Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Asıl Suçlu Kimler?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 26 Mayıs 2014
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 23:25
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=17917


ASIL SUÇLU KİMLER?

Soma’da yaşanan maden kazası ile yeni bir tartışma süreci başladı. Aslında olay pek çok açıdan ele alınarak tartışılıyor.

Çeşitli kentlerde yapılan eylemlerle madende can veren 301 kişi anılıyor. Sorumluların hesap vermesi isteniyor.

Sorumlular kim?

İktidar mı? Madeni işleten Soma Holding yetkilileri mi? Denetimleri gerçek kriterlere göre yapmayan teftiş ekipleri mi?

Ya da hepsi mi?

Bu sonuca gelene kadar süreci irdelediğimizde, pek çok sorumlu ve de suçlu ortaya çıkacaktır.

İrdelemeye 24 Ocak 1980 tarihinden başlamak gerekiyor. Daha da eskilere gidebiliriz ama biz milât olarak bu tarihi ele alalım.

24 Ocak 1980’de alınan ekonomik kararlar ile ülkemiz yeni bir ekonomik yörüngeye oturtulmuştur.

Bu kararları alan dönemin başbakanı Süleyman Demirel ve onun yetkilendirdiği Turgut Özal’dır. Ülkemiz, 24 Ocak kararları ile serbest piyasa ekonomisine geçmiş, uluslararası sermaye ile entegre olmuştur.

Neo-Liberalizm adı verilen bu dönemde, kamunun ekonomide payı azaltılmış, özelleştirmeler gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

Bu dönüşümün zorluğu ve toplumsal muhalefet dikkate alındığı için, siyasal adım olarak da 12 Eylül süreci planlı şekilde sahneye konularak, askeri darbe gerçekleştirilmiştir.

12 Eylül askeri darbesi ve sonrasındaki hükümetler yeni ekonomik modelin uygulayıcısı olmuşlardır. Önce özelleştirmelerin alt yapısı oluşturularak işe başlandı.

“KİT’ler zarar ediyor.”, “KİT’ler devletin sırtına yük.” Propagandaları ile kamuoyu desteği sağlanmaya çalışılmıştır.

Bu desteği sağlayabilmek için;

“Devleti küçülteceğiz.”, “Çağ atlıyoruz.” Söylemleri de sıkça söylenmeye başlanmıştır.

Bu ön hazırlık dönemi sonrasında ilk adım 1984 yılında atılmıştır. 2983 sayılı kanunla özelleştirmelere start verilmiştir.

Yaşanan hukuki sorunları aşmak için 1994 yılında 4046 sayılı kanun çıkarılmıştır. Böylece özelleştirmelere hukuki statü kazandırılmıştır.

1999 yılına ise Anayasamızın 47. Maddesi değiştirilerek özelleştirmelere anayasal güvence getirilmiştir.

Özelleştirmelerin amacını en güzel şekilde Başbakanlığa bağlı Özeleştirme İdaresi Başkanlığı itiraf etmektedir.

“Özelleştirmelerin ana felsefesi devletin asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması yolundaki harcamalar ile özel sektör tarafından üstlenilemeyecek alt yapı yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesidir.”

Bu tam da neo-liberalizmin itirafıdır.

Ve ekonomide tüm adımlarda bu yönde atılmaya başlandı.

Emek örgütleri zayıflatıldı. Emek ucuzlatıldı. Taşeronlaştırmalar başladı. Özelleştirmeler ile ülkemiz emperyalizme daha fazla bağımlı hale getirildi!

Hem siyasal olarak, hem de ekonomik olarak…

1992 yılında, “devlet kasaplık yapar mı?” diyerek Et Balık Kurumunun elden çıkarılması için düğmeye basıldı.

1997 yılında, “devlet basma, pijama, ayakkabı üretmesin” denilerek Sümerbank için süreç başlatıldı.

12 Eylül döneminde ve sonrası tüm hükümetler döneminde özelleştirmeler temel bir politika olarak uygulandı.

En özelleştirmeci ise AKP çıktı!

2003 yılında dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, “kulakları tıkayıp ne varsa satacağım” diyerek kararlılığını gösterdi!

Aynı yıl söylenen şu sözlerde Kemal Unakıtan’a aittir.

“Ne banka bırakacağız, ne fabrika, ne de işletme. Limanda bırakmayacağız. Hepsini satacağız.”

“Parayı veren düdüğü çalar. TÜPRAŞ’ı Ruslara satar mısın diyorlar. Satarım arkadaş.”

SEKA için ise,

“Stratejik yer imiş, ne stratejisi, önemli olan müşteri bulmak, müşteri gece gelsin, pijamayla çıkarım karşılarına. Seviyorum bu işleri arkadaş.”

Ve 2005 yılında bakandan bir inci daha;

“Satacağız tabii, kâr edeni de satacağız, zarar edeni de satacağız.”

Serbest piyasacı bu politikalar sonucunda ne var ne yok satılmaya başlandı. Devlet küçültüldü! Üretemez, eğitim veremez, pek çok görevini yerine getiremez oldu!..

Küresel şirketler ve onlarla ilişkiye giren işbirlikçi sermaye tüm kâr eden kuruluşları ele geçirdi. Bu satışlardan devlet; 2007 yılına kadar 14,3 milyar dolar gelir elde etti.

Ancak bu dönemde özelleştirmeler için harcanan rakam ise 13,9milyar dolar oldu. Yani neredeyse astarı yüzünden pahalıya geldi.

Özelleştirilen kuruluşlarda çalışanların iş güvenceleri yok oldu.

Ucuz emek için taşeron sistemi uygulanmaya başlandı.

Kayıt dışı çalıştırmalar başladı.

Taşeron işçi sayısı AKP iktidarı döneminde katlanarak arttı. Sendika yok, iş güvencesi yok, pek çok sosyal hak yok… Ücretli kölelik dönemi uygulaması her alana yayıldı. Özelleştirmeci, piyasacı mantığa uygun olarak her alanda yeni yasalar çıkarıldı.

Madencilik de bu alanlardandır.

Ve bu politikalar Soma’da resmi açıklamalara göre(!) 301 madencinin ölümüne neden oldu.

Gelinler dul, çocuklar öksüz kaldı…

O zaman şu soruyu bir kez soralım ve yanıtını arayalım.

301 maden emekçisinin ölümünün suçlusu kim?

Madeni işleten Soma Holding yöneticileri mi?

Denetçiler mi?

Hayır, hayır… Sorunun yanıtını daha derinlerde aramak gerekiyor.

Suçlu,24 Ocak 1980 kararlarını alanlardır.

Suçlu, o günden bu güne ülkemizi neo liberal politikalarla yöneten tüm iktidarlardır.

Ve 12 yıldır ülkeyi bu politikalarla yöneten AKP iktidarıdır.

En suçsuz olanlar ise ekmek parası için ocağa inen ve yaşamını kaybeden 301 madencidir.

O 301 madenci, alınlarındaki ışıkla tüm bu süreci aydınlatmışlardır.

Işıklar içinde yatsınlar…


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster