Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama: Hani mesele insanlık meselesiydi?
Kategori: Güncel
Eklenme Tarihi: 12 Ekim 2015
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 17:12
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=22077
Almanya‘ da
Mülteciler: Mesele İnsanlık Olsun!?
Federal Hükümetin
Başbakan yardımcısı Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar
Gabriel‘in açıklamasına bakılırsa, 2015 yılının sonuna kadar Federal Almanya
Cumhuriyetine (FAC) bir milyon mülteci
gelmiş olacak. FAC‘ ne gelmek isteyen mültecilerin sayıları arttıkça, ‚artık
bizim de bir kapasitemiz var ve ülkemize gelmek isteyen herkesi kabül etmede
zorlanıyoruz‘ türü serzeniş sesleri de toplumun tüm kesimlerinde yükselmeye
başlandı. FAC Şansolyesi sayın Dr. Merkel‘in Macaristan sınırana dayanan
onbinlerce mülteciyi orda kayıt altına alınmadan ülkesine kabülü yönünde ‚ bu
işin altından kalkabiliriz‘ demecinin ardından, FAC’ne gelmek isteyen mültecilerin
sayısında hızlı artış yaşanıyor. Ve gelinen aşamada Federal Hükümetin İçişleri
Bakanı sayın De Maizière’in ‚ bu işin
altından artık kalkılamayacağı‘ açıklaması, başta SPD olmak üzere toplumun
geniş bir kesmi tarafından‚anlayışla‘ karşılanıyor.
Alman kamuoyu, Temmuz
ve Ağustos aylarına nazaran şu sıralar ülkelerine her geçen gün sayıları
artarak gelen mültecilik akınından epeyce rahatsız olmaya başladı. Bu
rahatsızlığın temelinde yatan etkenlerin başında ise gelen mültecilerin
tamamına yakınının bir ‚İslam ülkesinden‘, yani nüfusunun büyük bölümü Müslüman
olan ülkelerden geliyor olmasıdır.
FAC’ne gelenlerin büyük bir kısmını şimdilik Süriye ve Balkan ükelerinden
gelenlerden oluşmaktadır. 2015 yılının ilk yarısında FAC’ne mülteci olarak
gelenlerin yüzde dağılımı şöyledir: Suriye
% 20,3, Kosova % 17,9 %, Arnavutluk % 13,6 %, Sırbistan % 6,3 %, Irak % 5,2 %,
Afganistan % 5,0%, Mekadonya % 2,6 %, Eritre % 2,2 %, Nijerya % 1,8 % ve
Pakistan % 1,7%. (http://www.heute.de/fluechtlingsschelte-vom-innenminister-de-maiziere-und-sein-spagat-40379846.html)
Bu verilere bakınca,
FAC’nin siyasi, toplumsal, inançsal, kültürel ve ekonomik bünyesine çok yabancı
olan mültecilerin doğal olarak beraberinde getirdikleri kendi inançları,
toplumsal, siyasal ve kültürel gelenek ve görenekleri Alman toplumu tarafından
kolaylıkla kabul görmemektedir.
Aile bireyleri
arasındaki rol ve değer yargılarından toplumdaki iş bölümüne varıncaya kadar
hayatın her alanında birbirlerinden bu kadar farklı olan bireylerin bir arada
iç barışı, kültürel ve sosyal yaşamı zedelemeden yaşamalarını bir zenginlik
olarak görmek, gelişmiş demokrasilerin ve toplumunların ortak özelliği olmasına
rağmen, yine de tarafların zamana ihtıyaçları olduğu açıktır. Acelecı davranan kesimlerin seslerini bir
hayli yükseltmeleri, Alman kamuoyunda mültecilerin, özellikle de ait oldukları
dinsel inançlarının Alman toplumuna uyumda büyük bir engel teşkil edeceği
korkusu ve endişesinin yayılmasında önemli etkenlerden biridir. Bu endişenin,
yani mültecilerin ait oldukları dinsel inancı dolaysıyla Alman kültürünün ve toplumunun
altını zamanla oyarak yerleşik değerlere sırt dönmeleri ve uyum sağlamada
zorlanacakları endişesini kamuoyunun
belleğine yerleştirmede epeyce becerikli olan bazı medya gruplarının ve siyasi
çevrelerin değirmenine su taşıyan dinci ve cinci grupların etkinlikleri de
delil olarak sunulmaktadır. Bu dinci ve cincı grupların epeyceside ‚kâr
ortaklığı‘ ya da ‘faizsiz kâr payı‘ gibi alevere dalevere çevirerek Almanya‘ da
yaşayan Müslümanları dolandıran Türkiye kökenli çevrelerden oluşmaktadır. 50
yıldır Almanya‘ da yaşadığı, pardon oturduğu halde, torunlarının Alman öğrenciler ile beraber
gittikleri okullarda beraber yüzme ve doğum günü partisi düzenleme gibi ortak
sportif ve kültürel etkinliklere katılmasını engellemek için direnen ve
kendisine ‚müslümanım‘ diyen yüzbinler var. Bunun bilen Alman kamuoyu‘ nun göz
ardı edilemeyecek kadar önemli olan bir kısmı, Türkiye‘ye nazaran demokrasisi,
insan hakları ve kadın erkek eşitliği gibi evrensel değerleri yaşama ve
yaşatmada çok daha gerilerde olan Afganistan, Pakistan, Eritre, İrak ve Süriye
gibi ülkelerden gelen müslümanların yerleşik topluma uyumu için de bir 150 yıla
daha ihtiyaç olduğu temasını işlemektedir.
Öte yandan FAC hükümeti ve işveren çevresi, mültecilerin Alman toplumuna uyumunun anahtarı olarak şu olguyu dikkate almaktadır: FAC’ne gelen mültecilerden iş gücü olarak yararlanabileceği iyi eğitimli olanları alıkoyacak, kalifiyeli elemanları kalifiyeli olmayanlardan ayırarak ‚ilticacı‘ statüsü verip yerleşik topluma uyum sürecinde değerlendirecektir. Ve böylelikle Alman ekonomisinin ihtiyacı olan iş gücü açığı kapanacak ve geride kalan büyük bir çoğunluğu ise geldikleri ülkeye iade edecektir.
Hani mesele insanlık meselesiydi?
Haber : Aydın Fındıkçı