Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Geride Mor Salkımlar Kaldı


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 30 Mart 2016
Geçerli Tarih: 30 Nisan 2024, 01:41
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=22847


GERİDE MOR SALKIMLAR KALDI

Sen gittin gideli kim bilir kaç bahar geldi ve ben, kim bilir kaç kere daha senin hayalin ile boynu bükük açtım çiçeklerimi.

Köşkün bembeyaz ahşap duvarının dibine minicik bir fidan olarak ekildiğimde, buralar boy boy meyve ağaçlarıyla çevrili, önündeki dar yoldan geçen at arabalarının tozları ile dumanlı, boğazdan esen rüzgarın taşıdığı mis gibi deniz kokusu ile doluydu.

Asmalardaki üzümler yanındaki elma ağacının üzerini de kaplamış, beyaz ve kara dutun dalları birbirine dolanmıştı. Çiftliğin çocukları en çok dut ve erik ağacına tırmanmayı severdi. Paşa baba köşkü çevreleyen, boğazdan başlayıp dik yamacın en tepesine kadar uzanan çiftliğinin her ağacını tanır, hasat zamanı düzenlediği şenlikle saraydan gelen misafirlere meyvelerini gururla ikram ederdi.

 Ağaçlarıyla ilgilenirdi ilgilenmesine de en çok bahçesindeki çiçeklerine özenir, sabah namazından sonra yanımıza gelir, hepimize taktığı isimlerle hitap eder, uzun uzun sohbet ederdi.

Ben o çelimsiz fidan halimle ilk bahara ancak birkaç dal mor salkım açtığım yağmurdan sonraki bir sabah yanıma geldi. Tüm yapraklarım, üzerine sinmiş hafif tütün kokusuna karışan, geriye doğru yapıştırarak taradığı saçlarından gelen sabun kokusuyla doldu. Eğilirken yeleğinin cebindeki saatinin kordonunun hafifçe şıngırdadığını duydum. Muharremzade Paşa’nın sesi de, konuşurken tomurcuklarıma değen nefesi de ipek gibi yumuşacıktı.

Güneş sabah ışığını üzerime çevirdiğinde yapraklarımdaki su damlaları parlıyor, ince gövdem dallarımı taşımakta zorlanıyordu. Minik çiçeklerimi şefkatle okşarken gözlerini kapadı, yavaşça burnunu yaklaştırıp, derin derin içine çekip kokladıktan sonra “Ufağım sen, zarafetinle, asil renginle, kokunla, zengin ve lütufkar çiçeklerine bu evi mutlulukla sarmalayacaksın, çiçeklerini tam da kızım doğduğu gün açtın, size aynı isimle sesleneceğim, mor renk anlamına gelen Leylaki diyeceğim” diye fısıldadı.

Benim çiçeklerim ile senin hayata gelişin sadece isimlerimizi değil, sen gidene kadar bütün hayatımızı da birbirine dolayan, evi saran dallarım gibi sarılıp bir bütün oldu.

Her ilk baharda, paşa babayı mutlu etmek ve sana biraz daha yaklaşmak için azimle büyüyüp, eve daha da hızla tırmanırken, sen bahçeye indiğinde çiçeklerimi o minik tombul ellerinle alıp, içinde sakladığım bal tadındaki damlaları emerek, kokumu içine çekip, çiçeklerimden taç yapıp saçlarına takarak büyüdün.

Boyunla birlikle hızla uzayan, bahar güneşinde aralarına saklı bakır renkleri ile parlayan dalga dalga saçların, hep gülerek ve merakla ışıldayan, bana bakarken içinde sanki mor parıltılar saklı gözlerin ile bir Leylaki olduğunu tüm dünyaya ilan ediyordun.

Yağmuru bol bahar sabahlarında uyanır uyanmaz pencerenin koca ahşap camını sürgüsünden yukarıya gıcırdayarak kaldırıp, üzerindeki beyaz, yakası dantelli, kolları uzun gecelik entarinle başını dışarıya uzatıp önce ıslandığında yoğunlaşan toprağın, bahçenin tüm çiçeklerinin kokusunu içine çeker, sonra yüzünde benimkinden daha gösterişli çiçekler açtıran o kocaman gülümsemenle seslendirdin;

“Leylaki, seni duyuyorum. Kokunu tüm bahçenin güllerinden, hanımellerinden, hatta tam arkandaki kocaman ıhlamurdan bile önce duyuyorum” derdin. Kokusu olmayan rengarenk zarif laleler, göğe uzanan yüzlerini daha da gösterişle sana doğru açar, güller koca yapraklarını biraz da kıskançlıkla sallarken, bahçeyi çevreleyen çiçeğinin rengine bile adına vermiş erguvan ağaçları binlerce minik çiçeğinin hepsi dikkatini çekmek için yüzünü sana dönerdi. Ve ben işte o an gururla gerinir, en az birkaç boy daha atar, dünyanın en güzel kokan, en güzel görünen salkımını senin pencerenin etrafına dolarken mutluluktan kendimden geçerdim.

Koca dağlardan aşağı dökülen bir çağlayan kadar görkemli mor salkımlarım, bütün şehrin dilindeydi. Sırf beni, o kokusuyla da insanın içine işleyen çiçeklerimi görmeye Üsküdar’dan bile sandallarla gelirlerdi. Faytonlar ön yoldan geçerken yavaşlar, atlar toprakta sert ama ufak adımlarla giderken, sanki daha az toz kaldırmaya özenirdi. İçindekiler gözlerini kapatıp önce kokumun tadına varır, sonra tüm şehrin hayranlıkla baktığı Muharremazadelerin Leylaki konağının ihtişamını seyrederlerdi.

Baharın tadını doyasıya yaşadıktan sonra, bir Nisan sabahında yeniden çiçeklerini açıp seninle buluşmayı hayal ederek aylar süren derin uykuma çekilirdim. Köşkün tamamını çevrelediğim çiçeklerimi mutlulukla açıp, seni sürprizimle karşılamaya uyandığım bir sabah, dünya başıma yıkıldı.

Evde kimse yoktu.

Her penceredeki çiçeklerim, tavandan sarkan kocaman dallarım, binaya yapışmış tüm gövdem ile günlerce seslendim. Evi sarstım. Çiçeklerimi evin ahşap aralıklarından içeriye bıraktım ama ne bir iz gördüm, ne de bir ses duydum.

Evde kimse yoktu.

Günlerce çaresizlik içinde ağladım. Konağın her köşesindeki milyonlarca çiçeğimin içindeki balları gözyaşı olarak döktüm. Her sabah köşedeki minareden gelen ezan sesi ile uyanıp, rüzgar esmese bile kendimi sallayarak tüm çiçeklerimi, yapraklarımı sanki bir tufana yakalanmışım gibi sallayıp bağırdım. Ama kimse beni duymadı. Morlarım soldu, kokum kayboldu.

Zaman öylece geçip giderken bir gün koca kökümün dibinde, toprağın hemen altında, hafifçe yan yatmış, üzerine düşen yumuşacık akşam güneşinde parıl parıl parlayan ufacık bir mor salkım çiçeği fark ettim. Üzüntüden yorgun düşmüş yapraklarımı aralayıp, o parlak çiçeği dallarımın arasına aldığımda, Bundan iki sene önce Muharremzade Paşa babanın sana 18 Nisan 1922 günü, tam on dört yaşında olduğunda hediye ettiği ametist taşlı küpe ile göz göze geldim.

Nadide annenin kendi elleri ile ucuna adının baş harflerini, ortasına da bir dal çiçeğimi işlediği kesenin içindeki küpeyi gördüğündeki sevinçle dolu hafif bir çığlık atıp, önce annene sonra babana sarılıp, salonun ortasında nasılda döne zıplaya dans etmiştin. Yaprakları altından, başını sallayınca birbirine çarpan minicik çiçekleri mor taşlardan yapılmış küpeyi kulaklarına taktığında sen mutluluktan ağlarken, Muharremzade paşa ise yüzünü pencereye dönüp Allaha şükretmiş, gözlerine biriken yaşları zor saklamıştı.

Onu köklerimin arasına alırken, gövdemin kenarında, tam o küpenin yanında düzgünce kesilmiş dalı fark ettim. İşte o an dünya başıma yıkıldı. Bana kendinden bir parça bırakırken, yanına bir dal sürgünümü alarak veda ettiğini anladım. Bir daha dönmemek üzere gitmiştin. Hissettiğim acı, gövdemi kesen koca bir balta gibi yüreğimi parçalarken sustum. Yıllarca sessiz kalan bu ev gibi bende bir daha hiç kokmamak üzere sustum.

Sen gittin gideli, kim bilir kaç bahar geldi Leylaki. Budanmamış dallarım canımı yakıyor, susuz kalan köklerim yavaşça çatlıyor ama en çok çiçeklerimi seven eller, bana fısıldayan sesler olmayınca zorlukla açıyorum gözlerimi. Ölürken beni de yanında götürecek bu eski virane evin akıbetiyle belki de bir daha hiç açamayacak olduğumu bilerek döküyorum çiçeklerimi bahçedeki bakımsız otların arasına.

 Yapraklarında hissettikleri sıcak bir nefes, çiçeklerinin kokusunu almaya yaklaşan yüzler olmayınca önce güller dayanamadı, sonra hanımelleri ve evin arkasındaki koca manolya ağacı göçtü gitti. Ihlamur kaderine razı şifa kokan sarı çiçeklerini açıyordu ki, bir gün evin etrafını kazmaya başladılar. Elmaların, kirazların, eriklerin hepsini keserken, onu da söküp attılar. Toprağa, simsiyah kötü kokan zift döküp yol yaptılar, yanlarına gölgesi ile güneşimi, varlığı ile boğazdan aldığım havamı kapatan kocaman binalar diktiler. Bir erguvan kaldı bu eskimiş evin yanında, bir de her sene yavrularını doğurmaya gelen sessiz, sakin kediler.

Ben, her bahar ilk tomurcuğumu önce unutup sana kokmak için açıyor, tüm çiçeklerimle gördüğümde yokluğunu acıyla fark ediyorum. Artık boğazın poyrazına bile zor dayanan köşkün halen yaşadığını, birlikte nefes aldığımızı anlayınca dallarıma yerleşen buruk bir tebessümle, son kalan birkaç yaşlı çiçeğimi inatla pencerene dolayıp, anıların arasında geziniyorum.

 ayçE ayyıldız


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster