Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Kim kazandı,kim kaybetti?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 12 Ağustos 2014
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 03:11
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=18638


KİM KAZANDI, KİM KAYBETTİ

İlk defa halkın oyları ile gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Seçimi 1.turda Başbakan Erdoğan kazandı.

CHP ve MHP’ nin “Çatı adayı” olarak seçime giren Ekmelettin İhsanoğlu kaybetti. Üçüncü aday Selahattin Demirtaş ise kaybetti görünse de, aldığı oy itibarıyla kazananlardan oldu.

Seçimin bir başka sonucu da katılım oranının düşüklüğü oldu. Seçmenin %25’i sandığa gitmedi. Düşük katılımın nedenini sadece ‘boykot’ ile açıklamak olanaksızdır.

Katılımın düşüklüğünün mevsimsel ve başka nedenleri de vardır. Yaz mevsimi olması nedeniyle pek çok seçmen tatili tercih etti.

Adreslerini de tatil yerine aldırma gereği duymadı…

Tarım işçiliği nedeniyle köyüne gidenlerde oy kullanamadılar. Karadeniz de fındık toplama mevsimi olması, gurbetteki Karadenizlilerin köylerine gelmelerine ve çoğunun da oy kullanamamasına neden oldu.

Başka yerlerde de benzer durum yaşandı.

Elbette ki aday memnuniyetsizliği nedeniyle sandık başına gitmeyerek ‘boykot’ edenler de oldu. Tüm bu nedenler katılımın düşüklüğünün göstergeleridir.

Başbakan Erdoğan’ın, partisinin yerel seçimlerde aldığı oy sayısından daha düşük oy almasının ana nedeni de, tarım işçiliği nedeniyle gurbetten köylerine giden seçmenlerdendir.

Farklı değerlendirmeler yapmaya gerek yoktur!

Seçimlerle ilgili bir süreç analizi yamak gerekirse, şu tespitleri yapabiliriz. “Çatı aday” işi fikir olarak doğru ancak uygulamasında yanlışların yapıldığı da bir gerçektir.

İlk yanlış, “çatı aday” 1. Tur için düşünülmemeliydi. 1. Turda CHP’ de, MHP’ de kendi adayları ile seçime girmeleri gerekirdi.

İlk turda, iki güçlü ve siyasi adayın Erdoğan’a karşı yapacağı başarılı kampanya işin rengini değiştirirdi. Hem de CHP ile MHP örgütleri de daha dinamik çalışırdı.

Böyle bir durumda Başbakan Erdoğan en iyimser tahminle %45 oy alabilirdi. İki muhalefet adayının da o civarda oy toplaması seçimi 2.tura taşırdı.

Ve 2.tura yıpratılmış bir Erdoğan’a karşı, CHP-MHP işbirliği yaparak girer, seçimi de alabilirdi.

İlk turda “çatı aday” fikri yanlış bir strateji idi…

İkinci yanlış, aday belirlemede yapıldı. Hiç adı gündemde değilken, CHP ve MHP liderlerinin son görüşmesinde Ekmelettin İhsanoğlu, CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından dile getirildi ve MHP lideri de bu öneriye “evet” dedi.

Başka, etkin, siyasi kimliği olan ve Başbakan Erdoğan ile seçim sürecinde rekabet yapabilecek bir isim bulunabilirdi…

Olmadı… İhsanoğlu adını kulaklara kim ya da kimler fısıldadı ise iki büyük muhalefet partisini yanlış tercihe sürüklemiştir!

Yanlış hesap Bağdat’tan (sandıktan) dönmüştür…

Çünkü İhsanoğlu, kampanya sürecinde aktif, etkili ve Erdoğan ile rekabet edecek bir profil sergileyememiştir.

Ve halkımız aslı varken taklidine de oy vermemiştir.

CHP içinde 21 milletvekili İhsanoğlu’nun adaylığına imza vermese de, pek çok vekil de gelecek yıl yapılacak genel seçimleri düşünerek kerhen imza atmıştır.

CHP tabanı bir bakıma şer ve ehven-i şer arasında bir tercihe zorlanmıştır… ‘Benim adayım’ diye gönül rahatlığı içinde değil de, ‘Erdoğan seçilmesin’ düşüncesi ile hareket etmiştir.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu’da bu durumu görmüş olacak ki; örgütü harekete geçirebilmek için mitingler yapmış, seçime 1 gün kala sms ler ile de tabanını sandığa gitmeye ikna etmeye çalışmıştır!

Ancak CHP örgütleri aynı çabayı göster( e) memiştir!

Bunun nedeni adayın kimliği ve siyasi tavrı olduğu kadar genel merkezinde gereken organizasyonu gösterememesinden kaynaklanmıştır.

İhsanoğlu ile ilgili afiş ve broşürler örgütlere seçime sayılı günler kala ulaştırılabilmiştir!

Ne CHP ne de MHP etkin bir tanıtım ve seçim kampanyası yürütememiştir. Adeta mağlubiyet baştan kabullenilmiştir.

Kılıçdaroğlu’nun çabasının nedeni ise; seçim sonrası parti içinde yaşanabilecek liderlik tartışmalarına ve istifa çağrılarına karşı çıkabilmek için olmuştur. ( "tıpış, tıpış" gafı da, "İhsanoğlu için her türlü riski göze aldım" demesi de...)

1.turda “çatı aday” formülü ve gösterilen aday ile yapılan (daha doğrusu yapılamayan) kampanya ile, CHP ve MHP cumhurbaşkanlığını Erdoğan’a altın tepside sunmuştur.

Elbette Erdoğan’ın seçimi kazanmasının arkasında daha farklı nedenlerde vardır. Bunlardan birisi seçimin eşit koşullar altında gerçekleştirilmemiş olmasıdır…

Başbakanın görevinden istifa etmeden seçim kampanyasını yürütmesi ve kampanya da devlet olanaklarını kullanması bu eşitsizliğin temel nedenidir.

Denetim altına alınmış medya ile yapılan yayınlarda eşitsizliğin göstergeleridir…

Ismarlama anketler yolu ile toplumun yönlendirilmesi de önemlidir. Bu yolla kararsız seçmenin güçlü adaya yönelmesi sağlanmaya çalışılmıştır.

Başbakan Erdoğan, muhalefetin hatalarını da iyi değerlendirmiş ve seçimin kazananı olmuştur. Sadece Erdoğan değil başka kazananlar da vardır!

Başbakana “eş başkanlık” görevi veren merkezler de kazanmıştır.

“Açılım” projesi ve bu projeye destek verenlerde kazanmıştır.

Barzani’de kazanan taraftadır. IŞİD’ de…

Seçimin kaybedeni ülkemizdir. CHP’dir… MHP’dir…

Siz bakmayın Gürsel Tekin’in, “seçimin kazananı CHP’dir” açıklamasına!

Muharrem İnce’nin “bu bir hezimettir” açıklaması, Birgül Ayman Güler’in seçim analizi ile Emine Ülker Tarhan’ın, CHP’li kimi vekillerle yapmış olduğu açıklamada dile getirdiği "başarılıyız diyerek tabanın aklıyla alay edilmektedir" sözleri gerçeklerin ifadesidir.

Seçimin bir kaybedeni de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür. Halef Erdoğan, selefine aslında Kayseri konuşmasında mesaj göndermişti!

Şimdi AKP kongresini yemin edeceği 28 Ağustos tarihinin 1 gün öncesinde yapma kararı ile de daha net bir mesaj vermektedir.

Gül’ün , “Partime döneceğim” açıklamasını yaptığı saatlerde AKP MYK’sı 27 Ağustos’ta olağanüstü kongre kararı alıyordu…

Bunu anlamı, Erdoğan’ın Gül’ün olası genel başkanlık adaylığının önünü kesmektir…

CHP ve MHP’de liderler sorgulanırken, olağanüstü kurultay çağrıları yapılırken, AKP’yi de yakın gelecekte yeni gelişmeler beklemektedir.

Belki de Erdoğan’ın zaferi, ‘Pirüs zaferidir’…

Eylül ayı ve sonrası siyasette ciddi gelişmeler yaşanabilir… Yeni kazananlar ve kaybedenler ortaya çıkabilir.

Ne de olsa siyasette yaşam gibidir, değişkendir…


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster