Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Gayretin Başarılı Olması


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 23 Temmuz 2017
Geçerli Tarih: 04 Mayıs 2024, 17:24
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=24447


İnsanların, başarıya ulaşması için, gayret göstermeleri gerekir. Gayrete iten gücün de irade olduğu bir gerçektir. Hayatı boyunca dürüst davranmaya ve iyi bir insan olmaya karar vermiş olan birisi, her şeyden önce, korkak davranmaması ve çekingenlik de göstermemesi gerekir ki, başarılı olabilsin; korkan ve çekinen birisinin başarılı olmasının imkansız olduğunu da bilerek emin adımlarla hedefine doğru yol alabilsin. Birde başarı, "başaracağım diyenindir" sözünün de unutulmaması gerekir. Bazı insanlar, mutlaka başarıya ulaşmanın hırsıyla, yalnız anladıklarını sandıkları alanlarda, mesuliyet almak eğilimini gösterirler. Bunun sonucu olarak da, hiçbir zahmete girmeden, ciddi bir çaba harcamadan ve toplum üzerinde yapacağı olumsuz etkilere aldırmadan, bencil bir düşünce ve davranışla, kendisinin başarıya ulaşacağı düşüncesiyle,bazı proje ve işlere karşı ilgi gösterirler.Ama, içinde yaşadıkları toplumun yararlarını umursamadan, kolay başarı peşinde koşmaları, çoğunluk rejimi olan demokrasi için bir handikap olduğunu düşünmeden, hareket ederler. 

Kendileri tarafından, sınırlı bir alanda, ölçülüp biçilip seçilen, sanayi, ticaret, bilim, güzel sanatlarda veya başka bir dalda, elde ettikleri önemsiz bir başarıdan ötürü gururlanmaları ise, işin en acıklı yönünü ortaya koymaktadır. Evlerinde, iş yerlerinde diktatörce davranan bu insanlar, toplum tarafından birer demokrat olarak değerlendirilirler. Vergilerini ödeyip fakir fukaraya bir koli yardım yaparak, topluma karşı görevlerini yerine getirdiklerine inanan bu insanlar, artık şahsi çıkarlarının arkasından koşmaya ve bunu elde etmek için de her vasıtayı kullanmaya hak kazandıklarını sanırlar.
Bunun sonucu olarak da, inançsız ve prensipsiz bir azınlık idareyi ele geçirir ve vicdansız insanlar ülkenin kilit noktalarını tutarlar; demokrasi de, bu tür insanların eliyle boğulmadan önce, demokratların kalbinde ölmüş olur. Toplum düzenini yaralayan zararlı bir inanç daha vardır ki o da; insanların, aynı zamanda paralel olarak sürdürdükleri ekonomik ve politik yaşantıları sırasında, namuslu ve dürüst kalamayacakları dır. Bu peşin yargının insanların şuurları altına yerleştirdiği sakat inanış, onları, çevrenin bu görüşüne inanmaya zorlamakta, sosyal, politik ve moral bakımından haksız olan davranışları hoş görmeye hatta onlardan faydalanmaya itmektedir. 

Acısını duyan veya hisseden milyonlarca insanın, meşru olmayan bu haksız durumlara son verecek bir sistemi bulmak için, büyük çabalar harcadıklarına şaşırmamak gerekir. Ayrıca yakasını, başarı hırsının pençesine kaptıran bir insan, her davranışıyla kendini belli eder. Böyle bir insan tipi, bütün şerefleri tek başına kendine mal etmek de ister. Arkadaşlarının, dostların düşüncelerine kulak vermeyi ise güçsüzlük sayar. Onun için kollektif çalışma, bir beceriksizlik belirtisidir. Bu gibi insanlar, kıyama durdukları, dua etmek için diz çöktükleri mihrabın önünde, kendi iradelerinin büyüklüğüne secde etme gibi bir duruma da düşerler.

İnsan şahsiyetinin bu karmakarışık mekanizması, acaba nasıl değiştirilebilir?.. Bu problemin çekirdeğini, insan iradesinin hangi metotlarla esaslı bir devrime tabi tutulması lazım geldiği düğümünde aramak lazımdır. İradesiz insan kişiliği, bir et ve kemik külçesinden başka bir şey değildir ve erimeye mahkumdur.Bu nedenle,insanlarda iradenin bulunması mutlaka lazımdır. İradeye hakim olmak suretiyle, manevi ve ruhi bir çöküntünün elde edilebileceğini bilen zalimler, modern metotlar uygulamak suretiyle, fiziki ve ruhi işkencelerle irade gücünü yok ederler. İrade gücünü yok ettikten sonra da, insanları, birer robot haline getirip, kendi efendilerinin emirleri altına almaya çalışırlar. 

İrade belki zorlanmak suretiyle, boyun eğmeye mecbur edilebilir. Fakat iradenin mecbur edilmesi veya şekillenmesi, ancak, manevi bir inanışla ve varılacak kati bir kararla mümkün olur. İnsanlar, yaradılış itibariyle, işin kolayına kaçmak eğilimi gösterirler. Hayal ettiğimiz, fakat hayatımızda hiç uygulamadığımız bir idealimiz, bizi pençesinde kıvrandıran, hırs, ihtiras, acı ve üzüntülerin katı gerçeğine karşı koyacak güce ulaşamamış olmamızdır. Kafamızda yaşayan ideal, bizleri kolaylıkla kendimizi olduğumuzdan daha akıllı ve üstün görmeye iter. Nitekim insanlar, kendileri hakkında, hayallerinde yaşayan ideale göre, komşuları ve dostları hakkında ise onların davranışlarına göre hüküm verirler.

Sıkı sıkıya bağlı olmamız gereken, manevi esasları bildiğimiz halde, onları uygulamaktan imtina ederiz. Bu ruh haleti ise, üzerimizde, duygu hazinemizi uyuşturan bir afyon etkisi yapmaktadır. Bizler de haklı olduğumuz kuruntusu altında, düştüğümüz bataklığa derinlemesine saplanmaktan kendimizi kurtaramayız. Eğer bizler; dürüstlüğü, yürek temizliğini, sevgi ve saygıyı, samimi bir surette ve mutlak ölçü ve kıstaslarla ele alarak imanlı bir inanış içinde uygulayacak olursak, o zaman nerede bulunduğumuzu ve neleri değiştirmek lazım geldiğini, başarı ama, nasıl bir başarı istediğimizi, bütün çıplaklığı ile görmek imkanına kavuşmuş oluruz.

Bazı insanlar fazla konuşurlar, her şeyi bilirler ve her şeyin en iyisini yaptıklarını söylerler. Çok konuşanlar, insanlara yardım etme fırsatını bulamazlar ve fırsat bulsalar da fırsatı ya değerlendiremezler ya da ellerinden kaçırırlar. Bir görev yüklenildiği zaman da, yerine getirilmesi sırasında, kendi yaşantısından bahseder veya söylediklerinden çok daha inandırıcı olmaya çalışırlar. Halbuki, insanların kalplerini ve güvenlerini kazanabilmenin sırrı, onlarında konuşmalarına fırsat vermek ve onları sabırla dinlemektir. Yürek ne kadar rahatsız olursa, o derece fazla konuşulur. Mesela bir toplantıda konuşurken, diğer insanları unutarak, yalnız kendi nefsini düşünenler,  şahsını ortaya çıkarır ve böylelikle, her ortamda ve her yerde,odak noktayı teşkil etmek gibi bir  sevdaya düşerler.

Başarı tutkusunun esiri olmamak gerekir. Başarı tutkusunun esiri olan insanların, aşırı derecede makam,mevki ve şöhret düşkünü oldukları her yerde kendini belli ederler. Bu şahıslar rahat bir nefes bile alamazlar. Hayatları boyunca yalnız kendileri konuştukları için, başkalarının konuşmalarına fırsat vermezler. Başkalarının konuşmalarını, engellemek için de her yolu kendilerine tanınmış bir hak olarak görürler. Bu gibi şahıslar, sırf kendilerini övmek ve yükseltmek için, diğer insanları durmadan eleştirir ve tenkit etmekten de geri durmazlar. 

Ayrıca başarı hırsına yakasını kaptıran insanların, kuvvet ve otoriteye dayanan, bir tek ideolojisi vardır. Bu şahıslar; tek taraflı, saygısız ve vicdansız olurlar ve vermiş olduğu kararlardan asla dönmezler. Onların tek istediği ve ölçüleri, hedefleridir. Hedefe varmak için de, gerekli olanın kuvvet olduğu düşüncesidir.Kullandıkları vasıtalar, haklı veya haksız olması hatta gaygi meşru olması, onları hiç mi hiç ilgilendirmez. Bu da, gayretlerin nasıl bir başarı ve nelerin başarılmak istenmesi acaba diye düşünülmesine yol açmaz mı? Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmak ve  "gayretin başarılı olması" için, hırs ve nefsin bağlarından kurtularak azat olmak gerekir. Dürüstçe ve samimiyetle, başarının yolu, merhamet etmek, hak, hukuk ve adaletten ayrılmamak, bağırıp çağırmamak, kimseye hakaret etmemek, kimseyi aşağılayıp hor görmemek, kırmamak ve dökmemek de gerekir.

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster