Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 14 Eylül 2014
Geçerli Tarih: 05 Mayıs 2024, 20:30
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19050
BUGÜN 12 EYLÜL KORKUYORUM ANNE...
Ne zaman yolum Metris’e düşse, önünden geçsem, yüreğim daralır
nefesim kesilir gibi olur.
Bin bir acının her türlü işkencenin yaşandığı Metris’e
küser, o taş duvarlara çoğu kez istesem de bakamam. Yüksek taş duvarların
ardında hayal meyal gözümde canlanan askerlerin dört bir yandan 12 Eylül
cuntasının mahpus damlarında işkence ettiği evlatlarından bir haber almaya
gelen insanlara kalkmış coplarının inişini o insanların feryatlarını duyacak
gibi olurum.
Seksenli yılların başında tek şeritli toprak yolda korkudan
birbirini sarılmış; evlatlarını merak eden insanların hüzünlü bir o kadarda
dramatik hikâyelerini tekrar yaşamak tansa iki yumruğum camda öylece kahrolur
bir an önce oradan uzaklaşıp kaçmak isterim. Çoğu defa da sessizce ağlayasım
gelir.
Hala içimden bir ses o duvarların bana dönüp konuştuğunu,
çok şeyler fısıldamak istediğini anımsatır. Sanki yüzyıllık bir yalnızlığın
bekleyişi ile son defa kucaklaşıp ayrılmak istercesine gözlerimin içine bakar.
Geçmişe dönmekten o acıları tekrar yaşamaktan, hasret
kaldığım uykunun en güzel yerinde ansızın uyandırılıp işkence odalarına
gitmekten korkuyorum anne.
Elimizde birkaç kitap birkaç kilo portakalla ziyarete
gittiğimiz Metris çoğu kez bizlerin yaşamına içerde yaşayanlardan daha fazla
acılar kattı.
Henüz Metris türküsü yazılmamışken, Karadeniz kahvesinin
ağaç sandalyelerinde uykulu gözlerle ziyaret saatini bekleyen insanların yaşam
öykülerine ortak olduk. Kimdir? Nereden gelir? Kimi arar? Bir iki sohbetten
sonra sıkı bir dost olur kaynaşırsınız. Belki de aynı koğuşta aynı ranzada ölüm
orucunu paylaşmıştır sevdiğiniz iki onurlu insan. Belki de o anda en son
çaredir dayanışmak.
Birbirinize sokulup kucaklaşır sanki uzaklardan gelmiş çok
eski iki dost gibi acıları paylaşır, bölüşürsünüz. Her biri ayrı öykülerini
anlatır, hafızalarınızdan yıllar sonra bile silmeniz mümkün olmaz.
En büyük korku ise ölüm haberi almaktır.
Kim bilir? Dün gece kaç kişi işkenceden geçirildi falakaya
yatırılıp elektrik verildi. Kim bilir, gece yarılarında kaç koğuş basıldı,
insanlar yerlerde sürüklendi? Sorgusuz sualsiz.
Seni bir daha göremeden, karanlık hücrelerde senin hayalinle
ölmek ne zor şey anne.
Gece yarılarında hücremin kapısına her dakika vurulan
tekmelerden korkuyorum.
En çok da bu karanlığın ortasında bir serçenin kanat çırpışını
özledim anne.
Metrisin önünde durmak, hasreti yere vurmakta kolay değil.
Bir manga asker ellerinde coplarla kahvenin kapısında iki
kişinin bir arada durmasına asla tahammül edemez. Bir anda coplar kalkar
sandalyeler devrilir ortalık toza dumana karışır. Kimse bir anlam veremez
olanlara. Yine de sevecenlikle bakarlar oğulları yaşındaki askere niye diye
asla sormazlar
Her ziyaret öncesi bir kâbus çöker ziyaretçilerin üstüne.
Bir söylenti keskin bir bıçak gibi ansızın böler zamanı. Dün gece olan
isyandan, işkenceye yatırılandan her şeyden haberdar olurlar. Kaç kişi ölüm
orucunda can vermiş kaç kişi revire kaldırılmış.
Korkuyorum anne. Seni böyle üzgün görmekten, beni bu halde
görmenden korkuyorum.
Tek sıra halinde uygun adım yürüyen altmış yetmiş yaşında ki
insanların arasında nizamiyeden koğuşlara tek sıra halinde uygun adım yürürken
zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğini yaşamınız boyunca asla unutmazsınız.
Getirdiğiniz meyvenin çöpe atılmasını, kitapların sayfalarının yırtılmasını ve
size yapılan hakaretleri hiç mi hiç umursamazsınız.
Nihayet paslı sürgülerin ardından çifte kilitli demir
kapılar açılır. Karşınızda duran, boş gözlerle size bakan kişinin yaşayıp
yaşamadığını dahi anlamazsınız. Askerlerin kollarından zorla ayakta tuttuğu
onuru için ölüm orucunda ki bu insanlara doya doya bakmak istersiniz. Çoğu
zamanda arkada ki duvara insan kanıyla gelişigüzel çizilmiş bir bayrak resmine
takılır gözleriniz. Ama yüreğiniz sizden ayrı düşünür, hıçkırıklara boğulur onu
çok sevdiğinizi dahi söylemeye fırsat kalmadan askerlerin demir çubuklarla
kapılara vurduğunu duyarsanız. On dakika dolmuştur bile siz farkında olmadan.
Korkuyorum anne bunca zamanlık hasrete on dakika nedir ki,
sana hoşça kal bile diyememişken.
Ne zaman Metris’in önünden geçsem işkenceden geçmiş, ölüm
oruçlarında can vermiş onlarca insan gözlerimin önünde canlanır. İnsanlık
onurunun yok olduğu, işkence yapanların kral olduğu dönem belki de çok
gerilerde kaldı. Metris’in önüne çekilen o yüksek duvarlar sanki bir suçluluk
duygusu içinde insanlık adına 12 Eylül faşizminin izlerini bir utanç duvarı
misali saklamak için uzayıp gider yol boyunca.
Yarın 12 Eylül.
Korkuyorum anne
Gece yarılarında işkenceye gitmekten, karanlık hücrelerde
ışıksız yaşamaktan korkuyorum.
Utanıyorum anne, en çok da bunca işkenceyi yapanların insan
olmasından..