Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 31 Mayıs 2016
Geçerli Tarih: 09 Mayıs 2024, 01:08
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=23134
Yaşadığınız Hayatta
Engellilerde Var…Tuncay Erden
Yaşadığınız bu gök
kubbenin altında hayatı paylaştığınız ama fark etmediğiniz, görüp görmezden
geldiğiniz, bazen de bakarken içinizin burkulduğu, duruşuyla sizi üzen birileri
daha var. Engelliler.
Bu trajik durum,
aslında görüp ama fark etmediğiniz bir olgu. Bu durum daha çok, toplumun
engellilik adına bir bilince sahip olmamasından kaynaklanıyor. Engelli nedir,
engelli kime denir. Fiziksel engellilerle zihinsel engellilik nedir ve nasıl
ayırt edilmelidir.
Engellilerle engel
durumuna göre hayatı nasıl paylaşırım bilinci henüz oluşmamıştır. Toplum;
Engellileri dilenci, ihtiyaç sahibi, hastalıklı, ve hatta Allah’ın günahından
dolayı ceza verdiği kimseler olarak görmektedir.
Toplumun yetişme kültüründe,
kıssadan hisse hikâyelerinde hep bu olgu işlenir.
Bilinçaltınızda yatan bu bakış açısı,
engellilerle ilişkilerinizde de belirleyici olmuştur.
Yani engellilik
bilinci ”Ateş düştüğü yeri yakar” değiminde saklıdır.
Engelli bir çocuğa
sahip olanlar, kendisi engelli olanlar; toplumda engelli bilincini oluşturmak
ve engelli sorunlarına çare olabilmek için gayret etmektedirler. Bu manzara
tamda yukarıdaki ifadenin doğruluğunu yansıtıyor.
Sayılacak çok şey var
aslında. Onları fark etmemenizin altında yatan onlarca nedenleri daha
sıralayabiliriz. Ama ben farklı bir yaklaşımla, bulunmak istiyorum.
Gelin empati
(duygudaşlık) kuralım. Davranış bilimcilerin her fırsatta yapmamızı önerdiği bu
yöntem, eminim ki engellileri anlamanız içinde faydalı olacaktır.
Şu soruları kendinize
sorarak başlayabilirsiniz;
Siz Hayatınız da, Adı
körlük ve sağırlık olan bir oyun oynadınız mı? Ya da bu oyunu oynayan birisine
hiç rastladınız mı?
Ömrünün sonuna kadar
bu oyunu oynamak zorunda olan birisiyle hiç tanıştınız mı? Onunla bir
yakınlığınız, bir sohbetiniz oldu mu hiç?
Kendinizi bir
engellinin yerine koyup, insanların içine bu şekilde çıkarak, onlar gibi
yaşamayı denemek hiç aklınıza geldi mi?
Fazla değil, birkaç
saat kendinizi engellinin yerine koyarak, insanlarla iletişim kurmayı
düşündünüz mü hiç?
Kendinize bir
engellinin gözüyle baktınız mı? Ya da engelli olduğunuzu düşünüp, sağlıklı
insanların size bakışını hiç dünündünüz mü? O acıyan bakışları ta yüreğinizde
hissedip iç geçirdiniz mi
Kendinizi bir
"ama" gibi hissederek, etrafınızdaki nesnelere, yakınızdaki insanlara
hiç dokundunuz mu?
Karanlık bir dünyada,
cisimleri hayal ettiniz mi?
Sevdiklerinizin yüzünü düşündünüz mü?
Bir odadan bir odaya,
ya da mahalle bakkalına gözleriniz kapalı gittiniz mi?
Bir görme engellinin,
insanlara çarpmamak için verdiği çabaya şahit oldunuz mu hiç? Bastonunu sağa
sola sallayarak yürürken, tereddüt içerisindeki görme engellinin yüzündeki
korkuyu fark ettiniz mi?
Caddede, Koltuk
değnekleriyle karşıdan karşıya geçmeye çalışan; daha şanslı iseniz tekerlekli
sandalyesiyle kaldırıma çıkmaya çabalayan bir bedensel engelliyle karşılaştınız
mı?
En temel ihtiyaçlarını
bile birisinin yardımıyla karşılamak zorunda olan birisiyle sohbet ettiniz mi
hiç? Onun dertlerini dinleyip çare için kafa yordunuz mu hiç? Arkadaşınızı
duymadan onunla konuşmaya çalıştınız mı?
Sizin için engeliler
ne ifade ediyor? diye kendinize sordunuz mu hiç ? Onlar sizin hayatınızda ne
kadar önemlidir? Ya da, sizin için hayatta önemli olan nedir?
Yoksa siz hayatınızda
bir engelli tanımadınız mı? Etrafınızda sizinle aynı hayatı paylaşan
engellileri fark etmediniz mi?
Siz, sokakta
engellileri görmeyince şehrimizde engellilerin sayısı az diye mi
düşünüyorsunuz? Oysa onlar şehri planlayanların, engellileri yok saymalarının
kurbanı olarak sokaktaki engellerden dolayı sokağa çıkamıyorlar. Bunu
biliyormuydunuz?
Onlar, Belediyelerin,
mimarların, mühendislerin, kısaca şehri planlayanların evlerine mahkûm
ettikleri mazlum insanlar!
Bir zamanlar şehir
dışında insanlardan uzak yaşamaya zorlanan engelliler, şimdi fiziksel
engellerden dolayı evlerinde yaşamak zorunda bırakılıyoruz.
Engellilerle hayatı
sevgiyle paylaşmayı denediniz mi? Aynı havayı ve zamanı paylaştığınız engellilere
dokunmayı düşündünüz mü?
Bazen gecenin bir
vakti kalkıp, aynanın karşısına geçip, kendinize; Yaşama gayeniz nedir?
Hayatınızı anlamlandıran paylaşmak olgusuna
ömrünüzde ne kadar yer vermişsiniz?
Ya da Neyi paylaştığınızı düşünün! Aynada
kendinize bakın, gecenin zifiri karanlığında, kendinizi fark edin!
UNUTMAYIN;
Paylaşılmayanın anlamı yok!
Bazen kendi kendinizle
konuşun. Hiçbir engeliniz olmamasına rağmen, kafanızdaki sorulara cevap
arıyorum.
İnsanların ömürlerinde
belli bir engellilik dönemi olsa, engelliler konusunda daha duyarlı, daha
bilinçli olurlar mıydı acaba? Engellilerin problemlerine daha fazla eğilirler
miydi? Onlarla olması gerektiği gibi ilgilenirler miydi? Diyorum.
Sevgili arkadaşlar;
her gün yüzlerce trafik kazası, deniz kazası, uçak kazası, iş kazası, yangın
vs. olurken sakatlanmayacağını kim garanti edebilir? yani her sağlıklı insan
bir engelli adayıdır.
Söylemeye gerek var mı
bilmiyorum? İnsanı hayata bağlayan tüm güzellikler engelliler içinde
geçerlidir. Fiziksel engelin duygularımızı öldürmediğini belirtmeye gerek varmıdır?
Engellilerinde umutları,
hayalleri, idealleri var…
Onlarında iş, aş ve
aile dertleri var. Engellilerde, sorumluluk üstlenmek ve hayata kendi istediği
gibi hazırlanmak istiyor. Tüketen değil, Üreten insanlar olarak aile ve ülke
ekonomisine katkı yapmak istiyorlar.
Onların sizin endişe
ve dertlerinizden farklı bir ağır yükleri daha var, engelleri. Bu engellerinden
kaynaklanan problemleri var. Bu onların bilmediğiniz dünyalarındaki büyük
sıkıntıları.
Sizlere düşen onlara
bu dünyanın kapılarını açarak, onlar içinde yaşanabilir hale getirmek. Hayatı
onlarla sevgiyle paylaşmak…