Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama: Galatasaray'ın genel kurulunda Giresun,Şebinkarahisar'lı hemşerimiz Dursun Özbek başkan seçildi
Kategori: Yöreden
Eklenme Tarihi: 26 Mayıs 2015
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 21:23
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=21303
Giresunlu Hemşerimiz
Galatasaray Başkanı Seçildi
Galatasaray'ın genel
kurulunda Giresun,Şebinkarahisar'lı hemşerimiz Dursun Özbek başkan seçildi.
Galatasaray takımında
başkanlık seçimi son buldu ve Giresun,Şebinkarahisar'lı Dursun Aydın Özbek büyük oy farkıyla
kulübün 36.başkanı olmaya hak kazandı.
Aslen Giresunlu olan
Dursun Özbek, Galatasaray'ın olağan genel kurulunda Galatasaray Başkanı seçildi.
Yapılan seçim sonucunda sandıklar tek tek açılırken, en yakın rakibi Turgay
Kıran'a fark atan Özbek, beş sandığın henüz açılmamış olmasına rağmen seçimi
garantiledi.
Dursun Aydın Özbek Kimdir?
Peki kimdir Dursun
Özbek? Bu soruyu Özbek'in 2005 yılında Sabah Gazetesi yazarı İlker Sarıer'e
verdiği röportaj yardımıyla cevaplayabiliriz.
İşadamı Dursun Özbek,
kaderin bir cilvesi anlamında,büyük bir devalüasyon sonunda, yaşam çizgisi
belirlenmiş bir insan olarak çıkıyor karşımıza...Biraz daha geçmişinden
alırsak,Dursun Özbek'in yaşam hikayesi, modern bir simyacının yaşamını
yansıtıyor sanki.
Taksim'de, Talimhane
turistik bölgesindeki Point Otel'de sohbet ediyoruz Dursun Bey ile... Şimdi
artık, aynı bölgedeki toplam 2000 yataklı turistik tesislerin yüzde 25'i, yani
yaklaşık 500 yatak kapasiteli Point Otel ile Nippon Otel, Dursun Özbek ile
kardeşi Mehmet Özbek tarafından yaratılmış. Memleketten hısım akrabanın yatıya
geldiği gecelerde, bir tek kişiye bir tek yatağın düşmediği küçücük bir
gecekondudan çıkıp, 1000 yatak kapasiteli bir oteller zinciri oluşturmak...
Hikayenin can alıcı
noktasının altını baştan çizmek istiyorum. Bir zamanlar bir tek turistik
tesisin bulunmadığı bu Talimhane bölgesi, esasen oto yedek parçacılarının
karargâhı sayılıyordu. İşte burada bir zamanlar 6 metrekarelik bir dükkanda
yedek parçacılığa girişen iki kardeş şimdi bölgenin turistik yatak
kapasitesinin yüzde 25'ini yaratmış bulunuyorlar.
Rahmetli babaları
Hasan Bey, Giresun'un Şebinkarahisar'ından kalkıp bir lokma ekmek için İstanbul
kapılarına dayanmasaydı, böyle olur muydu bilinemez.
İş aleminde
"Özbekler" olarak tanınıp, sevilen iki kardeşin hikayesini Dursun
Bey'den dinlerken, bir miktar zorlandığımı itiraf etmeliyim. Karşımda oturan
adam, "sansasyona" hiç meraklı görünmüyordu; "tanınmaya YATIRIMLA
BİR YERE GELMEKTEN GURURLU Dursun Özbek, sadece yatırımla bir noktaya gelmeyi
başardıkları için gurur duyuyor ve bu gururu saklamıyor. Hevesli" de
değildi hiç. Sadece, sağlam bir kararlılık yansıtıyordu.
"HEM KALİTELİ HEM
MASRAFSIZ"
"Babam" diye
başladı anlatmaya... Önce kendisi geldi İstanbul'a, sonra bizi aldırdı annem ve
kardeşimle birlikte... Beni Galatasaray Lisesi'ne kaydettirdi. Hem kaliteli hem
de masrafsız bir okul olduğu için..."
UNUTAMADIĞI AN
"Hayatımın en
kederli anı, orta son sınıfta babamı kaybettiğim andır, diye devam etti...
Dursun Özbek daha 13 yaşında, küçük kardeşi ve annesiyle yalnız kalmıştır.
Anne, iki oğlunu büyütmek için çırpınır. 69 senesinde, Galatasaray Lisesi
bitmiştir. Dursun Özbek, İsviçre Lozan'daki Ekol Politeknik'e başvurur. Orada
okuması için ayda 500 isviçre Frangı yetecektir, annesiyle de öyle anlaşırlar.
Fakat tam o sırada, Ankara'da büyük bir devalüasyon gerçekleşir, Türk lirası
yüzde 70 değer kaybeder. Bu devalüasyon Dursun Özbek için kader çizgisi olur.
Avrupa hayali biter. Fransızcanın yanında ingilizce de öğrenmek amacıyla
ODTÜ'ye girer. Elde yok, avuçta yoktur. Öğrenci yurtları işgal altında
olduğundan 1.5 ay boyunca, otellerde perişan olur ve sonunda İstanbul'a dönmeye
karar verir. İTÜ'ye başvurup, makina mühendisliği okumaya başlar. Böylece
evinde olacak ve masrafı asgariye indirecektir. Okulu bitirdiği gün,
Talimhane'deki bir göz dükkanda yedek parça işi yapmaya çalışan kardeşinin
yanına gelip, hayatlarını birlikte kurmaya girişirler. "Kardeşim"
derken, bu kadar seviyle ve içten konuşan insan bulmak zordur herhalde... Özbek
kardeşlerin birbirine bağlılığı, bana hepinizin bildiği küçük bir darbımeseli
hatırlattı. Hani doğanın kralı aslana sormuşlar: Sen hangi güçten çekinirsin,
diye... Sadece iki kardeşin gücünden çekinirim, demiş... O misal..."
"72'de küçücük
bir dükkan... İki kardeşin omuz omuza yürüttüğü yedek parça işleri... Yıllarca
tozu atılan Anadolu yolları... Sonra değişik bir sahada, ilk büyük yatırım... Geleceğin
turizmde olduğu düşüncesiyle, 88 yılında Nippon Otel, 90'da 150 yatak
kapasitesi, daha sonra Point Otel, toplam 450 yatak kapasitesi... 2006'da ise
üçüncü yatırım ile toplamda 1000 yatak hedefi."
"AŞIRI HIRS VE
YÜKSEK RİSK"
Bu öyküde, okuyucunun
ilgisini çekecek ne var, diye soruyorum Dursun Özbek'e... Tevazu ile şöyle
konuşuyor:
Geride bıraktığımız 20
yıl, Türk iş dünyasında başrolü, aşırı hırsın ve yüksek risklerin oynadığı
yıllar oldu. Biz ise, taşıyamayacağımız riske hiçbir zaman girmedik. Çılgın
tekliflere "hayır" dedik. Büyüme ivmemizdeki istikrar, hikayemizin
anahtarıdır. Tefeciliğin adeta moda olduğu yıllarda gösterdiğimiz sabır, bence
büyük değer taşıyor.
Bugün, tesislerimizde
250 kişilik istihdam yaratmış durumdayız. Sattığımız her şey yüzde 100 Türk
malıdır. Bunun ülke ekonomisine olan katkısını da biliyoruz. İnsan bundan başka
ne ile gurur duyar? Babasının verdiği yaşam mücadelesine ve fedakarlığına
medyun-u şükran olduğu anlaşılan Dursun Bey, bunu şu sözlerle ifade ediyor:
"Babamın
bugünümüzü görebileceğini bilseydim, her şeyimi feda ederdim."
Hayatınızda dramatik
bir hikaye yok mu, diye soruyorum. Dursun Bey şunları söylüyor: "Yıllarca
elimde bir plasiyer çantası ile, Kayseri, Elazığ, Diyarbakır, Malatya ile
neredeyse bütün orta ve güneydoğu Anadolu'da dolaştım. Otel masrafı olmasın
diye otobüslerde gece yolculuğu yapardım.
Böyle bir çalışma
üslubunu, sanki herkes böyle yapıyormuş gibi yıllarca sürdürmekten daha
dramatik ne olabilir?"
Dursun Özbek, Talimhane'nin bugünlere gelmesinde, hem bölgedeki diğer turizmcilerin hem de belediye yetkililerinin büyük çabaları ve proje anlayışlarının rolü bulunduğunu da kaydediyor. Turizmin, Türkiye'nin stratejik yükselişi için en önemli sektörlerden biri olduğunu, bunun için de bilinçli yatırımcılara, günü birlik kazançlar kovalamayan insanlara ihtiyaç olduğunu hatırlatıyor. Dostça el sıkışıp sohbetimizi sona erdirirken, Dursun Özbek'e söylemediğim tabloyu, okuyucularımıza sakladım. Point Otel'in lobideki kafesinde oturduk, iki arkadaş gibi... Birkaç demli çay yudumladık. Sohbetimiz kendiliğinden felsefelere ve hayat yaklaşımlarına aktı, gitti... Baktım ki, küçücük bir sohbette bile, çok daha rüzgârlı ve güç yansıtıcı ortamlar yaratabilecek bir işadamı, buna tevessül dahi etmiyordu. Bir insanın, beynindeki realizmi ile yüreğindeki samimiyetin bundan daha belirgin kanıtı olabilir miydi? "Güç simsarlığının" sektör, hatta sanat gibi algılanmaya başladığı Türkiye'de işte bu samimiyet, aslında gerçek gücün ta kendisiydi.
webaslan