Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


"Yeni Türkiye"de Türkler...


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 13 Kasım 2014
Geçerli Tarih: 04 Mayıs 2024, 09:47
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19657


"YENİ TÜRKİYE"DE TÜRKLER...

 

Türkler, insanlık tarihinde Pasifik'ten Akdeniz'e, Pekin'den Viyana'ya, Cezayir'den Troyes'e uzanan ikibin yıllık tarih demektir. Milattan sonra ilk yüzyıllardan günümüze kadar varlıklarını sürdürmüş ve Kuzeydoğu Sibirya'dan Kıbrıs ve Balkanlar'a kadar konuşulan Türk dili ya da lehçesi vardır. Türkler'de hiç bir zaman soyluluk olmadığı gibi, tarımcının, çiftçinin hor görülmesine de rastlanmamıştır. Ayrıca Türkler'in toprağa çok bağlı oldukları bilinir ve çok iyi de çiftçidirler. Türkler, cihat sayesinde müslüman olmamışlardır fakat, "İslam bayrağı"nı kıtalar arasına götüren yanlızca Türkler olmuştur. Türkler, eski tarihi gerçekler olarak günümüze kadar gelmiş olsalar da, daha çok tarihlere imzalarını atacak olan bir millettir. Tarihi eskise de kendi hep yeni ve diri kalacaktır. Türk karekterini beğenenler, övenler olduğu gibi kötüleyenler de vardır. Bir yazarın dediği gibi: kötüleyenler, Türk'ten mutlaka" Kötek " yiyenlerdir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk Kurtuluş Savaşı'nda binlerce şehit verilerek kazanılan zaferden sonra kurulmuş, içinde yaşayanlara da hiçbir ayrım yapılmadan Türk denilmiştir.

 

Şimdi durduk yerde "Yeni Türkiye" diyerek ne yapılmak istendiği, nasıl bir planın parçası olunduğu, kimlerin emellerine hizmet edildiği hiç belli olmayan söylemler, insanları tedirgin etmez mi? İçerik olarak milletin bilgisine sunulmayan, hatta milletten sır gibi gizlenen bazı gelişmeler ve bazı olaylar, ülkenin geleceğini, çocuklarının eğitimini ve istikbalini düşünen insanlarda tedirginlik yaratması kadar doğal daha ne olabilir ki? Ülkemizin etrafı yangın yerine dönmüşken, anaların göz yaşları akmaya devam ederken, çocuklar ve kadınlarımız katledilirken, ülkemizin birliğine ve bütünlüğüne yönelik gelişmeler yaşanıyorken, insanların geleceklerinden endişe duymamasının imkanı kalır mı sanıyorsunuz?   

 

"Yeni Türkiye" de ne vardır, ne olacaktır, nasıl bir Türkiye olacak bilmek mümkün değildir. Mesela, "Yeni Türkiye" 36 etnik kökenden oluşan bir yapıya mı dönüştürülecek, Türkler, bu yapının neresinde yer alacaklar, millet ve ümmet olarak kabûl edilecekler mi? Demokratik bir ülkede, cevabı bilinmeyen, millete anlatılmayan, hatta sır gibi saklanan ne olabilir ki? Bazı insanlar hiçbir şeyi düşünmeden, araştırmadan, sormadan ve irdelemeden kendisini hayatın akışına göre bırakmış laylay lom gidiyorlar, gidiyorlar ama, nereye kadar gidecekler, ne zamana kadar böyle gidecek kendileri dahi bilmiyor. Fakat (Gerçek ihtiyaç sahiplerini tenzih ederim) kapıya kadar getirilen bedava kömürü yakmasını, bedava gıda kolilerini alarak yemesini ve içmesini biliyorlar. Bir de maden ocaklarında hayatlarını kaybeden işçilerin, inşaatlarda yere çakılarak feci şekilde parçalanan bedenlerin, trafik canavarına kurban verilen canların son bulması için de tetbir almayanlara, yeşil örtüye düşman olanlara, insan hayatına önem vermeyenlere de tepki koymasını bilseler de bu olumsuzluklar biraz olsun son bulsa, değil mi? Butün yaşanan bu olumsuzluklara, bazıları kaza, bazıları kader, bazıları da fıtrat deyip yaşananları önemsemediğini ima ediyor. İnsanın, "bu nasıl bir "fıtrattır" da hep garibanı, işçiyi, ameleyi, dar gelirliyi buluyor diyesi geliyor, ama diyemiyor işte! 

 

Aziz b. Amr (R.A.) Ubeydullah b. Ziyad'ın yanına girmiş ve ona:

- Yavrum! Ben Resulullah (S.A.V.)'i "İdarecilerin en kötüsü, katı yürekli ve zorbalardır." buyururken işittim. Sakın ha! Sen onlardan olmayasın" diyerek öğüt vermiştir. (Müslim/ 1830)

 

"İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır: İcabında tereddüdsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağl up edilemezler."  Napoleon Bonaparte

 

Doğudan batıya; Orta Asya, Türkistan, Maveraünnehir, Kuzey Hindistan, İran, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkan Türkleri, Göktürkler yolu ile Türk'tür. Son zamanlarda yapılanlara ve bazı gelişmelere bakınca insan, "acaba Türkler ümmet olarak görülmemeye mi başlandı" diye düşünüyor.

Herkes istediğini düşünebilir, fakat Türkler'i millet ve ümmet olarak görmemek imkansızdır. Tersini düşünenler, kendi ırkını ve soyunu inkar etmiş sayılırlar. Bir kere şu gerçeğin bilinmesinde yarar vardır: Türkler özgür yaşamayı, özgür düşünmeyi, özgürlüğüne de düşkün bir millettir.Türkler'de kadının hür olduğunu, kadına sevgi ve saygı duyulduğunu, kadının bir eşya gibi alınıp satılmadığı tarihi gerçeklerle sabittir. Ayrıca Araplar hakkındaki tarihi gerçeklerden de biraz bahsetmek gerekir: (Cahiliye Devri dahil) Araplar'da  hangi değerlere saygı duyulurdu, mesela kadına saygı ve sevgi duyulur muydu? Kadınlar köle pazarlarında alınır ve satılır mıydı, Kadının hak ve hukuku tanınır mıydı, kadın adeta bir eşya gibi telakki edilip  miras alındığı olur muydu..? Aile kavramı ve tek eşlilik hiçbir kavimde yok iken Türkler tek eşli yaşar ve eşine de değer verirlerdi. Türk, sözünün eri olduğu gibi sözüne güvenilen bir millettir. Ondan dolayıdır ki: Avrupa'da fertler karşılıklı münasebetlerinde "Türk sözü mü"? derler. "Yeni Türkiye"naraları atmadan önce,"İslam bayrağını kıtalar arasına götüren yanlızca Türk Milleti" olduğu gerçeğinin bilinmesinde yarar vardır.   

Türkler'i dışlayarak, yok sayarak, görmezden gelerek, aşağılayarak hatta aralarına nifak sokarak bölmek, ayrıştırmak, asimilasyona tabi tutmak o kadar kolay mı geliyor size? Türk Milleti'ni başka bir milletle karıştırmamak, örf ve adetlerini başka bir milletin örf ve adetleriyle karıştırmamak da gerekir. "Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batıl fikirler, basit düşünceler yoktur. Türklerin vücutları ve sesleri gibi konuştukları dil de azametlidir. Her Türk kendini aslan, düşmanı av, atını ceylan sayar."  (Semame İbni Eşref)

 

Araplar, islamiyetten önce "Cahiliye Devri"nde yaşarken kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerken, Türkler kız çocuklarıyla at binip ava çıkarlardı. Ayrıca Araplar karılarına şöyle vasiyyet ettiğini de Yüksel Mert ve Cengiz Açıkgöz  yazdıkları kitapta şöyle açıklamaktadırlar: "Ben ölürsem, sen, aciz ve konuşma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme." Öyle ki kumar meclislerine katılmamak ayıp sayılırdı. Cahiliye Araplarında fuhuş çok yaygın ve cariyelerini zorla fuhuşa sürükleyenler vardı.  Bu konuda Kur-an: "İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın." Nur Suresi/33 Ayeti nazil olmuştur. İlginç olan da, bedevi erkeklerin çıplak, kadınların da yanlız önü yırtmaçlı kısa iç gömleği ile tavafa mecbur edilmeleridir. Kimse yanlış değerlendirmelerde bulunmasın, yanlış da anlamasın! ben Arap düşmanlığı falan da yapmıyorum. Ancak son zamanlardaki Arap hayranlığına vurgu yapmak istiyorum.

 

