Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 18 Haziran 2015
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 17:00
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21469
SÜLEYMAN DEMİREL ÜZERİNE - MEHMET PATAN
Hiç unutmuyorum. 1977 seçimlerinde Eskişehir'de
üniversitede idim. Demirel Eskişehir'e gelmişti. Odunpazarı Meydanında yaptığı
konuşmada, "Eğer CHP'ye oy verirseniz düdükle yatıp düdükle
kalkacaksınız" demişti. Bu konuşmayı duyduktan sonra bir başbakanın nasıl
böyle yalan söylediğine şaşırmıştım. O gün bu gün Demirel'in toplumun en cahil,
en ilkel, en kaba, en bilgisiz kesimlerinin oyuna hitap eden, yalan ve
iftiralara dayanan pragmatist politikasına hep tanık oldum. Demirel'in buna
benzer politikaları konusunda 13 nisan 2000 yılında Cumhuriyet gazetesinde Suay
Karaman tarafından yayınlanan bir yazıyı paylaşıyorum.
1961 yılında yapılan Adalet Partisi Genel Kongresi’nde,
Genel İdare Kurulu’na en yüksek oyu alarak seçilen Süleyman Demirel, böylece
Türkiye siyasal yaşamına parlak bir giriş yaptı. 29 Kasım 1964 tarihinde 1.072
oyla ilk turda Genel Başkan seçildi. Kongre sırasında mason derneğine üye
olduğu söylendi, ama Demirel, derneğin başkanından aldığı bir belgeyle bunu
yalanladı. Ne var ki bunun böyle olmadığı, daha geçen günlerde, kendisinin
emanetçisi Hüsamettin Cindoruk tarafından açıklandı.
Süleyman Demirel, Adalet Partisi Genel Başkanı olunca
İsmet İnönü hükümeti için, “Türkiye de huzursuzluğun gerçek nedeni bu
hükümettir, bu hükümetle bir yere varılamaz.”diyerek sert üslubunu göstermeye
başladı. 14 Haziran 1964 yılında Giresun’da yaptığı konuşmada petrolün
millileştirilmesine karşı çıktı. Yine aynı günlerde, seçimlerden önce dinci
çevrelere mesajlar vererek, Cumhuriyet Halk Partisi için, “Ortanın solu,
Moskova’nın yolu!” derken, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü de, “Demirel, Saidi
Nursi’nin mürididir” demişti.
1965 seçimlerinden sonra Başbakan olan Demirel, 23 Aralık
1965 tarihinde TBMM Bütçe karma Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, “Plan fikrini
ve teşkilatını her derde deva bir lokman hekim gibi görmek imkansızdır. Devlet
Planlama Teşkilatı kurulduğundan beri, idaremizde atalet başlamıştır” diyerek,
DPT’yi küçültmeye çalışmıştı. 7 Mayıs 1966 tarihinde, cumhuriyet tarihinde ilk
kez idare amirleri ve sivil polisler, muhalefet partilerinin TBMM’deki grup
odalarına girip arama yapmışlardı. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün,
“Eşkıyanın bu gece ne yapacağı bilinmez!” diyerek tepki gösterdiği olay için,
Süleyman Demirel, “Gereksiz yere gürültü koparılıyor” demişti. 14 Ağustos 1967
tarihinde Rize’de yaptığı konuşmada, solcular için, “Birtakım ne idüğü belirsiz
fukara tacirleri türedi. Tufeyli solaklar.. Birtakım budalalar, Türk halkına
zehir akıtmaktadır” demişti. Tekbir sesleri arasında Türkiye’yi gezerek, açılışlara
katılan Süleyman Demirel için, CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, 16 Eylül 1967
tarihinde, Denizli’de yaptığı konuşmada, “İrticanın başı başbakandır!” diyerek
tepkisini dile getirmişti. Politikasını sola ve solculara düşmanlık üzerine
kuran Demirel, Eylül 1973 tarihinde, Şili Devlet Başkanı Salvador Allende’nin,
Pinochet tarafından devrilmesini, “Derdest edip götürdüler” diye yorumlamıştı.
1975 yılında yeğeni Yahya Demirel’in hayali ihracatını görmezlikten geldi.
Süleyman Demirel, ana muhalefet partisi lideri olarak,
iktidardaki Ecevit hükümetine ağır saldırılarda bulunmuş ve politikasını
“bunalım stratejisi” üzerine yürütmüştür. 19 Mart 1979 tarihinde İstanbul’da
basın toplantısı yapan Demirel, “Bunların gidişi Allende’nin gidişine benziyor”
demiştir.
6 Nisan 1979 tarihinde düzenlediği basın toplantısında
Demirel, “Pişkin, arsız bir hükümet var, bugüne kadar düşüremedik” demiştir. 25
temmuz 1979 tarihinde düzenlediği basın toplantısında Demirel, “Eşkıya
hükümetin, hükümet eşkıyanın himayesindedir” demiştir. 18 Eylül 1979 tarihinde
Edirne’de yaptığı konuşmada da Demirel, hükümeti gayri meşru ilan etmiştir.
Yollar yürümekle aşınmaz; Dün dündür, bugün bugündür...
Bu anayasa ile devlet yönetilmez deyişlerinin yaratıcısı Süleyman Demirel, 12
Eylül 1980 öncesinde “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz...” demiş ve
büyük bir umursamazlık örneği vererek, ülkenin kan gölüne dönmesine büyük
katkılarda bulunmuştu. Vaktiyle, “Tespih çeken el ile silah çeken el bir
değildir” diyenler, kendilerini -30 yıl sonra Hizbullah cinayetleri ile ne
derece uzak görüşlü olduklarını- tarihin karanlık sayfalarına yazdırmışlardır.
Yine 12 Eylül öncesinde, anarşi ve terörün son bulması için, AP ve CHP
liderlerinin bir araya gelmesi isteniyordu. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Demirel
için, “Eli kanlı AP liderinin elini sıkmam...” derken, Demirel de Ecevit için,
“Üç kazı yönetmekten yoksun lider” demişti.
Vurdumduymaz ve beceriksiz liderlerin yönetiminde
bilinçli olarak kardeş kavgasına sürüklenen ve 12 Eylül vurgununu yiyen ülkemiz,
ne acıdır ki, 2000’li yıllarda da yine aynı liderler tarafından
yönetilmektedir. 12 Eylül’ün yasaklı günlerinde ”bir bilen” ve “bir bölen”
rollerine soyunan liderler, daha sonra yine siyaset sahnesinde yerlerini
aldılar. Kırk yıla yakın bir süreçte ülkenin gündeminde kalabilen Süleyman
Demirel, özellikle laiklik konusundaki ödünleriyle anılacaktır. Nurcuların
yayımladığı köprü dergisine “Gençlik İslama Sarılıyor” başlığı altında verdiği
demeçlerde Süleyman Demirel şunları söylemiştir: “1924 Anayasası’nda ‘Türk
Devleti’nin dini İslamdır’ dediğine göre, o günkü devlet de bir İslam
cumhuriyetidir. 1923’te kurulmuş bulunan Türkiye Cumhuriyeti bir İslam
devletidir. Atatürk’ün kurduğu laik devlet değildir, İslam devletidir”.Aynı dergide, din eğitimi için de şunları söylemiştir: “Tevhidi Tedrisat
(Öğrenim Birliği) Kanunu’na ters düşüyor diye, din eğitiminden vaz mı
geçilecektir? Tevhidi Tedrisat Kanunu, bir semavi kitap değil ki... Şayet kuran
kursları veya din eğitimi bu kanuna ters düşüyorsa, yanlış olan din eğitimi
değildir; Tevhidi Tedrisat Kanunu’dur”
Süleyman Demirel, son başbakanlığı sırasında, İLKSAN
yolsuzluğu için, “Verdimse ben verdim” diyerek işin içinden sıyrılmasını
bilmiştir. Başbakanlığı bıraktığı günlerde, arkasında enflasyonun hızlandığı,
yolsuzlukların arttığı, iç borcun 200 trilyonun üzerine çıktığı, devlet
maliyesinin perişan olduğu bir Türkiye bırakarak, Cumhurbaşkanı olmuştur.
Cumhurbaşkanıyken, Çankaya’nın bahçelerini bile otomobil fabrikalarına
verilebileceği sözü ve ünlü “aile fotoğrafı” hala belleklerdedir. Süleyman
Demirel’in Barajlar Dairesi Başkanı olduğu yıllarda, Yunanistan’da ve
Türkiye’de kişi başına ulusal gelir 250 dolardı. Cumhurbaşkanlığı görevinin
sona erdiği 2000 yılı Mayıs ayında, Yunanistan’da kişi başına ulusal gelir 9000
doların üstünde, Türkiye’de ise 3000 doların altındadır. İşte elli yıllık
istikrar!.