Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 07 Ocak 2015
Geçerli Tarih: 01 Mayıs 2024, 07:09
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20170
LOZAN NASIL KABUL ETTİRİLDİ?
“Efendiler, soruyorum, düşmanların altı ay sonra iade etmiş
olduğu bir toprak var mıdır? Yoktur efendiler. Hangi toprak bir daha iade
edilmiştir? Musul’u bir sene sonraya bırakmak… neticede kaybetmek demektir…
“Mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan muazzam zafer, Lozan’da heba edildi… Misak-ı
Milli’den taviz veriliyor…”
Bu gür sadanın sahibi, Meclis’teki İkinci Grub’un
(iktidardakilere “Birinci Grup” muhaliflere İkinci Grup” deniyordu) lideri
Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’di.
Lozan Konferansı hiçbir sonuca ulaşmadan dağılmış (4 Şubat
1923), konu TBMM’ye getirilmişti (21 Şubat 1923).
Meclis Başkan Vekili olarak o günkü oturumu yöneten Ali Fuat
Paşa TBMM’deki havayı şöyle anlatıyor: “Gerek hükümeti ve gerekse başmurahhas
İsmet Paşa’yı mes’ul tutmak yoluna gidiyorlardı. Konuşmaların hemen hepsi,
şiddetli ve sinirli idi. Mebusların Misak-ı Milli’den bazı fedakârlıklar
yapılmak suretiyle hazırlanan mukabil projenin müttefiklerce kabulü halinde
Meclis’in millet muvacehesinde düşeceği durumdan son derece telaşlandıkları
belli oluyordu.”
Muhalif olarak tanınan İkinci Grub’un lideri Ali Şükrü Bey,
iktidarı amansızca eleştiriyordu. Defalarca kürsüye çıkıp, “Mehmetçiğin süngüsü
ile kazanılan muazzam zaferi Lozan’da hebâ ettiniz” diye bağırıyor, Lozan
heyetinin, Lord Curzon’un oyunlarına kurban gittiğini iddia ediyordu.
Öyle çok kürsüye çıkmıştı ki, esasen Lozan muhalifleri
arasında bulunan Rauf Bey (Orbay) bile sıkılmış, “Şükrü, yeter!” diye bağırmıştı,
“artık söz alma!’”
Ali Şükrü Bey: “Râuf!.. Ben bu işin fedâisiyim, anladın mı?”
diye cevap vererek kürsüye yürümüştü.
Ali Şükrü Bey’in konuşmaları en çok Mustafa Kemal Paşa’yı
sinirlendirmişti. Tekrar söz istemesi karşısında öfkeli bir tavırla bağırmaya
başladı: “Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi zarardide ediyorsunuz,
maksadınız nedir?”
Ali Şükrü Bey, maksadını anlatmak isterken, tabancasını
çekerek üzerine yürüdü. Ali Şükrü Bey de silahına sarılmıştı. Araya girenlen
tarafından olay güçlükle bastırıldı.
Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili Ali Fuat Paşa, o günü
şöyle anlatıyor:
“Mustafa Kemal Paşa, Meclis’te konuşurken, hava oldukça
gergindi. O konuşuyor, sözü kesiliyor, o cevaplıyordu. Paşa sözlerini
tamamladıktan sonra, Ali Şükrü Bey’in, ‘Ben de söyleyeceğim’ demesi üzerine
Gazi Paşa hiddetli bir tavırla: ‘Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi
zarardide ediyorsunuz, maksadınız nedir?’ dedi ve kürsüden inerek elleri
cebinde olduğu halde asabî bir şekilde Ali Şükrü Bey’in üzerine yürüdü. Bu
arada herkes Meclis’in ortasında birbirine bağırmakta olan meb’usların
etrafında toplanmıştı. Ali Şükrü Bey, ‘kimseyi ithama hakkınız yoktur’ diye
bağırıyor ve Sinop Mebusu Hakkı Hami Bey de ‘Meclis’te emniyet yok mudur?’
feryadını basıyordu.”
Meclis’te zabıt kâtipliği yapan rahmetli Mahir İz, “Yılların
İzi” isimli kitabında, Zabıt Müdürü Zeki Bey’in kulağına, “Ali Şükrü Bey bu
gece idam fetvasını eliyle imza etti” diye fısıldadığını kaydediyor.
Nitekim de öyle oldu: Bu oturumdan yirmi gün kadar sonra,
Ali Şükrü Bey aniden ortadan kayboldu. Konu Meclis’e geldi. Sinop meb’usu Hakkı
Hâmi Bey kürsüye çıktı: “Efendiler! Eğer Ali Şükrü Bey’e hürriyet-i efkârından
(özgür düşüncelerinden) dolayı bir tecâvüz vukû bulmuşsa, ben bütün cihan
huzurunda o gibi kirli ele derim ki, Ali Şükrü Bey gibi bu memlekette
memleketin hürriyeti için feryâd edecek daha birçok beyler vardır. Efendiler!
Hiç bir zaman milletin fikr-i hürriyeti ve kanaatı silahla öldürülemez. Tehdid
ile söndürülemez.”
Ardından Erzurum Meb’usu Hüseyin Avni Bey kürsüye çıktı:
“Efendiler! Bu şerefli kürsü bugün elîm bir vaziyete sahne
oluyor. Bu şerefli milletin meb’usları bugün kalbleri kan bağlamış bir zavallı,
bîçâre gibi birbirlerine bakıyorlar. Ey kâbe-i millet! Sana da mı taarruz! Ey
ârâ-yı millet, sana da mı taarruz? Ey milletin mukaddesatı sana da mı taarruz?”
(Lânet sesleri, bu millet ölmez, zihniyet ölmez, fikir ölmez sesleri).
Birkaç gün sonra Şükrü Bey’in cesedi bulundu. İple boğularak
öldürülmüş, Çankaya sırtlarında toprağa gömülmüştü.
Recep Peker’in bile “Çok temiz, mert ve vatanperver bir
arkadaş!.. Yalnız sinirli!... Coştu mu kabına sığmıyor” dediği mert bir muhalif
böylece susturulmuştu.
Suç, Giresunlu hemşehrisi Topal Osman Ağa’nın üzerine
yıkıldı. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oluyordu!
Nihayet o da katledildi. Bununla da yetinilmeyerek başı
kesildi. Meclis’in kapısına ayaklarından asıldı.
Bu olayların ardından Birinci Meclis dağıtılıp titizlikle
tek tek belirlenen isimlerden oluşan İkinci Meclis kuruldu ve Lozan bu Meclis
tarafından onaylandı.
Av.Orhan Kılıç