Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


"Tek Adam"


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 23 Ağustos 2015
Geçerli Tarih: 03 Mayıs 2024, 12:01
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21905


"TEK ADAM"

 

İnsanlar ve olaylar üzerinde hiçbir gücümüzün olmaması dayanılmaz bir duygudur. Fakat, bununla birlikte, bugünün dünyasında bazı insanların,güce aç görünmesi, gücü ele geçirmek istemesi, "tek adam" hülyalarına kendisini kaptırması, hem kendisi için hem de ülkesi için çok tehlikeli değil midir? Her konuda geri kalmış ülkelere bakınca, tehlikenin ne olduğu, nelere yol açtığı görülmüyor olabilir mi? Mesela Afrika coğrafyasına bakıldığı zaman, bu ülkelerin hangisinde "tek millet, tek bayrak, tek dil" var, hangisinde açlık, sefalet, kan ve gözyaşı yok? İkiyüzlülük, sahtecilik, kandırmaca, aldatmaca, soygun, yolsuzluk ve hırsızlık, her yönden geri kalmışlık, ne istersen var, ama milleti oyalama oyunları oynanmaktadır.  Bu tür oyunlar, eski saray aristokrasisinin entrikalı dünyasında var olan güç dinamiğine çok benzemektedir de diyebiliriz. Tarih boyunca saray, kral, kraliçe, lider gibi gücü elinde tutan kişilerin çevresinde, yaltaklanan, girmedik boya küpü bırakmayan ve efendilerinin gözüne girmek için elleri patlayıncaya kadar her sözüne alkış tutan yalaka takımının olması ise, "tek adam" ateşinin odunları dersek bilmem yalan olur mu? 


Hayatta kalabilmek için tüm duyulara ihtiyaç vardır. Geçmiş yaşam tarzını özleyen, geçmişe özlem duyarak hayatını sürdüren ve bu konuda da özlem duygularını alenen ifşa etmekten çekinmeyenlerin varlığı ise, her zaman kendilerini hissettirmekten çekinmezler. Bu düşünceler içerisine kendisini hapsetmiş olanları, insanbilimcilerin ve sosyolokların bu insanların özlemini incelemeleri, hatta üzerinde tıbbi deneylerde bulunmaları da gerekir. Bu tür insanlar, ya geçmişin despotizmine özlem duymaktadırlar ya krallarına, tiranlarına, hasretlik çekmektedirler ya da kendisini "tek adam" diye sahneye çıkaranların oyunlarına alet olmaktadırlar. Hayatın her alanında olabilecek, görülebilecek bu tür insanların, arkasından gidenlerin, ona inananların, onun ağzından çıkan lafı emir telakki edecek kadar kişiliğini ve benliğini yiğip bitirmiş olanların da beyin hücreleri incelenmeli ve tıp fakültelerinde öğrencilere ders olarak okutulmaları da gerekir. Bu türlü insanların ve onların ardına düşenlerin bilmeleri ve kabul etmeleri gerekir ki: Modern Türk tarihinde "tek adam"lığa layık görülmüş tek insan Atatürk'tür. Bu durum bir olgu ve gerçeklik olarak, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada da kabul edilmektedir. Atatürk'ü "tek Adam" yapan gerçeklik, Türklüğü kendi şahsında ve önderliğinde yeniden bulması, diriltmesidir. O, bir milletin yeniden doğuşunu kendi kişiliğinde simgeleştiren bir liderdir. Atatürk, 19 Mayıs'ta Türk Bağımsızlık Savaşı'nı başlatırken ülkemizin içinde bulunduğu çıkmaz ortadadır. Ayrıca büyük emperyalist ülkeler tarafından işgal edilmiş, paylaşılmış ve parçalanacak bir Osmanlı Devleti sözkonusudur. Savaştan yenik çıkmış, işgal altında, ordusuz kalmış bir ülke, bu durumda: Ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devletinin kurulmasıdır. 


Mustafa Kemal, Anadolu'da yeni bir Türk devleti kurmak için yola çıkarken, aslında çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türkler için de bir "toparlanma merkezi" yaratacağının farkında idi. 20. yüzyılın başlarında Türklük, Batı Trakya'da, Anadolu'da, Ortadoğu'da ve Orta Asya'da, yani dört büyük bölgede de esaret altında bulunuyordu. İtilaf Devletleri'nin işgali ile birlikte planlarını da uygulamaya kuyulmuşlardı.Bu planla, eski Osmanlı coğrafyasındaki Türkler için parçalanma gerçek oluyordu. 1923'e gelindiğinde elde sadece Anadolu kalacaktı. Böylelikle, Batı Trakya Türkleri ve Orta Doğu Türkleri, "anavatan" Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalacaktı. Türk Dünyasındaki bu parçalanma Orta Asya Türklerini de kapsıyordu. Böylece 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, tek Türk devleti olmuştur. Mustafa Kemal ise bu tek bağımsız Türk Devleti'nin Cumhurbaşkanı olarak, kendi "kavmi"ne bağımsızlık kazandırabilmiş tek Türk lideri dir. Öyle etrafına bağırıp çağırmakla, ona buna çatmakla, hakaret etmekle, insanları ayrıştırıp bölmeye çalışmakla lider olunmaz. Millet tarafından kendisine verilmiş olan yetkileri de millete baskı aracı olarak kullanmakla da lider olunmadığını, tarih kitapları bütün ayrıntılarıyla yazmaktadır.


F.R. Atay anılarında: Vahdettin'in tam bir despot karakterine sahip olduğundan bahseder. Milleti hâkir görürdü. İzzet Paşa kabinesinin istifa ettiği gün, Dolmabahçe Camii'ndeki selamlık töreninde Bahriye Nazırı Rauf Bey'e "Millet bir koyun sürüsüdür. Ona bir çoban lazımdır; o da benim" dediğinden de bahseder. Milletin, "İngiliz uşağı" gözüyle baktığı Damat Ferit Paşa'nın ikinci kez sadrazamlığa getirilmesi konusunu açan Meclis İkinci Başkanı Hüseyin Kâzım Bey'e de " Ben istersem, hatta Rum patriğini de, Ermeni patriğini de getiririm. Hahambaşını da getiririm" yanıtını vermiştir. Ayrıca Damat Ferit'in, İngiliz Amirali Calthorpe'ya: "Padişahın ve benim yegâne ümidimiz, Allah'tan sonra İngiltere'dir"  dediğini de tarih kitapları yazmaktadır. Atatürk'e küfür edenler, hakaret edenler, dinsizlikle suçlayanlar, Vahdettin'in ve Damat Ferit'in bu sözleri karşısında ne düşünüyorlar çok merak ediyorum. 


Kalpaklı Kuvayı Milliyeci Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale direnişinde, 25 Nisan 1915 sabahı, emrindeki yurtsever Türk subayına-askerine şöyle sesleniyordu:

Kumandanlara verdiğim sözlü emirlere şunu eklemişimdir. "Ben size taarruz emretmiyorum. Ben size ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir." Bu emri her komutan verebilir mi? Klasik savaş stratejisinde böyle bir emir verebilecek komutanın olabileceğini düşünebilir misiniz? 

Kalpaklı Kuvayı Milliyeci Mustafa Kemal Paşa, bu savaşın kaybedilmesi durumunda ülkenin tamamen kaybedileceğini biliyordu. Ona uygun hareket etti ve kararlarını da ona göre almıştır. İşte, Mustafa Kemal Atatürk'ü "tek adam"lığa taşıyan da bu tutumudur.

Tarih ne "kahramanlar tarihi" ne de "hainler tarihi"dir. Ancak bazen öyle olaylar ve öyle belgeler vardır ki, "ne müthiş kahraman" veya "ne hain adam" diye nitelendirir. 



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster