Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 15 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 06 Mayıs 2024, 07:28
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19931
Yeni Türkiye artık bir 'diktatörlük'tür – Nuri Ödemiş
Seçimle gelmiş bir iktidarın; hukuk, yasallık, yurttaşların
yasalarca güvence alınmış temel haklarına saygı gibi en temel demokratik
siyasal kuralları hiçe sayarak; iş başındaki siyasal partinin lideri olan
kişinin fiilen tek adam olarak yönettiği bir 'diktatörlük'tür söz konusu olan.
Seçildiği makamda, kendini o makama seçilmesini sağlayan
yasal kurallarla bağlı saymadan, ülkeyi fiilen kişisel karar ve tasarrufları
ile yönetmeye yönelmiş tek adamın diktatörlüğü; herhangi bir kurumsal
diktatörlükten milyon kez daha tehlikeli bir hal arz etmektedir.
Yurttaşların temel hukuk kuralları ve yasalarla güvenceye
alınmış haklarının bu türden bir tek adam yönetimi karşısında hiç bir anlamı ve
güvencesi yoktur.
Böylesi bir yönetim anlayışı ve diktatörce yöntemlerle
yönetilen ülkelerde, kolluk kuvvetleri makul buldukları bir şüpheye sahip
olmaları durumunda herkesi gözaltına alabilir, sorgulayabilir ve hak ve özgürlüklerinden
mahrum kılabilir.
Bugünkü Türkiye tam da böyle bir görünüm arz etmektedir.
Önümüzdeki dönem bu günden de kötü olmaya adaydır.
Bu halin iyileşeceğine, iktidarın kendini hukuk ve yasa ile
sınırlayan hale geri döneceğine dair hiç bir işaret bulunmamaktadır.
Üstelik bu diktatörce yöntemlerle Türkiye toplumu uzun bir
tarihin ürünü olan temel kazanımlarından yüz geri ettirilmiş olarak; siyasal
islamın toplum projesi olan dini kurallara göre yönetilen ve davranılan bir
toplum haline dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
İktidarın uzun zamandan bu yana fırsatını bulduğunda gündeme
getirdiği ve gerçekleştirdiği toplumsal değişimler ve zorlamalar bir bütün
olarak ele alındığında ortaya Türkiye için iktidarın neyi tahayyül ettiğini
gösteren bütünsel bir tablo çıkmaktadır.
Türkiye de demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin tarihsel
sahiplenicisi ve sürdürücüsü olan solun tüm kesimlerinin, yapılarının,
gruplarının ve bireylerinin bu gerçekliği dikkate alan biçimde davranmaları;
bunca zamandır yürütülen tarihsel mücadeleye karşı da bir sorumluluktur.
Toplumu dini bir totalitarizmin baskı ve zoruna teslim
etmeyecek bir birliktelik ve duruşu gerçekleştirmek bu sorumluluğun ilk adımı olarak
solun önünde durmaktadır.
Farkılıkları geri plana, ortaklıkları ve birliktelikleri ön
plana alan; tek bir bireyi, grubu ve yapıyı dışında bırakmayan; Kürt özgürlük
hareketi ile mümkün ve en yakın bir birlikteliği amaçlayan bir yönelim
diktatörlük karşısında seferber edilebilecek mümkün güçlerin tümünü seferber
edebilir.
Tarihin ve güncelin solun önüne koyduğu görev ve sorumluluk
budur. Sorun bu görev ve sorumluluğun hakkının verilip verilemeyeceği
sorunudur.
Bu sorunun çözümü aynı zamanda Türkiye toplumunun
geleceğinin de belirleyicisi olacaktır.