Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 02 Eylül 2015
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 18:44
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21925
FINDIK
SEKTÖRÜNDE SON DURUM – 4
“Serbest Piyasa”da yeni mahsul kabuklu fındığın kilogramı 12 liradan işlem görmeye
başladı.
Kısaca piyasa; Talep ettikleri mal ve hizmetler karşılığında
para vermek isteyen alıcılarla, para karşılığında mal ve hizmet sunmak isteyen
satıcıların buluştukları yer piyasa olarak tanımlanır. Alıcı ve satıcıların
(arz ve talebin) birbirleriyle karşılaşmalarına imkan sağlayan örgütlü birim
piyasayı oluşturur. Alıcı ve satıcıların, anlaştıkları (alıcının almaya razı
olduğu ve satıcının satmaya razı olduğu parasal değer) parasal değer ise fiyat
olmaktadır.
En basit anlamıyla “Serbest Piyasa”; fiyatın arz-talebe göre belirlendiği,
devlet tarafından korunmayan, kontrol edilmeyen, yani devlet müdahalesinin
minimuma indirildiği, kararların çoğunluğunun özel şahıslar ya da firmalar
tarafından verildiği piyasa demektir.
Yine en basitinden Arz; diğer değişkenler sabitken, belirli bir zamanda,
belirli bir fiyattan üreticilerin satmaya hazır oldukları mal veya hizmet
miktarıdır. Talep; diğer değişkenler sabitken, belirli bir zamanda, belirli bir
fiyattan tüketicilerin satın almaya hazır oldukları mal veya hizmet miktarıdır.
Arz üretici boyutunu ele alırken, talep de tüketici boyutunu ele almaktadır.
Bu piyasanın en önemli kurallarından birisi; Alıcı ve satıcıların piyasa
fiyatını etkilemeyecek kadar çok sayıda olmasıdır. Fındık piyasasına
bakıldığında, durum hiçte öyle değildir. Türkiye’de yaklaşık 400 bin dolayında
fındık üretici varken; buna karşılık irili ufaklı fındık alan 750-800 dolayında
manav-tüccar-ihracatçı vardır. Bu alıcıların çoğunluğu da 11 tane
tüccar-ihracatçıya devretmek üzere, kabuklu fındık satın alan manavlardan
oluşmaktadır. Türkiye 2014 yılında 252.528 ton iç fındık ihracına karşılık
2,314 milyar dolar gelir elde etmiştir. Bu fındığın %56,65 olan 143.056 tonu ilk 5 firma tarafından, %77,44 olan 195.575 tonu
Karadeniz ve İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliğine üye 11 firma
tarafından ihraç edilmiştir. En büyük ihracatçı olan OLTAN GIDA MADDELERİ
İHRACAT İTHALAT VE TİC. A.Ş. tek başına toplam ihracatın %25 olan 63.420.135
Kg. iç fındık ihracı gerçekleştirmiştir. Böyle bir ortamda “Serbest Piyasa”dan
değil, “Tekelci Piyasa”dan söz etmek gerekir.
Tüm Karadeniz bölgesinde 700 bin hektarlık bir alanda; 400 bin
dolaylarında üretici fındık tarımıyla uğraşmaktadır. Bunların çoğunluğu da
küçük arazilerde, geçimlik tarım yapan fındık üreticileridir. Fındık üretimi
yapılan arazilerin yasal durumuna baktığımızda; 03.07.2005 tarihli ve 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa göre; Asgari tarımsal arazi
büyüklüğü; dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar iken, bu kanunda 30.04.2014
tarih ve 6537 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, asgari tarımsal arazi
büyüklüğü; dikili tarım arazilerinde 1 hektara çıkarılmıştır. Yapılan bu
değişiklikle, bundan sonra fındık bahçeleri 10 dönümün altında bölünmeyecektir.
Bir örnek vermek gerekirse; Giresun Merkez İlçedeki toplam 10.146 üreticiden
5.818’nin (%57,34) fındıklıkları bir hektarın (10 dönüm) altındadır. Bu da şu
anlama gelmektedir; bu üreticilerin çoğunluğu bir ton ve altında fındık
üretmektedir. Esas geçim kaynakları da fındık değildir. Küçük üreticilerin çoğu
da il dışında yaşamaktadır. Şöyle ki; TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde
1.088.258 Giresunlu yaşamaktadır. Bunların 383.425 Giresun’da, %65’i olan
704.833 ise il dışında ikamet etmektedir. İl dışında olanların 487.115
İstanbul, 53.407’i Kocaeli’nde ve geriye kalan 164.311 kişide diğer illerde
bulunmaktadır. Bu durumda açıkça göstermektedir ki, bu insanların çoğu
geçinemediklerinden dolayı, Giresun’u terk etmek zorunda kalmışlardır.
Giresun’da “Gurbetçi Üretici “ diye bir kavram vardır. İl dışındakilerin çoğu
kendilerine miras hukuku yoluyla geçen küçük arazi sahipleridir. Yıllık
izinlerini-tatillerini fındık toplama zamanına göre ayarlarlar, Ağustos-Eylül
ayında da gelip fındıklarını toplar, hem de tatil yaparlar. Bir ton ve altında
fındık üreten bu üreticiler, ürünlerini bekletemezler. Çünkü esas geçim
kaynakları bu değildir. Ağustos-Eylül ayı içinde fındıklarını satarak yada
emanete vererek, yaşadıkları illere geri dönerler.
Yine halk arasında “Fındık Veresiye” diye bir kavram daha vardır. Yıl
içerisinde temel ihtiyaç maddeleri (gıda-giyim) yanında, gübre ve tarım ilacı
alımı dahil olmak üzere, Eylül ayında ödenecek her türlü borçlanmaya “fındık
veresiye” denir. Eylül ayı geldiğinde ise, okullar açılacak, bayram için
kurbanlık alınacak, düğünler yapılacaktır. Bir yıl önce de “Zirai Don” olmuş ,
orta ve yüksek kolda fındık yanmış, üreticinin ödeyemediği borçları da
birikmiştir. Bütün bunlar içinde nakit paraya ihtiyaç vardır.
Üreticilerin bir kısmı da, yıl içerisindeki acil para ihtiyaçlarını, devamlı
fındıklarını verdikleri manav-tüccar-ihracatçıdan karşılarlar, fındığa
başlamadan hemen öncesinde onlardan bir miktar avans kredi (fındık toplama
ücretlerinde kullanmak için) bile kullanırlar, sonuçta da fındıklarını, kredi
kullandıkları manav-tüccar-ihracatçıya satmak zorunda kalırlar.
Yukarıda değindiğimiz bütün bu nedenlerle de; son yıllara baktığımızda fındığın
%65-70'i ilk üç ayda(Ağustos-Eylül-Ekim) piyasaya inmektedir. Fazla fındık
arzından dolayı da fiyatlar olumsuz etkilenmektedir.
Bütün bunları değerlendirdiğimizde; fındık piyasasında üretici sayısı çok ve
mali yönden güçsüz, buna karşılık alıcı (tüccar-ihracatçı) sayısı az ve mali
yönden güçlü durumdadır. Böyle durumlarda piyasayı yönlendiren tüccar-ihracatçı
olmaktadır. Bu şartlarda üretici; bir avuç tüccar-ihracatçının belirleyeceği
fiyattan ürününü satmak zorundadır. Şimdilerde, fındığını vereceği alternatif
bir müdahale kurumu da (Devlet adına fındık alan Fiskobirlik ya da TMO) henüz
yoktur. Üreticide, piyasa fiyatına razı olmaktadır.
Peki üreticiler olarak bizler ne yapmalıyız.
Yıllardır sürdürülen tarım politikaları nedeniyle üretici devamlı mağdur
edildi. Tabi ki bu bizim “kaderimiz” değildir. Tehlikeli bu gidişe “dur” denmelidir.
Bu nedenle yapabileceklerimiz vardır. En başta üretici olarak, kendi çıkarlarımızı
koruyacak bir örgütlenme sağlamalıyız. Sendika, kooperatif, dernek altında
örgütlenerek, omuz omuza vermek zorundayız.
Bunun dışında;
1- Ürünümüzü pazara erken indirmemeliyiz,
2- Emanete fındık vermemeliyiz,
3- Köy kooperatifleri kurarak, ürünlerimizi ortak pazarlamalıyız,
4- Fındık fiyatı maliyet üzerinden hesaplanmalı,
5- En önemlisi de, üretici olarak ürünümüze sahip çıkmalıyız,
Fındık üreticisi olarak sesimizi yükselterek
taleplerimizi dillendirmeliyiz. Öncelikle üreticilerin mağduriyet yaşamasının
başlangıcı olan birlikleri (Fiskobirlik) yok eden ve devlet desteğini ortadan
kaldıran 4572 sayılı birlikler yasası başta olmak üzere “Serbest Piyasa
Kuralı”nı uygulamadan kaldıracak yeni yasal düzenlemeler yapılması için
mücadele etmeliyiz. Bunları yaparken ürünümüz üzerinden para kazananların
“örgütlü” davrandıklarını unutmamalıyız. Haklarımızı kazanmanın yolunun
birlikte olmaktan geçtiğini bilmeliyiz. Ekonomik olarak hak kazanmanın asıl
yolunun siyasi mücadele olduğu gerçeğiyle, “Demokratik Halkçı İktidar”
mücadelesini temel almalıyız.
Tüm-Köy-Sen Giresun Temsilcisi Orhan Kara