Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle
Açıklama: Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı
Kategori: Röportaj-Söyleşi
Eklenme Tarihi: 25 Mayıs 2015
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 20:27
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=21296
Kılıçdaroğlu: AKP
kaybedeceğini gördü
Kılıçdaroğlu:
"Provokasyonlar konusunda dikkatli olun,tavır ve söylemlerinizi bu
çerçevede geliştirin" diye kendi partililerimizi uyardık.
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’na 22 Mayıs’ta düzenlenen Elmadağ, Kırıkkale, Kırşehir ve
Aksaray mitinglerinde eşlik ettik. AKP’nin güçlü olduğu bu üç ilde CHP liderine
yoğun ilgi gösterilmesi hem Kılıçdaroğlu’nu, hem de parti yönetimini memnun
etti.
Aksaray’da, CHP lideri
miting için kürsüye çıktığında ezan okunmaya başladı. Bunun üzerine
Kılıçdaroğlu mitinge ara vererek ezanın bitmesini bekledi. Bunun üzerine
Aksaraylıların Kılıçdaroğlu’nu uzun süre alkışlaması dikkat çekti.
Kılıçdaroğlu’na bir gün önce açıklanan Merkez Türkiye Projesi’ni sorduk.
Kılıçdaroğlu, yerli ve yabancı bir çok yatırımcının proje ile yakından
ilgilendiğini söyledi. Hatta sabah saatlerinde Devlet eski Bakanı Kemal Derviş’in
kendisini telefonla arayarak “Muhteşem bir proje” yorumunda bulunduğunu
söyledi.
Kılıçdaroğlu ile çözüm
süreci, meydanlardaki üslup, seçim vaatleri gibi gündemdeki konuları konuştuk.
Kılıçdaroğlu’nun, sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
» AKP, “Biz gidersek
çözüm süreci biter, HDP Meclis’e girerse çözüm rafa kalkar” gibi söylemlerle,
çözüm sürecinin sadece AKP’ye endeksli olduğunu vurgulamaya çalışıyor. CHP
iktidarda, çözüm süreci nasıl bir çizgide devam edecek?
Açık ve net söylüyorum
bu sorunu çözecek olan parti CHP’dir. Biz sorunu nasıl çözeceğimizi 17 maddelik
özgürlük ve demokrasi manifestosuyla kamuoyuna anlattık. Sorunun çözümünde
kilit anahtar demokrasi ve özgürlüktür. Eğer bunları yaparsanız, bu ülkeye birinci
sınıf demokrasiyi getirirseniz bu sorunu aşma konusunda çok önemli adımları
atmış olursunuz. Dolayısıyla çözüm süreci AKP’nin tekelinde değildir. Kürt
sorununun çözümü ve çözüm süreci CHP’ye emanettir.
» Seçim bildirgesinde
çözüm sürecini devam ettireceğinizi açıkladınız ama “Öcalan’la görüşmeyiz”
dediniz. Süreci kiminle yürüteceksiniz?
Devlet meşru
organlarla görüşür. Kürt siyasal hareketinin meşru temsilcisi şu anda HDP’dir.
Biz özellikle yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını istedik. Yüzde 7’ye,
Yüzde 5’e veya 3’e indirilmesini istedik. Bu konuda samimi davranılmadı.
Dolmabahçe görüşmelerinde gerçekten… Oysa bunun açık ve net ortaya konması
gerekiyordu ama konmadı. Grup toplantısında yüzde 10 seçim barajını indirelim,
siyasi partiler ve seçim yasalarında yapılacak değişiklikle bu seçimlerde baraj
olmasın diye anayasa geçici bir madde konsun önerisini de getirdik. Ancak
önerilerimiz kabul görmedi.
» CHP’nin eğitim
sistemine yönelik vaadleri tartışma konusu oldu. Özelikle Cumhurbaşkanı CHP’nin
imam hatip okullarını kapatacağını ifade ediyor. Siz ne diyorsunuz?
Eğitim sistemi
dünyadaki bütün ülkeler için stratejik alandır. 21. Yüzyıl’da dünya artık bilgi
toplumuna geçti. Bilgi toplumu olmanın yolu da sorgulayıcı eğitimden geçer.
Eğitim sistemi ne kadar güçlü olursa, çocuklarımız ne kadar iyi yetişirlerse
bilgi toplumunu yakalama konusunda o kadar başarılı olurlar. Ben eğitim sistemi
konusunda AKP’nin bir planı, programı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü getirdikleri
4 + 4+ 4 sistemi kalkınma planında, hükümet programında, milli eğitim
programında yok. Milli Eğitim Şûrası’nda görüşülmemiş, Bakanlar Kurulu’nda da
görüşülmemiş. Ne oldu? Beş AKP milletvekili kanun teklifi verdi; hiçbiri
eğitimci değil. Çocuklarımızı denek olarak kullandılar, öyle götürüyorlar. 6
yaşındaki çocuğu zorla okula göndereceksin dediler. 6 yaşındaki çocuğun
çıkacağı merdiven yok. Çocuğun gideceği tuvalet yok. Her şey oldu bittiye
getirildi böyle bir tablo çıktı ortaya. Bu tablo eğitimi geriye götürecek. Eğer
bir ülkeye kötülük yapmak istiyorsanız o ülkenin eğitim sistemini bozacaksınız.
Gelinen nokta budur, Türkiye’de eğitim sisteminde büyük bir geriye gidiş var.
» İmam Hatiplerle
ilgili iddialar?
O, tamamen halktan oy
almaya dönük bir kandırmaca. Niye kapatalım ki? Bir anne baba eğer çocuğunun
din eğitimi almasını istiyorsa gönderebilir. Onlar oy kaygısıyla, “CHP gelecek
bunu kapatacak, şunu kapatacak, bu yasayı getirecek” gibi tamamen kendi
tabanını konsolide etmeye dönük söylemler ama bunların hiçbir inandırıcılığı
yok. Doğru da değil.
» Siyasette üslup
sorunu da var. Siz iktidarı sert eleştirmenize rağmen, mitinglerinize
katılanların iktidarı yuhalamasına izin vermiyorsunuz, engelliyorsunuz.
Siyasilerin üslubuna ilişkin ne söylersiniz?
Siyaset, halkın
sorunlarını çözmek için yapılır. Siyasi partiler elbette birbirlerini
eleştirebilirler, dünya görüşleri, ufukları farklıdır. Bu da gayet doğaldır.
Ama uygar ülkelerde siyasi parti liderleri televizyonlarda bir araya gelirler.
Oturur konuşurlar, gazeteciler soru sorar, onlar da cevaplarlar. Böylece
vatandaş hangi liderin sorunlara daha vakıf olduğunu, hangi liderin sorunların
çözülmesi konusunda daha sağlıklı öneriler getirdiğini öğrenmiş olur. Ama AKP,
tek parti anlayışını egemen kıldığı ve o zihniyete sahip olduğu için
televizyona çıkıp konuşmaya cesaret edemiyor. Miting meydanlarında insanlar
yuhalatılıyor bu doğru bir anlayış değil. Çünkü gerginlikten bu ülke çok acılar
çekti ve gerginlik hiçbir topluma yarar getirmez, tersine zarar getirir.
» Seçim yaklaştıkça
provokasyon söylemleri, suikast olacağı söylemleri artıyor. Bu konuda ne
dersiniz? Kişisel olarak kendiniz açısından da endişeniz var mı?
Ben herhangi bir
endişe taşımıyorum ama AKP iktidarı kaybetmemek için her yola başvurabilecek
yapıya sahip. O nedenle bütün yurttaşlarımıza ve biz kendi örgütümüze çağrıda
bulunduk. Provokasyonlar konusunda dikkatli olun, tavır ve söylemlerinizi bu
çerçevede geliştirin diye kendi partililerimizi uyardık. Bu vesileyle tüm
vatandaşlarımıza da iktidarın provokasyonlarına karşı dikkatli olmalarını
isteriz. Seçim sürecinin herhangi bir sorun yaşanmadan sonlanması bizim
arzumuz.
» Son dönemde
gazetecilere yönelik inanılmaz baskı ve sansürler yapılıyor. Basın özgürlüğü
konusunda ne düşünüyorsunuz? Birçok kurumda akreditasyon uygulanıyor, basın
giriş kartları iptal ediliyor. Siz bu kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle yapılan
işlemler doğru değil. Çünkü gazeteci halk adına soru sorar, siyasetçi de halk
adına cevabını verir. Gazeteciye sınırlama getirmek, onun yazmasına,
haberleştirmesine sınırlama getirmek o ülkede demokrasinin olmadığı anlamına
gelir. Nitekim Batı da zaten iktidarın bu tavrı nedeniyle ülkedeki demokrasiyi
hibrit demokrasi olarak tanımlıyor. Siyasi iktidarların övgüden çok eleştiriye
ihtiyaçları vardır, çünkü yanlışları, hataları eleştiriyle öğrenecek ve
kendilerine çeki düzen vereceklerdir. Ama AKP her yaptığının doğru her
söylediğinin doğru olduğnu kabul ediyor ve eleştirileri kabullenmiyor.
» Bu kadar yoğun
tempoya nasıl dayanıyorsunuz?
Yoruldum deme hakkım
yok. Sonuçta ülkenin içinde bulunduğu tabloyu görüyorsunuz ve sizin bir
sorumluluğunuz var. Türkiye’yi bu karanlık tablodan çekip çıkarmak, daha güzel
bir ülkeyi inşa etmek. Bunun için de demokratik yollarla mücadele etmek. Biz
siyasetçi olarak hem bunu yapacağız hem de Türkiye’nin geleceği için projeler
üreteceğiz. Yüzyılın projesi böyle bir proje.
» Yüzyılın projesine
ilişkin olarak, “Vatandaştan dört yıllık yetki istiyorlar ama 20 yıl sonrasını
öngörüyorlar” eleştirileri var. Ne dersiniz?
Proje uygulamaları
2020’de başlayacak. Ama bizim başlangıçta Trabzon, Samsun, İskenderun, Mersin
limanlarını, karayollarını, demiryollarını rehabilite etmemiz lazım. İktidar
olur olmaz ilk yapacağımız işler arasında bunlar olacak. Türkiye’de ulaşım
Batı’dan Doğu’ya doğru sağlanıyor. Kuzey – Güney ekseninde de güçlü bir
iletişim ağının kurulması gerekiyor. Türkiye merkez, önemli bir merkez. Böyle
bir mukayeseli üstünlüğü var, kullanmak zorunda. Biz halkın günlük sorunlarını
çözen projeleri açıkladık zaten: Emekliye iki maaş, çiftçiye 1,5 tl mazot,
işsizlik, asgari ücret gibi… Ancak işsizlik asgari ücret gibi çözülmez. Zaman
dilimine ihtiyaç var. Sloganı şöyle kurduk, “Üreten Türkiye”. Türkiye üretirse
istihdam yaratır. Bu proje, “Üreten Türkiye” projesinin en önemli ayaklarından
biridir. 2 milyon 200 bin kişiye istihdam yaratıyor bu proje. Bittiğinde bir
yılda 147 milyar dolarlık ek katma değer yaratacak. Olağanüstü bir rakam.
Kişibaşına gelir 33 bin doları buluyor. Bu 20 yıllık bir proje ama neden? Proje
2035’te olgunlaşacak. Ama önceden katma değer yaratacak. Siz alt yapıyı
rehabilite ettikten sonra yabancılar gelecek orada fabrikalarını, depolarını
kuracaklar, istihdam yaratacaklar. Bir de bunlar etap etap gelişen, birbirini
tamamlayan projeler… Diyelim geldiniz fabrikayı kurdunuz, istihdam
yaratıyorsunuz, ihiyaca göre yan tarafta başka bir şey yapabilirsiniz. Örneğin
Teknopark. Teknopark’ı kurduğunuzda yurtdışındaki bir firma arge’sini oraya
taşıyabilir. Kültür merkezleri, fuar merkezleri. Bu proje ile Anadolu’yu ayağa
kaldırıyoruz. Önemli bir cazibe merkezi yaratıyoruz. İstanbul’un varoşlarını
değil, bu cazibe merkezine ve etrafındaki 81 kente katma değer yaratacak bir
nüve oluşturuyoruz, bölgesel dengesizlikleri kaldırıyoruz bir bakıma.”
» Programınızda
taşeronlaşırmayı sona erdirmek de var. Türkiye taşeron cenneti haline geldi.
Taşeron sisteminin kaldırılmasının devlete ağır yük getireceği öne sürülüyor.
Sizin değerlendirmeniz nedir?
Kamuda 800 bin taşeron
işçi çalışıyor. Diyorlar ki, “Taşeron kalktığı zaman devlete yük olur”. Tam
tersine devlet bundan avantaj sağlayacak. Devlet, parayı işçi yerine taşerona
verirken yüzde 18 de devlet ödüyor. Taşeron kalktığında devlet işçiye doğrudan
maaşını ödeyecek o kadar. Kaldı ki bugün daha acımasız uygulamalar var. Taşeron
götürüp parayı işçinin banka hesabına yatırıyor ama sonra ondan 100 lirayı geri
alıyor. Yani asgari ücretin altında çalıştırıyor. Bu uygulamaları tamamen
kaldıracağız.
» Peki ama CHP’li
belediyelerde halen taşeron uygulaması var. Hükümet de bu konuda, ‘Siz kendiniz
uyguluyorsunuz’ diye eleştiriyor sizi?
Belediyelerin norm kadro uygulaması var. Belediye başkanları norm kadro dışına çıkamazlar. Çıktıklarında suç işlemiş olurlar. Bu, belediyelerin uygulamaları ile değil, çıkarılacak bir yasayla çözülür.
Hüseyin Özay – Taraf