Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 14 Ocak 2015
Geçerli Tarih: 27 Nisan 2024, 08:03
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20250
AŞKIN ÜÇ TÜRÜ - Doç. Dr. Şafak Nakajima
Kimine göre aşk, kör olmak, ondan başkasını görememek, onun
yanlışlarına göz yummak, gözünü ondan alamamaktır.
Aşk, pervane olmak, kendini onun ateşine atmak ve yanmaktır,
kimisi için.
Bazıları âşığı, sarhoşla karşılaştırır ve:
‘’Sarhoşla âşık arasındaki fark; birinin teki iki, diğerinin
ikiyi tek görmesidir!’’ der.
Bir zamanlar aşktan başı dönerken, zamanla algısı değişmiş
olanın tanımı ise ilginçtir:
‘’Aşk; karşısındakini bulunmaz Hint kumaşı sanmakla, beş
para etmez birisi olduğunu anlamak arasında geçen süredir.’’
Eğer siz de âşıksanız veya bir zamanlar âşık olduysanız, bu
duyguyu kimbilir hangi renkli sözcüklerle betimlemiş, şiirlerle kâğıtlara
dökmüşsünüzdür.
Aşkın esiri olduğunuzda belki, sevdiğinizin sizi, sizin onu
sevdiğiniz gibi sevmediğini hissetmiş, aradaki farkı anlamaya çalışmışsınızdır.
Haksız da sayılmazsınız!
Aşkın farklı çeşitleri olabiliyor!
Aşk üzerine araştırmalar yürüten bilim insanları, aşkın üç
çeşidi olduğunu söylüyor.
İlki, romantik aşk.
Bu tür aşk, pervane olmak, ikiyi tek görmek tanımlarında
sözü geçen türden bir aşk.
Kişinin kendisini kaybettiği, sevgilinin akıldan hiç
çıkmadığı, onu beş dakika görmek için çok şeyin feda edilebildiği ruh hali…
Sevgiliyi hayatın merkezi haline getirmek, sahiplenmek, bir
başkasıyla beraber olması ihtimalini, dayanılamaz bir felaket gibi algılamak…
Ona susamışlık duygusu…
Beynin, feniletilamin ve dopamin seline kapılıp gitmesi…
Araştırmalar, bu ruh halindeki bir insan beyninin, kokainle
uyarılmış insan beynine benzer özellikler gösterdiğini ortaya koyuyor.
Aşırı uyarılmış bir beyin haline geliyor, romantik âşık
beyni.
Takıntılı oluyor; maşuktan başka şey düşünemiyor!
Romantik aşk, bir duygu olmaktan çok, güçlü bir içgüdü.
Biyolojik antropolog Dr. Helen Fisher’a göre, romantik aşkta
görülen yoğun bağlanma eğilimi aslında, doğanın insanları bir arada kalıp
üremeye teşvik etmek üzere, güçlü bir dürtü olarak içimize yerleştirdiği bir
taktik.
Bu tür aşkın biyokimyasal olarak yaklaşık bir ila üç yıl
kadar sürdüğü, sonrasında ya bittiği veya form değiştirdiği biliniyor.
''Aşkın Ömrü Üç Yıldır'' adlı kitabında , Frédéric
Beigbeder, bunu şöyle anlatır:
‘’İlk yıl, ‘Beni terk edersen kendimi ÖLDÜRÜRÜM’ denir.
İkinci yıl, ‘Beni terk edersen, acı çekerim, ama kendimi
toparlarım’ denir.
Üçüncü yıl, ‘Beni terk edersen şampanya patlatacağım’ denir.
Sizi aşkın hayat boyu sürdüğüne inandırırlar, oysa aşk
kimyasal olarak üçüncü yılın sonunda yok olur.
İlk yıl eşyalar satın alınır.
İkinci yıl eşyaların yerleri değiştirilir.
Üçüncü yıl eşyalar paylaşılır."
Bu üç yıl, bir çocuk dünyaya getirmek ve onu tam bağımlı bir
bebek olmaktan çıkacak kadar büyütebilmek için oldukça yeterli bir süredir.
Biliyorum, karamsar sözler bunlar; hele âşıksanız, asla
duymak istemeyeceğiniz türden.
Ama doğa, bizim akıl erdiremediğimiz birçok taktikle dolu!
İkinci tür aşk erotik, yani cinsel aşk.
Bir insana tensel arzu duymak…
Erotik çekim bazen, iki insan arasında güçlü duygular oluşturabilme
gücüne de sahip.
Nasıl mı?
Cinsel yakınlaşma, dopamin salgısını tetikleyerek romantik
âşık olmayı, vazopressin ve oksitosin hormonlarının salınımıyla da, duygusal
bağlanmayı sağlayabiliyor.
Salt erotik dürtülerle başlayan bazı ilişkilerin, zamanla
duygusal paylaşımlı bir ilişkiye dönüşebilmesinin kimyasal mekanizması, işte bu
şekilde.
Cinsel tutku tek başına olabileceği gibi, çok sıklıkla,
romantik aşkla iç içe geçiyor.
Antidepresan ilaçların beyinde yaptığı değişiklikler, hem
romantik, hem erotik aşk dürtüsünü bozuyor.
Gelelim üçüncü tür aşka:
Sevgi adı verilen bu tür aşkın hissettirdikleri, güven,
şefkat ve huzur şeklinde tanımlanabilir…
Vücudun ürettiği uyuşturucu ve sakinleştirici, bir tür
morfin benzeri maddeler olan endorfinler devrededir.
Bu tür aşk, zamanla gelişir ve dostluktan daha güçlüdür!
Ama sıklıkla, romantizmi, tutkuyu ve erotizmi içermez.
Onun için de ‘’soğuk aşk’’ olarak tanımlanır.
Sizin de aşkınız, bu üç evrenin her birinden geçmiş veya
geçiyor olabilir!
Her evrenin ağırlığı da, zaman içinde değişebilir!
İşlerin karışmasının nedeni, tam da budur!
Aynı insan, eş zamanlı olarak bir kişiye çok büyük bir güven
ve sevgi hissedebilir; başka bir kişiye cinsel arzu besleyebilir ve bir
başkasına da romantik aşkla bağlanabilir!
Biliyorum tuhaf ama maalesef gerçek!
Romantizm, erotizm ve sevginin aynı insanda yaşanamaması
bazen, insanları farklı arayışlara itebilir.
Çünkü insan beyninin, birbirinden farklı ihtiyaçlara sahip
farklı bölümleri vardır.
Bu farklı ihtiyaçların peşine düşmek; kaç kıskançlık
savaşının; kaç aşk cinayetinin; gözlerin tavana dikilip, yoğun bir vicdan
muhasebesiyle kalplerin sıkıştığı kaç uykusuz gecenin sorumlusudur; kim bilir?
Bilim insanları, bir insanın aynı anda birden fazla insanı
sevmesinin mümkün olduğunu söylüyor.
Tabii aşkın farklı türlerinde olmak koşuluyla!
Dilerim sizin
aşkınız, ‘’üçü bir arada’’ olanlardandır!