Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 11 Mart 2015
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 09:44
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20678
İSYANCI GENÇLİ(ĞİMİZİ)N ŞAİRİ: METİN
DEMİRTAŞ[*]
TEMEL
DEMİRER
“Ve bazıları;
yokken bile vardır, fazlasıyla.”[1]
Gözümüzü
dağların doruklarına diktiğimiz, isyancı gençliğimizin şairiydi; sosyalistti ve
demişti ki:
“Bizim de
dağlarımız vardır Che Guevara/ Bakma şimdi durgunsa, bir şahan gibi duruyorsa/ Yorgundur,
savaşlar görmüştür, çeteciler barındırmıştır/ Yani satılmış değillerdir hiç
tüfek patlamıyorsa/ Alaçamın, mor meşenin ardına silah çekip yatmaya/ Bizim de
dağlarımız vardır Che Guevara/ /
Bizim de
delikanlılarımız vardır Che Guevara/ Yokluklardan biyol kopup gelmiş/ Üç
zeytin, az ekmek üniversitelerde/ Su gibi kızlar çarpar önce, alkol vurur/ Öfkeli
dolanır caddelerde/ Ve başkaldırır akılları duya eren de/ Çünkü Vietnam,
hepimizin Vietnam’ı/ Kongo, hepimizin Kongo’su/ Bir kere özsu yürümüştür
dallara/ Patlayacaktır ağır sancılarla karanlıklar/ Varmak için o güzel
yarınlara/ Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara…”
*
* * * *
O; 28 Eylül
2014’ün sabah saatlerinde aramızdan ayrıldığında 76 yaşındaydı.
Toplumcu şiirin
olgun örneklerindendi Metin Demirtaş (1938-2014).
Eray Canberk’in,
onu; “60’lı yıllarda beliren devrimci şiir eğiliminin kendine özgü seslerinden
biri” olarak tanımlaması boşuna değildi.
Çünkü O; “Hazırol
kalbim/ Türküsünü söylemeye/ Derin yara almış/ Bir umudun,” diyenlerdendi…
“Aldandı
sevenlerim/ Bakıp gülümseyen yüzüme./ Oysa laf olsun diyeydi/ İnat olsun
diyeydi içimdeki hüzne/ Benim o güleç hâllerim,” dizelerindeki üzere Metin
Demirtaş, hüznü işledi şiirlerinde işlemesine de; umudu da hiç ihmal etmedi.
Dünyanın
kıyımlarını, acılarını ve dayanışmasını dillendirdi; ‘Vietnam’ındaki
dizelerinde yaptığı gibi…
Unutmayışın
dizeleriyle O; ölen, öldürülenler için, “Karartılmış ışıkları hayatımızın” derdi.
Ve “Dudaklarda
bir mercan ışıltısı, koyu yalnızlıklar, delişmenlik”[2]
betimlerdi Ataol Behramoğlu’nun, “Kardeşlik, arkadaşlık, fedakârlık,
iyimserlik, umut, cesaret ışığıdır,” dediği Onu…
*
* * * *
1938’da
Antalya’nın Elmalı İlçesine bağlı Akçay köyünde doğan Metin Demirtaş, ilkokulu
köyünde okudu. Antalya Erkek Sanat Enstitüsü’nden sonra Ankara Akşam
Teknikerlik Okulu Makine Bölümünü bitirdi.
12 Mart’ta ve
1988’yılında tutuklandı, Adana, Ankara’da kısa süreli gözaltında tutuldu.
Bırakıldı. Yargılandı.
Sırasıyla,
Makine Kimya Endüstrisi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Fizik Atölyesi ve Ankara
Fen Fakültesi Atom Araştırma Labaratuarı’nda teknisyen olarak çalıştı.
Demirtaş’ın çok genç yaşta bacağında yer edinen bir kanser hücresi yüzünden
bacağı kesildi.
İlk şiirleri ‘Varlık
Dergisi’nde yayımlandı. Daha sonra da ‘İmece’, ‘Türk Solu’, ‘Yeni Adımlar’, ‘Militan’,
‘Sanat Emeği’, ‘Yansıma’ dergilerinde yayınlanan şiirleriyle tanındı.
‘Türk Solu’
dergisinde yayımlanan ‘Che Guevara’ ile ilgili bir şiiri nedeniyle tutuklandı.
Yugoslavya -
Struga’da her yıl gerçekleştirilen Struga Şiir Akşamları Şenliği’nde Hasan
İzzettin Dinamo, Arif Damar’la birlikte Türkiye’yi temsil etti. Avustralya
Kültür Bakanlığı ve Sidney Türk Halkevi’nin çağrılısı olarak, Nâzım’ın 25. Ölüm
Yıldönümü Anma Etkinliklerine katıldı. Sydney ve Melbourne’de Nâzım’ın son eşi
Vera ve Abazha yazar Fazıl İskender ile değişik toplantılarda Nâzım ve şiiri
üstüne konuşmalar yaptı.
Şiirleri
değişik dillere çevrildi.
*
* * * *
Onun hakkında
son sözler de “İnsana en zor gelen yoldaşlarının ardından yazmaktır,” notunu
düşen Sennur Sezer’den…
“Hep söylemek
istediğim bir şey var, çocukların babaların (bazan anaların da) ayaklarında
nasıl çiçek prangalar olduğunu dile getirmekteki başarısı. Ben dilimizdeki
şiirde daha önce yazılmış, geçim zorluğunu bunca incelikle dile getiren şiir
bilmiyorum. Nasıl bir kurguyla iş aramanın zorluğunu, onur kırıcılığını dile
getirmiş:
‘Havasız
koğuşlara alışılır/ Yatılır of demeden hücrelerde/ Hiçbir şey öldürmez insan
yüreğini/ Öldürür eğilmek bir ekmek uğruna/ Üç kuruşluk adamlar önünde’
Yaşamanın
şiirini böylesine güzel etkilemesi, onu her dizesi hayatın soluğuyla kıpırdar
hâle getirdi. O gerçekten emeğin emekçinin şairi. Bu yüzden belki olması
gerekli yeri vermek kimsenin aklına gelmiyor.
‘Bir zamanlar And dağlarında/ Vurulan bir
yiğidin anısıyla sarsılan kalbim/ Terliyor sıtmalı bir hasta gibi/ Ödenecek
bonoların telaşıyla’
Che’yi
dilimizde ilk söyleyen miydi bilmiyorum, ama onu Güney Amerika’dan Toroslar’a
getirivermişti. Analarımızın koltuklarında bohçaları, bizi hapishanelerimizde,
el evlerinde ziyaretteki sevinçle kaygının yıkıştığı yüzleri onun şiirleriyle
işlendi edebiyatımıza…
Metin Demirtaş
gitti. Ama şiirimizde izleri hep sızlayacak. Bir duvardaki tırnak izleri gibi.
Yaşamamızın yıkılması gerekli duvarlarındaki tırnak izleri gibi. O duvarlar
yıkıldığında duvarların yıkılmasında onun da tırnak izlerinin payı olduğunu
unutmamalıyız:
‘Ve doludizgin
geçerek,/ Her acıyı bir sevinçle,/ Yolu yok kalbim,/ Sağ çıkacağız bu acılardan’…”[3]
17 Kasım 2014
11:45:29, Ankara.
N O T
L A R
[*] Ümüş
Eylül Hapishane Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2015…
[1] Edip
Cansever.
[2]
Hikmet Çetinkaya, “Che Guevara’ya Mektup...”, Cumhuriyet, 5 Ekim 2014, s.5.
[3]
Sennur Sezer, “Yaşanmışlık İzleri”, Evrensel, 2 Ekim 2014, s.12.