Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Çocuksu bir öykü


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 15 Temmuz 2014
Geçerli Tarih: 03 Mayıs 2024, 02:56
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=18367


ZEYNEP  KIZ

Ben babamı çok seviyorum. Sebze halindeki adamlar da çok seviyor babamı. Mahallede de çok seviyorlar. Herkesin babasından daha güzel benim babam. Gözleri mavi. Benim de mavi. Hem de beni çok seviyor. Herkesin babası oğlanlarını sever, babam beni seviyor. Kardeşim Cemal de oğlan, ama babam beni seviyor. Beni, "benim çalışkan kızım" diye seviyor.    

- Zeyneeep! Kalk kızııım. Sabah oldu, şimdi güneş doğar, pişeriz gidene kadar. Kalk yavruuum!

Ooof babam ya! Offf... Oh!.. Ablam yatsın, Hüsne yatsın, Cemal yatsın, anam yatsın. Ben, "kalk kızım"... İbrikteki su da donmuştur şimdi. Geçen gün ibrikteki su çıksın diye yere vurdumdu, ibrik kırıldı. Anam bastı tokadı, babam "elin kırılsın!" dedi anama. Anam da "sen şımart bakalım sarı çıyanı " dedi. Sarı çıyanmış! Esas ablam kara yılan.

Babam küfelere, kavsaralara; lahanaları, marulları, maydanozları, naneleri, taze soğanları koyuyor, dün onları deste deste bağlamıştık. Az daha yatayım desem olmaz!.. Arabayı koştu bile. Tarzan da arabanın etrafında hoplaya hoplaya seviniyor, gideceğiz diye. Tarzan kurt köpeğimizin adı.

Beliklerimi boynuma doladım, başıma anamın şalını sardım, küfelerin arasına kıvrıldım. Sabahları da bir soğuk ki. Elerimi ısıtmak için koynuma soktum. Araba beşik gibi sallanıyor. Bari Hüsne'yi kucağıma alsam, karnım ısınırdı. Yok olmaz o küçükmüş, gelemezmiş, üşürmüş! Ya ben! Ben üşümem mi? Anama içten içe kızarken uyumuşum. Babam

- Zeyneep! Kalk kızııım, uyan geldik.

Sebze haline gelmişiz. Uyandım. Bütün bahçeciler sebzelerini meyvelerini getirmiş. Arabalar yan yana.Yanımızdaki arabada, her zamanki şalvarlı, kırmızı burunlu amca. Babam ona "ayyaş" diyor. Ona oğlu yardım ediyor. O kadar pazarcıların çocukları arasında bir tek ben kızım. İlla bana herkes  bir laf atar        

- Kız bu sarı saçları nasıl uzattın, boyundan büyük belikler bunlar.

- Seni fıstık niyetine yerim kız! Bana varır mısın?

- Yok yok bana var, sana bilezikler takarım, arabalara bindiririm.

- Gel o mavi gözleri bana ver.

 Babam Çakır Salih Efe etrafına şakayla kızar:

- Dokunmayın kızıma! der.

 Biliyorum yalancıktan söyler,  sonra onlara gözkırpar.     Ben her defasında  koca koca adamlara beş beş laf yetiştiririm. Anam benim için "erkek olacaktı da yanlışlıkla eksik doğmuş" der. Babam pazarlık yapmak için adamlarla konuşmaya gidince, ben arabada beklerim. Kaşlarımı çatar, kötü kötü bakarım herkese, babam gelene kadar. Kimse bana sataşmasın diye.

O gün de arabamızı duvar dibine yanaştırdı, "hooop oğluuum" diye atımızı durdurdu. Arabadan atladı, atın kayışlarını çözdü. Dizginlerinden tuttu, götürdü biraz ilerdeki ağaca bağladı. Tarzan yanında, yanıma geldi  :

- Kızım ben kabzımalla pazarlığa gidiyorum bir yere ayrılma, Tarzan da yanında dedi. İlla bunu söyler her defasında, nereye giderim ki ben, hayret valla!..

Sahipleri sebze haline gelince, atları arabadan çözüyor. Ağaca bağlıyorlar. Arabalar bir yerde, atlar bir yerde, arkadaş arkadaş duruyorlar. Atlar da insanlar gibi konuşur mu? Babamı beklerken atları seyrediyorum. En güzeli bizim atımız. Adı Deliboran. Kuyruğunu en hızlı o sallıyor. Kuyruğu en uzun olan o. Benim saçlarım gibi. Ben saçlarımı bir öne atıyorum, bir arkaya. O da kuyruğunu bir sağa bir sola sallıyor.

Aa! Ayyaş  Emmi'nin atı, bizimkine kafa attı. Deliboran kızgın kızgın kişnedi. Yani ona "akıllı dur" dedi herhalde. Diğer atlarda arka arkaya kişnedi. Kavga ediyor gibi. Mayıs toplarken çocuklar da böyle kavga ediyor işte. Anam hergele yoluna mayıs toplamaya gönderir beni. Hiç sevmem mayıs toplamasını. Ama anamın yüzü gülüyor mayıs toplayınca. Tezek yapıyor, içine saman katıp. Kışın yakarız. Ama ablam hiç gitmez, Hüsne küçük, Cemal bebek, olsun. Herkes benim topladığım mayısla ısınıyor ya, oh canıma deysin!.. Bütün çocuklar beraber gideriz. Çocuklar küçük bir mayıs için bile kavga ederler, birbirlerine bağırırlar. Atlar gibi. Ama onlar hayvan. Konuşmasını bilmedikleri için bağırıyorlar. Çocuklar birbirine güzel konuşsa, birbirine yardım etse, hiç kavga olmaz hem de!.. Anamla babam atlar gibi kavga etmezler. Ya ablamla ben? Oh hoo!..

Bazı atların başına torba geçirmişler. Yem torbası, arpalarını yesin diye.Torbası olmayan atlar onlara sataşıyor. Torbalarına uzanıyor. Yem yiyenler de başlarını sallıyor, onlara kızıyor. Hani ablası nişanlanan Feriha var ya! Babası, ablasıyla nişanlısını sinemaya yalnız göndermiyor. İlla Feriha'yı birlikte gönderiyor. Eniştesi de Feriha önde yürüsün diye ona para veriyormuş. Feriha bana sır diye söyledi. Geçen gün o parayla şeker sucuğu aldı. Mahalledeki çocukların önünde göstere göstere yedi. Torbalı atlar gibi. Pis Feriha bize hava atıyor.Torbalı atlar gibi.

Atları seyrediyorum hâlâ. Babam daha gelmedi. Bazı atlar kocaman kıvrık kıvrık, lap lap pisliyor. Sesli sesli yelleniyorlar. Çok komik sesler çıkıyor yellenince. Çok  gülüyorum yellenmelerine. Sinekler de bu pisliklere üşüşüyor. Ordan kalkan sinekler;  atların gözlerinin, kulaklarının, burunlarının içine giriyor. Yazık, elleri yok ki kaşısın. Başlarını sallıyor, uçmuyorlar. Kulaklarını oynatıyor uçmuyorlar. Kuyruğunu sallayınca uçuyorlar, biraz havalanıp yine konuyorlar. Allaaaah!.. Sinekler sanki ebe ebe oynuyor. Uçup uçup konuyorlar, hızlı hızlı yürüyorlar. Küçük kardeşimin gözü ağrıdığında gözünün çapağına, burnu aktığında da sümüğüne sinek konuyor. Sinekler sümük mü yiyor acaba? Birde atların sırtındaki yaraları yiyorlar, kara sinekler. Iııyyy! İğrenç. Deliboran'a çok acıdım. Diğer atlara da çok acıdım. Sinekler beni de çok ısırıyor. Ama ben kaşıyabiliyorum. Yaz olunca damda yatarız ya. Anam cibinlik bağlar sivrisinek yemesin diye. Ama yine de ısırırlar. Babamın kucağına giderim uyanınca. Babam ne güzel tatlı tatlı kaşır beni.

Deliboran yine kişnedi. Ayağını yere vurdu. Başını salladı. Kaşıyamadığı için sineklere kızıyor, ben anladım.

Çok hayret ettiğim bir şey var. Atlar birbirinin arkasını kokluyor, sonra  birbirinin üstüne çıkmaya çalışıyorlar. Böyle olduğunda karınlarından boru gibi birşey uzuyor, sallanıyor. Sonra da ordan faşş! diye işiyorlar. Sidikler tahta boyası gibi sapsarı. Köpüklü. Sidikler akıp gidiyor. İnsanlar üstüne basıyor sidiklerin pis pis.

Hah, şimdi Ayyaş Emmi'nin oğlu, Hacı Emmi'nin oğlu, Altın dişli Memet'in oğlu koşarak geldi. Arabanın içine sindim oturdum, beni görmesinler diye. Gıcık bunlar ya! Gelip kızdırıyorlar " Sarı Zeynep! Deli Zeynep! Tırrik Zeynep!" diye. Arabanın yan tahta aralıklarından seyrediyorum onları. Amaaan! Atların işedikleri yere onlar da soykalarını çıkarıp işediler. Kim daha uzağa attıracak diye yarış ta yapıyor utanmazlar. Gülüşüyorlar.  Pis çarıklar n'olacak!.. Tarzan havladı onlara. Kaçtılar, nasıl hoşuma gitti. " Aferin Tarzan, aferin oğlum" dedim içimden, güldüm. Geçenlerde kavga ettilerdi. Birbirlerine"ayağımın altı pekmeeeez yala, yala bitmeeez!" diye bağırıyorlardı. Bir de sinkef laflar söylüyorlardı. Anam duysaaaa vallah ağızlarına biber sürer.

Babam bütün marulları, lahanaları,maydanoz, nane,  taze soğanları kabzımala vermiş, parasını almış. Yanıma geldi. Öğle olmuştu. Elinde bir dürüm. Kebap. Allah beee!... Nasıl da acıkmışım.

- Sarı kızım, Zeynep'im, ben namaza gidiyorum sen ye, birazdan gelirim. Babam beni yalnız bırakmaya hiç korkmuyor.

- Baba sen korkma, bana kimse bir şeycik yapamaz, bir höykürürüm kaçarlar dediğimde,  babam hep gülümseyerek başımı okşar.

Geçen gün tarlaya babama yemek götürürken, bakkalın oğlu Necmi yolumu kesti. Gözlerini devire devire bakıyor...

- Kız donunu çıkar da bir görüm n'olur dedi.

Ben bir höykürerek bağırdım, bir çığlığı bastım ki!... Tarlalardan adamlar koşup geldi. Necmi nasıl kaçtı ama! Anam evde ablama böyle bağırdığımda "cazgırsın,cazgır" der. Ama o, anam görmeden saçımı çekiyor, çimdiği basıyor. Ben bağırınca, ben cazgır oluyorum. Olsun korkutuyorum ya, kendimi koruyorum ya!

Tarzan'a kemik, bana kebap getirdi babam. Kebabı dürüm yaptırmış. En çok sevdiğim. Keşke Cemal'de yese. Yarısını kağıda sarıp götürüyorum zaten. Cemal'e Hüsne'ye de veriyorum. Ablam da kıskançlıktan çatlıyor. Oh, ama o sıcak yatakta yatarken, ben ayazda geliyorum buralara! Kebabın kağıdını yırtıyorum, yemeye başlar başlamaz sinekler kokuya geldi. Bir ıssırıyorum, bir elimle sinekleri kovalıyorum. Atların kuyruklarıyla kovaladıkları gibi.

Güneş tepede. Arabanın altına indim. Gölge orası. Yere oturdum, ön tekerleğe sırtımı dayadım. Cebimden, anamın çöpten yaptığı bebeğimi çıkardım. Anam çöp bebeği çok güzel yapar, bütün arkadaşlarıma yaptı. İki tane kamışı bağlar, başı yerine beş kuruşu koyar, üstünü bezle kapatır, arkadan sıkı sıkı bağlar. Kalemle de kaş, göz çizer. Bir de entari diker, giydirir. Bana üç tane yaptı. Hepsine isim koydum. Fadılı, Ezo, Minnoş. Bu gün Ezo'yu getirdim. Fadılı büyükleri, ablam gibi. Minnoş ta en küçük, Hüsne gibi. En akıllı Ezo, onu en çok severim. Geceleri bebeklerimi kucağımda, yorganın altında uyuturum. Korkmasınlar diye. Yağmur yağınca hiç dışarda bırakmam, ıslanıp hasta olurlar sonra.  Yanımda yatan Tarzan'a "bak bu Ezo, sakın onu ısırma, emi!.." diye tembihledim. Tarzan çok akıllıdır. Ona "tut Tarzan!.." dedik mi, koşar yakalar, ısırır.

Herkes namazda, kimse yok şimdi. Tarzan kemiğini bitirmiş geldi, yanıma uzandı. Onun da gözlerine sinek konuyor. Aptal sinekler, kovaladım.Tarzan'ımın boynuna sarıldım, öptüm. Canım Tarzan'ım benim.

Arabamızdan, üç araba ötede iki oğlan gördüm. Etraflarına baktılar. Beni görmediler. Önce yalayarak, gülüşerek horozlu şeker yediler. Sonra arabanın altına girdiler. Pantalonlarını sıyırdılar, bir şey yapıyorlar birbirlerine. Arka arkaya sarılmışlar. Ne yapıyorlar anlayamadım. Sık sık nefes alıp veriyorlar, suratları terli terli. "Tarzan tut " dedim.  Tarzan ok gibi fırladı çocukların üstüne. Pantalonlarını çeke çeke bir kaçtılar ki, gülmekten öldüm. 

Sırtımı dayadığım tekerleğin dibinde bir karınca yuvası var. Karıncalar, nasıl telaşlı yürüyorlar. Hepsi birbirinin arkasıda, ip gibi yürüyorlar. Deliğin başına toprağı yığmışlar. Babamla, Hasan Emmi konuşurken duydum. " Karınca yuvalarının başındaki kümelenmiş toprağın olduğu yer, kuzeydir." dedi Hasan Emmi. Kuzey ne demek? Bu toprağa baktım, baktım kuzey diye bir şey göremedim. Karıncalardan birini aldım, avcuma koydum. Avcumun ortasında oraya buraya koşuyor. Evini kaybettiğini sandı, korktu. Ben de bayram yerinde kalabalıktan anamları kaybedince nasıl korkmuştum. Ağlamıştım bağırarak. Karınca da ağlıyor mu acaba? " Dur ağlama, yerine koyuyorum" dedim. Deliğe bıraktım. Biraz sonra da babam geldi. Deliboran'ı çözdü, arabaya koştu. Arabanın içi boşaldı ya,Tarzan'ı arabaya aldı. O da sevinçle kuyruğunu sallıyor. Ben babamın oturmak için yaptığı enli tahtaya yanına kuruldum. Babam anamın istediği yağı, pirinci, unu, şekeri çuvalla almış, arkaya koymuştu.

- Ama ben süreceğim arabayı ha! dedim. Keyiflenmiştim.

- Kalabalıktan çıkalım ondan sonra veririm dedi ya, kulak asmayın. Taa hergele yoluna gelinceye kadar vermedi. Dizginleri alınca aklımdaki oğlanları unuttum biraz.

Eve geldiğimizde neredeyse akşam oluyordu. Anam, ablam karşıladı. Tarzan sevinçle atladı. Kuyruğunu sallayarak koştu anamın ayaklarını yaladı. Torbaları anamla ablam birlikte içeri taşıdılar. Babam Deliboran'ı çözdü. Ahıra götürdü. Terini kuruladı, kaşağıyla tımar etti. Ben babama yardım ettim ama aklımda oğlanlar. Ne yapıyorlardı acaba?  Niye gizli gizli yapıyorlardı? Akşam yemekte de çok durgundum. Anam yemekten sonra babamın yanından kalkmadı. Yanında Hüsne, kucağında Cemal. Bana  baktı, baktı:

- Kalk ablana yardım et, bulaşıkları yıkayın, çayı demleyin, getirin dedi. Anam her şeye kızardı ama her şeyi anlardı, kimse anamdan bir şey saklayamazdı.

- Ana çok yorgunum dedim.

- Taş atıp ta kolun mu yoruldu sanki  bana, dedi. Kalk!

 Babam :

- Gavur musun sen kadın?  Parmak kadar çocuk. Akşama kadar rezil oldu, yoruldu. Anam yine de gözüyle işaret etti. Kalktım.

- Anam bu gün ne yaptınız pazarda diye, soruyordu babama.

Babam benim, canım babam. Babamı çok seviyorum. Bütün mahalle seviyor bile. Çakır Salih Efe O... Ben onun kızıyım...

Mutfakta ablamla bulaşıkları yıkadık, çayı demledik, ince belli bardaklara çayları doldurduk. Şekerleri koyarken, oğlanların horozlu şeker yemeleri geldi aklıma.

- Abla, oğlanlar birbirlerinin g....... ne yaparlar?

- O nasıl söz kız!.. diye, etimi kıvırarak koluma çimdiği bastı. Bu gün gördüklerimi, arabaların altında oğlanların yaptıklarını anlattım, çimdik yerini ovalayarak. Ablamın gözü ayrıldı, ağzı açık kaldı.

- Bunu kimseye anlatırsan öldürüm seni diye, ağzıma bir de tokat attı.

Ablam anama ne söylediyse, anam babama ne anlattıysa, eve bir tutma alındı, babama yardımcı olarak. Hep bizde kalıyor.

Babam beni bir daha  sebze haline hiç götürmedi. Bir daha ben de soğuk günlerde, sıcak yatağımdan hiç çıkmadım. Bebeklerim de...


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster