Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Beynine format attır!


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 23 Nisan 2015
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 02:18
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=21011


"BEYNİNE FORMAT ATTIR"
 
Hayatımızın yüzde kaçı değişik, yüzde kaçı aynı, bilemeyiz. Ama yıllarca yaşadıklarımıza, gördüklerimize, şahit olduklarımıza, bakınca yada yaşadıklarımızı anımsadıkça hayatımızın nasıl geçtiğini, yüzde kaçını rahat ve huzurlu geçirdiğimizi, yüzde kaçını rahat sözcüğünün ne anlama geldiğini dahi bilmeden geçirmiş olduğumuzu yada geçirmeye devam ettiğimiz hakkında bir bilgi sahibi olabiliriz. Bazen olumlu bazen olumsuz olaylardan dersler çıkarmışızdır, bazen kimini ibretle ve nefretle seyretmişizdir, bazen de kimini üzülerek ve ızdırap içinde izlemişizdir. Peki izledikte ne oldu? İzlediklerimizden hiç dersler çıkarabildik mi? Yaşadığımız acı ve tatlı olaylardan ders çıkarmasını bildik mi? Yoksa Başkalarının lafıyla, yönlendirmeleriyle mi hareket ettik, onların ağızlarından çıkacak olan lafla mı yaşantımıza yön vermeye çalıştık? Mesela, hiç kendi düşüncelerimizi söyleyebildik mi, yada kendi bildiklerimizi, kimseden çekinmeden, kimseden korkmadan açıklayabildik mi, yoksa hep başkalarının sözlerine veya başkasının aklıyla mı hareket ettik? Sorulacak o kadar çok soru var ki, ama sorsak nasıl bir cevapla karşı karşıya kalacağımız belli mi? Yada verilecek cevaplar sorduğumuz soruların cevabı olacak mı, yoksa yine birilerinin ağzıyla mı sorularımıza cevaplar alacağız? 

Beynimiz ise, bizim konuşma terapileriyle yapmaya çalıştığımızdan çok daha hızlı şekillenir. Beynimizin, bazı şeyleri hatırlaması için de, 1-2 saniyesi vardır. Eğer, beynimiz 1-2 saniye geçmesine rağmen bazı şeyleri hatırlamıyorsa, klasik tedavi yöntemleri aylar alabileceğini düşünerek, beynimize acilen "format" attırmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Hele hele bir takım insanlar var ki, bazı olayları ya yanlış anlıyorlar, ya çarpıtarak anlatıyorlar, yada başkalarından duyduklarını doğrumu yanlış mı diye araştırmadan anlatıyorlar. Bu tür insanlar, bazı kişilerin peşinden koşmayı, onlar ne söylüyorsa doğru kabul etmeyi ve doğru olup olmadığını araştırmaya gerek görmeden etrafındakilere ve çevresine anlatmayı bir marifet sayarlar. Ayrıca, bu tür insanların, yaşanan bazı olayları anlayabilmesi, bazı kişileri tanıyabilmesi, onların gerçek yüzlerini tanıyabilmesi kendilerinden beklenebilir mi? Araştırmayan, incelemeyen, bir başkasının fikirlerine saygı duymayan insanların, aramızda olduğunu, çevremizde dolaştığını görmüyor olabilir miyiz? Geçmişe dair ne yapılmışsa, ne varsa, yanlış değerlendirmelerde bulunanlar, geçmişi kötülemenin kendisi için prim yaptığını zannedenler, "Cumhuriyeti 90 yıllık reklam arası" diyecek kadar aklı başından gidenlerin de beyinlerine format attırmaları gerekmez mi? Kendi düşüncelerini dile getiremeyerek, başkasının düşüncelerinin ardına takılanlar, kafalarını kullanmayıp ve beyinlerini çalıştırmayanların, ama parklarda konuşurken alim kesilenlerin de beyinlerine format attırmaları gerekmez mi? Yaşanmamış olayların yaşandığına inandığını söyleyip, herkesin de buna inanmasını isteyenlerin de beyinlerine format attırmaları gerkmez diyebilmek mümkün mü? Bazı insanların, kendilerini çok akıllı, çok kültürlü, hatta kimi din adamı, kimi ulema, kimi de süper zekalı olduğunu söylemesi, onun beyninin formatlı olduğunun bir göstergesidir diye kim düşünebilir? Bazı insanların, konuşmaya başladıklarında, karşısındakini hiç dinlemedikleri, hep kendilerinin konuşuyor olmaları, onların haklı, hep onların doğru, her şeyi onların bildiği, her şeyi de onların yaptıkları daha konuşmalarının başında kendiliğinden belli olmuyor mu? Televizyonlara bakıyorsunuz, aynı şeyleri söylüyor. Kişilere bakıyorsunuz aynısını söylüyor. Aynı dili kullandıkları, aynı suçlamalarda bulundukları, aynı hırsla karşısındakine saldırdıklarını görmemek mümkün değildir. Kendi olumsuz davranışlarını görmeyerek, başkalarının en küçük olumsuzluklarını afişe edenlerin de beyinlerine format attırmalarının gerekli olduğunu o insanlara söylemek, bilim adamlarının görevleri arasında değil midir?

Bazen beynimizin bizi yanılttığını, doğru düşünemez hale getirdiğini, yanlış kararlar aldığımızı, ayrıca almış olduğumuz yanlış kararlardan dönmek yerine ısrarla yanlışı savunur hale gelebileceğimizi bilmem söylememe gerek var mı? Onun içindir ki, ileriyi göremeyenler, geleceğine yön veremeyenler, başkasının lafıyla hareket edenler, bilimden ve teknikten bi haber olanlar, acilen beyinlerine format attırmaları gereklidir dersem hata mı etmiş olurum? Belki bazı insanları daha iyi anlayıp, daha iyi tanıyabilmek, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, ne yapılmak istendiğini anlamakta güçlük çekenler vardır, olması da gayet normal karşılanmalıdır. Fakat, bütün olayları doğru olarak anlamadan, yanlışların yanlış olduğunu düşünmeden, toplumun değil de kişilerin yararına olan işlere alkış tutmak, normal bir davranış biçimi değildir. Ülkede olup bitenleri, doğru veya yanlışları, hatta yanlış yapanları, yaptığı yanlışı başkalarına atanları, müslüman kisvesi altında görünüp de, İslamın özüne ve ruhuna aykırı işler yapanları daha iyi, daha doğru olarak görmeye ve anlamanın yolunu bilen varsa bana da anlatırlarsa sevinirim. Yeter ki, ülkemiz kalkınsın, yerer ki vatanımızda birlik ve beraberlik olsun ve hiç bozulmasın, senden benden diye insanları ayrıştıranlar olmasın. milli ve manevi değerlerimize saygı duyulsun, saygı duymayanlara, küfr edenlere de müsamaha gösterenler olmasın.

(Beyinleri formatlı olanları tenzih ederim) ama beyinlerine format attıranların yada beyinleri formatlı olanların yaptıkları iyi işlere, insanlara davranış biçimlerine, kendi gibi düşünmeyenlere, kendi gibi giyinmeyenlere, kendini ve etrafındakileri düşünmeyip, başkalarını da düşünenlere bakınca, acaba ben de beynime format attırsam mı diyesi gelmez mi? Mesela kendini dünyanın tek hakimi sananları, yeşil örtüye düşman olanları, hayvanlara eziyet edenleri, doğayı yaşanmaz hale getirenleri, insanlara zulüm edenleri, hakaret edenleri, birleştirmeden yana değil, ayrıştırmayı düşünenleri, insanların aklıyla alay edenleri, insanlara tepeden bakanları, hatta yapanlara hatasını söylemeye çekinip korkanlar gibi olmamak için, insanın "ben de beynime format attırsam mı" diyesi gelmez mi? Ayrıca, başkasının ağzıyla, başkasının söylemleriyle ahkam kesenlerin, her şeyi kendisinin bildiğini zannedenlerin, en ufak eleştiriye tahammül göstermeyenlerin de beyinlerine format attırmaları gerekmez mi. Ne dersiniz? Düşünsenize! Butür insanlarla aynı dünyada yaşıyorsunuz, aynı havayı soluyorsunuz, aynı şehrin suyunu, aynı kentin ekmeğini yiyorsunuz... Gerçekten bazı insanlara bakınca, kimisinin kendini siyaset bilimcisi sandığını, kimisinin kendini ekonomi profesörü gördüğünü, kimisinin de kendini sosyoloji uzmanı zannettiğini görürüz. Fakat öğleleri de var ki. Kendi aklını, kendi görüş ve düşüncelerini bir tarafa bırakmış yada bir kişinin iradesine terk etmiş, o ne söylüyorsa onu doğru kabul ediyor, o ne yapıyorsa onun yaptığını doğru görüyor ve ona toz kondurmuyor ve kimsenin de toz kondurmasına tahammül gösteremediğini görürüz.

Bu yönde düşünen ve bu doğrultuda görüş beyan eden insanların her şeyden önce  düşünmeleri gerekmez mi? Mesela ülkemiz nereye gidiyor, ne yöne götürülmek isteniyor, ülkenin kaderiyle kimin yada kimlerin oynadığını veya oynamak için planlar yaptığını düşünmeleri gerekmez mi? Gerekir tabii. Ama, işçinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimin, köylünün, esnafın, kısacası dar gelirlilerin durumlarının da düşünülmesi gerekir. Hatta, adaletin ve hukukun işleyip işlemediğini, hak ve özgürlüklerin ne durumda olduğunu, insanların dinine, mezhebine, ırkına, rengine, siyasi görüşüne göre muameleler yapılıp yapılmadığının da düşünülmesi gerekir. Düşündükten sonra da, olumsuzlukların olumlu hale getirilmesi, milletin refahı, huzuru, emniyeti, kendini güvende ve özgür hissetmesinin önündeki engellerin de kaldırılmasına gayret etmesi de gerekir. Hemen hemen her konu hakkında yalan konuşanların, yapılmayan olumsuzlukların yapıldı diye milletin kafasını karıştıranlara da artık bir dur denilmesi de gerekmez mi? 
Bence, beynine format attırması gereken bir çok insan olabilir. Mesela, anayasadan Türklük kavramını çıkartayacağız diye konuşanların, "Türküm" diyenleri ırkçılık yapmakla suçlayanların, terör örgütleriyle işbirliği yaparak bir nevi teröre taviz verenlerin, dini siyasete alet edenlerin, Hatta, "ALLAH ile aldatanlar"ın, gerçek dindarların aklıyla alay edercesine söylemlerde bulunanların, hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvete bulaşanların ve bunlara sebep olanlara göz yumanların da beyinlerine format attırmalarının zamanı gelmemiş olabilir mi? Peki! "çalıyorlar ama, çalışıyorlar" veya "alınları secdeli" gibi laflar ederek, islâmın gerçek ruhunu anlamayanların da beyinlerine format attırmalarının zamanı gelmemiş olabilir mi? Ayrıca, müslümanlıkta çalma diye bir kavramın olmadığını bilmeyecek duruma gelenlerin de beyinlerine çok acil format attırmaları gerekir. Bazı kişiler, bazı devlet yetkileri Türkleri soykırım yapmakla suçlama cesareti göstermeye başladılar. Türkleri soy kırım yapmakla suçlamadan, önce kendi tarihlerine baksınlar da kimin soykırım yapıp yapmadığını görsünler. Eğer göremiyoruz diyorlarsa da, Türk milleti, gerçekleri görmelerini sağlayacak birilerini mutlaka çıkarmasını başaracaktır.  

Eğer geçmişini inkar edersen, bugün kim olduğunu bilmezsen, yarın kim olacağını nasıl bilebilirsin? Ya şahsiyetini koruyamıyorsan, ya milli ve manevi duygularının törpülenirse, aklı başında bir insan olduğunu düşünebilir misin? Düşünmekten fazla, şahsiyet sahibi, olgun ve aklı başında olan insanların bütün bunları pekâla bilmeleri gerekmez mi? "Kendimizi bilmek mi ruhumuzu sıkıyor" yoksa "Kendini bilenler mi canımızı sıkıyor"? Ne yapmak, ne olmak istediğini çok iyi bilen insanların hiç mi hayal güçleri olmaz? Hiç mi kendi geleceklerini başkalarının insafına terk ettiğini anlayamaz duruma geldiğini fark edemez? Haram mala el uzatanların, haram yiğip içenlerin, rüşvet verip alanların, varılacak yerin cehennem çukuru olduğunu bilmeyen, anlamayan yada anlamamış olan müslümanın müslümanlığından şüphe duyulmasının önüne geçebilmenin mümkünü kalır mı? Cehennem zebanilerine: "Şeytanın vesvesesine, kandırmalarına aldanarak bütün bu günahları işledim"mi diyecekler? Böyle diyerek cehennem ateşinde yanmaktan kurtulacaklarını mı sanıyorlar? ALLAH insanoğluna vermiş olduğu beyni çalıştırıp kullanmayanların varacak başka yer neresi olabilir? 

Son iki yüzyılda İslam'ın gayri İslami amaçlar uğruna parçalanma gayretlerini müslümanların görmemesi, yapılmak istenilenleri anlamaması, olan biteni fark edemeyecek duruma gelmesi, İslama kurulan bir komplo değilse, İslamı bir kazanç kapısı görmesi ve İslam görüntüsü altında kendine mal mülk edinmek midir? Modern çağda yürürlükte olan toplum hedeflerinden biri de, belki de en önemlisi: ALLAH tevdi ettiği emanetlerin kıymetini bilmeden yaşamanın şerefsiz bir hayat olduğunu o toplumun bilmesidir.Beyni formatlı olanların İslam dışı gayeler için, İslamı da kullanmaktan çekinmeyenlere, müslümanlığın geniş hazinelerinden nasıl "İstifade" edebilirim diye düşünenlere, müslümanları hem kandırmak hem de zapt-u rapt altına almak ve kendi çıkarlarına alet edenlere itibar ederler mi, onların sözlerine ve vaatlerine de inanırlar mı? 

Bakınız! Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Hadis-i Şeriflerinde ne diyor:
İki aç kurt, bir koyun sürüsüne girdiği zaman, yaptıkları zarardan, mal ve şöhret hırsının yapacağı zarar daha fazladır.

ALLAH teâlâ kıyamet günü, üç kimse ile konuşmayacak, hepsine çok acı azap yapacaktır: Zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümet reisi ve kibirli olan fakir.
Kıyamete yakın hakiki din bilginleri azalır. Cahil din adamları, kendi görüşleri ile fetva vererek, insanları doğru yoldan saptırırlar. Ayrıca, Bir zaman gelir ki, insanlar din adamlarından, sokakta rastladıkları eşek ölüsünden kaçar gibi kaçarlar.
Kıyamet yaklaştıkça, din adamları eşek leşinden daha bozuk, daha kokmuş olacaklardır.Sadakaların en kıymetlisi, zalim hükümet adamları yanında söylenen doğru sözdür ve Ümmetim, zalime zalim demekten çekinecek bir hale gelirse, Allahü teâlâ onlara yardım etmez.

İçinizdeki fenaları yola getirmeye çalışmazsanız, yani emri maruf ( farz olan emirler) ve nehyi münker ( yasak olan emirler) yapmazsanız, cenab-ı Hak, başınıza öyle belalar verir ki, bu belalardan kurtulabilmek için, artık iyilerinizin Allah'a yalvarması da fayda vermez. Al-i İmran suresi, 110.

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster