Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama: Eğitim-İş Trabzon şube yeni eğitim-öğretim yılı değerlendirmesi
Kategori: Eğitim
Eklenme Tarihi: 16 Eylül 2014
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 11:31
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=19063
2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DEĞERLENDİRMESİ
2014-2015 Eğitim-Öğretim yılı, eğitim sistemimizin temel
sorunlarına yönelik hiçbir veri araştırması ve pilot uygulama yapılmadan,
tamamen ideolojik bakış açısıyla gerçekleştirilen değişikliklerin gölgesinde
başladı.
Yaşanan onca olumsuzluğa rağmen, eğitim biliminin en temel
ilkelerine aykırı düzenlemelerde ısrarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığı,
eğitimi niteliksizliğe, düzensizliğe ve kaosa sürükleyerek çocuklarımızın
geleceği ile oynamaya devam etmektedir.
Ülkenin geleceğini akıl, bilim ve sanatın değil, dogma,
hurafe ve inançların belirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin
oluşturan 4+4+4 düzenlemesi; eğitim sisteminin, eğitim ve bilim çalışanlarının
karşı karşıya kaldığı sorunları bugün içinden çıkılamaz hale getirmiştir.
Kamu hizmetlerinin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda
dönüşümünün en önemli basamaklarından biri olan eğitimde yeniden yapılandırma
ve muhafazakarlaştırma uygulamaları, hem Hükümet hem de MEB tarafından
çıkarılan yasa ve yönetmelikler, eğitimde yaşanan sorunlara yenilerinin
eklenmesine neden olmuştur. MEB tarafından son dönemde yapılan bazı
değişiklikler ve uygulamalarla yüz binlerce öğrenci ve veli mağdur edilmiştir.
Üçüncü dünya ülkelerinde bile görülmeyen yönetici atama
yönetmeliği ile tüm kurumların yöneticileri AKP iktidarının büro çalışanları
haline getirilmiştir.
MEB Kanunu ve çıkarılan yönetmelikle, ölçütü belli olmayan
liyakata dayanmayan ve değerlendirme sonucu açıklanmayan bir tarzda yapılarak,
iktidarın temsilcileri ve dayanağı olan sendikanın dışındaki herhangi bir
görüşten yönetici ataması yapılmayacaktır.
Sadece siyasal anlayışla atanan bu yöneticilerin, çalışma
ortamında, diğer anlayışlara karşı tutumu işyerlerinde çalışma ortamını
bozacaktır. Bu anlayışla atanan yöneticilere öğretmenlerimiz ve eğitim
çalışanlarımız makamın gerektirdiği saygınlığı nasıl gösterecektir?
Geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim öğretim ortamının
huzurlu olması gerekirken öğretmenlerimiz ve öğrencilerimizin verimli
olamayacağı ortamlar yaratılarak aslında özelleştirmelere alt yapı mı
hazırlanmaktadır?
Yöneticiler üzerinden gerçekleştirilen siyasi kadro
yapılanması eğitimde ve öğretimde asla sağlıklı sonuç ortaya koyamayacağından,
Bakanlık yetkililerinden bu yönetmeliğin hemen geri çekilmesini talep ediyoruz.
TEOG Yerleştirmesi Rezalete Dönüştü
TEOG yerleştirmeleri sürecinde göz göre göre yapılan
yanlışlar sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir
lise türüne otomatik olarak yerleştirilmiştir. 40 bin öğrenci zorunlu olarak
imam hatiplere, 94 bin öğrenci meslek liselerine, binlerce öğrenci evlerinden
çok uzaktaki okullara kaydedilmiştir. Bakanlık her ne kadar bu öğrenciler için
nakil hakkı tanımış olsa da nakiller tıkanmış, okulların açılmasına sayılı
günler kala yüz binlerce öğrencinin pazartesi sabahı hangi liseye gideceği hala
belli olmamıştır. Başka okul açılmaması nedeniyle zorunlu olarak İHL’ye gitmek
zorunda kalacaklardır.
MEB, velilerin ve öğrencilerin bireysel tercihlerine saygı
duymak yerine, öğrencilerle ilgili bütün kararları tek başına alarak dayatmada
bulunmaktadır. Bakanlık, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda
istedikleri okulda okuma koşullarını sağlamak için çalışmak yerine,
öğrencilerin hangi okula gideceğini, hangi dersleri seçeceğini bile bizzat
kendisi belirlemek istemekte, hiçbir şeye itiraz etmeyen, “itaatkar” nesiller
yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Kaydı otomatik olarak imam hatip liselerine yapılan
öğrencilerin büyük bölümü kontenjan olması halinde kaydını başka liselere
almaya çalışacak, kontenjan olmaması durumunda açık liseye yönelerek örgün
eğitimin dışına itilmiş olacaktır. Bu durum, 4+4+4 düzenlemesi ilk gündeme
geldiğinde uyardığımız gibi çocuk işçi ve çocuk gelinler sayısında artış
yaratacaktır.
Kamu Kaynaklarıyla Özel Okullara Kıyak
Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı'nca hazırlanan
“2014-2015 eğitim ve öğretim yılında özel okullarda öğrenim görecek öğrenciler
için eğitim ve öğretim desteği verilmesine ilişkin tebliğ” 7 Ağustos 2014
tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, 2014-2015
eğitim öğretim yılında özel okul öncesi eğitim, ilkokul, ortaokul ve
ortaöğretim okullarına devam eden 250 bin öğrenciye eğitim ve öğretim desteği
verilecek. Okul öncesi kurumlarına gidecek öğrencilere 2 bin 500, özel
ilkokullara gidecek öğrencilere 3 bin TL, özel ortaokul ve liselere gideceklere
de yıllık 3 bin 500 TL ödeme yapılacak.
Türkiye’de 12 yıllık AKP iktidarı döneminde kamu
hizmetlerinde, özellikle eğitim alanında piyasa merkezli bir “işletmecilik”
anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır. AKP hükümeti, kamusal eğitim alanını
daha da daraltmakta, özel öğretimin doğrudan desteklenmesi doğrultusunda ciddi
adımlar atmaktadır. Kamusal eğitime ayrılması gereken kaynakların dershanelerin
dönüşümü bahanesiyle özel öğretime aktarılması, özel okulların eğitim içindeki
payının arttırılması için sayısız teşvik ve destek getirilmek istenmesi,
iktidarın eğitim politikasının merkezinde halkın değil, piyasa güçlerinin
olduğunu göstermektedir.
Yıllardır bir taraftan devlet okullarında eğitimin
niteliğini bilinçli olarak düşüren, özel öğretimi özendirmek için özel okulları
doğrudan kamu kaynaklarıyla destekleyen, kamusal eğitime ve okullara yeterli
bütçe ayrılması ile ilgili talepler gündeme geldiğinde “kaynak yok” bahanesini
ileri süren siyasi iktidar, adeta halkımızla alay etmektedir.
Kamusal kaynakların devlet okullarına harcanmayıp, eğitimin
piyasalaştırılması için özel sermayeye özellikle de iktidara yakın işadamlarına
aktarılması kabul edilemez. Yapılması gereken, halkın ödediği vergilerden
oluşan kamu kaynaklarının, kamusal eğitim için kullanılmasıdır.
Okul Öncesi Eğitimde İkili Eğitim Kabul Edilemez
İlköğretim sürecinden önce ve bu sürecin dışında yapılanan
okul öncesi eğitimin temel amacı, çocukları ilköğretime hazırlamak ve
ilköğretim için gerekli becerilerin kazandırılmasında önemli fırsatlar
sunmaktır.
Okulöncesi eğitim kurumlarında eğitim görerek ilkokula
başlayan çocukların, bu eğitimi görmeyenlere oranla daha katılımcı, girişken ve
uyumlu olduğu bilinmektedir. Anne-babası çalışsın ya da çalışmasın her çocuğun
4-5 yaş arasında okulöncesi bir kurumda tam gün eğitim görmesi, çocuğun
gelişimi açısından son derece önemlidir.
Milli Eğitim Bakanlığı, okulöncesi gibi çocukların eğitim
süreci açısından temel eğitim anlamını taşıyan çok önemli bir alanda “ikili
eğitim” uygulamasını getirerek yüz binlerce çocuk ve veliyi bir kez daha mağdur
etmeyi başarmıştır.
Çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini sağlıklı
biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olması nedeniyle okulöncesi eğitimin yarım
gün değil, tam gün olarak yapılması gerekmektedir.
Öte yandan da bu düzenlemeyle çalışan kadınlara “Çalışmayın,
evde çocuk bakın” denmektedir. Çünkü iş yerlerindeki kreş sayısı ihtiyacı
karşılar yeterlilikte olmadığından özellikle çalışan kadınlar çocuklarını okul
öncesi eğitim kurumlarına göndermektedir.
Kadınların bu konudaki talepleri okul öncesi kurumların sayısının
artırılması ve bu eğitimin kamusal olarak verilmesiydi. Ancak Bakanlık, bu
yönetmelik değişikliği ile çalışan kadınların taleplerini görmezden gelmiştir.
Okullar Eğitim ve Öğretime Hazır Değildir
Okulların açılacağı tarihin belli olmasına ve 2 ay tatile
rağmen hala okullarımızda tamirat, boya ve badana işleri devam etmektedir.
Mevcut okulların fiziki altyapıları üçüncü uygulama yılı olmasına rağmen 4+4+4
için hala son derece yetersizdir. Okulların giriş çıkışları, merdiven
basamaklarının yüksekliği, sıralar, tuvaletler ve lavabolar 5 ve 6 yaş
çocukların fiziki durumlarına uygun değildir.
Öte yandan okullarımızda yeterince memur ve yardımcı
personel bulunmamaktadır. Bu alandaki pek çok eksiklik bu öğretim yılında da
okul-aile birlikleri yoluyla velilerin sırtına yüklenerek karşılanmaya
çalışılacaktır. Yardımcı hizmetler personelimizin atamasından adeta
vazgeçilmiştir. Özel okullara kaynak aktaran bakanlık, devlet okullarına üvey
evlat muamelesi yaparak kaynak aktarmamakta ve okul müdürlerini, velilerden
para toplama cambazı yapmaktadır.
İlkokul 4+4+4 Eğitim Sisteminin Kurbanı
2012 yılında ilkokula başlama yaşında yaşanan kaos,
etkilerini bu eğitim yılına da yansıtmıştır. Okulların dönüştürülmesine paralel
olarak azalan ilkokul sayısı ve bu yıl okula başlayacak öğrenci sayısındaki
artış göz önüne alındığında sınıf mevcutları yine Bakanlığın öngördüğü sayının
çok üstüne çıkacaktır.
Artan öğrenci sayıları göz önünde bulundurulduğunda, okul
öncesi, ilk ve ortaokullarda 31.415 dersliğe gereksinim bulunmaktadır. Ancak
derslik açığı sorununu hala gideremeyen Bakanlık, kalabalık sınıflarda
çocuklarımızı sağlıksız eğitime mahkum etmeye devam edecektir.
2014-2015 eğitim öğretim yılı başında okullarda en çok
gözlenen sorunlar, 4+4+4 sonrası okulların dönüştürülmesi kararları ile
başlayan ve halen devam eden sorunlardır. Karşı karşıya olduğumuz sorunları
maddeler halinde sıralamak gerekirse;
- Okulöncesi eğitimde olması gereken 72 ay öncesi çocukların
hala ilkokula kayıtlarının yapılması, bu durumdaki öğrencilerin tüm eğitim
yaşantısını olumsuz etkileyecektir.
- Okullarda fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri sürmekte,
bu durum başta kalabalık sınıflar olmak üzere çeşitli sorunları beraberinde
getirmektedir.
- Okul dönüşümleri sırasında fiziki olarak en donanımlı
okullar imam hatipe dönüştürülmüş, binlerce öğrenci mağdur edilmiştir.
- Eğitimde 4+4+4 dayatması ile birlikte, zorunlu din
derslerine ek olarak, din içerikli seçmeli derslerin fiilen “zorunlu seçmeli”
hale getirilmesi, bu yıl seçmeli derslerin puanla değerlendirilecek olması,
öğrenciler üzerindeki seçmeli ders baskısının bu öğretim yılında da süreceğini
göstermektedir.
- 4+4+4 yasası hazırlanırken ileri sürülen en önemli
gerekçelerden biri de kesintisiz 8 yıllık eğitim nedeniyle kırsal kesimde pek
çok köy okulunun işlevsiz kaldığı, fizikî şartların yetersiz olduğu, yatılı
bölge okullarına ya da taşımalı eğitim merkezi olan okullara öğrencilerin
taşınması için tahsis edilen servislerin uzun mesafeleri kat ettiği ve
öğrencilerin bu yolculukta çektiği eziyetler olarak gösterilmişti. Ancak, 4+4+4
sonrasında taşımalı eğitim ve ikili eğitim sorunu artarak devam etmektedir.
- Bakanlık, ortaöğretimde uzaktan gelip giden öğrencilerin
pansiyon sorununu çözmeyerek onları ya açık liseye mahkum etmiş ya da eğitim
dışına itmiştir.
- Yönetici atamalarında yeniden getirilen sözlü sınav
üzerinden belirlenen eğitim yöneticilerinin yandaş sendika üyelerine verilen
sözlü notlar üzerinden “siyasi atama” yoluyla belirlenmesi, eğitimde siyasi
kadrolaşma girişimlerinin arttığını göstermektedir.
- Son olarak çıkarılan Torba Yasayla, aday öğretmenlerin
asaleten atanması için sözlü sınava tabi tutulacak olması, tıpkı yönetici
atamalarında olduğu gibi öğretmen atamalarında da siyasi referansların dikkate
alınacağının göstergesidir. Yönetici görevlendirmelerinde tam bir kıyım
gerçekleştiren Bakanlık, kendi ideolojik hedefleri ve yandaş sendikanın istekleri
doğrultusunda kendi öğretmen sınıfını yaratacaktır.
- Torba yasada yer alan bir diğer düzenleme ise öğretmenlere
il içi ve il dışı zorunlu rotasyon düzenlemesidir. Öğretmenlerimizin isteği
dışında rotasyona tabi tutulması sürgün anlamına gelmektedir. Bu uygulama ile
kavimler göçünden sonraki en büyük göç yaşanacak ve büyük bir karmaşa ve
mağduriyet oluşacaktır. Yüzbinlerce öğretmenimiz ailelerinden ayrılacak, aile
bütünlükleri bozulacak buna bağlı olarak da iş verimleri düşecektir. Böyle bir
rotasyon öğretmenlerimizi emekliliğe ve istifaya zorlamak demektir.
- Öğretmen açıkları sorunu devam etmekte, acil ihtiyaç
olmasına rağmen 400 bin civarında ataması yapılmayan öğretmen işsizliğe mahkum
edilmektedir. 40 bin öğretmen atanacak olması okullardaki 140 bin öğretmen
açığını karşılamaktan çok uzaktır. Açık yine ücretli öğretmenlerle kapatılmaya
çalışılacak, dolayısıyla eğitimin kalitesi düşecektir.
SONUÇ
Eğitim, insan yetiştirme ve ülkenin geleceğini şekillendirme
işidir. Eğitim temel bir insan hakkıdır. 12 yıllık AKP iktidarı bilimsel ve
parasız eğitimi tasfiye etmekte, adım adım gerici ve ticarileştirilmiş bir
eğitim sistemini yaratma çabası içindedir. Bu yüzden eğitim AKP’ye
bırakılmayacak kadar önemlidir.
Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarının takipçisi olacağımızı,
haksızlığa uğrayan tüm eğitim çalışanlarının yanında olacağımızın bir kez daha
altını çizmek istiyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm eğitim çalışanlarının ve
öğrencilerimizin yeni eğitim-öğretim yılını kutluyor; yeni eğitim-öğretim
yılının ülkemize ve ulusumuza güzellikler getirmesini diliyoruz.
Yönetim Kurulu Adına Tamer ÖZLÜ ( Şube Başkanı)