Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


IŞİD hangi şişeden çıktı?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 13 Haziran 2014
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 13:16
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=18075


IŞİD hangi şişeden çıktı? - Hamide Yiğit

IŞİD Suriye'de Rakka merkezinden geri çekilirken duvara işlenen bir afiş dikkat çekiyordu. Bu afişte Türkiye'de dahil bütün bölge ülkelerinin bayrakları asılmış ve hepsinin üstü çarpılanmıştı

IŞİD dün (11 Haziran) Musul kentini ele geçirene kadar dünyanın gündemine girmedi ama üç yıldır zaten Suriye'dedir. Suriye'ye yönelik tarihte eşine rastlanmayan bir saldırı var ve vahşi saldırıların oluk oluk kan akıttığı Suriyede halk,üç yılı aşkın bir süredir bu belayla boğuşmaktadır. Ve bu IŞİD Suriye'ye gökten zembille de inmedi. IŞİDi var eden derin stratejiler,Suriye'yi imha etmek uğruna “şeytanla bile işbirliği yapma siyasetsizliğini pervasızca uyguladılar. Körfez sermayesiyle beslenen, El Kaide üssüne dönüştürülen Libya'dan cihatçı takviyesiyle şişirilen, derin stratejik ortaklık kuran Türkiye'den de TIRlarına ve Milli İstihbaratına (MİT) varana her türlü destekle bir canavar yaratıldı. Bu canavarın bir gün dişlerini derin stratejik ortaklara da geçireceği uyarısı her fırsatta yapıldı.

Krizin başladığı ilk haftalardan itibaren yanı başımızda tehlike tohumlarının ekilmeye başlandığına, Savaş kapımızda diyerek bu kanlı emperyalist oyunun Türkiye ve bölge halkları için bir felakete dönüşeceğine dikkat çektik.[1] Duyan var mı, dedik. Aradan iki üç yıl geçtikten sonra ancak Savaş sınırımıza dayandı” sesleri yükseldi.

Keza başta Hatay halkı olmak üzere Türkiye'nin sınır kentlerini bekleyen tehlikeye dikkat çekildi. Özellikle Hatay'’ın adeta bir cihatçı kentine dönüştürülmesi ve AKP'nin siyasi istikbali uğruna Hatay'’ı savaşın kumar masasında bir koz olarak öne sürmesine tepki gösteren Hatay halkı, AKP'nin valisiyle, kolluk görevlisiyle, polisiyle, MİT'iyle topyekun bir kuşatma altına alındığı defalarca yazıldı, çizildi. Hatay halkının kaygılarını dile getirdikten çok değil, altı ay sonra Reyhanlı faciası yaşandı.

Cihatçılar kendilerini besleyen Erdoğan’ı'da tehdit etmişti

Reyhanlı faciasının geleceği dünden belliydi ve bağıra bağıra geliyorum diyen tehlikenin derinliği masa başında çizilen dış politikanın yanlışlığından kaynaklandığı ortadaydı. AKP ateşle oynadı ve bu ateşin hem Suriye'de hem de artık ateşin körüklendiği yer olarak Türkiye'de bir cehenneme döneceği ortadaydı. Her ne kadar Reyhanlı saldırısı, yine insan zekasıyla alay edercesine Esad rejimi üzerine yıkıldıysa da, saldırıyı gerçekleştirenlerin Suriye'ye gönderilen El Kaideci Nusra Cephesi olduğu ispatlıdır. Saldırı anını kayıt altına alan ve görüntülü olarak bombalamanın ilk dakikalarda duyurusunu yapan muhaliflerin sitelerindeki yazı ve yorumlar, birer belge olarak tarihe geçti.[3] Cihatçıların sitesinde Reyhanlı bombalamasının ilk dakikalarda görüntülerle birlikte duyurulduğu paylaşımda, Recep Tayyip Erdoğana yönelik tehditler de yer aldı. Reyhanlı bombaları, ABDnin Nusra Cephesini Mayıs 2013te terör listesine almasından birkaç gün sonrasında ve Erdoğan’ın ABD ziyaretini gerçekleştireceği sırada meydana geldi. Bu tehditlerden açıkça anlaşılan şuydu: ABD Erdoğandan Nusrayı terör örgütü ilan etmesini istemesi olasılığına karşın, bu saldırı, Erdoğana; ayağını denk al mesajıydı. Nitekim mesaj alınmıştır. Davutoğlu ekranlara gülümseyerek, Kanada Dışişleri Bakanı John Baird ile İstanbuldaki toplantısından sonra, El Nusranın hiçbir zaman katliam yapmadığını savunmuştu.

Mesajın alınıp alınmadığı bir yana, AKP bu saldırıyı derin bir stratejik kıvraklıkla hemen fırsata dönüştürdü. Bu fırsatla iki kuş vurmayı hedefledi. Birincisi,  Erdoğan Beyaz Saraya giderken, çantasında, Türkiye tehdit altındadır. Stratejik müttefikinizi koruyun, yani Suriyeyi vurun restini götürdü. İkincisi, Sünni vatandaşlarımı Nusayriler katletti manevrasıyla, üzerine savaş stratejisi kurdukları mezhepçiliği istenen kıvama getirmek için bu faciayı bir “şansa dönüştürmeye kalkıştı. Birinci manevradan, Suriyeye bir dış müdahale çıkmadı. İkinci manevrada ise, masum Aleviler ve Utku Kalı, Reyhanlı sorumlusu olarak tutuklandı. Tam anlamıyla mezhepçilik üzerine kurulu bir infial yaratmak istediyse de, kardeşlik kentinin havasını soluyan Hataylıların kucaklaşması sonucunda bu mezhepçilik kurgusu da boşa çıktı.

Ancak yenilgiye doymayan, fakat bu savaşı kazanmak uğruna hata içinde debelenen saldırgan canavarlar, kendi suretlerinden bir canavarlık örneği yaratarak, Suriye halkının üzerine saldılar. İşte bu yeni canavar, El Kaidenin taktiksel olarak isim değiştirmiş hali olan IŞİDdir.

Bu canavarı kim yarattı?

IŞİD, 2013 yılında Suriyede türeyen, daha doğrusu isim değiştiren bir El Kaide örgütüdür. 2013 tarihinde El Kaidenin Irak Emiri Ebu Bekir El Bağdadi, Suriyede cihatçılara katıldı. Resmi bir bildiride Irak İslami Devleti ile “Şam Ahalisi Nusret Cephesi isimlerinin lağvedildiğini, ikisinin Irak ve Şamda İslami Devlet adı altında birleştirildiğini,  selefi cihatçı bütün grupların El Kaideye ve lideri Şeyhul-Cihad Eymen El Zevahiriye biat ettiğini ilan etti.[4] Fakat Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammet El Golani, bu iki örgütün birleştirilmesini kabul etmeyeceğini ve biat ettikleri El Kaide lideri Zevahiriye bağlı kalacaklarını duyurdu. Bu açıklamadan tam bir ay sonra, Mayıs 2013te Birleşmiş Milletler, El Kaideye bağlı Nusra Cephesi örgütünü terör listesine aldı. El Kaide ile aralarına sözde mesafe koyan küresel güçler ve özellikle ABD, esasında Suriye rejimine karşı besleyip büyüttükleri İslamcı gruplarla hiçbir başarı elde edemediklerini, Suriye rejimini devirmenin başka derin stratejiler gerektirdiğini keşfetmiş” olmalılar. Muhaliflere daha çok silah yardımı yapabilmenin yeni kamuflajı olarak, El Kaide gibi aşırı unsurları reddettiklerini ilan edip,  sözde “ılımlı muhalifleri daha çok silahlandırma stratejisini uygulamaya başladılar.

Nusra Cephesinin terör listesine alınmasıyla aşırı unsurlarla işimiz yok görüntüsü vermeye çalışmak, insan zekasıyla dalga geçmektir. Çünkü birincisi; Nusra Cephesi, bizzat Suriye savaşı için kuruldu ve finanse edildi. Cephetun-Nusra li ehliş-Şam örgütünün 2011 yılının sonlarında kurulduğu deklare edildi. Yani Suriye krizinden 10 ay sonra İkincisi, bu örgütün başta sarin gazlı kimyasal saldırılar olmak üzere bütün bombalama ve toplu katliamları gizlendi ve manipüle edilerek Şam rejiminin üzerine yıkıldı. Böylece bu örgüt daha çok cesaretlendirildi, cesaretlendirildikçe de daha çok katliam yaptı.

Ancak rejimi devirmek bir yana, gücünü zayıflatmayı dahi başaramayınca, sözde El Kaideci olmayan bir oluşuma ihtiyaç duyuldu ve IŞİD dünyaya geldi Ama kamuoyuna bu algıyı yansıtacak el altındaki medya, IŞİD ve diğer cihatçı örgütleri El Kaideli değilmiş gibi sundular. Ama gerçekte bunlar El Kaidenin ta kendisidir.

IŞİD bir ABD projesidir

IŞİD bir projenin ürünüdür. IŞİDi var eden bu projenin iki temel hedefi vardır: Birincisi, Suriyedeki başarısızlıkla dolu iki yılını tüketen muhalifleri bir araya getirmek ve daha çok destek sunmak için, Nusra karşısında yeni bir oluşum yaratmaktır. Bunu, sözde “ılımlı” muhalefet kisvesiyle oluşturmak istediler.

İkincisi, Suriyeye müdahale etmeye can atan Körfez krallıkları, Avrupa ve ABD, BMden karar çıkartamayınca, uluslararası topluma müdahale için daha çok gerekçe oluşturma çabasındadır. Nusra karşısında “ılımlı” diye öne sürülenlerin ılımlı olmadığı elbette biliniyordu. Daha çok saldırı, daha çok katliam olacağı hesaplandı. Bu durumda El Kaideci aşırı unsurların bölge için bir tehdit oluşturmaya başladığı” tezi üzerinden bölge halklarını kurtarmak adına tekrar müdahale gerekçesi sunmayı hesapladılar. Fakat IŞİD projesi de dış müdahaleyi sağlamadı, yine el Kaidecilerde yeni kılık değişikliğine gidildi ve bizzat Davutoğlunun stratejik hattını derinden çizdiği “İslami Cephe doğdu.

Suriye, masa başında stratejileri çizilen projeye sığmadı. Libyada kısmen başarıyla uygulanan bu proje, Suriyede tutmadı. Libyada El Kaide Kaddafiye karşı bizzat ABD, Fransa ve Katar tarafından ülkede konuşlandırıldı, sonrada fazlasıyla desteklendi, NATO müdahalesiyle de önü açıldı. Böylece Kaddafi Rejimi devrildikten sonra El Kaide iktidar oldu. ABD ve Batı devletleri El Kaide ile bu ortaklığı gizlediler elbette. Çünkü başka bir isim adı altında üstü tülle örtüldü;  Libya El Kaide, Ensar el Şeriat adıyla örgütlendirildi ve iktidara taşındı. Suriyede de, krizin başlamasından 6 ay sonra El Kaide, Nusra ismiyle sahneye sürüldü. Fakat Suriyede işler masa başında hesaplandığı gibi gitmedi. Bu kriz devam ederken Libya El Kaidesi, namlunun ucunu hemen ABDye döndürdü. ABDnin Bingazi Başkonsolosunun öldürülmesinden sonra Libyada işler kritikleşmeye başladı.



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster