Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Hiç aşık oldunuz mu?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 13 Nisan 2015
Geçerli Tarih: 30 Nisan 2024, 10:15
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20952


HİÇ AŞIK OLDUNUZ MU?..

Bu soruya kaç kişi,yüzde yüz doğru ve içten "EVET!" diyebilir ya da cevap verebilir,bilemem. Ancak aşkı, gerçek aşkı hiç tatmadan ölenlerle doludur mezarlıklar.

 - " Aşık olduğumu sanmıştım"

Cevabında, zaten aşk yoktur. Aşk sanılmaz ve yaşanır. Kalbin en derin sandıklarına kitlenir. Hücrelerin zarlarına nakşolur da yüzyıllar geçse silinmez, kazınır.

AŞK NEDİR? Önce onu irdeleyelim...

Aşk, kişinin kendi değer yargısında şekillenen FİZİKSEL, RUHSAL ve BEYİNSEL beğenisidir. Evet, evet aşk özünde en temel duygularımızdan biri olan BEĞENİDİR... Şimdi her beğeni aşk mıdır? diyeceksiniz. Elbette değil. Bir manzarayı, gömleği, arabayı, yemeği beğenmek gibi değil şüphesiz. Nedenleri çoktur beğeni duygusunun saymakla bitmez...

Aşkta beğeni, üç temel dayanağa bağlanır. Fiziksel, beyinsel ve ruhsal. Fiziksel beğenide tip vardır, ses vardır, yürüyüş vardır, hitap vardır, jest ve mimik vardır. Bu beğeniler, görecelidir. Kişiden kişiye değişir. Ancak beğenide ortak paydalar da vardır. Yüzünü beğendiğiniz kişinin kulağı tırmalayan sesi sizi bitirir örneğin. Ya da çok güzel bir fizikte komik bir yürüyüş... Gözünüzü kapamak istersiniz. Bir yemek yiyiş... Ağzını şapırdatan birini beğenir misiniz? Vücut hatları veya yüz hatlarındaki beğeni de kişiye göre değişir. Şişman, zayıf bedenler; beyaz, siyah ten; uzun, kısa boy; sarı, siyah saçlar, çekik ya da fincan gözler... Kendinizi yoklayınız hangi tipe aşık olabilirsiniz? Beğeni açınız nedir?..

Fiziksel beğeniyi buldunuz diyelim, ruhu size hitap edebilecek mi? İnce ve zarif bir ruh tüm insanların beğenisini kazanır. İşte bir ortak payda daha... Kaba ve görgüsüz davranış kimin beğenisini kazanır ki? Evet mazoist kişiler hoşlanabilir. Ama biz normali irdeliyoruz, istisnaları değil...

Ve.. Beyin.. Güçlü bir beyin. İlkeli, tutarlı, mantıklı, üretken, zeki, esprili... Kim hayran olmaz ki?.. Hangimiz aptal,  gerizekalı bir beyini beğeniriz ki  acaba?

Tamam şimdi toparlayalım önce fiziksel olarak beğenileriniz sizi çarptı. Güzel. Onu görmek sizi mutlu etti. Sesi de çok hoş elde var iki. Ya ruhu? Size hitap ediyor mu? Zarif mi? Sunumları etkiliyor mu sizi? Varsayalım ki beğendiniz. Ya konuşmaları, fikirleri, kültür düzeyi, mantığı, zekası, renkli kişiliği? İşte en önemli beğeni bölümü...

Hani güzel bir söylem vardır, "yüzü güzele doyulur, huyu güzele doyulmaz!" diye... Tarihte güçlü liderler, toplumsal beğeniyi kazanmış, kitleleri ardından sürüklemiş güçlü beyinlerdir... Gerçek ve kalıcı aşkta en önemli faktördür, beyin...

Aşk tutku ile bağlanmaktır... Peki aşk biter mi? Evet biter. Tanıdıkça, beğeni duygularınız yıprandıkça aşkınız da yara alır. Yara tedavi görmez, kansere dönüşürse ardından ölüm yani aşkın bitmesi kaçınılmazdır. Gerçek aşklar ölümsüzdür öyle mi? Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Pol ve Virjini... Neden onlar efsanevi aşk olarak anılır? Beğeni duyguları ve beğeni kıstasları hiç değişmediği, hep aynı noktada kaldığı için. Bakalım, efsaneleşmiş aşklar genelde; kavuşulmayan, tutkunun aynı şiddetle devam ettiği aşklardır. Kavuşsalardı, beklentileri yıpransa, ortak yaşamda kişilik çatışması yaşansa aşkları ölümsüz olabilecek miydi? Tartışılır.

İLK GÖRÜŞTE AŞK!.. Tamamen cinsel çekim ile beyindeki fiziksel beğeni duygusunun harekete geçmesidir. Yalnızca ve sadece fiziksel beğenidir. Bir anda kim kimi tanıyabilir, aklını, ruhunu değerlendirebilir ki? Ve yadsımamamız gereken o ki, ilk duygular iradeniz içerisindedir. Ancak, zamanla beğeni duygularınız beyninizi tutsak alır... İşte AŞKA YELKEN AÇMAK tam da budur. Mantık dinlemez. Nerde, ne zaman, kaç yaşında, hangi durumda, nasıl koşullarda olduğu önemli değildir. O, ayakları yerden kesilmişliği yaşamak istersiniz. Bencilsinizdir, kural kaide tanımadan, toplum yasalarını hiçe sayarak, yalnızca kendinizi yaşarsınız. Yine bir deyiş," Aşık, herkesi kör, dört yanını duvar sanırmış..." Evet, doğru aşka düşmüş, kuyunun dibini bulmuşsanız, kim tutar sizi!.. Duyguların; en ilkeli, en coşkulusu, en arınmışı, en masumu zirve yapmıştır... Ya sonra?... Beğenilerdeki taşların kalıcılığı gerekir. Yani beyin ve ruh beğenileri.. Bunun için bir süreç başlar. Deneyim, yaşanılmışlık, duygu ve tutkuların örtüşmesi, yaşam tarzı kesişmeli; bakış açılarının aynı doğrultuda olması gerekir... Kısaca TEN, RUH ve BEYNİN aynı çizgide, aynı doğrultuda buluşması gerekir. İŞTE SONSUZ AŞK... Katlanarak büyüyen, beslenen; sevdaya, tutkuya dönüşen aşk!..

AŞK TEK KİŞİLİKTİR... Evlilik iki kişiliktir şüphesiz; ortak yaşam vardır aynı evi, ortamı paylaşmak vardır. Ancak, aşk tek kişiliktir. O aşk duygusunu yaşayan kişinin kendi ayrıcalığıdır. Kısa yaşasa bile, yaşamak o kişiye ait duygulardır. Karşısındaki ister yaşasın, ister yaşamasın... Ne gam!.. Yüreğinde bu tadı alan, bu heyecanı duyandır kârda olan. Onun ruhu zengindir, o acıyı yaşasa da aşkı tatmıştır sonuçta...

Kaç insan bu şansı yakalayabilir ki? Dedim ya bu duyguyu hiç yaşamadan ölen, yüzyıllar boyunca toprak altındaki kemiklerin genleri bile bomboş yatanlar... Bir de aşkı yakalayan, yaşayanlar; toprak altında bile kemiklerine işlenmiş olarak uyuyanlar!.. Aşk!.. Aşık olmak, aşkı duyumsayabilmek!.. Hangi zaman diliminde, hangi ülkede, hangi yaşam şartlarında kimbilir!.. İnsanoğlunun en ilkel, ama en duru içsel zenginliğidir aşk...

AŞKI YAKALAMAK ŞANSTIR... Ölümsüz aşkı yakalama ise, sonsuz kere şanstır.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster