Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


İslam, Hür İrade ve Özgür Tercih


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 27 Mart 2017
Geçerli Tarih: 03 Mayıs 2024, 22:13
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=24163


İSLAM, HÜR İRADE VE ÖZGÜR TERCİH

İslam Dini zorlama ve dayatmayı değil, hür irade ve özgür düşünceyi esas alır. İslam dinine mensup olan bir insan, kim olursa olsun veya hangi mevki ve makamda bulunursa bulunsun, temel insan haklarına ve evrensel hukuk kurallarına uygun hareket etmiyor; bir başkasının hakkına,hukukuna saygı göstermiyorsa, dinin özü olan sevgi ve hoşgürü kurallarına göre davranış sergilemiyor demektir. Bir toplumda, sevginin yerini nefret, saygının yerini horlama ve hakaret alırsa, o toplumun asayişi de bozulur, dirlik ve düzeni de sarsılır. Asayişi bozulan  toplumların, güvenliği de bozuk olur, emniyeti de sağlam olmaz. İslam dini, çoğulculuk anlayışını benimser. Tek olan yalnız Allah'tır.Dünya üzerinde yaşayan insanlar,hangi din ve hangi inanca sahip olursa olsunlar, hangi görüş ve düşünce içinde bulunursa bulunsunlar, hür ve özgürlük içinde yaşamaya hakları, kendilerine Allah tarafından verilen bir haktır. Düşüncelerini ve kararlarını kişilerin isteklerine ve yönlendirmelerine göre yapmazlar, kendi istedikleri gibi tercih yapmaya hakları vardır. Kâinatın sahibi yalnız Allah'tır. Ama kâinat Allah tarafından bütün insanların yararlanması için yaratılmıştır. Toprak, su, hava, yaz ve kış, ay ve güneş, bütün insanlara hizmet etmek için yaratılmıştır. Yani her insanın bunlardan yararlanma ve istifade etme hakkı vardır. Allah, bütün bu varlıkları, tek bir insanın kullanması için yaratmamış, inanan ve inanmayan bütün insanlar için yaratmıştır. 

Yani İslam; hem "din"dir, hem de "hak hukuk ve adalet düzenidir" Kur'an ve sünnet bize itikat, ibadet ve muaşeret hususları yanında, eşitlik, hürriyet, hak ve adalet düzenin temel esaslarını da öğretmektedir. İslam'da İman ve ibadet kısmı "özel" dir, samimiyetle inananlar için geçerlidir. Ama "hak hukuk ve adalet" kısmı "evrensel" dir ve  herkes için gereklidir. İslam'da adam ayırıp kayırmak, ibadete zorlamak, ibadet etmeyenleri dinsizlikle, imansızlıkla suçlamak yoktur. İbadet etmeyenleri suçlayanlar, Hz. Ömer'in şu sözlerine kulak vermeliler.

Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- da şöyle der:

“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;

Konuştuğunda doğru söylüyor mu,

Kendisine bir şey emânet edildiği zaman emânete riâyet ediyor mu,

Dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326

Bir kişiyi veya topluluğu döverek veya tehdit ederek Müslüman olmaya zorlamak veya bizzat mecbur tutmak yasaktır ve yanlıştır. Çünkü o takdirde insanlar mümin değil münafık olacaktır. Yani gerçekte aklı yatmadığı ve inanmadığı halde, zorlama sonucu zahiren inanmış gibi yaparak veya görünerek ve daha tehlikeli bir konuma girecektir. Allah, Peygamber Efendimize, yalnız tebliğ etme görevi vermiştir. Ceza da mükafat da Allah'a aittir. İnsanlar,  şahsi konularda olsun veya  genel konularda olsun, kararlarını verirken özgürce verebilmeli, tercihlerini de verdikleri karar doğrultusunda yapabilmelidirler. Cenab-ı Allah,bütün insanları ayrı ayrı yaratmış, akıl vermiş, fikir vermiş,düşüncelerini açıklamaları için de, hür irade, özgür tercihte bulunma özgürlüğü, vermiştir. Onun içindir ki, İslam dini hoşgörü ve sevgi dinidir.

İslamiyet, her dinden her kavimden, her görüş ve her düşünceden, her sınıf ve her seviyeden bütün insanların, birlikte barış ve birlik içinde yaşaması ve herkesin temel insan haklarıyla kişisel hürriyetlerini, başkalarına zarar vermeden kullanma disiplinidir. İslam hukukunun temel kaynağı ve asıl dayanağı Kur'andır.Sünnet ise Kur'anın ilk yorumu ve örnek tatbikatıdır. Bu temel ve genel esaslar hem aklı selime, hem ahlaki ve vicdani ölçülere, hem de müsbet ilme tamı tamına uygun düşmektedir. Dinin de, aklın da, ilmin de kabul ettiği bir gerçek de, hak ve hukukun üstünlüğüdür.Adaletin hakim olduğu devlet düzenin de, çeşitli mezhepler, meslek gurupları, dernekler, birden fazla partiler ve çeşitli kurum ve kuruluşlar olabilir, olması da normaldir.Ancak normal olmayan, bunların çoğalmasına ve yaşatılmasına veya taraftarlarına karşı düşmanca davranılmasıdır. 

Bu bakımdan İslam'da din-devlet çatışmasına, hür irade ve özgür tercih zıtlaşmasına, ahlâkla hukuk farklılığına asla yer yoktur. İslam'ın son ve mükemmel din olmasının sırrı ve hikmeti de zaten burada yatmaktadır. İmam-ı Gazali'nin dediği gibi İslamın en önemli gayesi:Dini, hayatı, aklı, nesli ve mülkiyeti korumaktır. Ama Müslümanlar cihat, (Din ve dünya saadeti için ciddiyetle çalışmak) yerine tembelliği, ilimde ise araştırma ve içtihat yerine taklitçiliği tercih etmeye yani, yerli üretim ve kalkınma gayretlerini terk etmeye başlayınca, bugünkü geri kalmışlığın pençesine düşmekten kendilerini kurtarmayı başaramamışlardır. İlim ve akıl yerine, hurafe ve saplantı hakim olursa, kişilerin de, ideolijilerin de tabulaşması ve onları "tartışılmaz ve dokunulmaz" kılması önlenemez bir hal alır.

Porf Dr. Ahmet Akgül'ün "Din Devlet Demokrasi" kitabında bakın ne diyor: "Takva perdesi ve tarikat terbiyesi" adı altında, aslında hayırlı ve yararlı olan ve peygamberimiz tarafından bizzat yapılan ve tavsiye olunan bir çok spor ve eğlence bile haram kılınmış ve yapanlar şiddetle kınanmıştır" Peygamber Efendimiz, bir hadislerinde de: "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Dinde aşırılılıktan sakınınız, çünkü sizden öncekiler işte bu yüzden helâka gitmişlerdir" talimatını vermektedir. 

İşte bu noktada Allah'ın vahyine uyan samimi Müslümanların üzerine her zaman olduğu gibi bugün de çok büyük bir sorumluluk düşmektedir. Düzenbazların, sihirbazların, yalancıların, aldatan ve kandıranların, kendi menfaati için, ülkesini ve milleti ateşe atacak kadar gözü dönmüş olanların, millete tuzak kuranların olabileceği şüphesini, her daim yüreklerinde taşımalı ve ilahi cümleler kurarak fetva verebileceklerini de akıllarından çıkarmamaları gerekir. En önemlisi de, Adalet ve hürriyet arasında, yani "bireylerin hürriyetleriyle başkalarının hakları ve haysiyetleri" ortasında tam bir uyum ve dengenin olup olmadığına tarafsız ve yansız olarak bakmaları da gereklidir. Unutulmamalıdır ki, "hür irade ve özgür tercih" İslamın bir emridir. "Şüphe yok ki, Allah adaleti ve iyilik yapmayı, yakınlara karşı cömert olmayı emredip, çirkin olan kötü görünen şeylerle, haksızlığı ve taşkınlığı yasaklıyor ve size böylece düşünesiniz diye öğüt veriyor" (Nahl Suresi 90) buyurmaktadır.                                                                                           

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster