Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 10 Ekim 2014
Geçerli Tarih: 15 Mayıs 2024, 04:51
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19369
Yanlış hesabın Bağdat’tan da dönmeyeceği süreçteyiz
“Nation Building” ya da “Millet İnşası” emperyalist güçlerin
çok uzun bir süreden beri kullandığı böl ve yönet stratejilerinin en önemli
vasıtalarından biridir. Emperyalist ülkeler yüz yıllardır bu aracı kullanmaktan
vazgeçmediler ve geri kalmış bölgelerdeki insanları kendi çıkarları
doğrultusunda örgütlediler. Etnik hassasiyetleri kaşıdılar, hırslı liderleri
eğiterek ve yönlendirerek çok büyük katliamlar ve acılar pahasına yeni uluslar
oluşturmaya çalıştılar, çalışıyorlar. Çalıştılar/çalışıyorlar diyorum, zira şu
ana kadar ortaya çıkardıkları yeni oluşumlarda kargaşa ve kaos hiç eksik
olmadı. Yeni uluslar, hem kendi içlerinde hem de komşuları ve içinden
çıktıkları uluslarla hep çatışma ve kavga içinde oldular. Örnek istiyorsanız
Afrika’ya, Latin Amerika’ya, Uzak Doğu Asya’ya, Ortadoğu’ya bakmanız
yeterlidir.
ABD’nin uzun süredir, BOP adı altında Türkiye’den
Afganistan’a ve Kuzey Afrika’ya kadar yeni milletler inşa etme projesini
yürürlüğe soktuğunu artık küçük çocuklar bile biliyor. Bu gayretlerinin
sonucunda neler olduğunu ve sonucunu hep birlikte yaşadık, gördük. İşin garibi
bu projede yer alan ülkelerin büyük kısmı -Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, BAE
vb- ABD’yi desteklemekte ve onun taşeronluğunu yapmaktadırlar. Hepsi de bir
şeyler umarak, pastadan pay alabileceğini sanarak, mevcut rejimlerinin devamını
garantiye almak amacıyla işbirliğini yapmaktan çekinmemişlerdir. Artık
“dokunulmazlık sendromu” mu dersiniz yoksa “Stockholm sendromu” mu dersiniz onu
bilemem. Ama bölgemiz ve bölge ülkeleri için hayırlı sonuçlar içermediği açık.
İşte Irak’ın durumu, Suriye’nin durumu ortada. ABD’nin, Batı’nın,Türkiye’nin ve
diğer ABD müttefiklerinin içine düştükleri zavallılığı
görüyorsunuz.Yarattıkları canavarla mücadele ederken bile yapılan hesaplar
ortada.
Bu arada sahaya sürülenlerin farklı hesapları var. Kimler
mi? Neler mi? PKK, PYD, HDP belki biraz da Barzani, Irak Merkezi Yönetimi. PKK,
PYD, HDP mevcut gelişmelerin ve ABD ve Batı’nın kendilerine yükledikleri IŞİD’e
karşı kara savaşının neferleri olmanın, onları Ortadoğu’nun yeni ulusu veya
yükselen gücü yapacağına inanıyorlar ya da inandırılıyorlar. Bölgedeki
ittifaklar özellikle de global güçler söz konusu olduğunda mevcut şartlara göre
değişir. Sizden daha fazla ödeyene ya da önemli menfaatlere tercih
edileceğinizi akıldan çıkarmamanız gerektiğini ve yalnız bırakılmak
tehlikesiyle karşı karşıya kalacağınızı unutmamalısınız.
Barzani bu tehlikenin farkında. Elde ettiklerini muhafaza
etmenin telaşı ve tedirginliği içerisinde. ABD’nin bölgesine gelmesini
(danışman adı altında bile olsa) kendi kurduğu düzenin garantisi olarak
görmekte. Ama bölgesinde PKK ile birlikte olmaktan memnun değil, egemenliğini
onunla paylaşmayı istemediği de o kadar açık. Bölgedeki kaosun ve terörün Irak
Merkezi Hükümeti’ni güçlendireceğinden endişe ediyor.
Irak Merkezi Hükümeti ise IŞİD’le mücadeleden güçlenerek
çıkacağını değerlendirerek bunu bir fırsat olarak görmekte, hem ABD hem de
İran’ın desteğini almanın önemli bir avantaj sağladığının idraki içinde
bulunmaktadır. Suudi Arabistan, Katar ve BAE vb. hatta Türkiye’yi ele
aldığımızda, bu ülkelerin ana kaygılarının IŞİD’den çok Esad ile ilgili
olduğunu görüyoruz. Bu ülkeler müdahalenin IŞİD kadar, belki ondan da fazla
Esad’ı kapsamasını ve onu devirmesini istiyorlar. Bu konu en azından yakın bir
gelecek için çok zor hatta imkansız görünüyor. Bunun için başka bir baharı
beklemek zorundalar. Başka bir bahar daha olur mu ya da beklemeye ömürleri
yeter mi bilemem.
HERKES HESABINI İYİ YAPSIN
ABD ve Batı bölgede yarattığı ucubenin, artık neler
yapabileceğinin nelerin mümkün olmayacağının farkında. Farkın da mı? En azından
bir bölümüyle farkındalar. ABD ortaya koyduğu yeni stratejiyi uygularken, daha
önce olduğu gibi “Nation Building” -Millet İnşası- hatasına düşmez ise
bölgedeki kaosu önleyebilir. Çünkü o zaman yapması gereken Ankara, Tahran,
Kahire, Şam ve Bağdat merkezlerini güçlü tutmak ve bu merkezlerle işbirliği
yapmak durumundadır. Bu merkezler güçlü olduğu ve muhatap alındığı sürece
bölgeye barış ve istikrar gelebilir. Bu husus ABD, Batı için olduğu kadar
İsrail’in de emniyet ve güvenliği için gereklidir. Aksi tutumlar bölgeyi kaos
ve kargaşadan,çatışmadan ve terörden, Batı’ya ve komşu ülkelere terör ihraç
etmekten kurtaramaz.
Umarım bütün ilgililer bu gerçeklerin farkındadır. İlgililer
derken,bölgedeki devletleri, Barzani’yi, PKK’yı, PYD’yi, HDP’yi, Suriye’de
Esad’a karşı savaşan terör örgütlerini, ABD’yi, Batı’yı ve İsrail’i
kastediyorum. Herkes hesabını iyi yapsın. Geleceği düşünerek ve yalnız
bırakılacağını bilerek yapsın. Artık “Yanlış hesap Bağdat’dan döner” safhasını
çoktan geçtik. Yanlış hesap onu yapanları da ona sebep olanları da siler
süpürür. Tabii onlarla birlikte ülkeleri ve ulusları da, hem de milliyet, din
ve mezhep ayırımı yapmadan.