Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Zalimlerle beraber


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 14 Ağustos 2014
Geçerli Tarih: 28 Nisan 2024, 03:34
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=18642


ZALİMLERLE BERABER...


Ülkemiz 10 Ağustos pazar günü 12'inci cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gitti. Kazasız belasız bir seçimi daha geride bıkıp, işi olanlar işine, gücü olanlar daha da güçlenerek, kimi yoluna, kimi evine, kimi de tatil yörelerinde keyiflerine keyif katmaya gittiler. Gittikleri yerlerde, özellikle seçimi kaybedenler! belki de bir sonraki seçimlerde nasıl bir strateji uygulayacaklarının planlarını da şimdiden yapmaya başlamışlardır. Ben seçim sonuçlarıyla ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunmak istemiyorum, çünkü "Bağımsız" basınımızın çok kıymetli yazar ve çizer takımı, seçimin sonuçlarını konuşup enine boyuna değerlendiriyorlar. Fakat asıl değerlendirilmesi gerekenler: bazı yerlerde, parklarda ya da cami önlerinde seçimden birkaç hafta önce, sözüm ona bazı din bezirganları seçim propagandası yapmaları ve kendi adayı hakkında olur olmaz kunuşmalarının enine boyuna değerlendirilmesi ve bu gibi propaganda yapılmasının (Yani dini siyasete alet edilmesi) önüne geçilmesinin gerekli tetbirlerinin alınmasıdır. Din tacirlerinin anlattıkları, inanın gerçek dindarların ve aklı başında olanların kanlarını donduracak cinstendi. Bütün bu yaşananlara, ramazan süresince bulunduğum bir tatil kentinde şahit olduğumu da belirtmek istiyorum. İnsanlar kime oy verirler vermezler, kimi severler sevmezler beni hiç ilgilendirmez. Ancak, bazı kendini bilmezler, galiba geçmişten gelen seçim kazanmanın şımarıklığından olsa gerek, daha fazla cami önlerinde ve cami müştemalatlarında oy verecekleri aday hakkında sarf ettikleri sözler inanın insanı çileden çıkaracak cinsten dersek yalan olmaz. Bu din bezirganları, önce hangi adaya oy vereceklerini açıkladıktan sonra, kendi adayının dindarlığından, ibadetinden, orucundan ve namazından, alnının secdeli oluşundan, hele bir de, adayının: "peygamber vasıfları taşıdığı"ndan bahsetmesi gerçekten insanı çileden çıkarır. Çileden çıksanız da çıkmasanız da yapacağınız fazla bir şey yoktur. Çünkü bunlar grup halinde propaganda yapıyorlar. Sizin ise ya sabır çekmekten başka da yapacağınız bir şey olmuyor. Şimdi ben bu gibi din bezirganları hakkında birkaç cümle edersem günahamı girerim, sevap mı işlerim diye de merak ediyorum. Birkere kim olursa olsun, herkesin dini imanı, orucu namazı kendisi içindir. Kimin iyi dindar olup olmadığını da yanlız ALLAH bilir. Sahtekarlar ise ancak aldatmayı ve kandırmayı bilirler, öğle değil mi?


Bir tek din tacirleri değil, hiçbir kimse bir başkasının dinini imanını, mezhebini, hatta ırkını sorgulamaya cüret etmemeli, buna hakkı da yoktur. İsteyen istediği partiye oy verebilir, hangi siyasi lideri seviyor olursa olsun, onun dinine ve mezhebine bakarak oy vermemeli, onun insani tarafına, liderlik vasfına, dünya görüşüne, insan ve hayvan sevgisinin olup olmadığına, adaletli olmasına, harama yaklaşmamasına, yalan söylememesine, insanlar arasında ayrım yapıp yapmadığına, idaresi altındakilere zulüm etmemesine, yakınlarına devlet imkanları sağlayıp sağlamadığına bakmalı...Üçbeş tane Ebu Cehil kılıklı din tacirlerinin sözlerine ise hiç itibar edilmemelidir. Din bezirganları, meydanı boş olarak mı, yoksa meydanları kendi mülkleri olarak mı gördüklerinden bilinmez, her seçim öncesi, "genelde son yıllarda futursuzca dini kullandıkları, dini kendilerine siyasi kazanç ve çıkar kapısı olarak mı seçmişler anlamak mümkün değildir. Gerçek dindarların temiz duygularını istismar ederek kendi görüş ve düşüncelerine yandaş ve candaş temin etmeye çalışan din bezirganları, kulaktan duyma birkaç islami terimler  kurarak gerçek dindarları kandırmaya uğraştıkları, gerçek dindarların ise, "Zalimlerle beraber" olmamak için bunlar gibi din tacirlerine anladıkları dilden konuşmalıdırlar. Ama ne hazindir ki, bazı dindarların bunların zırvalarına inandıklarını ve kandıklarına da  maalesef şahit olmuyor değiliz.


Dindar görünümlü din bezirganları hep dinden imandan bahsederler, ama hiç sosyal devletten bahsetmezler, sosyal devleti savunmazlar. Haktan ve adaletten dem vururlur ama, sosyal devletten yana oldukları görülmez ve sosyal adaletten yana olduklarını da hiç dile getirmezler. Çünkü sosyal devlette, işinden aşını kazananlar vardır. İşinden aşını kazananlar, "komürümü veriyorlar, çocukların cebine de harçlık koyuyorlar, ben onun (...) kılıyım diye konuşanlar olmaz. Dinimiz islamiyet, insanlar arasında yardımlaşmanın, yoksullara yardım etmenin çok önemli olduğunu açıklar. En önemlisi ise, sevgili peygamberimizin şu hadis-i şerifleridir: "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" İşte onun içindir ki, kendisine yardım yapanların bilmem neresinin kılı olurum diyenler olmasın diye dinimiz islamiyet, yardımlaşmayı, düşküne ve yoksula yardım etmeyi emretmektedir. Kendisine yardım yapanların (...) kılı olun diye emretmemektedir. Ayrıca bu ve bunun gibi konuşanların da şirke bulaştıklarını yine dinimiz islamiyet açıklamaktadır. 


İnsanların şahsi yaşamlarının ve sosyal hayatlarının düzenli olması için, insanlara önce iyiliği ve doğruları irade etmek gerekir. İradenin ve dileğin iyi olması için de, ALLAH'ü teâlâ onlara akıl ve fikir vermiştir. İşte bu, ALLAH tarafından insanlara verilen "EN BÜYÜK KUVVET" dir. İyiyi kötüden ayıran, yararlıyla zararsızı birbirinden ayrıştıran, doğruyla yanlışı birbirine karıştırmasınlar diye onlara akıl vermiştir. Fakat aklın önüne geçen, "NEFS" her şeyi karmaşık hale getirir, her yapılanı ya iyi gösterir ya da kötü gösterir.


İnsanın kemâli, yükselmesi, alçalması, fenalaşması, kötüleşmesi,iyileşmesi o insanın kendi elindedir, kendi iradesi altındadır. Yani başkalarının aklıyla hareket etmeyenler, nefsine yenilir ve nefsine uyarak arkasından giderler mi gitmez tabi. Çün kü, o anki nefislerinin, rahmani mi, şeytani mi olup olmadığını tahminden uzaktırlar. ALLAH'ü teâlâ insanlara aklını ve fikrini kullanmaları için vermişse körükörüne başkalarının peşinden koşun, başkalarının kölesi durumuna gelin diye vermemiştir. Din-i cümleleri dilinden düşürmeyenlerin, dinin ret ettiği işleri yapmaktan geri durmayanların, haramı helal gösterenlerin, tabası altındakileri senden benden diye ayrıştıranların, vatana ihanet edenlerin, yetimin malını yandaşlarına dağıtanların da peşlerine düşün ve onlardan ayrılmayın diye de vermemiştir. 


Akıl ölçülerinden, fen bilgilerinden, birkaç tasavvuf marifetlerinden veya gazete ve mecmua , radyo, televizyondan duyduklarını, ona buna anlatan, veya yükseklerden haykıran, kendisini mürşit, mütehassız ve fen adamı zannedenler, en büyük kuvvetin kendisinde olduğunu söylemekten çekinmeyenler, en büyük kuvvetin nefsine hakim olmak olduğunu bilmiyorlar mı? ya da  yönetimim altındakilere kötü davranayım, onları azarlayayım, bağırıp çağırayım, benden olmayanlara zulüm edeyim, kendi hatalarımı böylelikle kapatayım diye mi böyle davranıyorlar? Oysa insanlık, hiçkimseyi hor görmemek, kendinden olanlara değil herkese iyi davranıp, onları da bağrına basmaktır. Hiçbir zaman hırs, aklın önüne geçmemelidir! Hırs-ına kapılarak en büyük kuvvetin kendisinde olduğunu sananlar, birgün gelir ki, hırs-ı onu yenmiş ve perişan etmiştir. Onun için diyoruz ki: En büyük kuvvet, hırsına kapılmayanların, kin ve nefret duygusuyla hareket etmeyenlerindir. Ayrıca cami kapılarını siyaset arenasına dönüştürenlere de fırsat verilmemelidir. 


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster