Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 07 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 06:48
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19849
TÜRK ULUSU TASFİYE Mİ EDİLİYOR? - Mehmet Sazak
Daha önce basında sözü edilmişti. Bu yıl Ağustosta yapılan
yüksek askeri şurada,Diyarbakır’da bulunan, hani şu Türk bayrağı indirilen hava
üssünün Eskişehir'e nakledilmesi kararlaştırılmış. Kararın amacı,Başbakana
göre, doğudaki gerilimi azaltmak, Genel Kurmaya göre, Nato’nun aldığı bir kararın
uygulanmasından ibaret.
Ayrıca,zaman zaman basında sözü edilen, jandarmanın İçişleri
Bakanlığına bağlanması,onun ötesinde, lağvedilerek görevinin polise
devredilmesi tasarıları da var.Tasarılar bunlarla da bitmiyor. Egedeki
çıkarlarımızı korumak amacıyla kurulan,Ege Ordusu’nun lağvedilmesi de
düşünülüyor.
Jandarma kuvvetleri ve Eğe Ordusu Nato’nun dışında kalan
milli gücümüzdür.
Bu ülkenin namuslu insanları, şapkalarını önlerine koyup
düşünmelidir. Yapılan uygulama, Birinci Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 günü
imzaladığımız Mondros Ateşkes anlaşmasına benzemektedir. O anlaşmada da Türk
Ordusunun terhis edilmesi, jandarma güçlerinin sınırlandırılması gibi hükümler
vardı. Türk Milleti bu anlaşmaya uymadı. Ordusunu işgalci güçlere karşı
vatanının savunmasında kullanmayı sürdürdü...
Bu Millet bugün daha büyük bir yenilgiye mi uğradı ki,
Emperyalistlerin talimatıyla,ülkenin en çok savunulması gereken bir
bölgesindeki, hava üssünü kaldırıyor?Jandarmasını terhis etmeyi düşünüyor.
Emperyalist güçlerin her zaman saldırısına açık bir bölgedeki Ege Ordumuzu
kaldırmayı düşünüyor.
Bununla da yetinmiyor bizim işbirlikçilerimiz. Örneğin
Kılıçdaroğlu: “Vicdan- ret kabul edilmeli!Zorunlu askerlik kaldırılmalı,
profesyonel orduya geçilmeli!”diyor.Bilindiği gibi, ülkemiz dünyanın
merkezinde, en önemli, en stratejik bir noktasında bulunuyor. Bunun için bu
topraklarda, çağlar boyu savaşlar hiç eksik olmamış. Bu ulus varlığını
sürdürmek, savaşsız yaşayabilmek için, askeri yönden güçlü olmak zorundadır.
“Vicdan-ı ret” yani,“ben askerlik yapmak istemiyorum. Ben insan öldüremem!”
demek, belki Patagonya'dadaki insanlar
için geçerli bir sav olabilir. Bu topraktakiler için değil.
Zorunlu askerliğin kaldırılmasına gelince;
Bizde asker ocağı, başka ülkelerdeki orduların yapısına
benzemez. Asker Ocağı, II. Mahmut’tan beri, bir eğitim yuvasıdır. Eğitim
düzeyleri yetersiz toplumlar için bu önemli bir kazanımdır. Altmışlı, yetmişli
yıllardaki, “Ali Okullarının” ülke eğitimimize katkısı hiçbir zaman
azımsanamaz. Gerek Osmanlı’da, gerekse Cumhuriyet dönemimizde, ordudaki yapılan
eğitim çalışmaları “Eğitmen Kurslarımızın” ilham kaynağı olmuştur. Toplumumuz
asker ocağını her zaman yüceltmiştir. Asker ocağına: "Peygamber
ocağı!" demiştir.
Zorunlu askerliğin sağladığı en büyük ve en önemli toplumsal
kazanımlarımızdan biriside; asker ocağında, asker arkadaşlığı yoluyla,
ülkemizde yaşayan, değişik kimliklerdeki insanların birbirlerini tanımaları,
arkadaş ve dost olmalarıdır. Değişik bölgelerde yaşayan insanların, değişik
sosyal ve kültürel özelliklerinin karışması, toplumsal bir harmanın oluşmasını
sağlar. Hemen hemen her erkeğin, en ileri yaşlarda bile, askerlik anılarından
ve asker arkadaşlarından söz etmesi,bu kurumun toplumumuzdaki öneminin
göstergesidir. Ülkemizde yıllardır sürmekte olan silahlı kalkışma ve değişik
boyutlardaki kışkırtmalara karşın, toplumumuzun olan biteni, soğukkanlılıkla
izlemesindeki en büyük etken, insanlarımızın askerocağında birbirleriyle
kaynaşmasının verdiği sonuçtur diye düşünüyorum.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bir savaş sonrasında
cumhuriyeti kurmuş bir partinin başında bulunan bir kişinin, bu söylemlerini
iyi niyetle bağdaşır bulmuyorum. Üstelik aynı kişinin, Genel Başkan olur olmaz:
“35.Madde kaldırılsın!” “Yerel yönetimlerin özerkliği konusunda, koyduğumuz
çekinceyi kaldıracağız!”, Silivri’de yurtsever komutanlar yargılanırken
bile,her fırsatta: “Darbeciler yargılansın!”,gene her fırsatta: “Otuzlu
yıllarla yüzleşmeliyiz!” gibi söz ve çıkışları, partisinin geçmişi ve devletin
kurumlarıyla kavgalı bir kişiliği sergilemektedir. Bütün bunlara karşın, nasıl
oluyor da böyle bir kişi,böyle bir partiye genel başkan olabiliyor? Benim
olduğu gibi, sanırım birçok kişinin kafasında takılıdır bu çengel.
Hazır şapkayı önümüze koymuşken, “Nato’nun isteğiyle
üssümüzü kaldırıyoruz!” cümlesinin ışığında,şu NATO herzesini, kazanım ve
kayıplarımızla bir gözden geçirmeyi düşünsek diyorum. Görüşüme göre, Nato’nun
ülkemize, birkaç darbeci general yetiştirmekten başka hiçbir faydası(!)
olmamıştır. Zararları ise saymakla bitmez. Mehmetçiklerimizin değişik
cephelerde ucuz asker olarak kullanılması, Doğu'daki etnik terörün
kışkırtılması, Ulusal kalkınma,genel ve
savunma sanayi ve güvenlik politikalarımızın engellenmesi, ilk akla
gelenlerdir. Bu oluşumlar karşısında, NATO, ABD, AB, hepsinin özeti “SOROZ”severliği, sorgulamalı, beynimizden
silmeliyiz diye düşünüyorum... 9 Ağustos 2014