Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle
Açıklama: Emek üretimiyle başlayan insanlaşma serüveni,ne yazık ki kadın cinsinin sömürülmesi ve baskı altına alınmasına dünüştü
Kategori: Toplum-Yaşam
Eklenme Tarihi: 27 Haziran 2015
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 00:24
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=21544
BİZ KADINLAR NEDEN
ÖRGÜTLENMELİYİZ?
Tarih öncesi
atalarımızın emek üretimiyle başlayan insanlaşma serüveni,ne yazık ki kadın
cinsinin sömürülmesi ve baskı altına alınmasına dünüştü.
Tarihte kadın emeğine
ve bedenine el koyarak ataerkil sistemi geliştiren bir avuç erkek, hala bu
düzlemi koruyarak varlığına devam ettiriyor.
Kadınlarla birlikte
erkeklerin çoğunluğunu ve çocukları da sömüren Köleci, Feodal-Asyatık ve son
olarak Kapitalst sistem, sömürülen erkeklerin de sömüreni olarak, kadınları
sürekli en alt düzlem de tutuyor.
Engels’in , Aylenin,
Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adlı kitabında; “ 1846’ da Marx ve benim
tarafımdan meydana getirilmiş, yayınlanmamış eski bir elyazmasında şu satırları
buluyorum: ‘ İlk iş bölümü erkek- kadın arasında döl verme bakımından yapılan
iş bölümüdür.’ Ve şimdi ekleyebilirim: Tarihte kendini gösteren ilk sınıf
çatışması, erkek ile kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın, karı- koca evliliği
içindeki gelişmesiyle ve ilk sınıf baskısıda dışı cinsin erkek cins tarafından
baskı altına alınmasıyla düşümdeştir.”
Engels’in yaptığı
tespitin doğruluğunu, tarihten günümüze baktığımızda da görebiliyoruz. Bugün
dünyanın bir çok bölgesinde, tarihteki ilk biçimiyle bu sömürü ve baskı devam
ediyor.
Bu makalede,
Türkiye’yi ve Türkiye içinde de Doğu Karadeniz bölgesini öne çikartacağız.
Bunun üç nedeni var:
1- Türkiye’deki
Sosyalist ve Feminist kadin örgütlenmesi ve yazılı literatür, Doğu Karadeniz ve
Kürt bölgesini içermiyor.
2- Kürt kadın örgütlenmesi ve yazılı literatürü
de kendini ele alıyor.
3- Ben, bu parçalı
durumdan ve yazılı literaturun eksikliğinden hareketle, 2005 yılında “Marksizim
Cins Körümü-Marksist Aile Kuramı” adlı kitabı yazdım. Kitap da Türkiye’deki tüm
bölgeleri, Dünya ve Türkiye işçi sınıfı
ailesi içinde kadının ekonomik durumunu ve buna bağlı olarak kamusal
alandaki sosyo-ekonomik, siyasal ve
hukuksal konumunu inceledim.
Doğu Karadeniz
kadınları hem yazınsal literatürde, hem de örgütleme konusunda sıfır düzlemde
yer alıyor. Bu yüzden makaleyi daraltıyorum.
Yine de kisa genel
giriş yaparsak: Dünya da bütün kadınlar aynı sorunları yaşamıyor.Ulusların
eşitsiz ve bileşik gelişmesi, dünya işçi sınıfında olduğu gibi, dünya
kadınlarının da ulusların sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmişlik düzeyine göre
sorunları farklılık taşıyor. Hatta her ülke, kendi içinde, bölgelere görede
sosyo-ekonomik farklılıklar taşıyor. Bu durum bölgelerin yer altı ve yer üstü
zenginlik kaynaklarına bağlı olmasının yanı sıra, sıyası erkin politik tutumuna
da bağlıdır.
Türkiye’de de her bölgede
ve her sınıftan kadınlara yönelik farklı sömürü ve baskı biçimleri
var.Türkiye’deki bölgeler ve sınıflar arası sosyo-ekonomik farklılık, siyasi
erkin sömürgeci ve sömürüye dayalı politik tutumundan kaynaklı. Ermeni ve Rum
sermayesine el koyarak kendini geliştiren
Türkiye’de kapitalist sistem, başından itibaren bu ikili sömürü düzlemde
devam ediyor. Bu bağlamda, Doğu Karadeniz ve Kürt bölgesinde sosyo-ekonomik
yatırım yapılmadı ve yer altı-yer üstü kaynaklar Batı bölgesindeki sanai
yatırımlarında kullanıldı. Bu durum, bu iki bölgenin üretim ilişkilerini, pire
kapitalis düzlemde kalmasını sağlarken, kadınların da köle sıtatusunde
yaşamasına neden oluyor. TC kanunları kadına miras hakkı tanımasına rağmen bu
iki bölgede erkekler, kadınların miras hakkını fiili olarak gasp ediyor.
Kürt kadınları örgütlü
mucadeleleri sonucunda, bölgedeki ataerkil sistemi parçaladılar. Ve parçaları
ortadan kaldırmak için mucadelelerine devam ediyorlar. Ama henuz miras hakkını
elde edemediler.
Sosyalist ve feminist
kadınlar ise dar gurupsal duruşlarıyla varlıklarını devam ettiriyor. Bu
guruplar örgütlenme düzlemini genişletmediği için, eylem yöntemleri de protesto
düzeyindedir.
Doğu Karadeniz
Kadınları
Mülkiyet hakkından
yoksun kadınlar evde, tarlada çalışıyor.
Doğu Karadeniz de kapitalist üretim, genel olarak tarıma dayanıyor. Tarim ürünü
çay ve fındık dır. Ve bu ürünlerin işlenmesi için fabrikalar, şehir
merkezlerinde de küçük sanai imalatı var. En gelişmiş biçimi Trabzon’da dır.
Kadınlar, tarım
alanının üretici gücüdür ama toprak fiili olarak erkeğe ayıt olduğu için, tarim geliri erkeğin elindedir. Bu gelirin
bir kısmıyla ailenin ihtiyaçları karşılanıyor. Geri kalanını erkek kendine
harcıyor. Bazı erkekler ailenin ihtiyaçlarını dahi karşılamıyor. Kadının emeği
kumar, içki ve fuuş da harcanıyor. Bu aileler de kadınlar, başka ailelerin
tarlalarında ekstıra işçilik yaparak, kışın el işi yapıp satarak geçimlerini
sağlıyorlar.
Kadınlar, aile içinde
ki bu duruma bireysel olarak karşı çikıyor. Bu karşı çıkış, kadına şiddet
olarak geri dönüyor. Kadınlar tüm yaşadıklarına karşın boşanma cesaretinde
bulunamıyorlar. (istisnalar dışında) Çünkü boşandıkları zaman hiç bir maddı
olanağa sahip değiller. Mülkiyet hakkı sadece erkek kardeşlere ayıt olduğu
için, bu şiddeti yaşamak zorunda kalıyorlar. Erkekler, kadınların bu
çaresizliğinden dolayıdır ki pervasızca davranabiliyor.
Sosyalist parti ve
örgütlerin bölgedeki il, ilçe merkezlerine üye erkekler de duruma karşı
çıkmıyor, tam tersine kız kardeşlerin miras hakkını gasp ediyorlar. Sonra da
sokağa çıkıp; “ Kahrolsun faşızım. Kahrolsun emperyalizim” diye bağırıyorlar.
Parti ve örgüt merkezleri bu durumla hiçbir zaman ilgilenmedi ve ilgilenmiyor.
Bugüne kadar ilgilendikleri tek şey, üye erkekler aracılığıyla bölge halklarını
asimile etmek oldu. Halkların kendi kimliklerini ifade etmesi, bu yapılar içi
milliyetçilik oluyor.
Örgütlenmeliyiz
Bu durumu ortadan
kaldırabilmemizin tek koşulu, bölgede yaşayan tüm etnik ( Gürcü, Hamşen, Laz,
Rum, Çerkez) gurupların kadınları olarak, siyaset ayrimi yapmadan;
1- Miras hakkı
2- Şiddete karşı
3- Anadilde eğitim hakkı için örgütlenmeliyiz.
Erkek devlet,
erkeklerin yanında. Devlet, erkekler kadınların mülkünü ellerinden alırken
sesini çıkarmıyor. Kız kardeşler, yıllardır, babaların mirasını erkek
kardeşlere devrederken sessizce imzalarını atıyorlar. Yırımı yıl öncesine kadar
kadınlar, bunun böyle olması gerektığını sanıyorlardı. Çünkü ataerkil kültür,
böyle düşünmelerini sağliyordu. Günümüzde ise korkularından karşı çıkamıyorlar.
Bir çok konuda olduğu gibi, yasalar toplumun önünde. Devlet yasalar
çerçevesinde duruma müdahale etmesi gerekirken, tersine hak gaspının devam
etmesini sağlıyor. Böylece devlet, kadın emeğinin sömürüsü üzerinden bölgedeki
erkekleri kendine bağlıyor.
Sonuç olarak; Türkiye
yedi bölgeden oluşuyor. Bölgelerde yaşayan kadınların bölgelere özgü, İşçi
kadınların kendilerine özgü sorunları var. Bütün kadınların ise ortak
yaşadıkları şiddet, taciz, tecavuz ve ölüm tehtidi-ölüm dür.
Erkekler fiziki,
piskolojik ve cinsel şiddetle yetinmiyorlar. Binlerce yıldır babalar, erkek
kardeşler ve kocalar kadınları katlediyor. Bugün Türkiye’de, hergün kadınlar
öldürülüyor. Devlet, kadınların hayatını alan katıllerin cezasını “iyi hal” ve
tahrik indirimi” adı altında azaltıyor.
Kürt kadınları dışında kalan kadınlar örgütsüz. Her bölge ve sınıf kadınları kendi sorunlarından doğru örgütlenmeli ve bir üst yapı oluşturarak, birliği sağlamalıyız. Bu bize aynı anda hareket olanağını sağlıyacak.
CİNAYETLERİ, TACİZİ ve TECAVUZU BÖYLE DURDURDBİLİRİZ. VE HAKLARIMIZI BÖYLE KAZANABİLİRİZ.
Haber : Huriye Şahin huriyesahin@hotmail.com