Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Nu mutlu Türküm diyene!


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 05 Ocak 2015
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 12:30
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20137


NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, Türkiye’deki “azınlıklar” la ilgili yayımladığı raporunda ilginç önerilerde bulunuyor. Türkiye’nin kuruluş anlayışına ve Cumhuriyet’in dayanaklarına yönelik birtakım saptamalar yapıyor AB Komiseri.

Bugünlerde gerek AB sözcülerinin gerekse ülkemizdeki işbirlikçi güruhun en çok vurguladığı ve ırkçılık olarak gördüğü şey, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” özdeyişidir. Bu özdeyişin, azınlıkları yok saydığı söyleniyor. “Türk” sözcüğü, bir etnik kimliğin değil, bir ulusun adıdır. Bu ulus, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halktır. Bu halkın, etnik kökenleri farklı kişilerden oluşması ulus olma gerçeğini değiştirmez. Bizi eleştiren AB’nin özellikle büyük ülkelerine baktığımızda, hepsinde uluslaşma sürecinde Türkiye’ye benzerlikleri dikkat çeker. Fransa, İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya tek bir etnik kökenden gelen insanlardan mı oluşmuşlardır? Bu sorunun yanıtı hayırdır. Farklı kültürlerden, farklı etnik kökenlerden gelen topluluklar uluslaşma süreci içinde ortak bir kültürel/ulusal birlik oluşturarak bu ülkeler kurulmuştur. Hiç kimse kalkıp da Fransa’yı oluşturan farklı etnik kökenlilere “azınlık” hakları tanınmasını dile getiremez. Çünkü Fransa yurttaşı olan herkes Fransız’dır. Bu örnek diğer Avrupa ülkeleri için de geçerlidir.

Avrupa’nın büyükleri ulusal bütünlüklerini korurken küçük ülkelerin etnik çatışmalarla ayrışması, bölünmesi ilginçtir. Kısacası, emperyalist anlayış “Böl, parçala, yönet!” tezini kendi anakarasında da acımasızca uyguluyor.

“Ne mutlu Türk’üm diyene!” özdeyişine karşı çıkanlar, bu sözün nerede, niçin söylendiğini hiç düşündüler mi? O zaman bu sorunun yanıtını biz verelim. Osmanlı yönetimi; Arapları kavm-i necip, Arnavutları ve Ermenileri kavm-i sadıka, Türkleri de etrak-ı bi-idrak olarak nitelerdi. Cumhuriyet devrimi, Osmanlının köhnemiş çağdışı anlayışına karşı gerçekleştirilmiştir. Atatürk, bu özdeyişi 1933’te Cumhuriyet’in onuncu yılında söyleyerek Türk Ulusu'nun etrak-ı bi-idrakten özgür yurttaşlığa geçtiğini ilan etmektedir. Bu, emperyalizme karşı bağımsızlığını kazanmış bir ulusun özgürlüğünün, çağdaşlaşma ülküsünün bir haykırışıdır. Bu özdeyiş, söylenenlerin aksine ırkçılığı değil, ulusal bütünlüğü temsil eder.

Bir de ilköğretim okullarında okunan “Andımız” var. “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayıp süren andın, çocuklara ayrımcılık, ırkçılık aşıladığı savıdır. Andın genel içeriğine bakıldığında çocuklara insanlık erdemlerinin küçük yaşta benimsetilme amacı güdüldüğü görülür. Benzer antlar birçok ülkede, birçok kurumda vardır. Amaç, yurttaşların ya da kurum çalışanlarının ülkü birliğini sağlamaktır. Bunun da toplumsal ve bireysel açıdan bir sakıncası yoktur.

Peki, sorun nerededir? Sorun “Türk” sözcüğünün kullanımındadır. Birileri “Türk” sözcüğünden son derece rahatsız oluyor. Çünkü “Türk” sözcüğünün, ulusal bütünlüğün ve bağımsızlığın bir ifadesi olduğunu kabul etmek istemiyorlar. Nedeni de çok açık: Yaşadığımız coğrafyada güçlü, çağdaş, bağımsız, ulusal bütünlüğünü sağlamlaştırmış bir Türkiye, tüm emperyalist oyunları bozar. Ayrıca laik ve demokratik Türkiye modeli, İslam ülkelerinde bir uyanışın, geriliğe başkaldırışın da simgesi olur. Bu da sömürü düzeninden yana olanların işine gelmez.

Thomas Hammerberg’in raporundaki en tehlikeli nokta ise azınlıkların yeniden tanımlanmasıdır. Birileri, ona Alevilerin Türkmen olduğunu, raporunda azınlık olarak belirttiği birtakım yurttaşlarımızın Türk olmaktan gocunmadıklarını anlatmalıdır. AB komiserinin Lozan’daki azınlık tanımının genişletilmesi gerektiğini söylemesi ilginçtir. Hazret, çok açık bir biçimde Lozan’ın değiştirilmesini istiyor. Lozan’ın bir maddesi değiştirildiğinde tüm maddeleri tartışmaya açarsınız. Bu, ne demektir? Bu, Türkiye’nin varlığının tartışılmasıdır.

AB ve ABD, planlı bir biçimde emperyalist amaçlarını gerçekleştirmek için çalışıyorlar. Bölücü, irticacı ve liberal işbirlikçiler de efendileriyle işbirliği yaparak Türk Ulusu'na karşı büyük bir savaş vermektedirler. Ulusumuz, bu hain saldırıya karşı birlik olmalıdır. Güneşin, doğudan doğduğunu ve yükselerek tüm dünyayı aydınlattığını herkese göstermelidir.

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster