Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Siyasilerin kişisel hırsları mı?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 25 Haziran 2015
Geçerli Tarih: 01 Mayıs 2024, 01:17
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21524


SİYASİLERİN KİŞİSEL HIRSLARI MI?

Şimdi onlara sorsanız ülke çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuklarını söylerler, oysa kişisel hırsları nedeniyle ülkeye zarar vermişlerdir.

Kimdir bunlar? Başta Özal, sonra Demirel ve şimdi de Erdoğan…

Ülkelerine zarar vermek gibi bir düşünceleri yoktu aslında, onlar yasaların kendilerine verdiği hakları kullandılar ama… Aması var işte!

Aslında uyarılmışlardı, yasaların kendilerine verdiği hakları kullanmak Türkiye gibi bir ülkede her zaman olumlu sonuçlar vermeyebiliyordu.

Ama kişisel hırsları bu uyarıları duymalarına engel olmuştu.

Özal’dan başlayalım; 12 Eylül 1980 sonrasında yeniden demokratik hayata döndüğümüzde yapılan seçim sonucunda güçlü ve istikrarlı bir hükümet kurmuştu. Türkiye atağa kalmıştı. Çok önemli bir halk desteğine sahipti. Sorunların üzerine cesaretle gidiyor, seçmenden aldığı desteği hayata geçiriyordu.

Nereye kadar? Cumhurbaşkanı seçilene kadar… Aday olması ve seçilmesi için yasal bir engel yoktu ama hükümetin başında kalsaydı ülke için daha hayırlı olacaktı. Uyardılar ama dinlemedi.

Partisini, Yıldırım Akbulut’a bırakarak Köşke çıktı. Köşkten hem partisini yönetecek hem de cumhurbaşkanı gibi görev yapacaktı. Çok tartışıldı ama o kişisel hırsına yenik düşmüştü.

Yıldırım Akbulut hükümeti başarılı olamadı, partide bölünmeler oldu; Mesut Yılmaz genel başkan oldu ama Anavatan Partisi ilk genel seçimlerde iktidardan uzaklaştırıldı.

Ülke bu siyasi gelişmelerden çok zarar gördü, Özal partisini terk etmekle ülkeye zara verdi.

Sonra Demirel aynı hatayı yaptı. O da Doğruyol Partisi’ni Tansu Çiller’e bırakarak cumhurbaşkanı seçildi. Ona da genel başkan olarak ülkeye daha yararlı olacağı hatırlatıldı ancak kişisel hırsı daha ağır bastı.

Tansu Çiller’in Doğruyol Partisi de başarılı olamadı. 1994 ekonomik krizi bu dönemde yaşandı. Koalisyon hükümetleri bu dönemde kuruldular, neredeyse her yıl farklı bir hükümetle yönetildi Türkiye.

Sadece 1994 ekonomik krizi olsa neyse, 2011 krizi de bu istikrarsız hükümetler döneminde yaşandı. Ülke büyük kayıplar verdi. Doğruyol Partisi siyasi hayatımızdan silindi.

Demirel partisinin başında olsaydı bütün bu olumsuzluklar yaşanmayacaktı Türkiye’de. Demirel tecrübeli bir siyasetçiydi, Bu tür siyasi ve ekonomik çalkantılardan ülkeyi daha az zararla çıkarabilir görüşü oldukça yaygındı.

Ve Erdoğan dönemi; Yakın tarih, yaşadığımız günler…

Nerdeyse geçmişin bir kopyası!

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına yasal bir engel yoktu ama partisi ve hükümeti adına; eğer istikrar ve güç kavramları konusunda hem fikirsek Türkiye adına sorunlu bir dönem başlayabilirdi.

Bunlar söylenmedi mi, konuşulmadı mı, yazılmadı mı? Hepsi yapıldı ama burada da kişisel hırs öne geçmişti. Erdoğan’dan sonra partisi de Türkiye de eskisi gibi olmayacaktı. Ülke çıkarlarını önemseyen bir Erdoğan’ın partisinin başında kalması gerekirdi.

Ülke için en verimli yapı Erdoğan’ın başbakan olarak kalması ve Gül’ün cumhurbaşkanlığını sürdürmesiydi. Bu yapıyla istikrar sürebilirdi.

Ama Erdoğan partisini Davutoğlu’na bırakarak cumhurbaşkanı olmayı seçti.

Bu da hem partisine hem de ülkeye zarar verdi. İlk aşamada seçimi kaybetti partisi… Ülke hiç sevmediği koalisyonlar dönemine yeniden döndü. Bundan Türkiye belli ölçülerde zarar görecek. Kişisel hırs ülke çıkarlarının önüne geçti bize sorarsanız.

Erdoğan cumhurbaşkanı olarak kalacak ama partisi de ülkesi de bu gelişmelerden zarar görecek. Keşke Erdoğan başbakan Gül de cumhurbaşkanı olarak kalsalardı diyor insan…


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster