedeki Türk ve Müslüman halklar, bu kargaşa arasında Mayıs 1917'de Viladikafkas şehrinde bir kongre topladılar. Bu kongrede, bütün Kafkasları içine alacak milli bir devlet kurulması kararlaştırılır. Timurhan Şura şehrinde de Kuzey Kafkas halkları ve Dağıstan Türklerini kapsayan Dağıstan Kavimler Birliği adlı milli bir komite kuruldu. 

Bu teşkilatın başında Çar ordusunda subaylık yapmış Tapa (Abdülmecit) Çermoyev ve Haydar Bammat ile Pşemaho Kotsev gibi tanınmış kişiler bulunuyordu. Şeyh Şamil'in en önemli müridi ve adamlarından birinin oğlu olan Necmettin Gotsinski, Kuzey Kafkasların imamı, yani  dini reisi seçildi... Nihayet 11 Mayıs 1918 tarihinde Dağıstan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Osmanlı Devleti'nin müttefiki Almanya, aynı günlerde Gürcistan'nın bağımsızlığını tanıdı, ancak Dağıstan'ın hürriyetini görmezden geldi. Bakü'yü işgal eden Bolşevik ve Ermeni Taşnaklara, küçük milis kuvvetleri teşkil ederek karşı koymaya çalışan Azerbaycanlı Türkler, 31 Mart kırgını (Katliam)esnasında Dağıstanlı kardeşlerinden yardım istediler. Çünkü, Güney Kafkaslarda yaşayan Gürcü ve Türklerin en küçük bir askeri birlikleri yoktu.Ermeniler,kurdukları silahlı kuvvetler sayesinde Gürcistan ve Azerbaycan topraklarında yaşayan Türklere karşı büyük bir üstünlük sağlamışlardı.  

Kafkasların her köşesi insanlara ayrı bir güzellik, farklı bir dünya sunar. Kaf Dağı yücedir, aşılması zordur. Fuzuli'nin, baharı yazı anlatırken "yüz bin tümen çiçek dizildi" değişine nazire yaparcasına, yaz gelince Kaf Dağı yeşile bürünür. Şeki ve çevresinde de tabiatın bu ince nakışlarını görmek mümkündür. Şeki ya da eski adıyla Nuha şehri, Türkiye'nin şirin vilayeti Giresun'la kardeş şehir olmuştur. (Şeki'nin, Giresun'la kardeş şehir olduğunu yeni öğrendim)1937 yılına gelince, korku imparatorluğunun başındaki Stalin'in emriyle KGB tarafından sorguya çekilen Hacı İskenderden, "Kaf Dağı'nın Sarı Çıyanları" 1918 yılının hesabını sormuşlar ve vatanını, evini, namusunu savunan Buzovnalı kahramanın silah arkadaşlarının adını, listesini istemişler.Türk Ahmet Baba da,"Başgöynük'te ben sırtımı düşmana dönmem" demiş ve kahramanca şehit edilmiştir. Bakü'de, Türk Kafkas İslam Ordusu'na yenilen ve bölgeden, gemilerle ve trenle kaçan İngiliz askerleri, Osmanlı'nın sonunu getiren,Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından hemen sonra, Kafkaslar işgal edilmiş ve soydaşlarımız, kendi yurtlarında adeta esir hayatı yaşamıştır.

Kaf Dağı'nın Sarı Çıyanları, Ermeni Taşnaksütyun Partisi kurultayında alınan 17 maddelik kararın 4 maddesi: Doğu Anadolu'yu 6 vilayete bölerek, yapılacak faaliyetlere nezaret edilmesi ve buralarda ıslahatlar yapılması. 16 madde de ise: Kafkaslara Pan-İslamcılar adı altında kendi adamlarımızı göndererek, Rusya'ya karşı Müslümanların kışkırtılması ve isyana teşvik edilmesi için propaganda yapılmasını sağlamak için çalıştıklarını da unutmayalım!

Mondros Mütarekesi'nden önce, Sadrazam ve Başkomutanlık Kurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa, İstanbul Büyükada'da esir tutulan İngiliz Generali Thowsend'ın mütareke için arabuluculuk yapmasını kabul ettikten sonra, Ege Denizi Limni Adası'nda bulunan Mondros Limanı'nda, Osmanlı'nın sonunu getirecek olan Mütareke imzalandı. Ahmet İzzet Paşa, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından dokuz gün sonra görevinden istifa eder ve yerine, Tevfik Paşa getirilir. Tevfik paşa göreve geldiği gün,11 Kasım 1918 tarihinde, düşman kuvvetleri İstanbul'a asker çıkarır. Ahmet İzzet Paşa, istifa ettikten sonra, Ermenilerin İstanbul'daki temsilcisi, Paşa'nın ziyaretine giderek, Türk askerlerinin Bakü'de 30 bin Ermeni'yi katlettiğini, Karabağ'da ise askeri harekatın devam ettiğini iddia ederek, bölgede daha fazla insan ölmesinin engellenmesini istemiştir. 

Bu ve benzeri şikayetler üzerine Ahmet İzzet Paşa, 23 Ekim'de Nuri Paşa'ya şu telgafı çeker: - Ermenilerin İstanbul'daki temsilcilerinin söylediklerine göre, Osmanlı askeri birliklerinin Karabağ'da Şuşa'ya girdiği anlaşılmaktadır. Bu hareketin, karşılıklı katliama yol açabileceğinden, Karabağ'a ilerleyen askeri kıtalarımız varsa, derhal çekilecek ve geri alındığı Genel Karargah'a bidirilecektir... İngiliz komutanı General Thomson, 12 Kasım 1918'de Bakü'ye bir heyet göndererek, şehrin 17 Kasım 1918 tarihinde saat 10.00'da işgal edileceğini, bu yüzden Bakü'nün boşaltılmasını, Türk Kafkas İslam ordusu komutanı Nuri Paşa'dan resmi olarak ister. 
 
İmzalanan Mütarekenin şartları arasında olan, Kafkaslarda bulunan Türk Kafkas İslam Ordusu'nun bölgeden, kayıtsız şartsız çekilmesi başlamış ve İngiliz komutan General Thomson, beraberinde, 1.200 civarında İngiliz askeri ile Dağıstan'ın kuzeyine çekilen Biçerekov komutasındaki Çar ordusundan bir alay kadar Rus Kazağı ve birkaç yüz Ermeni asker ile, 17 Kasım 1918 tarihinde Çarlık Rusya bayraklarını taşıyan gemilerle Bakü limanına çıkarak, Kafkaslar işgal edilmiş olur. Bugün Azerbaycan, bağımsız bir devlet olmasına rağmen, toprakları olan karabağ, Ermeni işgali altında bulunmaktadır. Ama Türkiye ile Rusya arasında dostluk rüzgarları esmektedir. Bugün dünyanın dört bir yanında ise,Türkler ve Müslümanlar, kıyımlara uğruyor, zulüm ve işkence altında inim inim inliyor,yurtlarından göçe zorlanıyorlar. Türk ve Müslüman düşmanları da, plazalarında keyifle viskilerini ve kahvelerini yudumlayıp, Anadolu'yu  nasıl parçalar, nasıl böleriz; kültürel yozlaşmayı ve zihinsel dağınıklığı, milli şuur kaybıyla insanları nasıl sersemleştiririz diye, planlar yapıyorlardır. Elbette Türk milletinin de planları her zaman vardır. 

1 - Dr.Mustafa Görüryılmaz/ Türk Kafkas İslam Ordusu ve Ermeniler

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster