Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 21 Mayıs 2015
Geçerli Tarih: 19 Nisan 2024, 05:52
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21256
Cari açık dışa bağımlı
olmanın nedeni ve göstergesidir
Siyasi, sosyal ve
ekonomik politikaların hedefi insan refahıdır.. Bu refah kavramı içinde maddi
olduğu kadar, manevi tatmin ve huzur da vardır. Fert başına gelirin yüksek
olması tek başına insanların mutlu olması için yetmiyor.. Yediklerimizi daha
rahat sindirmemiz için aynı zamanda demokratik ve özgür ortama ihtiyacımız
vardır. Demokratik olmayan toplumlarda, büyümenin toplum refahına yansıması
mümkün olmuyor.. Aynı şekilde gelir dağılımındaki bozulma da toplum vicdanını
rahatsız edecek kadar bozuluyor.
İnsanlık tarihinin
bugüne kadar yaşadığı tecrübelerle sabit olmuştur ki insan hakları ve
demokrasinin olmadığı veya aksak çalıştığı rejimler aynı zamanda toplum
hayatında telafi edilmez karanlık zamanlar yaratmıştır. 1990’lı yıllara kadar
komünizmin halka rağmen halk için sloganı, insanlığın 70 yılını götürmüştür.
Saddam da halk için savaştığını iddia ediyordu ve fakat gerçekte bir
diktatördü. Irak belki yüzyıl bu diktanın
cezasını çekecektir.
Demokrasiyi kendi
çıkarı için kullanan ülkeler, küreselleşmeyi de kontrol ediyor. Bu küreselleşme
sürecinde, serbest piyasa ekonomisi yalnızca spekülatif sermaye için
geçerlidir. Emek için dolaşım serbestliği yoktur. Hiç olmayacaktır. Sonunda,
küreselleşmenin yalnızca bazı gelişmiş ülkelerin refahını artırdığı
anlaşılmıştır. Bizim gibi kur tuzağına düşen ülkeler için küreselleşmenin,
çaktırmadan acısı sonradan çıkacak bir yeni sömürü düzeni aracı olduğu ortaya
çıkmıştır.
Hiçbir ekonominin
global ekonomi dışında kalması mümkün değildir. Dışında kalırsa, kurulu düzen
tarafından dışlanacaktır. Önemli olan dışa kapalı veya açık olmak değil, dışa
bağımsız bir politika uygulamaktır.
Cari açık dışa bağımlı
olmanın nedeni ve göstergesidir. Ekonomik anlamda dışa bağımlı olan ülkelerde,
demokrasiyi de aynı güçler tayin eder.
Demokrasi aynı zamanda
bir terbiye ve kültür rejimidir.. Yasalarla ve kağıt üstünde olmaz.. Demokratik
terbiye ve kültürün yerleşmesi gerekir. Başlıca göstergesi ise halkın
kararlarına saygılı olmaktır. Halkın kararlarına saygılı olursak, demokratik
düzen kurulur.. Aksi halde adı demokrasi olmaz, anarşi olur.
Ne var ki demokrasinin
işlemesi için, gelişmiş bir ekonomi, eğitilmiş bir ve bilinçli bir toplum
gerekir. Türkiye bu noktada laik-demokratik Cumhuriyet yolunda atlama taşını
geçiyorken siyasi alanda önüne taş konuldu. Yerli ve yabancı lobiler, çıkar
grupları, iş birlikçiler bu yolu engellemeye çalışıyor.
Türkiye’de bazı
anayasal kuruluşlar ve bazı dernekler de demokratik gelişmeleri engelliyor.. Örneğin
anayasal kurum olan YÖK, kendisine anayasa ve yasayla verilen yetkilerin
üstünde adeta dikta rejimi kurdu.. Bunun için demokrasiden korkuyor..
YÖK, üniversite
öğretim üyelerinden en fazla oy alan rektör adaylarını, Cumhurbaşkanı’na
gidecek üç kişilik listeye dahi koymuyor.
Gönüllü kuruluş olan
TÜSİAD, sanayici ve iş adamlarının derneğidir.. Ne var ki şimdiye kadar TÜSİAD
teknolojiyi, verimliliği ve yatırımları daha az konuştu, politikayı daha çok
konuştu.
Demokrasiden ve
özgürlükten en fazla korkanların başını ise medya çekiyor. Medya’nın ekonomi
sayfalarına bakın.. Bu sayfalarda yalnızca finans kesimi, zenginler kulübü ve
borsa spekülasyonları yer alıyor.. Gazetelerin halkla ve tüketici ile ilgisi
kalmamış. Zira, eğer demokrasi gelirse herkesin yaptığı ayan beyan gün ışığına
çıkar.