Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 06 Aralık 2014
Geçerli Tarih: 28 Nisan 2024, 13:38
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19843
…lar
“İki temel sorunu vardı insanlığın: Adaletsizlik ve anlamsızlık…Birine
karşı hukuku buldu,diğerine karşı sanatı… Ama insanlar hukuka ulaşamadı… Sanat
da insanlara…” Nietzsche
Kendisinin acısından başka kimsenin acısını bilmeyenler…
Bilmek istemeyenler… Hissedemeyenler… Başkalarının acılarına tanık olduğunda
yalnızca kendi acısı için tutuşanlar… Kendi sorunları karşısında acı duymak bir
yana başkasında gördüğü küçük iyilikler yüzünden de canı yananlar…
Aşkı için, daha güzel bir dünya için, daha güzel bir
insanlık için tek bir çöpünü dahi tehlikeye sokmayı göze alamayanlar… Eğer bir
dalgınlık ve bir yanlışlık sonucu böyle bir şeyi göze almışlarsa tehlikeye
soktuğu şeyi geri almak için her şeyi yakıp yıkan, verdiğini kat be kat
fazlasıyla geri isteyenler… Kendilerini bu şekilde davranışlara sokan,
insanlıktan düşüren siyasi kanaatlerini ve inanç yapılarını sorgulama yeteneği
bulunmayanlar…
Önce insanları köleleştirip, sonra da onlara efendi olanlar…
Yaktığı canlara, işlediği cinayetlere ve yaptığı kötülüklere rağmen kendisinin
hala iyi bir insan olduğunu ileri sürüp, bir kez olsun kendisiyle yüzleşmeye
yanaşmayanlar, bunu akıl edemeyenler…
Dünyada bunca olup biten olumsuz şeyler karşısında kendisini
sorumlu tutmayanlar; işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, doğa kırımları, insan
kıyımları vb şeyler karşısında “bunlar benim dışımda oluşan şeyler” deyip akşam
olduğunda acı çekmeksizin evine gidebilen, çoluk çocuğuyla sofraya oturabilen
ve gece yastığa rahatça baş koyabilenler… Bütün bunlara rağmen kendisini suçsuz
günahsız sayanlar…
İnsanın yapmadığı şeylerden ötürü de kendi onuruna,
başkalarına ve genel bir insanlığa haksızlık ettiğini bir kez olsun
düşünemeyenler… Eline geçirdiği olanakları yalnızca kendisi için, yakınları
için seferber eden, bunu da “gemisini yürüten kaptandır, altta kalanın canı
çıksın” türünden bir yaklaşımla açıklayanlar…
Ve bunu bir zekâ göstergesi ve bir marifet sayanlar… Yüreği yalnızca
kendisiyle dolu olanlar, başkalarının yangınıyla evini ısıtan, yemeğini
pişirenler…
Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayan, kendisi
gibi inanmayan, kendi etnik kökeninden olmayan herkesi “öteki” görenler,
onların uğradığı haksızlıklar karşısında kayıtsız kalanlar… Kılı
kıpırdamayanlar… Kendinden menkul bir dünyayı yeter sayan ve böyle bir dünyaya
karşı çıkmayanlar, destek verenler… Bildikleri ve öğrenmiş oldukları şeyleri
mutlak sayıp, başka türlü de olabileceğini kestiremeyenler, kestirseler bile
içten içe “böyle bir şey benim işime gelmez” diyenler…
Kendi inanışlarını savunan, onlara bu konuda önderlik eden
ve yönlendirenlere karşı hiçbir itirazda bulunamayan, onlar ne dese “koşulsuz
evet” diyen ve bu konuda herhangi bir sorgulama içine girmeyenler,
bildikleriyle yetinen, bilmedikleri konularda bir kez bile merak etmeden ölüp
gidenler… Cellâtlarına secde ederken kendi ölümlerini seyredenler…
İtaat etmeye ve emretmeye endeksli, sorgulamadan uzak bir
hayatı hayat sayanlar… Kendilerine dair bir yalanı dahi olmayanlar, yalnızca
başkalarının hikâyelerini yaşayanlar… Salt Tanrının; “namaz kıl, oruç tut,
hacca git” gibi benzeri emirlerini yerine getirmenin insan olmaya
yetebileceğini sananlar… Bunların dışında hiçbir şeye karışmayan ve salt
bunları yerine getirmenin erdem veya ahlak olduğunu düşünenler…
…lar,…lar, …lar… Size hiç ama hiç kızamıyorum… Dünya
yeterince soğuk, yeterince tehlikede… Gelin dünyanın yarasını birlikte
iyileştirelim bile diyemiyorum… Kalbi kırılmış değerlere birlikte arka çıkalım,
onların elinden tutalım diyemiyorum. Görüntüde olmayanın görüntüye gelmesi
gerek desem izah etmesi güç. Çünkü birbirimizi duymuyoruz. Çünkü birbirimize
sağırız… Ve üstelik sizin daha önemli işleriniz var. Nasıl olsa her şeyi siz biliyorsunuz,
bilmediklerinizden, anlamadıklarınızdan rahatsız olmuyorsunuz…
En iyisi mi siz yine keyfinize bakın!