"Yeni Türkiye" sözünün neden söylendiği, nereden çıktığı hiç belli değildir. Belli değildir ama aşağı yukarı her gün konuşulmakta, her fırsatta dile getirilmektedir. Her ortamda dile getirilmesi ise, galiba milleti olacaklara hazırlamak, yapılacak olanlara alıştırmak istenmesidir. Zaten milletimiz siyaseten ikiye bölünmüş durumda! Bir bölümü ülkede herşeyin iyi gittiğini düşünüyor ve inanıyor, bir bölümü de herşeyin kötü ve kötüye gittiğini düşünmekte ve inanmaktadır. Böyle bir durumda insanlar da ne olduğunu anlayamaz, ne yapılmaktadır diye de merak edip sorgulamaz. Mesela, son günlerde bir çok yerde ve alanlarda ağaç katliamları, derelerin "Hes" projeleriyle kurutulması, gökdelen inşaatlarıyla betonlaşan çevre, hele hele fabrika yapıyoruz diye yüzbinlerce zeytin ağacının sökülüp yok edilmesi, bir kısım insanları hiç mi hiç ilgilendirmemekte, bir kısmı da "fabrika yapılmasın mı" diyerek yapılan ağaç katliamlarını savunmaktadır. Zeytinliklerinin talan edilmemesi için mucadele etmekten başka bir düşüncesi olmayan o yörenin insanlarına düşmanca davranıp saldırılmasını savunanların olduğunu da söylemek istiyorum. Suriye'den kaçarak ülkemize sığınan insanlara kucak açıp şefkat gösterebilirken, kendi insanımıza hertürlü zulümü nasıl reva görebiliyoruz anlaşılır gibi geliyormu sizlere? Ülkemize sığınmış olan o insanların, ülkemizden gitmelerinin veya ülkelerine geri gönderilmelerinin söz konusu dahi yapılamayacak bir duruma gelmiş olması da ayrı.  Kendi insanlarımızı rahat ettirmeyi, zulüm etmemeyi, özgürce ve güvenle yaşamayı haram edecek durumlara nasıl gelebiliyoruz? 

 

Gelecek on yıl da ülkemizde bazı değişiklikler olacağını dillendirenlerin durup dururken ortalara çıkması sizce de manidar değil mi? Ben fazla bu konulara girmek de istemiyorum. Sizler zaten herşeyi biliyorsunuzdur, herşeyin de farkındasınızdır. Ancak şu hususu da belirtmeden geçmek istemiyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin ismine ve ilkelerine, diline karşı öteden beri bilinen bir düşmanlık, bir kindarlık sürüp gitmekte, ülkenin kurucu liderine küfürler ederek, hakaretler içeren konuşmalar yaparak, bazen kabuk bağlamış yaraları da kaşıyarak, ne elde etmeye çalışıyorlar anlamak mümkün değildir.Her ne kadar anlamak mümkün olmasa da, gelişen bazı olaylara bakarak: Türkiye adını, toprağını, ilkelerini, dilini ve dinini Orta Doğu ülkelerinde olduğu gibi bir yapıya dönüştürme hayali olanların planları ve projeleridir dersek yalan olur mu bilmem. Çünkü Orta Doğu ülkelerinde biat kültürü çok yaygındır ve Türkler'de ise biat kültürü yoktur. Orta Doğu ülkelerinde "Rableştirme" vardır ve günden güne de artarak devam etmektedir. Buna delil olarak da: Peygamberi rableştirme, din adamlarını veya din sınıfını rableştirme, sahabileri, tabiileri, şeyhleri, mezhep imamlarını rableştirmeyi örnek gösterebiliriz. 

 

Ülkemiz insanlarına zulüm yaparak, susturarak, korkutarak baskı altına alarak, tıpkı cahiliye devrinde olduğu gibi köle haline mi gelsinler istenmektedir? diye insanın aklına gelmiyor değil. Öğleya:İslam Coğrafyası böyle mi olmalı, böyle mi idare edilmeli? Birbirlerinin boğazına sarılmış müslümanlar, tekbir getirerek kardeşine kurşun sıkanlar, mezhep ayrılığını körükleyenler ve onların tuzaklarına düşerek birbirlerini gırtlaklayıp, tekbir getirerek öldürmeleri cahiliye devrinde adetleriyle benzerlikler içermiyor mu? Müslümanlar birbirlerini öldürürken islam düşmanları keyifle onları seyretmektedir. Hem seyrediyor hem de silah yardımı v.s. yapmaktan da geri kalıyorlar ki daha çok müslüman birbirlerini öldürsün, daha çok silah satalım, onların zengin madenlerini ele geçirip işleyelim ve silah fabrikaları kuralım, bizim ülkelerimiz zenginlik ve refah içinde olsun, insanlarımız daha rahat yaşasınlar, müslümanlar da birbirlerine "Cihad" ilan edip, savaşsınlar, ölünce şehit, yaralanınca gazi olsunlar... Ülkemizdeki sözüm ona bazı insanlar da, "Türklük yok, Ne mutlu Türküm diyene demek de ırkçılıktır" diyerek hayâl görüp sayıklamaya devam etsinler.

 

Acaba "Yeni Türkiye"de bizlerde Kuyruklu Yıldıza uzay aracı gönderebilecekmiyiz? Baksanıza elin oğlu Kuyruklu Yıldıza araç inirdi. Varsın elin oğlu uzayın derinliklerine sefer düzenlesinler! Dünyanın en büyük sarayı bizde değil mi, en büyük Camii de Çamlıca tepesine kondurmuyor muyuz?


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster