Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


12 Eylül işkence tanığım ile 35 yıl sonra


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 02 Şubat 2015
Geçerli Tarih: 04 Mayıs 2024, 23:09
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20320


12 EYLÜL İŞKENCE TANIĞIM İLE

Almanya’da bulunan arkadaşlarımla birlikte,darbecilere karşı savaşmak üzere,5 kasım 1980 tarihinde Almanya’dan Türkiye’ye geldik.

12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi dönemiydi.

12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi döneminde Almanya’daydım.

O zamanlar,iletişim imkanları çok kısıtlıydı.Cep telefonları yoktu,internet yoktu vs.

Almanya’da bulunan arkadaşlarımla birlikte,darbecilere karşı savaşmak üzere,5 kasım 1980 tarihinde Almanya’dan Türkiye’ye geldik.

İstanbul’a geldiğimizde gördüklerim ve şahit olduklarım sonucunda hüsrana uğramıştım.

12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi olunca,o anlı şanlı devrimci geçinenlerin her biri bir yerlere kaçmışlardı,kimisi de yurtdışına kaçmıştı.

Bu gerçekler ışığında ülkemize boşuna dönmüş olduk ve cıscıplak ortada kalakaldık!

Ne yapalım,edelim derken,askere gitmeye karar verdim.

İskenderun’da sona eren acemi birliği sonucunda İstanbul Boğaz Komutanlığına sevkedilmiştim.

Aradan fazla bir zaman geçmeden kapımız çalındı ve askeri birlikten alınarak 25 gün süren işkence dönemi sürecini yaşadım.

Askeri birliğimden beni alan çeteler,önce albay rütbesindeki komutana çıkardılar.

“Geçmişte herhangi bir şey var mı?” diyen albaya,”Yok” dedim.

“Bir şey yoksa sorun değil” diyerek beni çetelere,işkencecilere teslim etti.

Beni teslim alan siyasi polis işkenceci çeteleri gözlerimi bağladı,ellerimi arkadan kelepçeledi ve faili meçhul dosyaları üstüme yıkmak için ver ettiler işkenceye!

Bütün gün süren işkence çeşitleri sonucunda,akşamları verilen molalarda,arkadan kelepçeli olan ellerimi su borularına kelepçeleyip,falakadan şişmiş ayağımın üzerinde sabaha kadar dineltiyorlardı.

Bütün bu işkenceler,İstanbul,Beykoz’da Asayiş Birlikleri Komutanlığında siyasi polis işkencecileri tarafından gerçekleşiyordu.

25 Süren işkence sürecinin sonlarına doğruydu sanırım.

Gördüğüm işkence sonucu her yanım sancıyor,gözüm bağlı,ellerim arkaya kelepçeli ve su borusuna kelepçelenmişim,aklım başımdan gitmiş.

Asayiş Kirlikleri Komutanlığı Beykoz (şu an Beykoz’daki adliye binasının olduğu yer)’de bir sese odaklandım,

“Turan Kasım’ı tanır mısın?”

Turan Kasım’ı hem Görele’den tanırım,hem İskenderun’da acemi birlikte birlikteydik,ordan tanırım ama ihtiyatlı davranarak; “Görele küçük bir yer,orda herkes birbirini tanır” diye cevapladım.

Soruyu soran meğerse Turan Kasım’mış!

Bir hamlede kelepçemi çözdü,gözlerimi açtı,şaşkınlıkla yüzüme bakınıp duruyorken birdenbire bana sarılıp ağlamaklı oldu.

Ben ise,Turan’ı puslu görüyordum.

Beni lavaboya götüren Turan,elimi,yüzümü ve ayaklarımı yıkadı,temin ettiği sütü içirdi.

“Beni kaçır Turan” diyorum.

Turan cevapsız kalıyor,şaşkınlık içerisinde,ne yapacağını bilemiyor.

“Turan bişeyler yap,yoksa öleceğim” diyorum.

Turan çaresizce yüzüme bakıp duruyor.

***

İşte,o günden bugüne tam tamına 35 yıl sonra Turan Kasım ile,31.1.2015 cumartesi günü,Düzce’de,Hava Kirliğini Protesto mitinginde bir araya geldik.

“Turan beni neden kaçırmadın?”diyorum, Turan çaresizce yüzüme bakıp duruyor.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster