Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 17 Ağustos 2016
Geçerli Tarih: 30 Nisan 2024, 13:15
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=23576
Cemaat,Tarikat ve
Siyaset
Bir ülkede;
Hukukun üstünlüğü
ilkesi işlemiyorsa,
İnsanlar hak ve
özgürlüklerini evrensel çerçevede kullanamıyorsa,
İnançlar arasında
eşitlik sağlanamıyorsa,
Düşünceyi ifade etme
özgürlüğü yoksa,
Gerçek laiklik
olmazsa,
Dört yılda bir yapılan
yerel ve milletvekilliği seçimleri göstermelik bir hal almışsa,
O ülkeye karanlık
güçlerin hâkim olması kaçınılmaz olur. Ne yazık ki, bugün ülkemiz böylesi bir
duruma düşmek üzeredir.
Kuruluşundan bu güne
kadar birçok cemaat ve tarikatlar AKP içinde açıktan örgütlendiler. Bunlardan
en güçlüsü Gülen cemaati oldu. Çünkü bu cemaat Türk-İslam sentezi olan resmi
ideolojiyi çok iyi kullandı. Dolayısıyla ülkenin sivil alanlarında (Vakıf,
dernek, şirket…vs). ve devlet kurumlarında çok etkili bir konuma geldiler.
“Bu hükümet döneminde
maalesef kamu örgütlenmesi cemaatler koalisyonuna terk edildi. Bakanlıklar
paylaşıldı cemaatler arasında. Belli bakanlıklar bazı cemaatlere verildi. Belli
bakanlıklar başka cemaatlere verildi. Şimdi FETÖ denilen cemaat dışında kamuda
örgütlenen başka cemaatler olduğunu bilmiyor muyuz, biliyoruz. Ve bunlara bu
hükümet bugün dahi güvence veriyor. ‘Bizim hedefimizde sadece Fetullah Gülen
cemaati vardır, FETÖ cemaati vardır onun dışında kimse yoktur’ diye güvence
veriliyor. 'O cemaatten temizledik başka cemaate verdik' anlayışının bu
aşamadan sonra kamuda olmaması lazım.” (1)
AKP iktidarı
tarafından kamu örgütlenmesi cemaatler koalisyonuna terk edildiği, Sayın Sezgin
Tanrıkulu’nun yukarıdaki mesajından anlaşılmaktadır.
Esasen tarikat ve
cemaatlerin en yoğun olarak örgütlendikleri kurumların başında belediyeler
gelmektedir. AKP’li belediyelerde farklı tarikat ve cemaatlerin etkin olduğu
tahmin etmek zor değildir. O nedenle bu gibi belediyelerde hangi cemaat ya da
tarikat etkiliyse, kişiler ve kurumlar buna göre işlerini yürütmeye
çalışıyorlar.
Bu durum bize açıkça
göstermektedir ki, “(…) Fethullah Gülen Cemaatinden boşalan yerlere hızla
Süleymancılar, Nakşibendiler, Menzilciler, İsmail Ağa Cemaatçiler, Işıkçılar,
Tebliğciler, Aczmendiler, Yahyalı Cemaati, Cerrahi Cemaati, Haydar Baş ve
Kırkıncı Hoca Cemaati gibi ve başkaca cemaatler dolacaklar, kadrolaşacaklar...”
(2)
Tüm bunlar; resmi
ideolojinin “TEK”lik mantığına dayalı göstermelik demokrasi nedeniyle oluyor.
Gülen Cemaati’nin
darbe girişimi üzerine eski Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül şu tespiti yaptı;
"Gerek yeni bir cemaat olsun, ideolojik bir yapı olsun, siyasi yapı olsun
eğer aklını fikrini bir kişiye teslim ederse sonu böyle olur…” (3)
Sayın Abdullah Gül’ün
bu tespitine ben de katılıyorum.
İnsanlar başkasının
aklından yararlanabilir. Ancak kendi aklını da özgürce kullanmalıdır.
Ne Tevrat ne İncil ne
de Kurana
Benim başım benim gövdeme bağlı
Ne hacı hoca’ya ne de
ruhbana
(Feramuz Acar)
Türkiye’yi bu
çıkmazdan kurtarmak, özgür bir ülke konumuna getirmek için demokratik kurum ve
kuruluşların birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. O nedenle,
herkese ideolojik mücadelesini bundan sonraki aşamaya ertelemesini öneriyorum.