Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama: Eğitim-İş Sendikası basın açıklaması
Kategori: Eğitim
Eklenme Tarihi: 23 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 19:09
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=20009
POLİS MÜDAHALESİNİ VE GÖZALTILARI PROTESTO EDİYORUZ
20 Aralık 2014 Cumartesi günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda
Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecektir.Yaşananlar Türkiye'nin
diktatörlükle yönetildiğinin bir ispatı niteliğindedir. Eğitim emekçileri 20
Aralık'ta polis faşizmini,insanlık dışı saldırıları ve gözaltıları olabilecek
en ağır şekilde yaşadı.
17 Aralık’ta Yatağan’dan başlattığımız Laik Eğitim ve Emeğe
Saygı yürüyüşü,dördüncü gününde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen Eğitim-İş
üyelerinin Ankara Tandoğan Meydanında toplanması ve Kızılay Güvenpark’ta
kitlesel bir basın açıklaması yapılmasıyla son bulacaktı.
17 Aralık 2013 günü ortaya saçılan para sayma makineleri,
ayakkabı kutularında saklanan rüşvet paraları, hükümet üyelerinin adının
karıştığı rüşvet ilişkileri ve “sıfırlanamayan paralar” gerçeğinin üzeri, yargı
ve emniyet operasyonları ile örtülmeye çalışılmıştır. Eğitim-İş ülke tarihinin
en büyük yolsuzluğunu unutmadığını ve unutturmayacağını göstermek için “Laik
Eğitim ve Emeğe Saygı” yürüyüşünü hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun ayyukaya
çıktığı 17 Aralık’ta başlatmıştır.
17 Aralık, ülke kaynaklarının kirli ilişkiler ağı ve
şişirilmiş ihale rakamlarıyla millete alenen söven yandaşlara aktarılması ve
özelleştirme olgusuyla birlikte değerlendirilmelidir. Bu anlamda Eğitim-İş,
özelleştirmeler sonucunda taşeronlaşan emekçilerin, asgari ücretle açlığa
mahkum edilmesine, iş güvencesinin ve iş
güvenliğinin ortadan kaldırılmasına olan tepkisinin bir göstergesi olan “Büyük
Yürüyüşünü” Yatağan’dan başlatarak ortaya koymuştur. Özelleştirmelerin, taşeronlaşma,
yoksullaşma, iş güvenliğinin bir kenara bırakılarak emekçilerin ölüm galerine
gönderilmesi olduğunu biliyoruz.
19. Milli Eğitim Şurası, din istismarcılığını meşrulaştıran
bir Şura olmuştur. Şura, eğitim sistemini AKP'nin elinde bir oyuncağa dönüştürmüş
ve kendisine seçmen ve oy devşireceği bir yapıya büründürmüştür. Tüm bu
olanlara karşı Eğitim-İş'in Şura'da gösterdiği direnç ve verdiği mücadele
kamuoyunun malumudur.
Eğitim-İş, AKP iktidarının ülkedeki Laik eğitimi, Cumhuriyet
değerlerini, Mustafa Kemal Atatürk’ün aklın ve bilimin doğrultusunda
geliştirdiği kazanımları yok etmek için sistemli ve planlı bir şekilde
politikalar ürettiğini görmektedir. Sendikamız kuruluş felsefesini Cumhuriyet
değerlerini korumaya ve eğitim emekçilerinin özlük-ekonomik hakları için
mücadele etmeye dayandırmıştır. Bu anlamıyla laik eğitimin ortadan
kaldırılmasına yönelik düzenlemelere karşı tüm varlığıyla mücadele
etmektedir.
Karma eğitimin ortadan kaldırılması, ilkokul birinci
sınıftan başlayarak tüm öğrencilere pedogojinin temel ilkelerine aykırı bir
biçimde din eğitimi dersi verilmesi, akademik gerekçeler ve bilimsel
gereklilikler bir kenara bırakılarak ilerleyen süreçte Türk Alfabesine bir
alternatif oluşturma girişimi kokan zorunlu Osmanlıca dersi gibi birçok
düzenleme, Laik eğitim sisteminin sonu anlamına gelmektedir.
Ülkenin dört bir yanından gelerek Ankara Tandoğan meydanını
dolduran ve ellerinde Türk bayrağı ile Eğitim-İş flamalarından başka bir şey
olmayan eğitim emekçilerine, “huzurun teminatı” olmakla övünen emniyet güçleri
tarafından hunharca saldırılmıştır. Henüz yürüyüş kortejleri oluşturmaya
çalışan Eğitim-İş üyesi emekçilerin üzerine İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın
talimatıyla, biber gazı karıştırılmış su, gaz bombaları, plastik mermi ve
coplarla saldırılmış, yaka paça gözaltına alınan eğitimcilere kelepçe
takılmıştır.
Tüm bu yaşanan vahşet kamuoyunun gözü önünde cereyan
etmiştir. Yapılan hırsızlığı ve yolsuzluğu hatırlatacak olan açıklamalarımız
engellenmeye çalışılmıştır. Açıklama ve eyleme tahammül göstermeyen faşizan
zihniyet, “Laik, bilimsel, parasız eğitim” diyen, “Soma’da çocuklar baba diye
ağlıyor” diyen öğretmenlerin üzerine, halkın polisi olmaktan vazgeçip AKP’nin
polisi olmaya heveslenmiş emniyet güçleriyle acımasızca saldırmıştır.
Yüzlerce Eğitim-İş üyesi kelepçelenerek gözaltına alınmış,
yerlerde sürüklenmiş, birçoğunun yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılmıştır.
Bunlar yetmezmiş gibi “Siz insan öldürmesini çok iyi bilirsiniz” denilerek
zamanın Türkiye başbakanı tarafından eleştirilen İsrail hükümetinin
Filistinlilere uyguladığı gibi, Tandoğan meydanındaki eğitimcilerin üzerine
plastik mermilerle ateş edilmiştir.
Ülkenin temel değerlerini korumak için demokratik ve
barışçıl eylemleri hukuki çerçeve içinde gerçekleşetiren Eğitim-İş üyeleri, ne
polise taş atmış, ne yasadışı yollara başvurmuştur. Ama apartmanlara sığınan
insanlara dahi biber gazı sıkan, gaz bombası atan insanlık dışı zihniyet,
elindeki devlet gücünü hukuksuz bir biçimde ve pervasızca kullanmıştır.
Polisin saldırıları sonucunda genel başkanımız Veli Demir ve
MYK üyemiz Önder Yılmaz’la birlikte yüz civarında Eğitim-İş üyesi gözaltına
alınmıştır.
Özetle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu
hatırlatmak, Türkiye'deki emek sömürüsünü teşhir etmek ve eğitimde yaşanan
erozyona dikkat çekmek amacıyla Tandoğan’da buluşup, yapacağımız kitlesel basın
açıklamasına benzeri görülmemiş, faşist bir tutumla, hiçbir uyarıda bulunmadan
biber gazı ve TOMA ile müdahale edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin Atatürkçü, çağdaş, ilerici ve demokrat
eğitim çalışanlarına yapılan bu saldırının muhatabı olan AKP iktidarını,
İçişleri Bakanını ve emniyet güçlerini kınıyoruz.
Bilinmelidir ki Eğitim-İş, ortaçağ gericiliğine, gericiliğin
kalkanı haline getirilen polis devletine karşı mücadeleye devam edecek,
emekçilerin hakları için, laik ve bilimsel eğitim için direnmekten asla
vazgeçmeyecektir.
Tamer ÖZLÜ
Yönetim Kurulu Adına Şube Başkanı