Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


En büyük kuvvet!


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 23 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 18:24
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=20013


EN BÜYÜK KUVVET!

 

ALLAH'ü teâlâ Rabbül alemindir. Her canlı cansız varlığı hesaplı, düzenli ve faydalı olarak yaratmış, varlıkların hepsini düzenli ve çok güzel bir şekilde dizayn etmiştir. Her varlığın düzenli ve güzel olması için, birbirleri aralarında bağlantılar kurmuş, yine birbirleriyle anlaşıp kaynaşsınlar diye sebepler de yaratmıştır. Böyle yaratmasına, maddeleri, kuvvetleri,enerjileri vesile ve sebep kılmıştır ki, yaşamlarında, düzenli ve faydalı olsunlar, iyi işler yapsınlar, kötülük yapmaktan ve zulm etmekten kaçınsınlar, iftira atmasınlar, dedikodu yapmasınlar, bilmeden ve bir delili olmadan başkasına suç isnat etmekten kaçınsınlar, iyilikleri emr edip kötü işlerden sakınsınlar... Bunun için de, insanların iradelerini vesile ve sebep kılmıştır. 


İnsanların şahsi yaşamlarının ve sosyal hayatlarının düzenli olması için, insanların iyi ve doğruları irade etmeleri gerekir. İradenin ve dileğin iyi olması için de, ALLAH'ü teâlâ onlara akıl ve fikir vermiştir. İşte bu, ALLAH tarafından insanlara verilen "EN BÜYÜK KUVVET" dir. İyiyi kötüden ayıran, yararlıyla yararsızı birbirinden ayrıştıran, doğruyla yanlışı birbirine karıştırmayan hep aklın işidir. Fakat aklın önüne geçen, "NEFS" her şeyi karmaşık hale getirir, her yapılanı ya iyi gösterir ya da kötü gösterir. (Burda nefsine hakim olanları ayrı tutmak lazım) Peygamber efendimiz, Hz. Muhammed, S.A.V. (Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, yanlız biri Cennete gidecek) buyuruyor. Şimdi bu Hadis-i şerifle bahsedilen Yetmiş üç fırkadan cennete gidecek olan "ümmet" hangi ümmet acaba? diye insan merak ediyor. Öğleya, aklını kullanmayanlar mı, aklını kullanmayıp da başkasının aklıyla hareket edenler mi, aklını başkalarına kiralayanlar mı, bozuk fikirlere kananlar mı, her söyleneni doğru kabul edenler mi, doğru mu yanlış mı diye araştırmadan ahkam kesmeye kalkanlar mı, yalan ve iftira da sınır tanımayanlar mı, midelerini haram lokma ile dolduranlar mı, karısını ve çocuklarını, ana babasını katledenler mi, komşusu açken tok yatanlar mı...? Yoksa "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar" mı? (Hadis) "şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarken onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar" (Zuhruf Suresi/ 37) Ayet-i Kerimesinde sözü edilenler mi, veya, kendine verilen emanete ihanetlik yapanlar mı, el etek öperek bir yerlere gelip de sonradan onları kötüleyen ve aşağılayanlar mı...?


İnsanın kemâli, yükselmesi, alçalması, fenalaşması, kötüleşmesi,iyileşmesi o insanın kendi elindedir, kendi iradesi altındadır. Yani akıl sahipleri, aklını kullanırken, nefsine yenilmez ve nefsiyle haraket etmezler. Çün kü, o anki nefislerinin, rahmani mi, şeytani mi olup olmadığını tahminden uzaktırlar. ALLAH'ü teâlâ insanlara aklını kullanmaları için vermiştir, körükörüne başkalarının peşinden koşsunlar, başkalarının kölesi durumuna gelsinler, diye vermemiştir. Din-i terimleri dilinden düşürmeyenler, dinin red ettiği, yasakladığı işleri yapmaktan geri durmayanlar, haram'ı helal gösterenler, hangi mevki ve makamda bulunursa bulunsun, hangi işle iştigal ediyor olursa olsun, yönetimi altındakileri senden benden diye ayrıştıranlar, onlara zulm ve eziyet edenler, yetimin malına el uzatanlar, yetmezmiş gibi bir de yandaşlarına dağıtanlar... Sizce akıllarıyla mı hareket etmektedirler, yoksa nefsleriyle mi hareket etmektedirler? 


Akıl ölçülerinden, fen bilgilerinden, birkaç tasavvuf marifetlerinden veya gazete ve mecmua , radyo, televizyondan duyduklarını, ona buna anlatan, veya yükseklerden haykıran, kendisini mürşit, mütehassız ve fen adamı zannedenler, en büyük kuvvetin kendisinde olduğunu zannederler.Oysa en büyük kuvvet nefsine hakim olmak değil midir, yönetimi altındakilere kötü davranmamak değil midir, ona buna bağırıp çağırmak mıdır, azarlamak mıdır, korkutmak mıdır, hor görmek midir? Hiçbir zaman hırs, aklın önüne geçmemelidir! Tarihi gerçeklere bakınca, hırs-ına kapılarak en büyük kuvvetin kendisinde olduğunu sananların, hırslarına yenilmiş ve hırs-ından perişan bir duruma gelmiş oldukları görülmüyor mu? Onun için diyoruz ki: En büyük kuvvet, akıl sahiplerindedir. Ama akıl sahipleri de aklını, yararlı ve faydalı işlerde kullanılarsa, haklıya haklı, haksıza da haksızsın demek için kimseden çekinmezler ve korkmazlarsa, aklın kuvvetini, aklın etkisini ve yararını da toplum yararına ve toplumun ilerlemesi yönünde kullanmış olurlarsa. "Cehalet" karşısında, ya da "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan" olmazlarsa.


Bir Hadis-i Şerifde:"Kötülerin en kötüsü kötü din adamlarıdır" buyuruluyor. Din adamlarının (iyileri tenzih ederim) kötü olması, toplumun kötülüğüne ve kötü olarak görülmesine de yol açmaz mı? Elbette ki toplumun hepsi kötü olarak görülmez, fakat din adamları, topluma yön veren, toplumu dini yönden aydınlatan kişilerin kötü ve yanlışlıkların tarafında olurlar mı, din adamları toplumun aynası değiller mi? Eğer ayna puslu gösteriyorsa ayna bozuksa veya ayna eğri büğrü duruyorsa aynaya bakanların nasıl olacağını düşünebiliyormusunuz? Alimlerin iyisi de insanların en iyisidir. Kötüsü de en kötüsüdür,öğle değil mi? Öğle ise, insanların saadeti, refahı ve felaketi de alimlere bağlı olduğunu bilmek gerekir. Franklin'in şu sözüne kulak verelim:"Cahil halk bilgisizi alkışlar. Kırık dökük bilgisi olanlara hayretle bakar. Bilgini ise hiç anlamaz." Bir de İbni Sina'dan dinleyelim:"Herkesin her söylediğine hiç araştırma yapmadan inanmak bilgisizliktir."


Yine Peygamber Efendimiz S.A.V. Bir Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Hepiniz birer muhafızsınız. Herbirbiriniz eli altındakilerden sorumludur. Devlet reisi de bir muhafızdır ve teb-asından (Halkından) sorumludur.Kadın da kocasının evinde bir bekçidir ve elinin altındakilerden sorumludur. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir bekçidir ve elinin altındakilerden sorumludur. 

O halde hepiniz birer muhafızsınız ve idareniz altında bulunanlardan sorumlusunuz." Buhari (5200) Müslim (1829)


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster