Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


İstanbul üçe mi bölünecek?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 13 Nisan 2015
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 21:02
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20956


İSTANBUL ÜÇE Mİ BÖLÜNECEK?


Çok kıymetli okurlarım. Uğur Yıldırım (Otopsi Yayınları) "Keşiş Güç" isimli kitapta ABD. planından bahseder. Kitapta yazılanlara göre: İstanbul üçe bölünecek, İstanbul'un Anadolu yakası ise, bütünüyle yerleşim alanı olacak ve kentin nüfus ağırlığı buraya kaydırılacakmış. Haliç'in doğusunda kalan ve "Pera" (Beyoğlu) diye anılan bölüm ise, finans, ticaret, sanayi ve yerleşime ayrılacakmış. Haliç'in batısında surlar içinde kalan en eski kesim ise, ABD. Avrupa Birliği, Avrupa ülkeleri, Dünya Bankası, Dünya Kiliseler Birliği, ve UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) maddi ve siyasi desteğiyle "dünya kültür kenti"ne dönüştürülecekmiş. Bu amaçla surların içi aşamalı olarak tamamen boşaltılacak ve "Bizans özelliği" öne çıkarılan bir açık hava müzesi olacakmış. 


Ayrıca, bu plana göre, uzun vadede devlet içinde ayrı bir devlet haline gelecek olan Fener Rum Patrikhanesi "egemenlik alanı" surların dışına bütün Trakya'ya taşınacakmış... Hristiyanlık tarihi uzmanı, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çelik, Hristiyan kaynaklara dayanarak hazırladığı,40 sayfalık raporunda diyor ki: Fener Patrikhanesi'nin ekümeniklik iddialarını da çürüttüğünü söyleyerek, Fener Patrikhanesi'nin, ABD'nin "Yeni Dünya Düzeni"stratejisindeki kilit rolünü vurgulamak da ve raporun sonuç bölümünde ise, "ABD'nin yeni dünya düzeni projesi, Rusya ve Ortodoks âlemi kadar, hatta onlardan daha fazla Türkiye'yi ilgilendirdiğinden bahsederek, şayet Türkiye, konuya gereken hassasiyeti göstermezse, bunun faturası İstanbul ve Trakya bölgesinin elimizden çıkması demektir" diye ilave ediyor. Sonra da MGK'nin müdahalesi üzerine "Üç İstanbul"planının rafa kalktığını, ama atı alan Üsküdar'ı geçmiş olduğu için de, Fener ve Balat'ın"güzelleştirme" projesi hemen devreye girdi diyor.


Bu raporlara bakınca, "Kanal İstanbul" projesinin amacının ne olduğu ve kimin işine yaradığı açık açık belli olmasa da, bazı planlar herşeyi açıklamaya yetiyor olsa gerek. Ayrıca, Bartholomeos, 2000 yılının hemen başında, 2-3 Ocak'ta Selanik'e; 4-8 Ocak'ta Kudüs'e; 22-25 Ocak günleri arasında ise özel fotoğrafçısı Kikolaos Manginas, Tokat metropoliti Vasil Yuvanidis, Yunan uyruklu bir papaz ve Mihal Biçi ile birlikte Polonya'ya; 25 Şubat-6 Mart tarihleri arasında da Güney Kore ve Filipinler'e gidiyor... 8 Şubat 2015 tarihinde Ulusal kanal'da Sabahattin Önkibar'ın konuğunun açıklamaları ise inanın insanın kanını dondurur. Konuşmacının belgelerini de gösterek söyledikleri: Yunanistan Ege ve Akdenizdeki 16 adamızı 2004 yılından beri işgal etmişler ve 5 tane adanın büyüklüğü, Büyük Ada'nın üç katıymış! Türkiye'de hiç bir yetkilinin bu işgale karşı çıkmadığı gibi, basından da bu işgaller gizlenmekteymiş. Ayrıca bu işgaller, Fener Rum Patrikhanesi'nin yardımlarıyla gerçekleşmiş... Şimdi"İstanbul'un üçe bölünme Planı"nı anladınız sanırım. Müslümanlığı karalamak ve müslümanlara kötü göstermek için ellerinden geleni yapan Emperyalist islam düşmanları, Türk'ü Türk'e düşman edebilecekleri günleri de beklemeye ya da "yüzyıllık planlarını" uygulama fırsatı kollamaya başlamışlardır herhalde!   


Aynı kitapta yazılanlara göre: İstanbul'daki bir ilçe belediye başkanı, 2002 yılında, Topkapı, Zeytinburnu civarında "Kültür Adası" inşaatının yapılabilmesi için yıkım çalışmalarına başlıyor. Bugün iktidarı elinde bulunduran bir partinin o zamanki İstanbul Belediye Başkan yardımcısı olan kişi şöyle konuşuyor:"Turgut Özal'ın Anıt Mezarından başlayarak, Zeytinburnu'nun denizle birleştiği sınıra kadar olan alanı din turizmine açmayı amaçlıyoruz. Bu bölgede Ortodoks Rumlarca kutsal sayılan Meryem Ana Rum Ortodoks Manastırı var. Bizim için zemzem suyu neyse, bu manastırdan çıkan su da Ortodokslar için aynı önemde görülüyor. Bu manastıra şu ana kadar dokuz patrik gömülmüş. Yunanistan'dan yüzlerce ziyaretçi geliyor. Ayrıca bölgede Ortodoks Rumlara ait hastane, okul ve mezarlıklar bulunuyor. Bölgede bulunan sanayi tesisleri, işyerleri, depolar, kamyon garajları, şekilsiz evler, metruk ve kaçak binalar çirkin bir görüntü oluşturuyor. Bunları yıkıp bu alanı güzelleştireceğiz." projeyi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi onaylıyor, Kültür Bakanlığı da "sıcak bakıyor"


Ayrıca, ABD'nin "Üç İstanbul" planının bir bölümü olarak değerlendirilen "Kültür Adası" projesi, Turgut Özal'ın Anıt Mezarı'ndan Abdi İpekçi Spor Salonu'na kadar olan bölgede böyle yapılıyor diyor. İlginç olan ise. Fener Rum Patriği Bartholomeos'un bir gazeteye verdiği röpartajdır. Şöyle diyor Patrik: ... "Ekümenik patrik olduğu"nu söyledikten sonra, Heybeliada Ruhban Okulu'nun 1844'ten 1971'e kadar sayısız mezun verdiği ve "mazisinin tertemiz" olduğunu iddia etmesidir. Mazisi tertemiz olan, 2004 yılının Mart ayında bir haftalık ABD ziyaretine giden ve sonrasında, BM. Genel Sekreteri Kofi Annan'la ve Yahudi Kogresi liderleriyle bir araya gelip Kofi Annan'la konuşmasından sonra da, "Kıbrıs'ın birleşik halde AB'ye girmesini ümit ettiğini" söyleyebilir mi? Kim ne söylerse söylesin! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilel ebet yaşayacaktır. 1974'de Kıbrıs'ta yaptıkları Türk katliamlarını bu millet unuturmu sanıyorlar? Papa'nın "Ermenilere soykırım uygulandı" diye açıklama yapması, hangi planın parçası acaba? 


Dostu düşmanı iyi tanımak gerek...Ülkesine ihanet edenleri de iyi tanımak gerek... Memleketimizin ekonomik kaynakları, bütün dünyanın hırslarını çekecek verim ve servete malik olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Memleketimizin her yeri, her köşesi hazinelerle doludur. Milletimizi o hazineler üstünde aç bırakmak istiyorlar. Kendi ürettikleri GDO'lu malları milletimize yedirme derdindeler. Huzurumuzu, refahımızı, birlik ve beraberliğimizi işte bunun için bozmaya, bizleri birbirimizden ayrıştırmaya, mezhep çatışmaları çıkarmaya çalışıyorlar. Mustafa kemal ATATÜRK, Osmanlı İmparatorluğunu yıkan sebepleri araştırken, o dönemde dünyada iktisaden kalkınmasını tamamlayan yada tamamlamak üzere olan ülkelerin ekonomik yapısını da incelemiştir. İncelerken de görmüştür ki: Kolektivizmi, Sosyalizmi, Kapitalizmi ve Liberalizmi uygulayan ülkeler halka mutluluk ve zenginlik vermek yerine onları sömürmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk Milleti'ne düşman olan ülkeler, Türkiye'nin güçlenmesini isterler mi? Türk Tarımını çökerterek tarımda dışarıya bağımlı hale gelmemiz için ülkemize, sebze ve meyve, oyuncak v.s. başta olmak üzere her çeşit malları getirmiyorlar mı? Türk Ekonomisini sırtlayıp götürmekte olan Türk Fabrikalarının kapatılması, yada düşman ülkelerin zengin para sahiplerine özelleştirme adı altında satılması ve birer birer elden çıkarılması sizce neyin karşılığı yada hangi planların hayata geçirilmesinin sonucudur? 31 Mart 2015 günü, ülkemiz elektrik kesilmesiyle karanlığa gömülmedi mi, hala bu kesintinin sebebini açıklayabiliyorlar mı? Stratejik kuruluşlarımız yabancılara satılırsa, benzer aksaklıklarla karşı karşıya gelmeyeceğimizin garantisi var mı?


Bartholomeos'in şu sözlerine dikkatlerinizi bir kez daha çekmek istiyorum: "Kopenhak zirvesinde Türkiye'ye müzakere tarihi vermeyecekler. Bugünkü yaptığım temaslardan bunu anladım. Türkiye'den daha cesur adımlar bekliyorlar" Bartholomeos, bu sözleri,AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi'yle, "Konstantinapolis"in dini ve siyasi lideri gibi görüştükten sonra sarf ediyor. Ayrıca Patrik Bartholomeos, "Türkiye'nin AB'ye girmesi için dua ettiğini" söylüyor ve AB Komisyonu Başkanı Prodi'yle, Heybeliada Ruhban Okulu'nun durumunu da konuştuklarını belirtiyor... Bartholomeos'un konuşmasından sonra, 24 Ocak 2003 tarihli Resmi Gazete'de "Cemaat Vakıflarının Taşınmaz Mal Edinmeleri, Bunlar Üzerinde Tasarrufta Bulunmaları ve Tasarrufları Altında Bulunan Taşınmaz Malların Bu Vakıflar Adına Tescil Edilmesi Hakkında Yönetmelik" yayımlanarak yürürlüğe giriyor. 


Yukarıda bahsettiğim "Kültür Adası" inşaatı, işte bu kanun yürürlüğe girdikten sonra hemen başlamıştır. Ayrıca, kitapta yazılan şu ilginç habere de bir kez daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum! Şöyle ki: Diyanet İşleri Başkanlığı 24 Kasım 2002 Pazar günü İstanbul Eresin Otel'de, tüm din temsilcilerini davet ederek bir iftar yemeği veriyor. Diyanetin iftarına Türk Ortodoks Patriği Selçuk Erenerol ve Türkiye'deki Bulgar Ortodoks Kiliseleri Başrahibi Konstantin Kostof da davet ediliyor. Ancak söz konusu iftardan bir gün önce İstanbul Müftü Yardımcısı (...) Türk Ortodoks Patriği Selçuk Erenerol'u telefonla arayarak, "Fener Rum Patriği Bartholomeos, Diyanet İşleri Başkanlığı'na iftar yemeğine sizin katılmanız halinde gelmeyeceğini söyledi, Patriğin davete gelmesi bizim için çok önemli, lütfen bize yardımcı olun" diyor. Erenerol da: "Fener Rum Patriği artık devleti de mi yönetiyor, yazıklar olsun" diyerek telefonu kapatıyor. Aynı durum Konstantin Kostof'un da başına geliyor. Yani Diyanet, Bartholomeos'un isteğiyle Erenerol'un davetiyesini iptal ederek iftar yemeğine katılmasını engellemiş oluyor. Aynı gerekçe ileri sürülerek, Bulgar Patriği Konstantin Kostof'un da iftara katılması engelleniyor. (Sonradan Müftü Yardımcısının tecrübesizliğinden bu olay yaşanmıştır) diye bir açıklama yapılıyor ama kafalarda oluşan soruları gidermeye yetmiyor.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster