Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle
Açıklama: Tuğrul İnançer Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu.
Kategori: Röportaj-Söyleşi
Eklenme Tarihi: 14 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 03 Mayıs 2024, 02:56
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=19917
Evlenmeden hamile kalmak oruspuluktur
Son dönemde çok tartışılan çıkışlarıyla gündeme gelen Tuğrul
İnançer Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu.
"Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil",
"Çalışan kadın yuvasını dağıtıyor" gibi sözleri büyük tartışma
yaratmıştı. Geçen hafta Meclis'te yaptığı konuşmada Atatürk inkılapları için
"köpekleştirme" tabirini kullanması da büyük tepki çekti.
Tuğrul İnançer aslında belli bir kesimin çok hürmet ettiği
bir mutasavvıf ve müzisyen. Tarikatlar hukuken yasaklandığı için açıkça
dillendirilmese de Karagümrük'te tekkesi bulunan Cerrahi tarikatının şeyhi
olarak biliniyor. Resmiyette "Türk Tasavvuf Musikisini Koruma ve Yayma
Cemiyeti" olarak faaliyet gösteren vakfın müdavimleri arasında Ahmet
Özhan, Mazhar Alanson, Athena grubundan Gökhan Özoğuz ve hatta Cem Yılmaz gibi
ünlü isimlerin de bulunduğu iddia ediliyor.
İşte o çok tartışlacak röportaj...
Geçen hafta Atatürk inkılaplarından söz ederken
'köpekleştirme' lafını kullanmışsınız. Ne demek istediniz?
Her zamanki gibi yanlış anlaşıldım. Ben eğitim kelimesine
karşıyım. Sivil hayatta eğitim olmaz, maarif olur. Fikir, düşünce, tefekkür
gibi şeyleri tarif edebilecek kadar bilgi sahibi olmak ve onların içinden
zamana zemine uygununu kullanma yetisini verebilmektir maarif. Bize verilense
"Benim dediğim doğrudur, senin dediğin yanlıştır"... Bu sirkteki
köpek terbiyesine benzer. Meclis'te bunu söyledim. Lafı millet k.çından anladı,
hiç umurumda değil! K.çından anlamasın, aklından anlasın!
Cemil Çiçek de size tepki gösterdi...
O beni dinlemedi. Kendisine öyle söylendiyse Cemil Bey
haklıdır ama bir hukukçu olarak bu adam böyle söyledi mi diye inceleseydi daha
doğru olurdu.
Cumhuriyet dönemi
inkılaplarına başka ne eleştiriniz var?
Sana ne? Okuyucuya
ne? Şahsi düşüncelerim kimseyi alakadar etmez.
"ERKEK YAKININDAKİ KADINLARI ÇALIŞTIRMAYACAK"
"Kadın kadın gibi, erkek erkek gibi yaşar"
demiştiniz. Kastınız nedir?
Yaratılış farkından kaynaklanan mükellefiyetler farklıdır.
Evli kadının nafaka mükellefiyeti yoktur. Yavrunun da nafakası babaya aittir.
Anne "Ben bu çocuğu emzirmiyorum" dese, baba zorlayamaz. Yani hanım
evde muhterem bir yerde tutulur. Hz. Peygamber, cennetin kadınların ayağının
altında olduğunu söyler. Bu kadar muhterem olan kadının mecbur kalarak
çalıştırılması ayıptır. Erkek yakınındaki kadınları çalıştırmayacak. Onun bütün
ihtiyacını temin edecek.
Ya kadın çalışmak istiyorsa?
Mecbur kalırsa çalışmalı. Mesela efendimizin zevcelerinden
Zeynep validemiz yün örüp pazarda sattırıyormuş. Oradan kazandığı parayı sadaka
olarak dağıtıyormuş. Bunda bir mâni yok.
"Çalışan kadın yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç
değil ama elin adamının hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor"
demişsiniz.
E nefis...
Nasıl yani?
Açık değil mi, nesini açayım ya? Boşanma davalarında çalışan
kadının oranı çok yüksek. Mutlu kadın neden çalışsın? Herifte kabahat de ondan!
Evlenirken nefsine göre evleniyor. Kız tarafı masraf listesi veriyor. Kavgalar
"ben'likten çıkıyor.
Evde şiddet gören, hakarete uğrayan kadın para kazanmıyorsa
nasıl boşanacak?
Orada dur. Boşanmasın. Boşanmaya sebebiyet vermesinler.
"Ben ben" demesinler.
Kadınların bu kadar şiddet görmesi, hakarete uğraması
"ben ben" demesi yüzünden mi yani?
Yüzde doksanı "ben" dedikleri için. Geride kalanı
da erkeklerin eşekliğinden. Kadın neden çalışmak ister?
Birey olmak, kendi ayakları üzerinde durmak, erkeğin
karşısında ezilmemek için...
Biz kendi ayağımızın üstünde durmak için yaratılmadık.
Beraber olmak, bir olmak için yaratıldık. Senin dediğin laf egoizmin
uzantısıdır. Kendi ayağının üstünde durma! Kocan senin neyin? Sen tek başına
isteklerinden vazgeçeceksin, o da vazgeçecek. Evde sizin kararınız yürüyecek.
Sen kocana maddi açıdan bağlı değilsin, her açıdan bağlısın. Kocan da sana
bağlı. Balkonda rakı pirzola yiyip içeride çocuklarına soğan ekmek yediren erkeğe
de erkek denmez. Bunları söylediğimde yazılmıyor, kadınlarla ilgili kısımlar
yazılıyor.
Bu söyledikleriniz kadınları ikinci sınıf pozisyona itmiyor
mu?
Erkekler erkek gibi değil öküz gibi davranıyorsa bana ne?
Resulullah zevcelerinden hiçbir şey istemezdi. Sofra kurup kaldırır, yaygı
silkelerdi. Benim ölçüm Peygamber'dir. Ayrıca karısından sopa yiyen erkekler de
var ama onlar karakola gitmediği için bilinmiyor.
"KADININ TEK MÜKELLEFİYETİ YAVRUSUNA ANNE
OLMAKTIR"
"Eş yoktur,eşitlik yoktur. Eşim değil, zevcem
olur" sözleriniz de çok tepki çekti...
Niye erkek tarafından anlıyorsun? Eş değilim derken üstünüm
demek istedim zannediyorlar. Erkek, kadından üstün değildir. Cennet kadınların
ayağı altındadır. Ben eşek gibi çalışıp onun nafakasını temin etmekle
mükellefim, o bana bir lokma ekmek vermek zorunda değil. Evde oturup, ayak
uzatıp "su" diye bağırıyorlar. Çüş! Buna kocalık denmez. Ben de evde
yemek yaparken eşime yardım ederim. Bu yaşa geldim, kızımdan bir bardak su
istemedim.
E peki, sizce
kadınların mükellefiyeti nedir?
Kadının tek mükellefiyeti yavrusuna anne olmak, helalle
beslemek, güzel örnek olmaktır. Başka mükellefiyeti yoktur. Hz. Peygamber sofra
kurup kaldırmıştır.
"EVLENMEDEN HAMİLE KALMAK O....LUKTUR"
Ramazan programında hamile kadınlarla ilgili sözleriniz çok
tepki çekti. Hamilelerin gözükmesinde sakınca mı var?
Ben o programda edepsizliğin ayyuka çıktığını, hanımların
belli zamanlarda kullandıkları bazı gereçlerin, kanatlısının
kanatsızınınreklamının yapıldığını söylediğimde o şirketin reklam müdürü olan
zat aleyhimde kampanya başlattı. Ben hâlâ bunun edepsizlik olduğunu söylüyorum.
Ayıptır, gösterilmez. Hamilelik mahrem bir şeydir. Özeldir. Ayrıca nazar değer.
"Erkekler arabasıyla alsın, akşamüstü dolaştırsın. O kızcağız sokağa
çıkmasın, nazara gelmesin" dedim. "Hamileler sokağa çıkmasın"
demedim. "Reklam etmesinler, kapalı giyinsinler" dedim. "Hem
evlenmem hem hamile kalırım" diyenler var. Hürriyetmiş! Or...luğun adının
hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm. Bunun adı or....luktur.Amerika'da
eşcinsellerin evlenmesi de serbest. İçine tüküreyim öyle ileriliğin ben! Bu
ilerilikse ben gericiyim. Aileye saygı yok, mahremiyete saygı yok. Bunun adı da
hürriyet, öyle mi? Hadi ya?
O zaman erkek gözüne odaklı yaşayalım, hamileler dışarı
çıkmasın!
Hayda! Yok, sen bu sabit fikirlilikle beni anlayamazsın!
Hamile kalırsan anne olmayan kızların sana kıskançlıkla bakacağını düşünmüyor
musun? Bebek yapmak için tüpçülere giden, gayret eden zavallıcıkların sana
gıpta etmeleri, seni kıskanmaları mümkün değil mi? Niye böyle doğru
düşünmüyorsun? Niye erkekten bakıyorsun?
Siz böyle söylediğiniz zaman erkekler bunu dinin gereği zannediyor
ve kadınları eve kapatıyor. Gazetelerde neden her gün kadın cinayeti haberi
okuyoruz?
Erkekleri terbiye edemediğimizden.
Nasıl terbiye edeceğiz?
İslam'la. Karısından hiçbir şey istemeyen bir Peygamber'in
ümmeti olduğunu öğreterek. Sen de peşin hükümlüsün.
"İKTİDARA
SÖVMEYİN, KENDİNİZİ DÜZELTİN"
Tasavvuf nedir?
Her harp geçicidir. Sulh esastır ama nefisle olan mücadele
kafa teneşire vuruncaya kadar bitmez. Ona cihad-ı ekber derler. İşte tasavvuf,
cihad-ı ekber demektir, yani nefsini adam etmektir. Bugün pek çok siyasi
münakaşa var. Hz. Peygamber'in buyurduğunu dinlesek bu münakaşalar biter.
"İdarecileriniz bir hata yaptığı zaman onlara sövmeyin, kötü söz
söylemeyin. Onlar hakkında hayır duada bulunun ama mutlaka kendinizde var olan
bir kabahatinizi düzeltin. Göreceksiniz ki onlar da düzelecek" diyor. Biz
böyle mi yapıyoruz?
İktidarı hiç eleştirmeyelim mi yani?
Böyle anladıysan söyleyecek sözüm yok! "Kendi
kabahatini düzelt" diyor Hz. Peygamber. Sövmek başka şey, tenkit etmek
başka şey. Kendimize ait hiçbir bozukluğu düzeltmeden sadece sövüyoruz.
"Sayın bilmem kim hırsızdır" diyorlar. Yalancısın. Adam hırsızsa sayın
değildir, sayınsa hırsız değildir. Anladın mı sloganların bir b.ka
yaramadığını.
"CUMHURBAŞKANI'NA ALTINDAN SARAY YAPTIRSAM
DOYMAM!"
İslamcıların Türkiye'de iktidara geldikten sonra
yozlaştıklarına dair eleştiriler var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Boş laf deyip geçerim.
Ya mala mülke değer verme?
Mala mülke sadece dinle alakası olmayanlar değer versin,
dinle alakası olanlar evden camiye, camiden eve gitsin öyle mi? Peygamberin
sağlığında cennetle müjdelediği on kişiden biri Abdurrahman Bin Avf günümüzün
Rockefeller’i gibiydi. İmam-ı Azam, Abdülkadir Geylani de çok zengindi. İlmine
halel geldi mi? Ebü'l-Hasan Ali eş-Şâzelî'nin Kahire'de oturduğu ev 44
odalıydı. Kişinin cebinde çok para olacak. Zekât verecek, kurban kesecek, hacca
gidecek. Para cebinde çok olacak ama gönlüne sokmayacaksın.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili tartışmalara ne diyorsunuz?
Ben bir vatandaş olarak Antalya'da o binadan daha büyük bir
otelde kaldım. Bu memleketin Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'ına, Diyanet İşleri
Başkanı'na altından saray yaptırsam doymam. Recep Bey'in babasının malı değil
o, milletin malı. Ne olacaktı ya? İngiltere Kraliçesi Buckingham Sarayı'nda
oturuyor, hata değil de benimki mi oturmayacak? Bırakın bu alçakgönüllülük namı
altında zelilliği, zilleti! Türk milleti izzet sahibidir! İzzet de böyle belli
olur.
Betonlaşma, şehir kültüründen uzaklaşma, estetik sorunlar?
Bütün soruların cevabı Muhammed Mustafa'da gizlidir. Biz
cebinde ayna ve tarak taşıyan bir Peygamber'in ümmetiyiz. Ona ne kadar
benzemeye çalışırsak şahsi menfaatten, rüşvet verip 8 kat yerine 18 kat
yapmaktan kurtuluruz.
3 bakanla ilgili yolsuzluk tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?
Ben günlük siyasetin dışındayım, üstündeyim. Bunlar havanda
su dövmektir.
"MODERNLEŞME DİYE BİR ŞEY YOKTUR"
Osmanlıca
tartışmasına ne diyorsunuz?
Cahilliğe talip bir
toplum haline geldik. Bilginin fazlası niye zarar versin?
Latin alfabesine
geçilmesi hata mıydı?
(Sinirlice bakıyor,
çay kaşığını bardağın içine koyuyor). Anladın mı cevabı bakışımdan? Yeter bu
kadar!
Cumhuriyet modernleşmesini nasıl görüyorsunuz?
Modernleşme diye bir şey yoktur. Kendinden önceki dönemi
geri, kendini ileri zannetme zannına modernizm denir. Modernleşme sadece
Cumhuriyet'te mi oldu? Meşrutiyet ne? Tanzimat ne? Gökten zembille inmedik.
Cumhuriyet sadece bir rejim değişikliğidir.
Ya Batılılaşma çabaları?
Batılılaşma hatadır. Şahsiyetsizleştirmiştir.
Mukallitleştirmiştir. Mukallitlik, tefekkürü yok eder. Batı'nın refahının
kaynağı araştırılmamıştır. Batı bildiğin hırsızdır. Dünyanın en büyük elması
olan Kafinur, Hint kökenlidir ama İngiliz kraliyet tacındadır. Delhi'de Hümayun
Şah'ın türbesinde, sandukanın üstündeki avizeden çalınmadır. Hırsızlıkla elde
edilmiş maddi refahın adı medeniyet değildir. Benzemeye çalışmak hatadır.
"LAİKLİK İSLAM İÇİN DOĞRU DEĞİLDİR"
Laikliğe nasıl bakıyorsunuz?
İnsanın hayatına inancı ve aklı yön verir. Eğer bu inanç
doğru bir inançsa akıldan üstündür. Eğer batıl bir inançsa akıldan geridir.
Reform denen hareket, batıl olan bir dini arkaya atıp aklı öne koymaktır. Bunun
paralelinde bizim reformistlerin anladığı büyük bir salaklıktır. Hak olan dini
arkaya atıp aklı öne koymak olmaz. Dolayısıyla laiklik batıl dinler için güzel
bir şeydir ama İslam için doğru değildir. Devlet idaresine dini kaidelerin
karışmıyor olması laftan ibarettir. Din ve dünya ayrı değildir. Hz. Peygamber "Dünyası
için ahiretini terk eden bizden değildir" diyor. Ama İslam hukukun bütün
hükümlerini şu anki kanunlarımıza göre yaşayabilirsin. Bugünkü devlet sistemi
içinde Allah'ın emrine uygun davranmak pekâlâ mümkündür.
"VAKFI KARIŞTIRMA, TARİKAT YASAK"
Cerrahilik üzerine sorularım olacak...
Türkiye'de tarikat yasak. Siz öğrenmediniz mi hâlâ benim
damarıma basıyorsunuz. Niye soruyorsunuz?
Karagümrük'teki "Türk Tasavvuf Musikisini Koruma ve
Yayma Cemiyeti"ne pek çok ünlü sanatçı da geliyormuş.
Vakfı karıştırma! Öyle sanatçı manatçı bunlar aktüel şeyler. Biz nefsimize tabi değiliz. Zaten sığmıyoruz vakfa, gelmesin kimse yeter! (Gülümsüyor)
Kübra Par - Habertürk